© Konya Postası 2021

Biyokaçakçılığa geçit vermeyin!

Doğadan yabani canlıların ve onlara ait parçaların yetkili makamların izni olmadan toplanması ve yurt dışına çıkartılmasına dönük yapılan biyokaçakçılığının, Türkiye’nin sahip olduğu zengin biyolojik çeşitliliği tehdit ettiği bildirildi.

128 BİYOKAÇAKÇI YAKALANDI

Bu biyoçeşitliliğin değerinin bilimsel araş tırma, koleksiyon ve en nihayetinde ticari amaçlar adına birçok yabancı için çekici hale geldiğini ifade eden uzmanlar, bakanlık verilerine göre 2007 ila 2015 yılları arasında 128 yabancı uyruklunun biyokaçakçılık yaparken yakalandığına dikkat çekerek yine aynı yıllar arasında 59 farklı biyokaçakçılık olayının meydana geldiğinin de altını çizdiler.

Orman ve Su İşleri Bakanlığı Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü yetkilileri, biyokaçakçılıkla mücadelede kararlılıkla sürdürdüklerini belirterek bu çerçevede son 5 yılda yaklaşık 3 milyon liralık cezai yaptırım uyguladıklarını söylediler. Bu cezaların yaklaşık 600 bin lirası ise 2015 yılı içerisinde biyokaçakçılık yaparken yakalanan 15 kişiye verildi.

KAÇAKÇILAR BİYOTEKNOLOJİ ALANINDA ÇALIŞIYOR

Biyokaçakçılık yapanların genel olarak genetik kaynakları elde etme maksadı güden ve özellikle biyoteknoloji alanında çalışan akademisyenlerden olduğu göze çarpıyor. Ayrıca şahin, doğan gibi yırtıcı kuşları kaçırmak isteyen Suriye uyruklu şahıslara da sıkça rastlanıyor. 2013 yılında başlatılan “Biyokaçakçılıkla Mücadele Projesi” kapsamında yaklaşık 250 bin kişiye eğitim verildiğini kaydeden uzmanlar bakanlığın ayrıca “Biyokaçakçılıkla Mücadele Eylem Planı” hazırladığını da belirtti.

NİÇİN KAÇAKÇILIK YAPIYORLAR?

Biyokaçakçılığın özellikle ticari anlamda son derece yaygın olduğuna dikkat çeken uzmanlar bu konuda şu bilgileri verdi. “Son dönemlerde gelişen moleküler biyoloji teknikleri, canlıların kendilerinden ya da parçalarından ürün veya hizmet elde edilmesine imkan tanımıştır. Böylece yabani canlılar ve onların sahip olduğu genetik kaynaklar tıp, endüstri, madencilik, çevre, balıkçılık, ormancılık, hayvancılık, tarım gibi çeşitli sektörler için hammadde haline gelmiştir. Bitkilerin, ilaç, gıda, kozmetik sanayiinde ve süs bitkisi olarak kullanılmak üzere doğrudan ticareti yapıldığı gibi; yeni tarım çeşitleri, ilaç veya başka bir sanayi ürünü geliştirmek amacıyla araştırma materyali veya genetik kaynak olarak da bitkiler kullanılmaktadır. Böcekler sıcak, soğuk, radyasyon gibi ekstrem koşullara direnç, antibiyotik direnci gibi bazı özellikleri ile birçok farklı sektörde kullanım alanı bulmaktadır. Ayrıca karmin maddesinden dolayı renklendirici olarak kozmetik, ilaç, gıda, sanayi ve boyacılıkta da kullanılmaktadırlar.”

Özellikle Türkiye’deki biyokaçakçılık olaylarına sık sık karışan yabancıların genel olarak Avrupa kökenli olduğuna dikkat çeken uzmanlar vatandaşların bu olaylara karşı devletin ilgili birimlerine yardımcı olması gerektiğini söyledi.

TÜRKİYE’NİN BİYOÇEŞİTLİLİĞİ

Türkiye’nin biyolojik çeşitlilik bakımından küçük bir kıta özelliği gösterdiğini belirten uzmanlar Türkiye’de yaklaşık 15 bin bitki türü olduğunu ifade ederek bunların yüzde 36’sının Türkiye’ye özgü türler olduğuna işaret etti. Alageyik ve sülünün anavatanı Anadolu olduğuna dikkat çeken uzmanlar Anadolu faunasında omurgalı hayvan türünün de bin 500’e yakın olduğunu bildirerek, “Omurgasızlar, özellikle de böcekler dünyada olduğu gibi ülkemizde de en geniş canlı grubunu oluşturmaktadır. Türkiye’de 60.000-80.000 arasında omurgasız hayvan türü olduğu tahmin edilmektedir. Bugüne kadar, bunların yaklaşık 1/3’ü tanımlanabilmiştir. Tanımlanmış bu türler içinde en geniş grubu böcekler oluşturmaktadır. Türkiye denizlerinde ise, yaklaşık 700’e yakın omurgasız canlı grubu bulunmakta olup bunlar arasında sünger, mercan, tıbbi sülük gibi ekonomik değeri olan türler mevcuttur” dedi.

Türkiye’de bazı kaynaklara göre 17, bazılarına göre ise 12 endemik sürüngen tür mevcuttur. Bu türlerin yanı sıra, Kafkas engereği, Ağrı yılanı gibi Türkiye’ye endemik olmasa da nesli küresel ölçekte tehlike altında olan çok sayıda sürüngen türü bulunmaktadır. Büyük yeşil kertenkele Konya’da en çok görülen sürüngenlerden. Sürüngen türleri biyokaçakçılık bakımından en çok riske sahip türler arasında yer alıyor. Türkiye’de genellikle Doğu Karadeniz ve Kafkasya bölgesi gündüz yırtıcı kuşlarının gözlenmesi ve yakalanması için en önemli alanlardandır. Özellikle Doğangillerden ülkemizde yerleşik türler içerisinde yer alan ve kaçakçılığı en çok yapılan Uludoğan, Bıyıklı Doğan, Gökdoğan ve Kerkenez gibi türler Adana, Tarsus, Erzurum, Erzincan, Rize, Trabzon, İstanbul, İzmir, Ankara, Konya ve Kastamonu illerinde görülmektedir. Doğan türleri özellikle uludoğan biyokaçakçılık bakımından kuşlar içinde ilk sırada yer almaktadır. Ülkemizde daha çok Arap ülkelerine kaçakçılığı yapılan türlerdir.

YABAN KOYUNU’NA DA MUSALLAT OLDULAR

Biyokaçakçılığa konu olabilecek birçok memeli hayvan da Anadolu’da bulunuyor. Bu özel türlere belli başlı şu örnekler verilebilir; Konya ve Karaman’da bulunan çok az sayıdaki Yaban Koyunu Orta ve Doğu Anadolu bozkırlarına sıkışmış kalmıştır. Ceylan günümüzde Şanlıurfa ve Hatay’da sınırlarında sıkışmış ve sayıları azalmıştır.  Alageyiğin dünyadaki tek saf ırkı Antalya’da bulunmaktadır. Çizgili sırtlan bozkırların nadir türüdür. Konya’da bulunan endemik memeliler arasında yünlü kaya yediuyuru, Anadolu tarla faresi sayılabilir. Omurgalı hayvan türlerinin biyokaçakçılığa maruz kalabileceği riskli dönemlerin bölgelerin iklimine ve sıcaklık değişimine göre farklılıklar gösterdiğini kaydeden uzmanlar özellikle yaz dönemlerinde Türkiye’nin her bölgesinde omurgalı türlerin yakalanıp yurtdışına kaçırılabileceği uyarısını yaptılar. (Murat GÜZEL)

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER