© Konya Postası 2021

Akıncı Üssü komutanı emirlerime uymadı

FETÖnün darbe girişiminde Hava Kuvvetleri Komutanı olan emekli Orgeneral Abidin Ünal, darbe girişimi başladıktan sonra aradığı Akıncı Üssü komutanı Hakan Evrimin emirlerine uymadığını söyledi.

ANKARA (AA) Fetullahçı Terör Örgütünün (FETÖ) 15 Temmuz 2016daki darbe girişiminde Hava Kuvvetleri Komutanı olan emekli Orgeneral Abidin Ünal, Akıncı Üssü komutanı Hakan Evrime darbe gecesi uçakları indirmesi emrini verdiğini ancak Evrimin İndiremem. Durum bildiğiniz gibi değil. Benim hayatım da sizin hayatınız da tehlikede. Yanımdakiler de telefonu kapatmamı istiyor. dediğini aktardı.

Ünal, Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsünde görülen Akıncı Üssü davasının duruşmasına müşteki sıfatıyla katılarak beyanda bulundu.

15 Temmuzda yaşadıklarını anlatan Ünal, bugüne kadar görülen duruşmalarda bazı sanıkların, hakkında yalan beyanda bulunduğunu ve kendisine iftira ettiğini söyledi.

Ünal, 15 Temmuzda Hava Harp Okulu Yalova kampını denetlemek ve Korgeneral Mehmet Şanverin kızının düğününe katılmak, 16 Temmuzda da askeri hava lisesi ve hava meslek yüksekokulunun Aliağadaki kamp eğitimlerini yerinde denetlemek maksadıyla bir hafta önceden planlama yaptığını belirtti.

Programa uygun olarak VIP casa uçağıyla Yeşilköy Atatürk Havalimanına indiğini, oradan dönemin Hava Eğitim Komutanı Korgeneral Hasan Küçükakyüz, Hava Harp Okulu Komutanı Fethi Alpay, Hava Teknik Okullar Komutanı Ahmet Cural, Hava Kuvvetleri Eğitim Daire Başkanı Kemal Akçınar ile Yalova kampına intikal ettiğini anlatan Ünal, buradaki denetlemenin ardından saat 15.00 civarında Fenerbahçe Orduevine geçtiğini bildirdi.

Ünal, hain darbe girişiminden sonra görülen davalarda sanık savunmalarında inkar ve iftiralara şahit olunduğunu belirterek, kampa plansız gittiği ve Bu çocukları yormayın, akşama yorulacaklar şeklinde talimat verdiği şeklindeki ifadelerin doğru olmadığını kaydetti. Böyle bir talimat vermediğini vurgulayan Ünal, kampa gelmeden önce harbiyeliler sabah sporundayken öğrenci alay komutanı tarafından Yormayın çocukları sözünün söylendiğinin Yalova iddianamesinde sabit olduğunu dile getirerek, şöyle konuştu:

Moda Deniz Kulübündeki nikah ve düğün törenine katılmak için 19.00 civarında orduevinden emir subayım, koruma astsubayım ve 1. Ordu Komutanlığının tahsis ettiği koruma timiyle birlikte ayrıldım. Yoldayken 19.06dan sonraki bir zamanda Hava Kuvvetleri Komuta Merkezi beni arayarak, Genelkurmay Komuta Harekat Merkezi emriyle askeri uçuşların durdurulduğu, havadaki uçakların indirilmesi emri geldiğini aktardı. Bu gelen bilgide darbe teşebbüsünü ima eden en ufak bir detay yoktu. Günler sonra öğrendiğimiz kadarıyla birkaç helikopterle MİT Müsteşarlığına yapılacağı ihbar edilen bir operasyona karşı alınmış bir tedbirmiş. Ben de Eskişehir Birleştirilmiş Hava Harekat Merkezi (BHHM) üzerinden işlemin derhal yerine getirilmesi emrini verdim. Eskişehir Hava Harekat Merkezi de benimle temasa geçmişti. 19.26da Eskişehir BHHM havadaki tüm birimlere ve tüm birliklere emrin iletildiği bilgisini verdi. Bu arada Kurmay Başkanı Hasan Hüseyin Demiraslan beni arayarak aynı bilgiyi iletti. Neredesin? diye sormam üzerine İzmir Özdere kampında olduğunu söyledi. 19.36 civarı salona ulaştım.

Ünal, saat 19.48den sonra uçuş tahdidinde yumuşamalar gelmeye başladığını ve Suriyeye yönelik hava savunma uçuşları, insansız hava aracı uçuşları, Solo Türk uçuşu ve planlı kurye uçuşlarının serbest bırakıldığını ifade etti.

Bu yumuşamanın hemen hemen tüm meydanları açık hale getirdiğini belirten Ünal, Genelkurmay tarafından yayınlanan uçuş yasağının askeri uçuşları durdurduğunu, bunun hava sahasını kapatma anlamına gelmediğini söyledi.

Akıncı Üssü komutanı Evrim, emirleri dinlemedi

Ünal, sözlerine şöyle devam etti:

Durum raporu vermek ve olası talimatları almak üzere 20.30 ve 21.05ten sonra emir subayım Temel Karagöz ve özel sekreterim vasıtasıyla Genelkurmay Başkanına ulaşmaya çalıştım. Toplantıda, size döneceğiz dediler. Aynı teşebbüsü Genelkurmay 2. Başkanına yaptım. Benzer cevaplar aldım. Sonradan öğrendiğim kadarıyla her iki makamın emir subaylığı FETÖ kontrolündeymiş. 21.53te eşim arayarak Korgeneral Fikret Erbilginin eşinin aradığını ve Erbilginin evinden alınıp götürüldüğü bilgisini iletti. Ankarada bulunan Kurmay Başkanı Vekili Tümgeneral Cevat Yazgılıyı aradım. Durumu tespit ederek bana bilgi iletmesini istedim. Bu bilgiyi Korgeneral Şanver ile paylaştım ve bilgi beklediğimi söyledim. 10 dakikadan fazla zaman geçince Yazgılıyı tekrar aradım ancak cep telefonundan jet sesi duydum. Ankara üzerinde F16lar uçuyor dedi. Saat tahminen 22.10du ve o andan itibaren durumun bir darbe teşebbüsü olduğunu değerlendirdim. O ana kadar bir darbe teşebbüsü ihtimali aklımıza gelmediği gibi hiçbir kaynak da böyle bir bilgi iletmiş değildi. Durumu derhal Korgeneral Şanvere bildirdim ve salondaki bütün generalleri toplamasını söyledim.

Havuz başına geçerken uçakların Akıncı meydanından kalkmış olduğunu tahmin ederek üs komutanı Hakan Evrimi aradım. Üçüncü teşebbüsümde telefonu açtı. Aramızda şöyle bir diyalog geçti. (Ünal: Bu uçaklar senin mi? Evrim: Benim. Görevi ben verdim. Mecburum. Ünal: Böyle bir mecburiyet yok. Havaya uçak kalkmayacağına dair size emir verildi. Derhal indir o uçakları) dedim ve anayasal suç işlediğini söyledim. İndiremem. Durum bildiğiniz gibi değil. Benim hayatım da sizin hayatınız da tehlikede. Yanımdakiler de telefonu kapatmamı istiyor. dedi ve telefonu kapattı. Sonraki aramalarda bir daha açmadı.

Havuz başında toplandıktan sonra bütün generallere hitaben Birliğinden, üssünden uçak kalkan komutanlar divanı harpliktir. Derhal herkes birliklerine ulaşsın ve durumu kontrol altına alsın dediğini belirten Ünal, 22.30 civarı 1. Ordu Komutanı Orgeneral Ümit Dündarın aradığını, köprüler tutulduğu için geçemediğini söyledi. Ünal, Dündara, emniyetli bir yere geçmesi tavsiyesinde bulunduğunu, ayrıca emir subayına Yeşilköydeki uçağın Sabiha Gökçene getirilmesini emrettiğini kaydetti.

Allah belasını versin

Üs komutanlarından sadece 8. Ana Jet Üs Komutanı Tuğgeneral Deniz Kartepenin 6 uçağın kalkış için hazır olduğunu rapor ettiğini anlatan Ünal, engel olunması talimatı verdiğini, onun da bunu harekat komutanına aynen aktardığını bildirdi.

Bir süre sonra Kartepenin uçakların kalktığını ifade ettiğini, kendisinin ise Allah belasını versin. dediğini anlatan Ünal, bu durumu sonradan araştırdığını, üs komutanının talimatları ilettiği, kule ve harekat komutanının engel olmaya çalıştığını ancak pilotların sivil trafik pist içindeyken alelacele kalktığını öğrendiğini dile getirdi.

Bu sırada Korgeneral Şanverin, bazı generallerin Eskişehir BHHMde görev yapmak üzere yola çıkmaya hazırlandığını bildirdiğini, kendisinin de onay verdiğini ifade eden Ünal, bir süre sonra havuz başında bir toplantı salonuna indiklerini kaydetti.

Ünal, 1819 general olarak bir kriz masası kurduklarını vurgulayarak, bu süreçte birçok telefon konuşması yapıldığını, ortamda bulunan generallerin ellerindeki bilgileri kendisine aktardığını ifade etti.

Kuvvette bulunan Yazgılının arayıp Hava Kuvvetleri Harekat Merkezinin tuğgeneraller Kemal Mutlum ve Sami Özatak tarafından işgal edildiğini, kapıların da kilitlendiğini bildirdiğini, ayrıca Aydemir Taşçı tarafından cep telefonlarına da el konulduğunu söylediğini anlatan Ünal, Yazgılıya harekat merkezine girmesini emrettiğini ancak başarılı olamadığını öğrendiğini belirtti.

Ünal, Yazgılının ayrıca genel sekreter albay Veysel Kavakın talimatlarıyla direniş olduğunu, ellerinin bağlandığını söylediğini, güvenlik grubunun sesini duymaları durumunda itaat edeceğini bildirmesi üzerine telefonda Yazgılıya itaat etmelerini emrettiğini kaydetti.

Akın Öztürk, gece uçuşu sanmış

Veysel Kavakın duruşmada, kendisi için 15 Temmuz akşamı 20.00 civarında aradığını, bir kısım personeli karargaha çağırmasını bir kısmını da Akıncı Üssüne göndermesini istediğini söylediğini belirten Ünal, Bu tamamen yalan ve iftiradır. diye konuştu. Ünal, Kavakı o gece sadece 23.30 civarı Yazgılı ile görüştükten sonra arayıp onun emrine girmesini emrettiğini, başka bir görüşmesinin ise olmadığını söyledi.

Hava Kuvvetleri Harekat Merkezinden yasa dışı emirler verildiği, bu yüzden buranın susturulması gerektiğini kaydeden Ünal, oranın mezar duruma geçirilmesi talimatının ardından bu emrin yerine getirildiğini dile getirdi.

Ünal, 23.00ten sonra birkaç kez dönemin YAŞ üyesi, davanın tutuklu sanıklarından eski orgeneral Akın Öztürkü aradığını ve cevap alamadığını, ulaşamadığını da salondakilere duyurduğunu belirterek, Şanverin az önce görüştüğünü ifade edip tekrar ulaştığını kaydetti. Ünal, Tahminen 23.47. Telefonu bana uzattı. Kendisiyle aramızda geçen diyalog şuydu. (Ünal: Akın Paşam neredesin? Öztürk: Akıncıda torunlarla birlikteyim. Ünal: Uçuşları duyuyorsundur. Öztürk: Evet, gece uçuşu var diye düşünüyorum. Ünal: Akın Paşam, saf olmayalım, hangi cuma günü bu saatte gece uçuşu olmuş. Darbe mi yapıyor bunlar. Git kendileriyle konuş, bana da bilgi ver.)

Abidin Ünal, Öztürkün, bu diyalogdan en az bir saat öncesinde gelişmelerle ilgili değişik yerlerle temas ettiği, bilgi aldığı ve olayları televizyondan dehşetle izlediğine dair ifadeler kullandığını, emir subayının ifadesinde ve çapraz sorgusunda belirttiğini aktardı.

Sözlü talimatların yanı sıra yazılı emir yayınlanması gerektiğini de belirten Ünal, bu maksatla Hava Kuvvetleri Komutanı emri olmadan hiçbir uçağın kaldırılmayacağı, talimatlara riayet etmeyenler hakkında yasal işlem yapılacağı, Hava Kuvvetleri Harekat Merkezinin emirlerinin yerine getirilmeyeceğine dair 5 maddelik bir metin hazırlandığını söyledi. Ünal, bu direktifin darbeye karşı hazırlanın ilk ve tek yazılı belge olduğunu bildirdi.

Ünal, Diyarbakır Harekat Komutanının da aradığını ve Özel Kuvvetlerden Semih Terziye 2 casa uçağı tahsis edilmesi için Ankaradan talep geldiğini ancak uçak verilmemesini emrettiğini belirtti. Terzinin bu gelişmeler üzerine kendi uçağıyla kalktığını ve Etimesgut Meydanına indiğini anlatan Ünal, Etimesguta iniş izninin ise Eskişehirden Tuğgeneral Recep Ünal tarafından verildiğini öğrendiğini aktardı.

Size kim emir veriyor?

Abidin Ünal, 23.53te kapıda 45 kişilik Arama Kurtarma İhtisaslı Personelin (AKİP) belirdiğini ve tam teçhizatlı olduğunu belirterek, ekip lideri Fatih astsubayın da izinde olmasına rağmen karşısında durduğunu söyledi. Gündüz kendisiyle gelen Mustafa astsubayın da tam teçhizatlı olduğunu, sivil Yakup Yiğitin kendisine tabanca doğrulttuğunu ifade eden Ünal, Burada ne arıyorsunuz? diye sorduğunu, karşılığında Sizin güvenliğinizi almaya geldik. diye cevap verildiğini aktardı.

Ünal, Ben size böyle bir emir vermedim. Size kim emir veriyor. dediğini, Bilmiyorum. diye karşılık verildiğini, bunun üzerine de O halde emir veriyorum. Çıkın dışarı, burada iş yapıyorum. ifadelerini kullandığını kaydetti.

Ekibin çekildiğini ancak takviye beklediklerini sonradan anladığını belirten Ünal, telefonların toplanmak istendiğini ancak tepkiler üzerine vazgeçildiğini bildirdi.

Abidin Ünal, bir süre sonra 810 kişilik bir AKİP grubunun daha baskın yaptığını ifade ederek, şunları kaydetti:

Bağırarak ve silah sıkarak bulunduğumuz yere geldiler. Sadece çılgınlar gibi bağırıyorlar ve çıkış yapmamızı işaret ediyorlardı. Ortalık tam bir kaos ortamına dönüşmüştü. Ekibin başındaki binbaşıya, Gökhan Maldar, yaklaşarak sakin olmalarını söyleyip diyalog kurmaya çalıştım. Bu arada benim özel korumam olan AKİP başı Fatih bana sürekli olarak gidelim diyordu. Plastik kelepçeyle yaklaşan AKİPe fırsat kalmadan dışarı hareket ettik. Fatih astsubayın Helikoptere biniyoruz. Acele edelim gibi sözlerini hatırlıyorum. Motor çalışır durumdaki helikoptere, benim sözde korumam olan AKİP ile bindik. Sivil giyimli AKİP Yakup Yiğit, tabancası elinde karşımda konumlandı. Sabiha Gökçene geldik. Yerde bekleyen casa uçağının yanına indi.

Arama Kurtarma İhtisaslı Personelin (AKİP) İstanbuldaki düğün salonuna gelmelerini kendisinin istediğine yönelik beyanların doğru olmadığını belirten Ünal, havalanında uçağa İyi uçuşlar diyerek bindikten sonra ekibin sabah kendisini getiren ekiple aynı olduğunu gördüğünü söyledi.

Akıncıya gidiyoruz. diye bir talimat vermediğini vurgulayan Ünal, AKİP ekibinin ön kabinde kaldığını, ancak sivil giyimli birinin yine karşısında tabancayla konumlandığını anlattı.

Hoş bulmadık

Ünal, 01.40 civarında indiklerini, buranın Akıncı Üssü olduğunu indikten sonra anladığını, minibüse bindirilip 141. Filoya götürüldüğünü belirterek şöyle konuştu:

141. Filonun arka kapısına yaklaştığımızda araçtan önce AKİP, sonra ben indim. İlk gördüğüm manzara 34 uçuş kıyafetli ve isimliksiz teğmenin bize doğru gelmekte olduğu ve Fatih astsubayın onları engellemeye çalıştığıydı. Gergin bir ortam vardı ve karşımda Ahmet Özçetini gördüm. Komutanım hoş geldiniz dedi. Hoş bulmadık dedim. Yürürken gergin bir havada Bozulmuş ayarları düzeltiyoruz dedi. Ben de Sizin ayarınız bozulmuş. Allah sizlere akıl fikir versin dedim. Bahçedeki kamelyada birileri oturuyordu. Bir şey diyecek oldum, ancak oturma düzenlerini bozmadan bana göre müstehzi gülüşmelerini görünce vazgeçtim. İçeri girdiğimizde hemen soldaki uçuş takip yapılan DESKte bir kişi telsiz ya da telefonla konuşuyordu. Kim olduğunu hatırlamıyorum ancak o şahıs sonradan kolay gelsin dediğimi iddia etmiş. Bu ve bundan sonraki tüm yalan ve iftiraları Ahmet Özçetin tarafından uydurulmuş bir senaryonun içini doldurma gayreti olarak değerlendiriyorum.

Filo binasına girdikten sonra Özçetinin bir oda gösterdiğini, buranın 68 metrekare büyüklüğünde, penceresiz bir oda olduğunu ve içinde döküntü bir masa ile kirli bir sandalye olduğunu ifade eden Ünal, sözlerini şöyle sürdürdü:

Ahmet Özçetin benden telefonlarımı istedi. Kendisine verdim. Tekrar Allah size akıl fikir versin, Allah sizi ıslah etsin dedim. Kapılar üzerime kilitlenmeden önce tuvalete gitmek isteğidimi söyledim. Ahmet Özçetin ve iki silahlı AKİP nezaretinde tuvalete gittim geldim. Kapılar üzerime kilitlendi. Bu şekilde birkaç kez AKİP personeli ile tuvalete gittim geldim. Gece boyunca hapsedildiğim odada tek başımaydım. Odaya kimse gelmedi. Sürekli kilit altında odada tutuldum.

Akın Öztürk gelmiş

Ünal, hapsedildiği odada gece boyunca uçak kalkışlarını, 08.00 civarında da meydana top taarruzu yapıldığını duyduğunu dile getirerek, Akıncıdan kalkışların yanı sıra filo içindeki seslerin de kesildiğini kaydetti.

Akın Öztürkün de içinde bulunduğu bir helikopterin yapılan atışlar nedeniyle kalkamadığını sonradan öğrendiğini anlatan Ünal, şunları söyledi:

13.3014.00 civarında, kilitli tutulduğum odada koridordan ayak sesi duydum. Kapım zorlandı. Kapı kilitli olduğundan açılmadı ve şahıs ayrıldı. Yaklaşık 1520 dakika sonra anahtar sesiyle kapı açıldı. Akın Öztürk girdi. Metal düğmeli gömlekle resmi üniformalıydı. Sen burada mıydın? dedi. Gece boyunca Genelkurmay Başkanı ile birlikte olduğunu, darbeyi önlemeye çalıştıklarını, halen müzakerelerin devam ettiğini, sivil savcıya değil, askeri savcıya teslim olmayı talep ettiklerini, Genelkurmay Başkanının sabah helikopterle ayrıldığını, kendisinin kalmasını istediğini, bu arada iki kez helikopterle ayrılma teşebbüsünde bulunduğunu ancak uçakların ateş ettiğini, hatta ikincisinde yaralandığını, Genelkurmay İkinci Başkanının karargahta harekat komutanı odasında olduğunu ifade etti. Ayrılırken Hadi ikinci başkanın yanına birlikte gidelim dedi. Kabul etmedim. Kendisi de Doğrusun, ortalık daha sakin değil. Henüz teslim müzakereleri devam ediyor. Yakında sonuçlanır. Zaten adamı da kaçırmışlar diyerek ayrıldı. Helikopterle Akıncıdan ayrılmayı başaramayan Akın Öztürkün bizlere ulaşarak, bizlerle birlikte ayrılmayı planlamış olabileceğini tahmin ediyorum.

Komutanım bizi affedin

Akın Öztürk ayrıldıktan bir müddet sonra AKİPten Yılmaz Baharın elinde meşrubat ve pasta ile gelerek Komutanım bizi affedin. Biz vatan haini değiliz. İki yıldır bizi kafanızı koparacaklar diye korkutuyorlar. dediğini aktaran Ünal, elini öptükten sonra kendisinden af istediğini dile getirdi.

Ünal, kendisinin ise asıl affın devlete ait olduğunu söylediğini bildirdi.

Baharın telefonlarını getirmesi sonrası Eskişehiri aradığını, görüştüğü Korgeneral Hasan Hüseyin Demiraslana bombalama için teşekkür ettiğini dile getiren Ünal, Kimin planladığını sordum. Ortak akılla planlandı diye cevap verdi. ifadesini kullandı.

Abidin Ünal, tahminen 16.30dan sonra Akın Öztürkün tekrar geldiğini, Orgeneral Yaşar Güler ile geldik. Kendisi dışarıda, gidiyoruz. dediğini dile getirerek, Öztürk ile koridoru kat ederek çıktığını, üzerine çok spekülasyon yapılan kamera görüntüsünün de bu ana ait olduğunu dile getirdi.

Ayrılmadan evvel kendisi gibi İstanbuldan başka generallerin de getirilmiş olabileceği ihtimali üzerine Yuva4 diye bilinen eski misafirhanede plastik kelepçeli 9 generalin bulunduğunu vurgulayan Ünal, daha sonra da Hava Kuvvetleri Karargahına geldiklerini anlattı.

Ünal, darbe teşebbüsüne katkı sağlayan bir kısım FETÖ mensubunun başlattığı hava harekatının, yine hava kuvvetlerince bastırıldığına dikkati çekerek, Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve o dönem komutanı olduğum Hava Kuvvetlerinin itibarını zedeleyen FETÖ mensuplarından şikayetçiyim. dedi.

Ünal ayrıca Katılan sıfatıyla davaya iştirak etmek istediğini de bildirdi.

Muhabir: Ertuğrul Subaşı, Cemil Murat Budak

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER