Dünyanın ilk aşçı "anıt mezarı"
KonyaKonya'nın Meram ilçesinde yer alan ve Mevlana'nın aşçısı olarak bilinen Ateşbaz Veli'nin türbesinin, dünyada bir aşçıya ait ilk anıt mezar olduğu bildirildi SÜ emekli öğretim üyesi Yrd. Doç. Özönder: "Vefatının ardından Ateşbaz Veli'ye Selçuklu mimarisine uygun bir türbe yapılmıştır. Bu türbenin dünyadaki tek aşçı türbesi veya anıt mezarı olduğu biliniyor"
Mevlana'nın aşçısı olarak bilinen Ateşbaz Veli'ye ait türbenin, bir aşçıya ait dünyadaki ilk anıt mezar olduğu belirtildi.
Mevlana Celaleddin-i Rumi'nin öğrencilerinden Ateşbaz Veli, aynı zamanda Mevlevi dergahının da aşçısı olarak biliniyor.
Doğum yeri ve tarihi tam olarak bilinmeyen Ateşbaz Veli'nin, Mevlana'nın babası Bahaeddin Veled ile Horasan'dan geldiği tahmin ediliyor.
Asıl adının "Yusuf Bin İzzeddin" olduğu bilinen Mevlevi aşçısına, olağanüstü özelliklerinden ötürü ateşle oynayan anlamına gelen "Ateşbaz" adı verilmiş.
Vefatının ardından Selçuklu mimarisiyle inşa edilen türbede metfun bulunan Ateşbaz Veli'ye, Türkiye'nin birçok yerinden ziyaretçi geliyor.
Merkez Meram ilçesi Aşkan Mahallesinde yer alan türbeye gelenlere, şifalı olduğuna inanılan "tuz" ikram ediliyor.
Mevlana ve Ateşbaz Veli üzerine araştırmaları olan Selçuk Üniversitesi (SÜ) emekli öğretim üyesi Yrd. Doç. Hasan Özönder, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Ateşbaz Veli'nin Mevlevilikte ayrı bir yere sahip olduğunu söyledi.
Yusuf Bin İzzeddin'in Konya'da Mevlana'nın sohbetleriyle olgunlaştığını anlatan Özönder, "Tasavvufta önemli mesafeler katetti. Mevlana, kendisini çok sevdiğinden dergahta ona aşçılık görevi verdi. Ateşbaz Veli, böylelikle devamlı Hazreti Pir ile birlikte oldu ve ondan istifade etmeye çalıştı" dedi.
- "Ayağıyla ateş yaktı, aş pişirdi"
Özönder, Ateşbaz Veli'nin bazı kerametlerinin olduğuna yönelik menkıbelerin anlatıldığına dikkati çekerek, şöyle konuştu:
"Ateşbaz Veli, bir gün yemek pişireceği sırada hiç odun olmadığını görür. Yemek vakti de yaklaşmıştır. Odun bulmak bir hayli zaman alacağından üzgün ve mahcup bir halde Mevlana'nın yanına gider. Hazreti Pir'e, 'Efendim mutfakta hiç odun kalmamış ne yapayım?' diye sorar. Mevlana'nın latife ederek, 'Kazanın altına ayaklarını sokarak kaynat' demesi üzerine, Yusuf efendi mutfağa girdi ve söyleneni yapar. Ayak parmaklarından çıkan ateşle yemeği pişirir. Mevlana bu sırada 'Hay Ateşbaz hay' der. Böylece Yusuf Bin İzzeddin bu olaydan sonra 'ateşle oynayan' anlamına gelen Farsça 'Ateşbaz' adıyla anılmaya başlar."
Ateşbaz Veli'nin, Mevlana'nın vefatından sonra zor günler geçirdiğini dile getiren Özönder, son nefesine kadar Mevlana'nın şiirleriyle huzur bulduğunu aktardı.
Özönder, Ateşbaz Veli'nin 1285 yılında yaklaşık yüz yaşında dünyaya gözlerini yumduğunu ifade ederek. şunları kaydetti:
"Vefatının ardından Ateşbaz Veli'ye Selçuklu mimarisine uygun bir türbe yapılmıştır. Bu türbenin dünyadaki tek aşçı türbesi veya anıt mezarı olduğu biliniyor. Mevleviler ona ve makamına ardından hep büyük saygı duymuştur. Mevlevihanelerdeki özel ocağa 'Ateşbaz Veli Ocağı' adı verildi. Bu makamın yeri yüksektir. Yine Mevlevi dergahlarında Meydan-ı Şerif'te serili beyaz postun adı da 'Ateşbaz Postu'dur. Ateşbaz Veli saygı duyulan önemli bir insandır."
İlginizi Çekebilir