Bu büyük bir koalisyon
SiyasetBaşbakan Yardımcısı Atalay, paralel yapıya ilişkin değerlendirmede bulunurken, "Bu bir koalisyon. Bu sadece paralel yapı olayı değil. Dışarısı, içerisi hepsi birleşmiş" dedi. Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay,
Başbakan Yardımcısı Atalay, paralel yapıya ilişkin değerlendirmede bulunurken, "Bu bir koalisyon. Bu sadece paralel yapı olayı değil. Dışarısı, içerisi hepsi birleşmiş" dedi. Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay, Kanal 7'de katıldığı canlı yayında gündeme ilişkin soruları yanıtladı ve değerlendirmelerde bulundu.
Atalay, Türkiye'nin vesayet mekanizmalarını temizleyen, millet iradesini yönetimde hakim kılan, çeteleri, mafyaları hepsini temizlemiş bir Türkiye'ye doğru gittiğini belirtti.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın "Son çete bunu da atlattık mı düzlüğe çıkacağız" dediğinin hatırlatılması üzerine Atalay, "Bu da bir gerçeğimiz. Doğru, şu anda büyük bir örgütsel yapı var. Muhalefet partilerinden daha yoğun bir şekilde ve maalesef daha fazla iftira, yalan vesaire içinde alanda çalışan, bir yapı var. Paralel yapı" diye konuştu.
Muhalefet partilerinin alanda kendi siyasetini yürütmesinin normal olduğunu vurgulayan Atalay, bütün bunların dışında görünen ama alanda en aktif olarak AK Parti aleyhine çalışan bir yapı bulunduğunu belirtti.
"Başbakanımız ne dese haklıdır" diyen Atalay, AK Parti döneminde tüm STK'ların, bütün yapıların, cemaatlerin ve dini grupların en özgürce çalıştığı dönem olduğunu aktardı.
"Paralel yapının" gazete, dergi ve televizyonlarına bakıldığında, Aydınlık veya Sözcü gazetelerinden bir farkları olmadığını belirten Atalay, "Hatta daha ileri. O duruma geldi. Yani bunlara baktığınızda aslında, güya hedefi siyaset olmayan, yahutta siyasetle fazla uğraşmayan, öyle görünen falan, bir şey tam siyasetin ortasında ve bu seçim ortamında en fazla siyaseti onlar yapıyor. Bir dini cemaat, bir dini yapıdan, bir dini gruptan öte bütün iftiraları, bütün yalanları, takiyyeyi hepsini içine almış bir çalışma var" diye konuştu.
"Cemaat bir korku merkezi oldu"
Dinlemelere de değinen Atalay, şunları kaydetti:
"Şu günlerde bakıyorsunuz, dinlemeler, şantajlar yani burası bir korku merkezi... İş adamları korkuyor acaba bizimle ilgili dinleme mi var... bir dinleme endişesi herkesi sarmış. Türkiye'de şu anda dinlemeyle ilgili nerelerde ne konuşuluyorsa, o endişeler, kaygılar hepsi buradan kaynaklanıyor. "
Atalay, kendisiyle ilgili "İrancı" iddialarının ortaya atıldığının hatırlatılması üzerine 11-12 yıldır İran'a hiç gitmediğini söyledi.
"Eski Türkiyecilerin hepsi birleşti"
Burada olayın dershane olmadığını, yapının giderek devlet kurumlarında yapılanarak söz sahibi olmak istediğini kaydeden Atalay, şöyle konuştu:
"Şuna kesin olarak inanıyorum; bu bir koalisyon. Bu sadece paralel yapı olayı değil. Dışarısı, içerisi hepsi birleşmiş. AK Parti'yi, AK Parti hükümetini ama esas olarak Türkiye'yi yolundan alıkoymak gittiği büyük yürüyüşten vazgeçirmek... Türkiye'yi tekrar eski Türkiye'ye doğru götürmek. Aslında eski Türkiyecilerin hepsi birleşti şu anda. CHP'si, MHP'si, BDP'si, sermayesi, basın kesimi, paralel yapı, dışarıdan, şimdi zikretmiyorum ben onları. Zikredilebilir şeyler ama bunlar herkesin bildiği şeyler. Konuşulan şeyler. Dolayısıyla bu büyük bir koalisyon."
Kriptolu telefonların dinlenmesine ilişkin soru üzerine de Atalay, devletin bunu ciddi bir şekilde ele aldığını söyledi.
Bunun Milli Güvenlik Kurulu'nun açıklamasında da geçtiğini dile getiren Atalay, her çalışmalarında hukukun içinde olmayı çok önemli gördüklerini vurguladı.
Dinlemelere ilişkin ciddi incelemeler yapıldığını kaydeden Atalay, "Düşünebiliyor musunuz, özellikle 2011'in ikinci yarısından itibaren, 2012-2013'te sayıları artık milyonun üzerine çıkan dinlemeler yapılmış. Bu kadar dinleme kararını hakimler nasıl verebilmiş? Ve hiçbir ciddi delil olmadan" dedi.
Yaptıkları yeni düzenlemeyle dinlemelere somut delil şartını getirdiklerinin altını çizen Atalay, bunun ağır cezaya girecek bir durum olmadığını bildiklerini ama bunu bilerek yaptıklarını, bireyi korumak istediklerini söyledi.
Atalay, "Bu kadar kararı veren, o adliye, o yargı, bunları izleyen emniyet, istihbarat, MİT, TİB bunların hepsi şu anda mercek altında ve hepsi inceleniyor. Silinmişler var. Tespit edilmişler. Kişiler de tespit ediliyor. Bütün bunlar görülecek, bütün bunların hesabı sorulacak. Tespit edildi. Hukukun içinde, şu anda dosyaların netleşmesi, şekillenmesi bekleniyor" dedi.
Bir ülkede Adalet Bakanı ve Başbakanın konuşmalarının dinlenmesinin "affedilemez" olduğunu kaydeden Atalay, konuşmaların içeriğinin önemli olmadığını, bunun ciddi bir ulusal güvenlik sorunu olduğunu belirtti.
"Bu tahliyeler bir beraat değil"
Atalay, bir gazetede yer alan ve dinlemeleri sızdıran polislerin tespit edildiği, bir kısmının görevden uzaklaştırılmasının isteneceği haberine ilişkin, "Yurt dışına çıkan var, burada olan var, hepsi hemen hemen tespit edildi, bütün bunlar yürüyor" ifadesini kullandı.
Atalalay, Ergenekoncularla 17 Aralık sürecinde örtülü bir anlaşma yapıldığı ve bu doğrultuda tahliyelerin gerçekleştiği iddialarının sorulması üzerine, "Bu konuda kafa karışıklığı var, vatandaşımızın da kafasını karıştıranlar var. Her şeyden önce, bu tahliyeler beraat değil, sadece tutuksuz yargılanma yani dava devam ediyor, Ergenekon devam ediyor, temyiz safhasına gelecek, ilk mahkeme kararını verdi ama gerekçe yazmadı. Onların mahkemede aldıkları cezalar belli, bu temyize gidecek ve ondan sonra kesinleşecek, herkes cezasını çekecek" dedi.
Kimseyle el altından görüşmediklerini, AK Parti ve hükümet olarak her şeyi açık yaptıklarını belirten Atalay, yargıyı demokratikleştirmeye çalıştıklarını söyledi.
"Dava asla çökmedi"
Darbe girişimleriyle ilgili Balyoz ve Ergenekon davalarına işaret eden Atalay, Balyoz'da alt mahkemenin kararlarını verdiğini, gerekçesini yazdığını, temyiz edildiğini ve üst mahkemenin de kararını verdiğini dolayısıyla bu tahliyelerin bununla bir ilgisinin olmadığını kaydetti.
Atalay, Ergenekon davasının açıldığı 2007 yılından beri eklemelerle giderek karmaşık ve kim suçlu, kim suçsuz ayırt edilemez hale geldiğini söyledi.
"Aslında o dava kendi başına bir rezalet" diyen Atalay, yıllar sonra ilk mahkeme kararının verildiğini ama aradan 7,5 ay geçmesine rağmen gerekçe yazılmadığını kaydetti.
Atalay, "Bizim orada çıkardığımız tutukluluk süresini 5 yıla indirmenin bu tahliyelerle bir ilgisi yok ve olmaması gerekiyor. Ondan dolayı tahliye edilebilenler olabilecek ama alt mahkemenin karar vermediği, KCK için de olabilir, başka yerler de olabilir. Var zaten 150-160 tane var ama onlar bunlar değil" diye konuştu.
Paralel yapının medyasında "dava çöktü" denildiğine işaret eden Atalay, "Dava asla çökmedi, bu dava devam ediyor" dedi.
"Bu millet bir risk gördüğünde bütün varlığını ortaya koyuyor"
Atalay, 17 Aralık sürecinden sonra davalara bakışın değişip değişmediğinin sorulması üzerine ise ilk baştan beri İlker Başbuğ'un tutuklanmasına olumsuz baktıklarını dile getirdi.
Özellikle Ergenekon'da masumla suçlunun birbirine karıştırıldığına kanaat getirdiğini ifade eden Atalay, Zirve Yayınevi davasının 7 yıldır hala süründüğünü anımsatarak, "Müebbet istenenler bir bakıyorsunuz, o yasa çıkınca birdenbire tahliye ediyorlar. Böyle bir şey olur mu? Zirve davasında bunlar cani insanlar, gitmişler öldürmüşler, kesmişler insanları ve suçüstü yakalanmışlar, suçlarını itiraf ediyorlar, belli. Bunlara neden cezasını vermiyor da şimdi tahliye ediyorsunuz?" değerlendirmesinde bulundu.
Danıştay davasını da anımsatan Atalay, "Ben bu yargının neresine güveneceğim" diyerek, bunları analiz edip, kimin hangi rolleri oynadığını görmeye çalıştıklarını kaydetti.
Atalay, "Ergenekoncular geri döner, geçmişte gördüğümüz tehditler ortaya çıkar mı?" sorusuna ise "Bizim bir endişemiz yok, Türkiye çok değişti artık. Türkiye'yi kimse geriye döndüremez" yanıtını verdi.
30 Mart'tan sonra çok daha farklı bir Türkiye olacağını belirten Atalay, Türkiye'de tekrar darbe, darbe teşebbüsü, hükümete uyarı mektubu yazma döneminin bittiğini dile getirdi.
Beşir Atalay, son anketlerde durumun nasıl olduğuna ilişkin soru üzerine de son yıllardaki seçimlerden daha canlı seçim ortamı gördüğünü ifade etti.
Miting ortamlarına vatandaşın ilgisinin çok fazla olduğunu bildiren Atalay, Kırıkkale ve Gaziantep mitinglerine işaret ederek, şöyle devam etti:
"Bu millet kendi geleceğine, çocuklarının ve ülkesinin geleceğine dair bir risk gördüğünde bütün varlığını ortaya koyuyor. Ben şu anda Başbakanımızın mitinglerini öyle görüyorum. Tam fiili bir destek."
"Yüzde 49'lardayız"
AK Parti'nin seçim sonuçlarına ilişkin araştırmaları hakkında bilgi veren Atalay, ayda bir yaptırdıkları kamuoyu yoklamalarının seçim dönemlerinde haftada bir yapıldığını belirterek, "Perşembe akşamı bir kamuoyu yoklamamız çıktı, bu sabah da Başbakanımıza sunduk. ANAR yaptı, Türkiye genelinde 5 bin 200 kişi üzerinde. Seçimle ilgili iki konuyu, bir, 'bugün genel seçim olsa tercihiniz ne olur' bir de 'yerel seçimde tercihiniz ne olur'. Bizim ilk başlarda yerel seçim ile genel seçim sonuçlarımızda farklar oluyordu. Genel seçim trendimiz bizim hep yüzde 50 bandı olmuştur ama yerelde 44-45 gibiydi. Şimdi ikisi eşitlendi. Son araştırmamızda ikisi de yüzde 49 küsur olarak yani yüzde 50 bandında geldi. Mitinglerde ve genel kamuoyu tutumunda da biz bu yükselişi görüyoruz" diye konuştu.
"Senaryolar var, 15 Mart, 25 Mart, ses kayıtları düşecek, şu olacak, bu olacak. Bunlar değiştirmez mi sonucu" sorusu üzerine Atalay, herkesin senaryosu olabileceğini dile getirdi. Ses kayıtlarının hiçbir kıymetinin kalmadığına dikkati çeken Atalay, "Yapacaklar varsa görecekleri de vardır. Başbakanımızın dediği gibi ne ortaya çıkarmak istiyorsa herkes çıkarsın, hiçbir şeyden endişemiz de korkumuz da yok" dedi.
"İstanbul'da çok rahatız, Ankara iyi gidiyor"
İllerle ilgili ayrıntılı verilere de sahip olduklarına işaret eden Atalay, "İstanbul'da çok rahatız, Ankara iyi gidiyor, İzmir'de yoğun çalışıyoruz. İzmirlilerin aklı varsa Binali Yıldırım'ı seçerler, hep öyle diyorum ben. İzmir, son 15-20 yılın maalesef belediyecilik açısından en mahrum ilidir. Binali'nin eli değsin oraya. Her araştırmamızda İzmir biraz daha yükseliyor. Türkiye genelinde hem büyükşehir hem il olarak mevcut bulunduğumuzdan daha fazla sayıdakini alacağız" dedi.
Atalay, "Yüzde 49 rakamına şaşırdım. Bu süreçte bu sonuç (ben bu iddialara itibar etmiyorum) mu demek oluyor" sorusunu yanıtlarken de milletin ortada bir risk gördüğünü söyledi. Atalay, "Hükümete, partimize karşı tam da seçimler yaklaşırken bazı komplolar, darbe girişimine benzer şeyler gördü ve hükümetimizi, partimizi sahipleniyor" dedi.
Yolsuzluk ya da yanlış yapan varsa bunun cezasını çekeceğini dile getiren Atalay, sözlerine şöyle devam etti:
"Biz bunu affetmeyiz. Görülecektir, o davalar yürüyecektir. 11-12 yıllık süreçte bizim en önemli hassasiyetlerimizdendir, yoksulluk, yolsuzluk, yasaklar. Millet bize bunlar için daha fazla destek verdi. Bizim o konuda acımasız olduğumuzu, ne kadar ciddi baktığımızı herkes bilir. Bu tür komploların arkasındaki esas sebebin, tam seçime doğru bu hükümeti vurma, Türkiye'yi vurma yolunda bir kurgu olduğunu millet gördü. Bütün o planları geri tepiyor şu anda. 30 Mart akşamı da bunu göreceğiz."
AK Parti'nin seçim kampanyasının çok verimli ilerlediğini söyleyen Atalay, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın da miting alanlarını ve vatandaşın ilgisini gördükçe coşkusunun arttığını belirtti.
"Hiçbir dosya kapanmaz"
Atalay, seçimlerden net bir zaferle çıkmaları halinde yolsuzluk iddialarına ilişkin dosyaların kapanmış olup olmayacağı sorusuna cevap verirken de şu ifadeleri kullandı:
"Hiçbir dosya kapanmaz. En önemli ilkelerden birisi adaletin ve hukukun içinde olmak. Adaletsizlik yapan iflah olmaz, bunu biliriz. Adalet mülkün temelidir ve o dosyaların hiçbirisi kapanmaz ama adaletli yargı sürecinde eğer yanlış yapan varsa cezasını görür, eğer bunlar komploysa onlar da ortaya çıkmış olur. Herkes o dosyaları görecek. Bütün bunlar yargının elinde inceden inceye dokunacak, eğer hata yapan varsa cezasını da görecek. Bundan hiç kimsenin tereddütü olmasın. Kim olursa olsun, hele haram lokma konusunda, biz, 'bir yanlış yapan, haram lokma yiyen olur da biz de onu sahiplenirsek ona ortak oluruz' inancındayız. Bundan herkes emin olsun. İnşallah bu görülecektir."
"19 Mart'ta Meclis'e gideceğiz"
TBMM'nin 19 Mart Çarşamba günü olağanüstü toplanacağının anımsatılması üzerine Atalay, "Bütün milletvekillerimiz, bakanlarımız seçim bölgelerinde. Bugün grubumuz da bize çağrı yaptı; '19'unda saat 15.00'te TBMM Genel Kurulunda olun' diye. Biz Meclis'e gideceğiz o gün" dedi.
Hukuki süreç ve TBMM prosedürü neyi gerektiriyorsa yapacaklarını dile getiren Atalay, yanlışın, haramın, adaletsizliğin arkasında asla durmayacaklarına dikkati çekti.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın kabinede yaptığı değişiklikleri anımsatan Atalay, davaların şeffaf olduğunu belirtti. Atalay, "Davalar oluşturulurken açılmamış belgeler var, acele edilmiş, bir araya gelmezler birleştirilmiş, pek çok usul hatası yapılmış, bazı montaj görüntüler... Bunların hepsi söylendi. Mahkeme adaletli şekilde bunları değerlendirecek, biz de göreceğiz" değerlendirmesinde bulundu.
Cumhurbaşkanlığı seçimi
Cumhurbaşkanlığı seçimine yönelik Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile süreci konuşup konuşmadıkları sorusuna Atalay, "Konuşuluyor, konuşulmuyor değil ama karar haline getirilmedi pek çok şey" yanıtını verdi.
Gelecek bir iki senede hükümet ve parti olarak "çetin geçişlerden" geçeceklerini ifade eden Atalay, şunları söyledi:
"Her şeyden önce Türkiye ilk defa sandıktan cumhurbaşkanını seçecek. Yani milletimiz gidip sandıkta oy kullanacak. Fazla uzak değil, ilk turu 10 Ağustos, Yüksek Seçim Kurulu tarihi de ilan etti. 30 Mart akşamı seçimin sonucunu alacağız, ertesi gün değerlendirmeler, 1 Nisan'dan itibaren cumhurbaşkanlığı seçimi konuşulmaya başlanacak bu ülkede. Biz de tabii kendi değerlendirmelerimizi yapacağız. Biz bu konularda iyi istişare yaparız ve Allah'ın izniyle iyi, isabetli kararlar veririz. Cumhurbaşkanımızı seçeceğiz, sonra genel seçim geliyor. Tabii cumhurbaşkanı seçimi sürecinde belki parti yönetiminde değişiklikler olacak. Yani genel başkanımız, cumhurbaşkanı adayı olursa tabii yeni hükümet kurulacak pek çok orada olması gerekenler var. Ama biz çok tecrübelerden geliyoruz, Allah'ın izniyle hepimiz çok iyi görüşmelerle iyi analizlerle hem partimiz, hükümetimiz açısından hem milletimizin, Türkiye'nin geleceği açısından en isabetli kararları vereceğiz ve o dar geçitleri geçeceğiz."
"Asıl hedef Türkiye"
"Bütün bu olup bitenlerde asıl hedef Tayyip Erdoğan, Çankaya Köşkü'ne çıkmasın, böyle bir yorum da var. Eğer aday olmazsa bu hedefi güdenlerin, hedefine ulaşması diye bir tablo söz konusu olmayacak mı" denilmesi üzerine Atalay, "Burada asıl hedef Türkiye. 'Türkiye fazla oldu' diyorlar. Koalisyona içeriden katılanlar da 'Bu AK Parti ve Tayyip Erdoğan fazla oldu' diyorlar. 'Hem Türkiye'yi hem Tayyip Erdoğan'ı hem AK Parti'yi durduralım' diyorlar. Ama durduramayacaklar. Bu yürüyor, Allah'ın izniyle bu millet 'durma' diyor, 'yürü'. Biz bu geçitlerin hepsinden çok iyi geçeceğiz" karşılığını verdi.
Bundan sonraki döneme yönelik de bilgi veren Atalay, Avrupa Birliği sürecine bu sene özel önem vereceklerini, demokratikleşme adımlarını hızla sürdüreceklerini kaydetti.
Çözüm süreciyle Türkiye'nin nefes aldığını, baharı yaşadığını belirten Atalay, "Ülkemiz, özellikle Doğu, Güneydoğu yeni bir hayatı, yeni bir baharı teneffüs ediyor, güzel bir hayatı. Çözüm süreci çok önemli bir projemizdir. Bütün bu kararlılığımızla, samimiyetimizle onu yürüteceğiz. Türkiye'yi temelli bu terörden inşallah kurtarmış olacağız ve Türkiye daha da büyüyecek" diye konuştu.
Atalay, 2023 hedeflerine yönelik çalışmaları da sürdüreceklerini ifade etti.
"Açık bir siyasi hareketiz, bir cemaat değiliz"
Yasa dışı dinleme iddiaları hatırlatılarak, "Şöyle bir proje mi var, cemaat medyasına baktığımız zaman, AK Parti siyasal İslamı temsil ediyor. Artık işte Gülen grubunun zihin dünyasındaki İslami anlayışın dışındaki İslami yorumları bertaraf eden bir proje mi acaba. Siz buna ne diyorsunuz?" ifadeleri üzerine Atalay, bunu dünyanın her tarafındaki Müslümanların çok iyi irdelemesi, düşünmesi, konuşması gereken bir konu olarak değerlendirdi.
"Bu yapının medyasında bizim partiyi radikalleşen ve kendilerini daha diyalogcu gören o tür yaklaşımlar da var" diyen Atalay, bunları da gözden geçirdiklerini belirtti.
AK Parti'nin Türkiye'de 'ben muhafazakar, demokrat bir partiyim' diyerek yola çıktığını ve ayrım yapmadan her kesimi kucakladığını vurgulayan Atalay, açık bir siyaset yürüttüklerini söyledi. Atalay, şunları kaydetti:
"Biz Türkiye'de çok açık, berrak bir İslamı yaşıyoruz. Türkiye'deki İslam çok berrak. İslam dünyasına baktığınızda bir sürü yerde kapalı görüntüler, karanlık örgütler vardır. Farklı İslami yaşayışlar vardır. Türkiye'de giderek hem resmi eğitim içinde dinin öğretildiği, herkesin dini bildiği, yaşayanların özgürce yaşadığı bir hayat gelişti. Kıyafetiyle, düşüncesiyle hanımların, kızlarımızın özellikle üniversite, meslek hayatıyla artık açık bir İslami hayat. Gruplar ise kapalı kalır, işte bu paralel yapıdaki kapalılık o. Kapalılık korku getirir, kapalılıkta bilinmezler, daima riskler vardır. Ananaliz edenler, 'burada bilinmez bir yapı var' diyorlar. Finans yönüyle, düşüncesiyle bilinmiyor. Bir yandan takiyenin çok olduğu falan. Berrak, açık, net, hamd olsun giderek de gelişen Türkiye'de bir İslami hayat var ve AK Parti, herkes şunu bilir, bir İslam düşüncesini samimi inceleyenler radikalleşmeyi önleyen bir hareket olmuştur. Çünkü açık bir siyasi hareketiz biz, biz bir cemaat değiliz, biz kapalı bir grup değiliz, biz bir siyasi partiyiz, açık ve netiz. Türkiye'de radikalleşmeyi, İslami anlamda radikalleşmeyi önleyen bizim tutumuz. Çünkü açık yaşam, biz açıkça savunuyoruz imam hatip liseleri, ortaokullar açılsın, liselere dini öğreten seçmeli dersler konulsun, insanımız dini öğrensin. Gidip de kapalı, karanlık, bilinmez yerlerde öğrenmesin. Bunun için çalışıyoruz. Onun için aklı yeten herkes bilir ki esas sağlıklı bir İslami hayat inşallah buradan gelişecek."
İlginizi Çekebilir