Avusturyalılar Başbakan'dan neden korkuyor?
Siyaset
Yaklaşık 2 haftadır Avusturya'da gündem oluşturan Başbakanı Erdoğan’ın Viyana’ya yapacağı ziyaretin yankıları sürmeye devam ediyor.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Avusturya ziyareti ne anlama geliyor? Avusturya medyası, Başbakan Erdoğan'ın bu ziyaretine neden bu kadar dikkat çekiyor?
Avusturya'da yayın yapan haber sitesi olan haberjournal, Avusturya ve Türkiye gündemini yakından takip eden ve yaptığı analizlerle dikkatleri üzerine çeken Muhammed Sanaç ile gündeme ilişkin bir röportaj gerçekleştirdi.
İşte o röportaj:
Avusturya’nın gündeminde olan Türkiye Cumhuriyeti Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Viyana’ya gerçekleştireceği ziyaretle ilgili olacak. Siz bu ziyaret hakkında ne düşünüyorsunuz?
Sayın Başbakan Erdoğan’ın davet icabı Viyana’ya geliyor olması gayet olumlu ve sevindirici bir tutumdur. Sayın Başbakan daha önceki Avrupa seyahatlerinde Türk kökenli ve uyruklu vatandaşlarımızın bulundukları ülkelerde ehemmiyet göstermesi, göstermiş oldukları ehemmiyetin gerek o ülkenin dilini öğrenme konusunda, gerek kültürel faaliyetler, eğitim düzeyi ve sosyal etkinlik konularının altını çizerek katkıda bulunmuştur. Çünkü Başbakanın gittiği her ülkede yaptığı konuşmalarında: ‘’Bulunduğunuz ülkenin dilini öğrenin’’ cümlesini altını çizerek söylediğini hatırlıyorum. Başbakan Erdoğan, daha önce gerçekleştirdiği Viyana teşriflerinde, özellikle burada yetişmiş, eğitim görmüş Türk asıllı başarılı vatandaşlarımızın Avusturya’da Türk milletini temsilen burada katkı sağlamalarını önermişti. Aynı zamanda da, bu birikimlerini Türkiye’de kullanmak isteyenlere de kucak açacaklarını da belirtmişti.
Başbakan Erdoğan’ın Viyana ziyaretinin buradaki Türk toplumu tarafından çok önemsenmesini neye bağlıyorsunuz?
Türk toplumunun Avrupa’daki 50 yıllık geçmişine göz attığımız da, Ak Parti iktidarı öncesi gurbetçilere önceki hükümetler tarafından bu düzeyde ilgi ve alaka gösterilmediği için, Türkiye’ye ziyarette bulunduklarında ‘’Alamancı’’ bulundukları ülkelerde ise ‘’Yabancı’’ olarak tanımlandıkları için kendilerini yalnız bırakılmış hissetmişlerdir. Fakat son yıllarda Ak Parti döneminde başta Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı olmak üzere, yurtdışında gurbetçilere seçme hakkı tanıması sebebiyle yurtdışındaki Türk toplumuna, yalnız olmadıklarını, kendi ülkelerinde de söz sahibi olduklarını hissettirdikleri için Avusturya’daki gurbetçilerinin bu ziyareti ‘’Ahde vefa’’ olarak değerlendirdiklerini bu şekilde anlamak ve algılamak gerekmektedir.
Bu seçim hakkının yurtdışındaki Türk vatandaşlarına tanınmasından dolayı, ilerleyen dönemlerde gurbetçilerin Türkiye’de gerek iktidar partisi gerek muhalefet partileri tarafından artık önemsenecekleri programlanmıştır. Örneğin CHP Lideri Sayın Kılıçdaroğlu’nun en son Almanya ziyaretinde, Başbakan Erdoğan’ın yaptığı gibi Türk toplumuna hitap etmesini misal olarak gösterebiliriz. Bundan sonra Avrupa’nın bu tür ziyaretlere alışması daha olumlu sonuçlar doğuracaktır.
Dışişleri Bakanı Sayın Sebastian Kurz’un tepki çeken açıklamaları hakkından neler söyleyeceksiniz?
Öncelikle Avusturya Dışişleri ve Uyum Bakanı Sebastian Kurz’un Türk ve Müslüman toplumlarına faydalı olan müşterek etkinliklerini tenzih ederim. Yalnız olaya nesnel bakmaktan yana olduğum ve fanatizmi hiçbir konuda tasvip etmediğim için Başbakan Erdoğan’ın Viyana ziyaretine yönelik ifadelerinde ‘’Yanlış Konuşma’’ uyarısını yaparken, yanlış ifadeler kullanmıştır. Bu yanlışa sebebiyet veren durumları şöyle sıralayabiliriz:
1- Başbakan Erdoğan’a ‘’Yanlış ifadeler kullanma’’ uyarısını yaparken, bizzat yanlış kelimeleri kullandığını düşünüyorum.
2- Bu ifadeleri kullanırken, Başbakan Erdoğan’ın henüz gerçekleştirmediği konuşmasını bölücülüğe sebep olabileceğini ön yargılı bir biçimde öne sürerken, kendisi bizzat bölücülüğe zemin oluşturmuştur.
3- Sosyal medyada da görüldüğü üzere, bu söylemleri ‘’Buradaki iklimi zehirlemiştir’’.
Sebastian Kurz bu ifadelerini dile getirirken, Dışişleri Bakanlığı’nın yanında Entegrasyon (Uyum) Bakanlığı görevini de yürütüyor. Peki Avusturya’da entegrasyon hakkında neler söyleyeceksiniz?
Öncelikle şunu belirtmem gerekiyor ki, Entegrasyon Bakanlığı’nın Dışişleri Bakanlığı tarafından yürütülüyor olması, entegrasyon çağrılarının ne kadar ‘’Samimi’’ olduğunun göstergesidir. Burada doğup, eğitim almama ve kendimi Türk asıllı Müslüman bir Avusturya vatandaşı olarak tanımlamama rağmen, bu durum benim burada hala yabancı olduğumu hissettiriyor. Merak ettiğim şudur ki, Entegrasyon Bakanlığında kaç tane
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın Viyana’ya gerçekleştireceği ziyaretin, Avusturya’daki siyaset ve güncel konulara yansımasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Entegrasyon açısından olumsuz bir sonuç doğuracağını düşünmüyorum, bilakis Erdoğan’ın daha önceki konuşmalarına dayanarak, olumlu sonuçlar doğuracağını düşünüyorum. Zira, açıklamasında Başbakan Erdoğan’ın henüz gerçekleştirilmemiş konuşmasını, entegrasyona tehdit olarak öne süren Sayın Kurz’un , Avusturya’da asıl ayrımcılığa, ırkçılığa ve bölücülüğe sebebiyet veren, son yıllarda oy oranını yükselten ve söylemleri ile buradaki ‘’Entegrasyon iklimini zehirleyen’’ aşırı sağcı parti FPÖ Lideri HC Strache’nin beyan ettiği çirkin ve ırkçı söylemlerine karşı tutum sergilemedikçe, entegrasyon için apaçık dile getirdiği beyanatlarını samimi bulmuyorum.
Kaldı ki, Sayın Kurz’un mensubu olduğu siyasi parti, son dönemde tartışma konusu olan seçmeli ‘’Türkçe Matura’’ diye adlandırılan lise son sınavının kabulü konusunda kendi içerisinde karşıt tutum sergilemiş, itilaf halindedir. Bu konuda birçok dil kabul görmüş durumdayken, çoğunlukta bulunan Türk toplumunun dili olan Türkçe’nin seçmeli ders olarak hala tartışılıyor olması, demokrasi adına ciddi endişeler uyandırıyor. Çünkü demokrasinin ana temellerinden bir tanesi bir millete sunulan bir hakkı, her millete sunmaktır. Dolayısıyla buda Avusturya devletinin entegrasyon konusunu ne kadar dikkate aldığının göstergesidir.
Burada Başbakan Erdoğan üzerinden ucuz ve basit popülerist çıkar siyaseti yürütülmesine karşıyım. Zira kendi başarısızlığını bir başka ülkenin başbakanına mal etmek ve onu sorumlu tutmaya çalışmak, kendi üzerine doğacak eleştiri oklarını başka yöne saptırma siyasetidir. Diğer bir konuda, söz konusu Türkiye olunca Avusturya’daki siyasetçilerin mavi çizgiyi izlediklerini görüyoruz. Son olarak şunu belirtmek isterim ki: hata yapmak insancıldır. Hatalı aramak ise çok basit bir siyasi tutumdur.