© Konya Postası 2021

ASELSAN mühendisinin ölümünü Adli Tıp da çözemedi

ASELSAN mühendisi Hüseyin Başbilen'in ölümünün intihar ya da cinayet olup olmadığı sorulan Adli Tıp Genel Kurulu üyeleri farklı görüşlere vardı.

Otomobilinde, 2006'da ölü bulunan ASELSAN mühendisi Hüseyin Başbilen'in intihar mı ettiği, cinayete mi kurban gittiğine ilişkin rapor hazırlayan Adli Tıp Genel Kurulu üyeleri farklı görüşlere vardı.   Çoğunluk, Başbilen'in ölümüne neden olan kesiklerin kendisince yapılmış olabileceği sonucuna varırken, bazı üyeler "kesiklerin Başbilen tarafından oluşturulmalarının varit görülmediği", bir kısmı ise "kendisi ya da başkasınca oluşturulup oluşturulmadığının tıbben ayrılamayacağı" gerekçeleriyle çoğunluk görüşüne muhalif kaldı.   Başbilen'in ölümünü soruşturan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Adli Tıp İhtisas Kurulunun, ölümün "intihar mı, cinayet mi" olduğuna ilişkin oy birliğiyle bir sonuca varamaması üzerine Adli Tıp Kurumu Kanunu uyarınca, Adli Tıp Genel Kurulundan "kesin kanaat" bildirmesini istedi. Genel kurul, hazırladığı 46 sayfa raporu başsavcılığa gönderdi.   Raporun sonuç kısmında, Başbilen'in zehirlenerek öldüğünün ve kesik vasıfta yaralanma dışında başka bir travmatik tesirle öldüğünün tıbbi delillerinin bulunmadığı kaydedildi.   Başbilen'in vücudunda iki adet kesik vasıfta yara saptandığı aktarılan raporda, boyunda tarif edilen yaralanmanın cilt ve cilt altı dokularını içerdiği, büyük damar yaralanması bulunmadığından ölüm oluşturacak nitelikte olmadığı, sol el bileğinde tanımlanan yaralanmanın, müstakilen öldürücü nitelikte olduğu bildirildi. Kesiklerin, olay yerinde elde edilen maket bıçağı ile husullerinin mümkün olduğu kaydedilen raporda, ölümün, büyük damar kesisinden gelişen dış kanamadan meydana geldiği aktarıldı.   Başbilen'in olay öncesi fiziksel açıdan sağlıklı olduğunun bildirildiği, majör depresyon tanısıyla tedavi gördüğünün anlaşıldığı, 4 Ağustos 2006'da işe gitmek üzere evinden ayrıldığı, bir gün sonra aracı içinde ölü bulunduğu kaydedilen raporda, intihar notu ile araç içerisinde bulunan maket bıçağı hatırlatıldı ve şunlara yer verildi:   "Olay yeri inceleme bulguları, cesedin bulunduğu ortam, bulunuş şekli, çürümeyle oluşabilecek düzeyde olan ve ölüm öncesi alkol alımına bağlı olması durumunda da kişinin savunmasını engelleyecek düzeyde olmayan etil alkol bulunduğu; uyutucu, uyuşturucu herhangi bir madde bulunmadığı, olay yeri görüntülerinin yapılan incelenmesinde kan lekelerinin lokalizasyonu ve dağılım şekli, otopsisinde tespit edilen kesik vasıfların lokalizasyonları, özellikleri ve ağırlıkları, kişinin vücudunda ölümüne müessir başkaca bir travmatik değişim ve toksik madde bulunmaması birlikte değerlendirildiğinde; kesik vasıftaki yaraların bir başkası tarafından oluşturulduğunun delillerinin bulunmadığı, ölümüne neden olan kesik vasıftaki yaraların kişinin kendisi tarafından husullerinin mümkün olduğu oy çokluğuyla mütalaa olunur."   Rapordaki bu görüşe, 38 üyeden 17'si katıldı. Kalan üyeler ise farklı gerekçelerle bu görüşe muhalif kaldı.   Muhalif görüşler   Üyelerden 7'sinin muhalefet şerhinde, "kemik ya da kıkırdakta aletin neden olduğu yaralanma varlığının cinayeti, yokluğunun ise daha ziyade intiharı düşündürmesi gerektiğinin tıbben bilindiği" belirtilerek, "Cesette, boyun sol yanındaki kesi bölgesinde tiroit kıkırdak korpusunda kesilerin bulunması, eylemin, kişinin kendisi tarafından meydana getirilmesinden ziyade başkası tarafından oluşturulduğunu düşündürmektedir" denildi.   Adli tıp literatüründe, "tereddüt kesileri" bulunmayan intihar olgusunun bildirilmediğine işaret edilen şerhte, Başbilen'in bileğindeki tereddüt kesilerinin eşlik etmediği tek ve derin kesi ile boyunda tiroit sol korpusunda saptanan iki kesiyi oluşturan yaralanmaların, kişinin kendi eylemiyle oluşturulmalarının varit görülmediğine yer verildi.   Başbilen'in gittiği psikiyatri uzmanının, "majör depresyon" tanısı koymakla birlikte, intiharını beklemediği ifade edilen görüşte, Başbilen'in aracının kilit mekanizmasının özelliklerine dikkat çekildi ve aracın, Başbilen tarafından içeriden kilitlenebileceği gibi, "kilitli hale de getirilebileceği" bildirildi.   Başbilen'in ölümünün, kesici vasıfta alet yaralanmasına bağlı büyük damar kesilmesinden gelişen dış kanama sonucu meydana geldiği belirtilen görüşte, "Cesedin durumu, aracın kilit mekanizmasının özellikleri, kişinin intihar etmesini gerektirecek yeterli tıbbi bilgi ve bulgu bulunmaması, otopsi raporunda tarif edilen kesik vasfındaki yaraların lokalizasyonları, kesik atardamarların anatomik ve fizyopatalojik özellikleri ile meydana gelen harabiyet birlikte değerlendirildiğinde, kendisi tarafından oluşturulmalarının varit görülmediğine dair oy çokluğuyla alınmış genel kurul kararına karşılık muhalefet şerhimizdir" ifadesi kullanıldı.   Bazı üyeler ayrımın mümkün olmadığını savundu   Muhalif 14 üye ise dosyadaki raporlara göre, ceset bulunduğunda tüm vücutta çürümenin ilerlediğini, dış muayenede çürüme nedeniyle yumuşak dokulara yönelik travmatik değişim bulunup bulunmadığının ayrımının yapılamadığına işaret etti. Çürümeye bağlı ciltte yaygın soyulmalar bulunduğu aktarılan ve herhangi bir etkili eylem sırasında meydana gelebilecek nitelikte sıyrık, ekimoz gibi yüzeysel travmatik değişikliklerin, çürümenin ilerlediği olgularda ayırt edilemeyebileceği bildirilen görüşte, "kişinin olay sırasında başka kişi veya kişilerle fiziksel mücadeleye girip girmediğinin kesin olarak söylenemeyeceği" ifade edildi.    Başbilen'in vücudundaki kesiklerden boyundakinin ölüme yol açacak nitelikte olmadığı, sol el bileğindekinin ise müstakilen ölüm meydana getirir nitelikte olduğu kaydedilen görüşte, "Tarif edilen yaraların niteliği, lokalizasyonları dikkate alındığında, kişinin kendisi tarafından oluşturulabileceği gibi başkası tarafından da oluşturulabileceği, bu hususta tıbben tefrik yapılamayacağına dair muhalefet şerhimizdir" değerlendirmesine yer verildi.   Başbilen, 4 Ağustos 2006'da sabah saatlerinde, otomobiliyle işine gitmek üzere evinden ayrılmış, ancak ASELSAN'a gitmediği anlaşılınca eşi tarafından aynı gün Yenimahalle Merkez Karakoluna kayıp başvurusunda bulunulmuştu. Başbilen, bir gün sonra akşam saatlerinde Ankara'nın Kavaklı köyü Aydıncık Mahallesi Mezarlık Üstü mevkisinde tarla içinde, park halindeki otomobilinde, boynu ve sol bileği kesilmiş şekilde ölü olarak bulunmuştu.    Jandarma raporunda, otomobilin kapı ve bagajının kilitli olduğu, cesedinin boyun ve bilek kısmında kesikler bulunduğu kaydedilerek, otomobilde "elveda" başlığıyla başlayan bir not ele geçirildiği kaydedilmişti.   Cinayet iddiaları üzerine başlatılan soruşturma kapsamında rapor istenen İstanbul Adli Tıp Kurumu 1. İhtisas Dairesinin 5 üyesi olayın ''intihar'', 3'ü ise ''cinayet'' olduğu yönünde görüş bildirmişti. Başbilen, ölmeden önce Milli Tank Projesi Atış Kontrol Sistemi Projesinde görev yapıyordu. 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER