© Konya Postası 2021

Eğitim çıtamız yükseliyor

Türkiye’nin ilk Özel Eğitim Kursu olma özelliğini taşıyan Yalçın Özel Eğitim Kursu Kurucu Müdürü Mehmet Yalçın ile eski adıyla dershaneciliği yeni adıyla Özel Eğitim Kurslarını, Türkiye bazında Konya’nın eğitim seviyesini, bu seviyenin yükselmesindeki Özel eğitim kurslarının katkısını konuştuk. Konya’nın kitlesel bazda çok büyük bir başarı yakaladığını Konya’nın orta seviyesinin üzerinde iyi bir seviyeye ulaştığını anlatan Yalçın Özel Eğitim Kursları Kurucu Müdürü Mehmet Yalçın, “Konya Özel Eğitim Kursçuluğu anlamıyla Türkiye’deki en ileri kentlerden bir tanesi” dedi

YALÇIN ÖZEL EĞİTİM KURSLARINI BİZE BİRAZ TANITIR MISINIZ?

Bizde iki ayrı kurum var. Bir özel Eğitim Kursu var birde Etüt Merkezi.. Biz dershanelerin kapatılmasından sonrası Milli Eğitim Bakanlığı yeni bir tanımlama yaptı. Tanımlama içerisinde artık özel eğitim kursları etiketi var. Bu etiket içerisinde tüm dersleri veremiyorsunuz. Geçmiş dönemlerdeki gibi bir kurumun içerisinde bütün dersleri veriyordunuz ve bütün yaş guruplarından öğrenciler bulunabiliyordu. Ama artık Milli eğitim bakanlığı dedi ki; Özel Eğitim Kurslarında sadece 5 ders verebileceksiniz. Diğerleri için ayrı bina yapmanız gerekiyor. Biz Türkiye’deki hem Özel Eğitim Kurslarının müracaatı anlamında hem de ruhsatı alan ilk kurumuz yani Türkiye’nin ilk Özel Öğretim Kursu biziz. Şu anda da Konya’daki en büyük olan kurumuz. İki ayrı şubesiyle hizmet veren, bin civarında öğrencisi olan bir kurumuz.

Biz kitle dershaneciliğinden daha çok bireysel dershanecilik yani; eski dershanecilik mantığında sınıflarda 24-25-30 kişilik sınıflar vardı. Bugün ise bizim sınıflarımız maksimum 16 kişi üzerinde kurulu… Kitle dershaneciliğinden biraz daha özele döndürdük olayı…  2 binada toplam 28 tane sınıfımız var ama biz tıklım tıklım doldur mantığıyla gitmiyoruz. Olabildiğince kısıtlı sayıda tutuyoruz. Daha çok ilgilenmek anlamında.

Biz öğrencilerimize iki farklı yayın veriyoruz. İki farklı yayın eşittir bir öğrenciye 20 civarında kitap veriyoruz. Konya’da bu kadar sayıyla kitap veren başka bir kurum yok.

Biz toplamda 60 tane deneme sınavı yapıyoruz. 35 YGS 25 tane de LYS olmak üzere. Bu hafta 20. Sınavımızı yapıyoruz.

Mesela Şubat tatilinde kamp yapıyoruz. 9 gün boyunca kamp kurulur. Öğrenci sabah 8 buçukta gelir ve ders başlar. Akşam saat 5 buçuğa kadar kamp var. Her gün deneme sınavı, her gün yoğunlaştırılmış ders. Biraz da öğrenciye fazla yükleniyoruz ama disiplin ve böyle bir planlamada başarı getirecektir.

BAŞARI ORANINIZ NEDİR?

4 yıllık fakülte kazanan öğrencimiz yüzde 80’in üzerinde… Ama iki yıllık bölümleri de dahil edecek olursak yüzde 90’ların üzerinde bir başarı ortalamamız var.

ÖĞRETMEN KADRONUZ NASIL?

Çok iyi bir öğretmen kadromuz var. Geçmiş dershanelerin bütün kurumlarından zümre başkanları ile anlaştık ve kadromuza dahil ettik. Bu anlamda güzel bir çıkış oldu. Biz zaten dışarıdan; Çok iyi bir kadro ve çok disiplinli bir kurum diye biliniyoruz. Bizde öğrenciyi bu anlamda seçerek alıyoruz zaten.

ÖĞRENCİYİ NEYE GÖRE SEÇİYORSUNUZ?

Öğrenciye ilk başta şartlarımızı söylüyoruz. Bizde akıllı cep telefonu yasak. Cep telefonu getirebiliyorsunuz akılsız olmak kaydıyla, onları da ders esnasında biz topluyoruz. Yani kurumun içerisinde bulunulduğu sürece cep telefonuyla muhatap olmuyorsunuz. Veli ulaşacaksa bizim aracılığımızla ulaşacak. Çünkü öğrenci olabildiğince ders ile ilgilensin, başka hiçbir şeye adapte olmasın.

BU KURALLARDAN HİÇ TAVİZ VERMİYORSUNUZ DEĞİL Mİ?

İdari kadro olarak biz asla taviz vermiyoruz. Başlarda telefonunu vermek istemeyen bir çok öğrenciyle karşılaştık. Her ne kadar başta bu kuralları kabul ettirseniz de öğrenci zaman içerisinde taviz isteyebiliyor. Ama birkaç hafta geçtikten sonra öğrenci bunu o kadar güzel kanıksıyor ki; “Evet ben cep telefonsuz da yapabiliyormuşum” diyor.  O kadar ki artık öğrenciler yukarı çıkmadan önce cep telefonları kendileri getirip teslim ediyorlar.

ÖĞRENCİYE BU KADAR YÜKLENMEK YANLIŞ DEĞİL Mİ?

Keşke milli eğitim bakanlığımızın şöyle bir sistematiği olsa.

Bütün dünya ülkelerinde öğrenci seçmeye dayalı olan sistemlerde bu tip yarışlar ve bu tip kurumlar gerekli. Yani örneğin 4 yıllık fakültelerden bahsediyorum. Üniversitelere yılda ortalama 700 bin öğrenci alınıyor. Bu 700 bin öğrenciyi neye göre seçeceksiniz. Okul başarısını baz alırsanız taşradaki bir lise ile büyük bir özel lisenin başarısı aynı olmayacaktır. Dolayısıyla bu sistemin olduğu her yerde maalesef bu tip yüklenmeler gerekli. Velilerimiz veya biz öğretmenler çocuklara; sizin tek işiniz, sizin tek derdiniz bu sınav, hayatın başka hiçbir yönü yok derseniz yanlış burada başlar. Ama yapılan şey şu, öğrenci izlemesi gerektiği kadar televizyon izliyor, bulunması gerektiği kadar sosyal ortamda bulunuyorsa bunda bir problem yok. Rehber arkadaşlarımız öğrencilerimize ders programı ayarlarken günde 10 saat çalış demiyorlar. Çalışabileceği maksimum süre içerisinde ki biz bireyselliği baz alıyoruz bu anlamda. Örneğin öğrencimizin birisi günlük 10 saat ders çalışabilir o yapı vardır onda ama başka bir öğrencimiz 4 saat çalışabilir.

Milli Eğitim bakanlığı süreç içerisinde değişikliklere gidecek. Bu sınav sisteminin değişmesiyle ilgili geçen hafta YÖK bir açıklama yaptı ve YGS ile öğrenci alan bazı bölümleri LYS’ye aldılar. Örneğin: İlahiyat Fakültesi din kültürü öğretmeni, çocuk gelişimi YGS ile puanı ile öğrenci alıyordu. Artık YÖK dedi ki; ‘Birinci sınav Yüksek Öğretime geçiş ama ikinci sınav öğrenci seçme sınavı, dolayısıyla ben sadece birinci sınavı baz alırsam öğrenci neye hakim, neye hakim değil bilemiyorum. Dolayısıyla ikinci sınavı da baz almak zorundayım’ dedi. Maalesef dereyi geçerken bir değişiklik yaptı. Bu bağlamda maalesef zararı var. Sadece YGS’ye hazırlanan öğrencilerimiz büyük tedirginlik içerisinde; ‘Biz LYS konularını yetiştirebilecek miyiz?’ diye… Onlara daha büyük bir yük yüklenmiş oldu. Bu kapsamda bizde gerekli değişiklikleri yaptık. O öğrencilerimizi LYS’ye de hazırlayacak şekilde programları yaptık. Ama öğrencilerimiz bu anlamda maalesef tedirgin.

BU KADAR STRES VE YOĞUNLUK ÖĞRENCİLERİ DEDİĞİNİZ GİBİ TEDİRGİN EDİYOR AMA CİDDİ BİRDE STRES ALTINA SOKUYOR. KURUM OLARAK SİZİN ÇOCUKLAR İÇİN STRESLERİNİ ATABİLMELERİ İÇİN SOSYAL FAALİYETLERİNİZ VAR MI?

Konya şartları ve şu anki hava şartlarına bakacak olursak, çok fazla sosyal faaliyet yapacak imkanımız yok. Ama bahar dönemlerinde bahar şenlikleri kapsamında örneğin üniversite gezilerimiz var. Yılda Konya’daki bütün üniversitelere gidiyoruz. Kurum olarak üniversite günlerimiz var bizim. Gidiyoruz üniversiteye, bütün bölümlerin hocalarıyla görüşmek kaydıyla… Örneğin Karatay Üniversitesi Tıp Fakültesi… Birkaç tane hocamız bize yardımcı oluyor. Bölümde neler gerektiği, gelecekte neler beklediği bölüm tanıtımıyla ilgili, üniversite tanıtımıyla ilgili çalışmalarda bulunuyorlar. Buda öğrencimize motivasyon oluyor. ‘Evet ben burada Tıp Fakültesinde okuyabilirim, ben burada makine mühendisliğinde okuyabilirim’ diyor öğrencilerimiz.

BİR EĞİTİM KURUMU OLARAK KONYA’DAKİ EĞİTİM SEVİYESİNİ NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ?

Konya Türkiye’deki okullar içerisinde bütün iller içerisinde ortalama düzeyin üzerinde iyi düzeyde sayılabilecek bir durumda.

ÖZEL EĞİTİM KURSLARININ BU KONUMA KATKISI NE KADAR?

Konya eski adıyla dershanecilik yeni adıyla Özel Eğitim Kursçuluğu anlamıyla Türkiye’deki en ileri kentlerden bir tanesi… Konya’daki özel öğretim mantığı çok farklıdır. Kalifiyeye çok önem verir. Konya öğrencisi seçicidir. Konya öğrencisi her öğretmeni sınıfına kabul etmez. Her öğretmene iyi demez ama iyi dediği öğretmeni de kolay bırakmaz. Konya bu anlamda Türkiye’de enlerde diyebilirsiniz. Belki bu bireysel başarıya çok yansımıyor olabilir. Benim kastettiğim şey kitlesel başarı. Bireysel başarıda farklılıklar olabilir. Örneğin İstanbul’daki Robert Kolejinden birinci çıkabilir ama kitlesel anlamda baktığımızda Konya’nın yeri hakikaten çok iyi. Milli Eğitim okuldaki çalışmalar noktasında ciddi destekler veriyor. Okul kursçuluğunda son iki yıldan beri Konya lider. Okullarda da artık bildiğimiz dershanecilik formatında işlevsel özelliği olan çalışmalar yapılıyor. Okul aile birlikleri vasıtasıyla okullarda kurs açıyorlar. Yani bizim yaptığımız dershaneciliğin farklı versiyonlarını okullarda yapmaya çalışıyorlar. Konya’nın belli başlı okulları bu anlamda çok güzel yerlere geldi.

YGS YAKLAŞIYOR HOCAM… SINAV ÖNCESİ ÖĞRENCİLERE NE TAVSİYE EDERSİNİZ? SINAV SİSTEMİNDEKİ DEĞİŞİKLİKLE İLGİLİ TEDİRGİNLİKLERİNİ YENMELERİ İÇİN ÖZELLİKLE NELER SÖYLEYECEKSİNİZ?

Son 5 yıldan beri YGS’de bir değişiklik yok. Yani Mart ayında girilecek sınavla ilgili herhangi bir değişiklik yok. Öğrencilerin tedirgin olmamaları gereken şey bu. Mart ayında girecekleri sınav zaten süreç içerisinde hazırlandıkları sınav. Değişiklik Haziran ayında yapılacak sınavlarda. Ona da 5 ay gibi bir süre var. Çok güzel hazırlanılabilir. Ne ise yapılan değişiklikler öğrenciler kendilerini buna hazırlayabilirler. Ama sınav öncesi yapılması gereken şeyler. En başta mutlaka son 10 yılın çıkmış YGS sorularının tamamını çözmeliler. Bu sınavda başarı olmanın yolu ÖSYM’nin mantığını kavramaktır. ÖSYM’nin mantığını kavramının yolu da onun sorduğu soruları çözmekten geçer. Bu soruları çözdüğümüzde orada bizim konu eksiklerimiz çıkacaktır. O soruların içerisinde yapamadığımız sorular olacaktır. O sorular bizde eksik olan konulardır. Bunları yapabilmek adına eksikler belirlenmiş olacak ve çocuklar hangi konulara ağırlık vermeleri gerektiğini daha iyi anlayacaklar. Çok fazla soru çözmek yerine, çok fazla ders çalışmak yerine verimli ders çalışmak en güzelidir. Yani 3 saat boyunca masanın başında oturmak ders çalışmak değildir. Burada yapılacak şey verimli çalışmanın yollarını bilmektir. Bu da konu eksikliğini tamamlamak, yoğun olarak soru çözmek ve sınav esnasında stres yapmamak.

PEKİ AİLELERİN YAPMASI YADA YAPMAMASI GEREKENLER?

Burada ailelere büyük görevler düşüyor. Genelde biz son 10 günde çocuğumuza, ‘Sınavı kazanmak yada kazanmaman hiç önemli değil.’ Bu doğru değil. Çünkü son 10 güne girdiğin tabiri yerinde ise öğrenci bütün şartelleri indiriyor. Siz ne kadar voltajı yüksek elektrik gönderirseniz gönderin hiçbir anlam ifade etmiyor, çünkü çocuğun şarteli inmiş. Son 10 günde yapacağınız hiçbir şey yok.

PEKİ NE YAPMALARI GEREKİYOR. TAVSİYENİZ NE?

Çocuklarına bir başarıya odaklı sevgi gösterisinde bulunmamaları gerekiyor. Ben velilerime hep şunu derim; Onu çocuğunuz olduğu için sevin. Yani; ‘Sen bu sınavı başardığın zaman bendeki sevgin artmayacak, sınavı kazanamadığın zamanda ben senden nefret etmeyeceğim.’ Bunu söylemekten bahsetmiyorum. Bunu hissettirmek lazım. Sizin ne söylediğiniz değil, karşınızdakinin ne anladığı önemlidir. Yani şu andan itibaren öğrencinin stres olmaması yolunda yapacağımız en temel şey, ‘Sen benim için en değerlisin. Bu sınav hayatta çok önemli bir köprü ama olmazsa olmaz değil’ hissiyatını vermek gerekir. Başarı odaklı çalışmalıyız ama tek etkende o olmamalı.  (Esmagül ÇANKAYA)

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER