Babası 6 yaşında Toroslar'a bıraktı
KonyaKONYA’nın Taşkent ilçesine bağlı Balcılar Mahallesi’nde yaşayan Hasan Hüseyin Kahriman (46), şizofreni hastası babası tarafından 6 yaşındayken, ‘cesaretli çocuk olsun’ diye Toros Dağları'na bırakıldı
Zaman içinde doğal ortama alışan Kahriman, şimdi kış şartlarında dahi zirvelere çıkıp, birkaç gününü geçiriyor. Yaban hayatında 9 yıl yaşadığını belirten Kahriman, “Hayvanların yediği otları yiyip, karnımı doyurdum. Kurtları izleyip, avlanmayı öğrendim. Bir yılanın hayatını kurtardığımda av yapmayı bıraktım. Beni dağa bıraktığı için babama kızmadım. Babam, insanlardan çok zarar gördü. Beni de insanlardan korumak için dağa bıraktığını düşünüyorum” dedi.
Taşkent ilçesi, Balcılar Mahallesi’nde yaşayan evli ve 1 çocuk babası Hasan Hüseyin Kahriman, 6 yaşındayken şizofreni hastası babası tarafından ‘cesaretli çocuk olsun’ diye Toros Dağları’na bırakıldı. 9 yıl boyunca tek başına dağlarda yaşayan Kahriman, yaban hayatındaki hayvanları izleyip, onların yediği bitkileri yiyerek hayatta kaldı. Kurtları gözlemleyerek avlanmayı öğrenen Kahriman, yıllarca hayvanlarla yaşadı. Zaman içinde doğal ortama alışan Kahriman, şimdi kış şartlarında dahi zirvelere çıkıp, birkaç gününü geçiriyor. Kahriman, çocukluğundaki gibi kendisine ağaçlardan kulübe yapıyor.
'BABAM, CESARETLİ ÇOCUK OLACAKSIN DİYE BENİ DAĞA BIRAKTI'
Babasının, Balcılar Mahallesi’nden 10 kilometre uzakta, Toros Dağları’na bıraktığını anlatan Hasan Hüseyin Kahriman şunları anlattı:
"6 yaşındayken bir gün babam beni köyümüzden 10 kilometre uzağa götürdü. ‘Oğlum sen bugün burada yatacaksın’ dedi. ‘Neden?’ dedim. ‘İleride cesaretli bir çocuk olacaksın’ dedi. ‘Bana canavarlar saldırmaz mı?’ dedim. 'Oğlum, insana insandan başka kimse zarar vermez' dedi sonra beni bırakıp gitti. Aklıma hiç korku gelmedi. Babamın söyledikleri aklıma geldi. Beyaz çiçekler gördüm onları toplayacak olmanın sevinci vardı içimde. Köydeyken dünyayı görebildiğim kadar sanıyordum. Dağlara geldiğimde dünyanın ne kadar büyük olduğunu fark ettim. Dağda geçirdiğim ilk gece de aklıma hiç korku gelmedi. Bir fare geldi, yanımdan gitti. Gece yağmur başlayınca yanımdaki bir naylonun altına girdim, öylece uyudum. Sabah olunca babam geldi, beni görünce sevindi. Sonra beni hep dağlara bıraktı. Bal arılarımız ve tavuklarımız vardı, sürekli ben onların yanında yaşadım. Çocuklara yaklaştırmazdı beni, yaklaşınca da beni döverdi. Benim iki arkadaşım vardı, bir köpeğim bir de eşeğim. Onlarla birlikte geçirdim zamanımı."
'KURTLARI İZLEYEREK AVLANMA TAKTİĞİ ÖĞRENDİM'
Dağda yaşamaya başladığında hayvanları izleyerek hayatta kalmak için taktikler öğrendiğini söyleyen Kahriman, "Artık dağlarda yaşayabileceğimi anladım, hayvanların yediği otları yedim. Kurtları izleyerek avlanma taktiği öğrendim. Avlanmayı öğrendikten sonra, bir daha dağlardan köye dönmedim. Köylüler beni dağlardaki izlerimden tanımaya başladı. Dağlarda gezerken birçok şey buldum. Jips madeni denilen taştan kendime ayna yaptım. 9 yıl yalnız başıma dağda yaşadım. İnsanlardan hep uzak kaldım. Ben bu hayatımı seviyorum. Doğada olduğum zaman üzüntüyü unutuyorum. Hep mutlu oluyorum. Yaşamda insanlar yalan söylüyor, dolandırıyor. Ama doğada böyle bir şey yok. Yaban hayvanlarında böyle bir şey yok. Herkes, ayıdan ve domuzdan korkar. Ben onlarla dost bir şekilde yaşayabilirim" dedi.
'YILANIN HAYATINI KURTARINCA, AV YAPMAYI BIRAKTIM'
Bir yılanın hayatını kurtardıktan sonra avlanmayı bırakan Hasan Hüseyin Kahriman, "Askere gidip geldikten sonra evlendim, bir de oğlum oldu. Sonra ben av yapmaktan soğudum. Eskiden paramız, pulumuz yoktu, et alamazdık. Ama artık dönem değişti, avlanmaya ihtiyaç kalmadı. O dönemde sulama havuzuna bir yılan girmiş. Oğlum fark etmiş, korkmuş, beni çağırdı. Öldürmek için gittiğimde, yılanın hayatta kalma çabasına şahit oldum. Sonra onu kurtarmaya karar verdim. Öldürmek için yanımda getirdiğim sopayla yılanı kurtardım. Yuttuğu suyu çıkardım. Yılan kendine geldi ve doğaya döndü. O an düşündüm. O kadar av yapıp, hayvanları öldürdüm. Bir yılanın hayatını kurtarmak kadar zevkli değildi. Doğada avdan daha zevkli yapılacak şeyler var" diye konuştu.
AĞAÇ DALLARINA HAYVANLAR İÇİN ELMA ASIYOR
Hayvanların yaşamı için birçok proje geliştirdiğini söyleyen Hasan Hüseyin Kahriman, "Yine dağda yaşarken, tipi ve fırtına çıktığında kuşların yiyecek bulamayıp, öldüklerine şahit oldum. Sonra onları hayatta tutmak için, kuru ağaç dallarına elma takarak onları doyurdum. Hiç görmediğim kuşlar gelip, o elmalarla beslendi. Şimdi ise Türkiye'nin birçok yerinde benim yaptığımı gören insanlar aynı şekilde kuşları beslemeye başladı. Bu da beni çok mutlu etti. Bütün yaban hayatı hayvanlar ve insanlar bir dengedir. Bu hayvanlar varsa biz varız. Biz varsak bu hayvanlar var. Yaşarken yaşatmalıyız. Bu uygulamamı beğenen bir üniversite, kristal bir elma hediye etti" dedi.
'BABAMA KIZGIN DEĞİLİM'
Kendisini dağa bıraktığı için babasına kızgın olmadığını ifade eden Kahriman, "Babamın beni küçük yaşta doğaya bırakmasına hiç kızgın değilim. Babamın şizofreni hastası olduğunu bilmiyorduk ki. Babam başka bir dünyanın insanıydı. İnsanlar, babamı hep kandırıyorlardı. Onun bütün insanlardan darbe yiye yiye, beni insanlardan ayrı yaşasın diye dağa bıraktığını tahmin ediyorum. Sonra babamın yüzde 86 şizofren olduğun öğrendik" dedi.
DAĞDA 98 MİLYON YILLIK FOSİL YATAĞI BULDU
2018 yılında, Geyik Dağları’nda yürüyüş sırasında 98 milyon yıllık fosil yatağı bulan Hasan Hüseyin Kahriman, şöyle dedi:
"Son dönemde internet kullandığım için gezdiğim dağların paylaşımını yapıyordum. Bana 9 Eylül Üniversitesi'nden Prof. Dr. Sacit Özer ulaştı. Dağlarda gezerken, fosil gibi şeyler görürsen bana bildir dedi. Geyik Dağları’nda gezintiye çıktığımda dağın eteklerinde bir kaya parçasında fosil gördüm. Fotoğrafını çekip gönderdim. Yerleşik kayayı bulmamı söyledi. Ben de 2 bin 700 rakıma çıktım. Araya araya 98 milyon yıllık Rudist fosillerini buldum."
ANIT AĞACIN GÖNÜLLÜ BEKÇİLİĞİNİ YAPIYOR
Türkiye'nin en yaşlı dünyanın ise ikinci en yaşlı ağacı olarak kabul edilen 2 bin yaşındaki Juniperus Foedissima türündeki 'Ağıl Ardıç' ağacına gönüllü bekçilik yaptığını da söyleyen Kahriman, "Bu bölgede Türkiye'nin en yaşlı anıt ağacı var. 2 bin yaşının üzerinde bir ağaç. Şu anda bu ağacı benden başka ne koruyan ne de temizliğini yapan var. Orada insanların attığı çöpleri temizliyorum. Ağacın altındaki kuru otların yanma tehlikesi olduğu için, o otları da biçiyorum. Şimdiye kadar korudum. Geçenlerde bir dalı kırıldı, üzüldüm" dedi.
İlginizi Çekebilir