© Konya Postası 2021

Afetin doğalı olmaz

17 Ağustos depreminin 18. yıl dönümü münasebetiyle, Jeoloji Mühendisleri Odası Konya Şubesi Başkanı Fethullah Arık, afet yönetiminin çağdaşlaşması gerektiğine dikkati çekerek afetin doğalı olmayacağını söyledi

17 Ağustos 1999 Gölcük-Marmara depreminin üzerinden 18 yıl geçmesine rağmen gereken önlemin tam anlamıyla alınmadığını vurgulayan Başkan Fetullah Arık,”Yöneticilerimiz ülkemizde deprem güvenliği için yapılanları yeterli mi gördü, kentsel ve kırsal yerleşmelerimizin deprem direncinin istenilen seviyeye yükseldiğini mi düşündü bilinmez ama afet konusu ülkenin en üst düzey ve stratejik planından çıkarıldı. Oysa 2012 yılında gündeme getirilen kentsel dönüşümün ana gerekçesi sadece ve sadece afet riskleriydi” dedi.

“HEDEF OLARAK KALDI”

5902 sayılı AFAD teşkilat ve görevleri kanununa uyulmadığını belirten Arık, 2009 yılında oluşturulan ve Deprem Danışma Kurulu’nun yılda 4 kez toplanmasını mecbur kılan karara 2013-2016 yılları arasında hiç uyulmadığını ve 2017 yılında ise 1 toplantının gerçekleştirildiği bilgisini verdi. Arık, “Sadece deprem konusunda değil heyelan, sel, tsunami, küresel iklim değişikliğinin yarattığı etkiler gibi tehlike unsurlarına karşı yerel düzeydeki sınırlı ve çoğunlukla afet sonrasındaki çabaların dışında ülke genelinde sistematik bir risk yönetim sistemi oluşturulmamış, ülkemizin afet gerçekliği imar, tarım madencilik, enerji ve sanayi gibi ana sektörlerde karar süreçlerinde göz ardı edilmiştir. Ülke genelinde yerleşim yerlerinin afet risk düzeyine göre önceliklendirilmesi riskin planlı bir şekilde azaltılmasına yönelik teknik ve mali çalışmaların sonuçlandırılması kağıt üzerinde peş peşe gelen 2010-2012 ve 2013-2015 orta vadeli programların kendini tekrar eden bir hedefi olarak kalmıştır” dedi.

6.5 BÜYÜKLÜĞÜNDE TEHLİKE

Konya Büyükşehir sınırları içinde 1. dereceden 5. dereceye kadar her boyutta deprem bölgeleri bulunduğunu ifade eden Arık,  kuzeybatı yönündeki Sultandağı-Akşehir ve güneydeki Ilgın fayının 1. derecede deprem bölgesi olduğunu söyledi. Şehir merkezinin ise 3 ve 4. derece kısmen de 5. derecede deprem bölgesi olduğunu aktaran Arık, “Konya Fay Zonu parçalı bir fay olmasına karşın, herhangi bir deprem aktivitesinde 50 kilometrelik bölümün kırılması  ihtimalinde 6-6.5 büyüklüğünde deprem üretme potansiyeli bulunmakta olup böyle bir kırılmanın olması durumunda kent merkezi çok ciddi etkilenebilecektir” açıklamasında bulundu.

AFET YÖNETİMİ ÇAĞDAŞLAŞMALI

Yenilenen Büyükşehir Yasası’ndan sonra bütün ilçelerde ve kırsal alandaki yapılarda jeolojik ve jeoteknik etütlerin yapıldığını, eksikli olsa da denetimlerin gerçekleştiğini ifade eden Arık, “Büyükşehir Belediyesi İmar ve Şehircilik Daire Başkanlığı bünyesinde Deprem ve Jeolojik Araştırmalar Merkezi Şube Müdürlüğü kurulmuş olup, meslektaşlarımız halen çalışmalarını sürdürmektedir. Beklentimiz bu yapının sadece deprem ve benzeri afet unsurları açısından değil, kentin su, enerji, doğal kaynaklar ve çevre yönetimi karar süreçleri açısından da ihtiyaçları karşılayacak nitelikte daire başkanlığı konumuna getirilmesidir. Elbette ülkemizde ilgili kurumlar geçmişte yaşanan deprem ve diğer doğa olaylarından dersler çıkartmış olup daha modern ekipman ve iletişim araçları edinmişlerdir. Ancak görünen o ki hala 'yara sarma' politikamız devam etmekte olup  bir türlü 'çağdaş afet yönetimine' geçiş sağlanamamıştır” ifadelerini kullandı.

Depremler, volkanik patlamalar, heyelanlar gibi  rutin doğa olaylarının ancak insanla kesiştiği bölgelerde, önlem alınmadığı taktirde afet niteliğini kazanacağını söyleyen Arık, “Ne yazık ki bu günlerde bilim insanlarının, mimarların, mühendislerin, plancıların yakın gelecekte afet karşısında daha kırılgan hale gelineceği yönündeki uyarıları dikkate alınmayarak  ülkenin afetle mücadele stratejisi ve alınan veya alınması gereken önlemler gevşetilmektedir” diyerek bugün gelinen noktada etkin bir afet yönetiminin oluşturulması ve sürdürülmesini sağlayacak politikanın olmadığı yorumunu yaptı.

ODANIN ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Doğal afetler konusunda birtakım çözüm önerileri olduğunu ifade eden Başkan Arık, önerilerin neler olduğu konusunda bilgiler verdi. Doğal afet kavramının yanlış kullanıldığını dile getiren Arık, “Ülkemizde afet ve deprem terminolojisinde doğal afet gibi yanlış kavramların kullanılıyor olması toplumsal afet algısındaki takdiri ilahi gibi yanlışlıkları da beslemektedir. Afetin doğalı olamaz. Toplumsal afet algısının ve farkındalığının merkez noktası zarar azaltmaya yapılacak bir birim harcamanın afet zararında en az beş birim azalma anlamına geldiği gerçeği olmalıdır” diye konuştu. Birbirini tamamlayan ve bütünleyen Afet, İmar ve Yapı Üretimi ve Denetimi Mevzuatı’nın oluşturulması gerektiğine dikkati çeken Arık, çatı bir yasanın olması gerektiğini, bu yasanın içerisinde fay, heyelan ve su baskını yasalarının bulunması gerektiğini ve alınacak önlemlerin açıkça belirtilmesi gerektiğine işaret etti. Yapılan düzenlemelerle ülke nüfusunun yaklaşık yüzde 78’inin büyükşehir belediyesi sınırları içerisine alındığını aktaran Arık, “Büyükşehir belediyelerinin idari yapılanması içerisinde sadece afet yönetimi unsurları açısından değil, bir yerleşimdeki su, enerji doğal kaynaklar ve çevre yönetimi karar süreçleri açısından da ihtiyaçlara yanıt verebilecek bir yapılanmaya ihtiyaç vardır” dedi. Daha güvenli yerleşimler için sadece bilimsel ve teknik odaklı bir çalışmanın yanlış olduğunu ifade eden Başkan Arık, “Afetlere ve depremlere karşı güvenli yerleşimler için yapılması gerekenler sadece teknik bilimsel, yasal veya kurumsal sorun odaklı olarak anlamaya ve açıklamaya çalışmak yerine, çağdaş afet yönetim sistemlerinde olduğu gibi 'toplum odaklı'  çözümler üretilmelidir” dedi. (Mustafa Karakaya)

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER