İklim Değişiklikleri İnsan Kaynaklı
KonyaKonya Ovası Projesi(KOP) Bölge Kalkınma İdaresi Başkanı Mehmet Babaoğlu ve KOP Basın Müşaviri H. İbrahim Tongur gazetemizi ziyaret etti. Ziyaret sonrası KOP Başkanı Mehmet Babaoğlu, Haziran ayında yağan yağmurlar neyin göstergesi? İklim değişimleri görülmeye başlandı mı? Son zamanlarda iklimlerde görülen değişmeler tarımı nasıl etkiliyor? KOP'un tarım ve diğer sektörler için projeleri nelerdir? Sorularımızı cevaplandırdı.
KP: BAŞKANIM, KONYA BAZINDA YAĞIŞLARDA DURUM NEDİR?
Bu sene yağışların geçen yıllara oranla daha düşük olduğunu ifade eden Konya Ovası Projesi(KOP) Bölge Kalkınma İdaresi Başkanı Mehmet Babaoğlu, ellerinde ki verilerin bunu gösterdiğini söyledi. Babaoğlu, “Uzun yıllar yağış ortalamasına baktığımız zaman geçen sene ile kıyaslanırsa Konya için 305 mm olan yağış Haziran ayından bu sene ki Haziran ayına kadar %5.07’lik bir azalma gösterdi. İlçeler bazında bakarsak; Akşehir’de geçen seneye oranla, %29,7 bir azalma var. Tarımsal alana düşen yağış toplamı normalinde 520 mm fakat bu yıl düşen yağış 366 mm. Ilgın’da %39 oranında bir azalma olurken, %34 oranında Kulu’da bir azalma yaşandı. Son olarak Yunak’ta %35 oranında yağışlar da azalmalar görüldü. Yani Ilgın, Akşehir, Yunak, Kulu, Cihanbeyli civarlarında geçen yıla göre yağışlarda ciddi oranda azalmalar var. Burada önemli olan yağışın yetiştirme sezonunda düşüp düşmemesidir. Yağışın bir yıl içerisinde ne kadar düştüğünün çok fazla bir önemi yoktur” şeklinde konuştu.
KP: HAZİRAN AYINDA YAĞAN YAĞMURLARIN ÇİFTÇİYE ETKİSİ NE OLABİLİR?
Son günlerde yağan yağmurlar hakkında ki düşüncelerini söyleyen Başkan Babaoğlu, bu yağışların yazlık ürünler için çiftçiyi sulama derdinden kurtaracağını ve giderek iklim değişikliklerinin yaşanmaya başladığını belirtti. Yaşanan iklim değişikliklerinin kaynağının insan faaliyetleri olduğunu dile getiren Babaoğlu, “Geçen haftalarda Ankara’daydım. Ankara’da müthiş bir yağmur vardı. Konya’ya doğru gelirken Gölbaşı’ndan Konya’nın girişine kadar hiç yağış yok fakat Konya merkez yıkılıyor. Bu iklim değişikliğinin etkisiyle veya belli döngüsel olarak periyotlar halinde iklimde görülen savrulmalar nedeniyle olabilir. Ama ne olursa olsun ortada bir tuhaflıklar var ve bununda bazı nedenleri mevcut. Bu durumun üç nedeninin olduğunu düşünüyorum. Bunlardan ilki, atmosferde ki karbondioksit oranının yüksek olması ki şu anda bu oran 402 ppm. Bu oran tarihte hiçbir zaman 350’yi geçmemiş. Bunlar hep 1950 yılından beri sürekli artış halinde. Bu şu demektir sanayileşmenin getirdiği üretimde kullanılan fabrikalardan atmosfere salınan karbondioksitin yukarıda bir battaniye gibi askıda kalıp güneş ışığının gelip geriye çıkamaması. İkinci nedeni ise, geçmiş zamanda görülen küçük buzul çağlarıdır. Anadolu’da Selçuklu Dönemi’nde yaşanan küçük buzul çağı Anadolu’yu etkilemiş ve kuraklıklar yaşanmış. Bu kuraklık sadece susuzlukla ilgisi yok bir don yaşanırsa oda tarımsal faaliyetleri etkiler. Bu durum 200-300 yıllık döngülerle yaşanmış fakat son 20-30 yıldır kesin çizgilerle ilerlemiş. Üçüncü ve son neden olarak dünyanın yüzey sıcaklığını gösterebiliriz. Bilim adamlarının elde ettiği verilere göre en sıcak 13 yıl son 15 yılda yaşanmış. Bu aslında diğer iki maddenin sonucu gibi düşünebiliriz çünkü onlar bunu tetikliyor. Son olarak iklim değişikliği ile alakalı şunu söylemek istiyorum. Uluslararası İklim Değişikliği Paneli var. Bu panele her ülkeden bir temsilci gider ve bir rapor yayımlar. Son raporda şunu söylüyorlar: iklim değişikliği insan faaliyetleri kaynaklıdır. Özellikle atmosferde ki karbondioksit oranının artması çok önemli, son 50-60 yılda %25 bir artış var. Bu konuda bir hassasiyet gösterilmelidir. ABD bu konuda iyi adımlar atıyor. ABD’de emisyon değerleri ciddi düşüş göstermeye başladı çünkü bunda kaya gazı çıkarımı ve kullanımının yaygınlaşması etkili oldu. Dünya da genel olarak Çin ve Hindistan iki tane dev ülke belki tüm dünyanın termik santral kurma gücünün %60’ına sahip. Onlar kömür yakarak bol miktarda emisyon üretiyorlar. Bazı bu ağır sanayi ülkeleri ABD, Çin, Hindistan, Almanya ve Japonya diğer ülkelerin ürettiği emisyonun %70-80’ini üretiyorlar. Dünyayı kirletiyorlar, bununla ilgili tedbirleri alma gerekliliğini hükümetler yeni fark ediyorlar. Bir yandan Kyoto Protokolü yapılıyor bir yandan Rio’da kararlar alınıyor dünyayı korumalıyız diye. Bizim yapmamız gereken Türkiye’nin ürettiği emisyonun bir adı yok. Hani iklim değişikliğinin kaynakları, sebepleri açısından söylüyorum. Bunun bir döngü olduğunu söyleyelim ve inşallah eski haline geri gelir. Dünyaya baktığımız zaman buzulların erimesinin hızlanması, afet ve sellerin çok tahmin edilemeyecek ölçüde farklı noktalardan gelmesi, kar yağışlarının azalması gibi birçok şeyi birleştirdiğinizde ortada garipliklerin olduğu görülüyor” dedi.
KP: YAĞIŞLARIN TARIMSAL ÜRÜNLERE NE GİBİ ZARARI OLACAK?
Mehmet Babaoğlu, konuşmasında yer altı suyunu besleyen en önemli şeyin kar yağışı olduğunu ifade ederek ve dağlara ne kadar çok kar yağarsa o karların ovanın yer altı suyunu besleyeceğini ifade etti. Sulamada bu bölgenin %60’ının yer altı suyuna bağlı olduğunu söyleyerek, günümüzde dağlara kar yağmadığını belirtti. Bölgemizin, yer üstü suyu kaynağı bakımından Türkiye’nin en sınırlı bölgesi olduğunu söyleyen Babaoğlu, “Eğer yağışlar yeterince olmazsa sadece bir dönemde çok yüksek bir yağış olursa bu durum bizim içinde iç açıcı değil. Çünkü onu ne depolayacak tesisimiz var nede toprak yapımız buna uygun. Bizim için önemli olan yağışın özellikle bitkilerin yetiştiği zaman yağmasıdır. İşte şimdi yazlık ürünlerimizde çok büyük sevincimiz var. Kışlık ürünlerde örneğin arpa için yapacak bir şey yok ama buğday için hala umut var. Bizim tahminlerimiz verim anlamında %20- 25 arasında özellikle tahıllarda bir azalma olabileceği. Tabi bu bir tahmin bazen bu tahminler boşa da çıkabiliyor. Biz verimsiz diyoruz ama içi dolgun oluyor. Şimdiki yağışlar yazlık ürünler yeni yetiştiği için çiftçi için iyi olabilir. Su kullanımı anlamında az su kullanacakları için gelirlerinde bir artış olabilir. Kışlık ürünlerde de maalesef Ekim ayından sonra bütün kış ayını kapsayan zamanda hemen hemen çok düşüktü. İşte rakamlara da bakıyorsunuz %5 ile %30 arasında değişen oranda yağış azalması var. Kışlık üründe yağış azlığı kendini verimde de aynı oranda hissettirir. Çünkü toprakta su biriktiremiyorsunuz. Genel olarak Trakya Bölgesi’ne baktığımızda oranın verimi çok iyi maşallah. Kısmen sıkıntı çıktığı, dolu olduğu söyleniyor ama ürünleri bizimkilere göre oldukça iyi. Bizim verim anlamında ki açığımızı onlar kapatacak. Bu nedenle ileri ki süreçler içinde Türkiye’nin herhangi bir gıda sıkıntısı gözükmüyor. Kışlık ürünler için, şuanda en sıkıntılı bölgelerimiz Çukurova ile Konya Ovası’dır. Bunların zararlarını diğer bölgelerin karşılayabileceğini düşünüyorum. Türkiye genelini düşünecek olursak, bir örnek ile açıklamak istiyorum, Türkiye örneğin 21 milyon ton üretim yapıyorsa bu seneki yağışların düşmesi sebebiyle bu 20 milyona düştü. Yani bizim tahminimiz %5-10 gibi üretime zararı olabilir. Şükürler olsun bu durum bizi sarsacak gibi gözükmüyor. Son yağışlarında insanları psikolojikmen ferahlattığını düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
“KAPLUMBAĞ SU BULUP İÇEMİYOR”
KOP Bölgesi’nde ki illerin yer altı ve üstü su kaynaklarına bağlılığı, KOP bünyesinde bölgede yapılan faaliyetleri ve dağlık veya ovalık alanda ki çiftçileri yönlendireceklerini dile getiren Başkan Babaoğlu, “KOP’un yer altı ve üstü su kaynaklarının toplamı 4,3 milyar metreküptür. Bölgede ki şehirlerin bunlara bağlılık oranları %60. Örneğin Konya %48 yer altı suyuna bağımlı. Aksaray’ın %79, Niğde’nin %60 civarında ve Karaman %55’tir. Zaten yer üstü suyu kaynaklarımız belli. Bunlardan ilki Beyşehir gölü ve öbürü Mavi Tünel’den gelecek su. Diğerleri ise birkaç tanede o derelerden bu havzanın etrafından gelecek sudur. Eğer yağış olmazsa bunların azalacağı düşüncesindeyiz. Allah’tan dağlık ilçelerimiz çok yağış oluyor bu en güzel olay. Mesela, Seydişehir’in yağış ortalaması 700 mm civarında. Konya’nın yağış ortalaması KOP’un yağış ortalaması ova dahil 330 mm. Dağlık kısımlara yağış yağıyor o sıkıntı değil. Onların en büyük sıkıntısı yağan yağışın süzülerek ovaya akması, bu yüzden o sudan istifade edemiyorlar. Bu seferde yazın kuraklık çekiyorlar. KOP Projesi içinde baktığımızda, Akşehir’den Taşkent’e kadar o kısmı alın, Karaman’a, Niğde’nin Ulukışla’sına, oradan Çamardı’na, Güzelyurt’a, Aksaray’ın dağlık ilçelerine kadar hepsi bunların bir bakmışsınız fakir insanlar. Bu insanlar göçmüş ve küçük arazileri var. Susuzluk çekmişler fakat bütün yağışlarda buralardan geliyor. İşte dağlık olduğu için bu yağışlar başka yerlerin rezervlerini besliyor. Buralarda yazın kaplumbağ su bulup içemiyor. Biz hem dağlık alanı hem de ovalık alanı düşündük. Bu bölgede bizim KOP’la bir numaralı önceliğimiz doğal çevresel kaynaklarımızı sürdürülebilir hale getirmek. Dağlık kısımlarda ki yer altı ve üstü suları ve bu doğal kaynakların sürdürülebilirliğini temin edici alt yapıyı modernize etmek. Bu kapsamda başlangıçta dağlık alan için Konya, Karaman, Aksaray ve Niğde İl Özel İdarelerine son 3 yılda 186 milyon lira aktardık. Bu yıl toplamda 328 milyon lirayı kırsal ve dağlık dezavantajlı köy ve beldelerin gölet, damla sulama projelerine kullandık ve bunların yapımına devam edeceğiz. Bu programı geliştirmemiz bizim tam iki yılımızı aldı. Kalkınma Bakanımıza bunu izah ettiğimizde sayın bakanımız çok olumlu karşıladı. O zaman bunları neye yönlendireceğiz. Biz buradaki çiftçilerimizi çilek, kiraz ve kuru üzüm gibi tarımsal üretime yönlendirmeyi düşünüyoruz. Üç temel üründe gelir arttırıcı üretimler gerçekleştirmek istiyoruz. Çilek tarımında bir dekar alandan 15 bin lira para kazanan köylerimiz var. Bir çiftçi bir dekar buğdaydan 640 lira para kazansa, 320 lirası masraf olsa 320 lirası kalır. Fakat çilek tarımından kazanacağı meblağ 15 bin lira. 15 bin lira neresi 320 lira neresi. Hatta geçen günlerde köyün birinde konuşması da oldu. Bir köyü ziyaret için gitmiştik, bir köylümüze çilekten ne kadar kazandığını sordum. O da 15 bin lira dedi. Ben masraflar hariç ne kadar diye tekrar sorunca çiftçimiz 15 bin lira diye tekrar aynı cevabı verdi. Çalıştıklarını, işçiliği saymıyor çünkü bay bayan bunlar kendileri çalışıyorlar. Amortisman diğer giderler diye bir şey yok. Hakikaten 2-3 bin lira masrafı olsa yine iyi bir kazanç. Bu ne demektir, bu hane başına 1.000-1.200 lira para demek.
"NİĞDE, KONYA’YI GEÇECEK"
Kalkınma Bakanlığımızla kararlaştırarak bu dağlık köy ve beldeler için toplam 600 milyon lira para ayrıldı. 258’ini bu yıl itibariyle kullanmış oluyoruz. Geri kalanı 350’sini de önümüzde ki 5 yıl içerisinde aktaracağız ve tümünü bitireceğiz. Yarın oralar çok önemli bir cazibe merkezi olacak. Şu anda Karaman ve Niğde ilimiz elmacılık üretiminin %29’unu karşılıyor. Elma da Isparta ile beraber Türkiye’nin %40’ını 3 il üretiyor. Niğde kirazda Konya’yı geçecek. Bölge olarak bakıldığı zaman Türkiye’de, kirazda ve elmada bir hakimiyetimiz oluyor. Bu yerlerde katma değeri yükse ürünler ürettirmemiz lazım. Bunun için ikinci aşamaya geçiyoruz inşallah. Yılda hane başına, soğuk hava deposu, şoklama gibi pazarlama örgütlenme konularını çözüp gelir seviyelerini 20-25 bin liraya çıkarmayı hedefliyoruz”
KP: TARIMSAL SULAMA PROJELERİNİZ NELERDİR?
KOP Bölgesi’nde bulunan ovalar ile ilgili de projeleri olduğunu dile getiren Babaoğlu, “Ova kısmında tarımın kuraklığa hazırlanmasını KOP Eylem Planı ile yapacağız. Yaklaşık 5 katrilyon lira sadece tarım alt yapısına ve bu konulara gidecek. Bu konuyu DAP, GAP, DOKAP ve KOP olarak 4 idare eylem planını Kalkınma Bakanımıza bir toplantıda sekiz saat boyunca anlattık ve planlarımızın son taslağını teslim ettik. Bundan sonra ki süreçte konu Sayın Başbakanın başkanlığını yaptığı Bölgesel Gelişme Yüksek Kurulu’na gidecek ve görüşülecek. Bu planlar kabul görürse son halini Sayın Başbakanımız kamuoyu ile paylaşacak. KOP Bölgesi olarak 1,3 milyon hektar alana sahibiz. Mavi Tünelle birlikte 1,1 milyonu sulanacak ve geriye kalan 2 milyon 50 bin hektarlık alan sulanamıyor çünkü bu kadar araziyi sulayacak suyumuz yok. Biz arazimizin %30’unu ancak sulayabiliyoruz. Sulanan alanlarda suyu tasarruflu kullanabilmek, üretim etkinliğini artırabilmek için arazi toplulaştırması yapıyoruz. 1.3 milyon hektarlık araziyi 5 yılda tümüyle toplulaştıracağız. Tarım Bakanlığımıza aktaracağımız 1,1 milyar lira ile bu işin alt yapısını hazırlıyoruz. Aynı zamanda Devlet Su İşleri(DSİ)’ne aktarılan fonda sulama birliği sahaları var. 177 bin hektar olan alan bölge suyunun yaklaşık 1,7 milyarını kullanıyor. Bu kuyuların da %20’si bizim bölgemizde bulunuyor. Sulanan alanda arazide toplulaştırma yapılacak. Bunun yanında zaten miras kanunu çıktı bir parçalanma yaşanmadan ekonomik ölçeği yakalamış olacağız. Sulama anlamında da kapalı sulama sistemi ile suyu ölçebileceğiz, böylece çiftçilerin aşırı su kullanmasını da engellemiş olacağız. Devlet olarak biz her imkanı sağlayacağız. Sen istediğin gibi sula diye bir şey olamaz. Bazen çiftçilerimiz sorumsuz olabiliyorlar. Genel manada çiftçilerimizin durumu iyi ama bazıları 24 saat damla sulamayı açık tutuyor. Toprak iki metre ıslanıyor, normalde 30-40 cm sulama iyi sulama anlamına gelir. Bir yandan eğitimler, bir yandan bu alt yapıyı hazırlamak için çaba sarf ediyoruz. Birde Mavi Tünel’den gelecek suyun ovaya basınçlı sistemle dağıtımı var. Bunu da 2018 yılına kadar inşallah tamamını bitirip, suyu en tasarruflu şekilde kullanır hale getirecek bir alt yapı yapacağız.
KP: KOP’UN HAYVANCILIKLA İLGİLİ PROJELERİ VAR MI?
KOP olarak hayvancılığa da önem verdiklerini söyleyen KOP Başkanı Mehmet Babaoğlu, büyükbaş havyacılık yerine küçükbaş hayvancılığa ağırlık vermek istediklerini ifade etti. Babaoğlu daha önceki yıllardan hayvancılıkla ilgili örnekler vererek, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Biz KOP olarak hayvancılık anlamında küçükbaş hayvancılığa daha çok ağırlık vermek istiyoruz. Genel anlamda bakıldığında büyükbaş hayvancılığa bir gidiş var. Dikkat edilirse büyükbaş hayvanın daha çok su tükettiği görülebilir. Şöyle örneklendireyim, 1 kg büyükbaş hayvan eti için 15 ton su gidiyor. Oysa 1 kg koyun eti için 5.6 ton su harcamak gerekiyor. Arada ki fark iyi okunmalıdır. Bu sadece hayvancılık ile ilgili bir mesele değil. Bakıldığı zaman süt üretimini de önemli ölçüde etkiliyor. KOP ve bölge olarak süt sektöründe de önemli bir konumdayız. Süt anlamında büyükbaş hayvan göz ardı edilemez fakat ben Konya’da 10 milyon koyun istiyorum. KOP bünyesinde ki Karaman, Aksaray, Niğde’de en az 1,5 milyon koyun olması bizim isteklerimiz arasında. Toplamda bölgemizde 15 milyon koyun neden olmasın. Şuan da toplasan 3- 3,5 milyon koyun ancak vardır. Eskiden sadece Karapınar ilçemizde 1 milyon koyun vardı. Tüm Konya ilinde 10 milyon koyun vardı. Kuraklıkta küçükbaş hayvanın önemi anlaşılacaktır. Yağışı az olan yerlerde, hem bitkisel üretimde hem de hayvansal üretim noktasında dikkatli olmanız lazım. Birde hayvancılıkla ilgili KOP Bölgesi’nde özel bir hayvancılık desteklemesi için bir buçuk yıldır üzerinde uğraşıyoruz. Tarım Bakanlığımız sağ olsun 4 tane idaremizin bulunduğu yere özel tarım desteklemeleri yapıyor. Aynı zamanda Tarım Bakanlığımızın hayvan alımına yaptığı destek oluyordu fakat ahır ve ağıl desteği yoktu. Bunun %50’sini de biz vereceğiz. Biz bunu Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na aktaracağız. Onlar proje karşılığı bu işleri dağıtacak. Bunlardan destek almak konusunda da bizde destek olacağız.”
KP: ANIZ EKİMİNDE DEVRİM GİBİ PROJENİZ OLDUĞU SÖYLENİYOR. BU KONUYU BİRAZ AÇABİLİR MİSİNİZ?
Tarlada ekim ve makine desteği anlamında devrim gibi model önerisi gerçekleştirdiklerini ifade eden Babaoğlu, önerilerini Kalkınma Bakanlığı ve Tarım Bakanlığı ile paylaştıklarını söyledi. Bu model sayesinde verimliliği %20-30 artıracaklarını söyleyen Babaoğlu, “Şuan da devrim gibi bir model önerisini ilk defa idaremiz geliştirdi. Bunu Kalkınma Bakanımız ve Tarım Bakanımızla da paylaştık. Bu modelimizin adı doğrudan ekim yöntemi. Bu model sayesinde Orta Anadolu Bölgesinde bulunan 26 ilin topraklarını kurtaracağız ve verimliliği %20-30 arasında artıracağız. Modelimizi anlatmak gerekirse, tarlada buğday ekeceksiniz örneğin. İlk önce ne yapılıyor traktör tarlaya girerek toprağı alt üst ediyor yani sürüyor, ondan tekrar giriyor birde tarlayı düzlüyor. En son mibzer ile girip buğdayınızı ekiyorsunuz. Bu şekilde 3 kere tarlaya giriyorsunuz. Doğrudan ekimde ise makine ile bir defa anızın üstünden giriyor toprağı kaldırıp altına gübreyi bırakıp üstüne tohumu bırakıyor ve toprağı kapatıp geçiyor. Anız yavaş yavaş parçalanıyor. Bu şekilde olduğunda kışın yakma ihtiyacı da olmuyor. Porlar açtığı için yağışlar daha fazla toprağın içine giriyor ve anızın kılcal köklerine ulaşıyor. Öbür türlü girmeyince toprak kaymak tabakası bağlıyor. Çatlama olmuyor ve aşağıya su gitmiyor. Bütün bunların hesabı yapılınca bu makineyle ektiğimiz zaman sadece mazottan 4.55 litre yani 19 lira sadece motorinden karınız oluyor. Bunu KOP Bölgesi’nin tamamında uygularsak, KOP 3 milyon hektarlık bir bölgeden oluşuyor. Kısa bir hesapla 570 milyon lira bu bölgenin kazancı olacak. Bütün bunları düşünmek zorundayız. Kuru tarımı, yağışı az olan şartlarda tarım tekniklerini yeniden keşfetmeliyiz. Bu yüzden çiftçiye doğrudan ekim desteği verilsin dedik. Bu şekilde doğrudan ekim makinesiyle ekmek şartı ile çiftçiye 15 lira destek versek önceden de söylediğim gibi çok büyük kazançlar elde edeceğiz. Bu şartlarda makine desteği vermeye bile gerek kalmayacak. Bu eğer gerçekleşirse Türk tarımında kuraklık şartlarında bir devrim gerçekleşir. Biz bu kararları tek başımıza almıyoruz tabi ki. Bizim bölge tarım camiasının ortak kararlarıdır. Hep beraber karar alarak, tarımla ilgili hep beraber hareket ediyoruz” dedi.
KP: KOP İDARESİ TARIM DIŞINDA BAŞKA HANGİ SEKTÖRLER İLE İLGİLENİYOR?
KOP olarak sadece tarımsal faaliyetlerle ilgilenmediklerini ifade eden Babaoğlu, diğer sektörleri de bölgede geliştirmek istediklerini belirtti. KOP Bölge’sinin sürekli tarım odaklı kalkınmaya devam edemeyeceğini söyleyen Babaoğlu, savunma sanayisi, ticaret ve turizm gibi farklı sektörleri bölgeye taşımak adına birçok girişimde bulunduklarını ifade etti. Babaoğlu konuşmasında şunları kaydetti: “Şunu hiçbir zaman unutmamak lazım bu bölgenin suyu olsa Türkiye’nin iki katını besleyecek bir bölgedir. Ama %30 alanını ancak sulayacak kadar suyumuz var. Dolayısıyla bu bölge sürekli tarım odaklı kalkınmaya devam edemez. Tarım alt yapısını önce yapalım, sürdürülebilirliği sağlayalım aynı zamanda bu bölgeyi diğer sektörlere de kaydıralım. Biz KOP olarak sanayide ki dönüşüm programları, savunma sanayi ile ilgili konuları da takip ediyoruz. Örnek olarak şu anda ASELSAN’la görüşüyoruz. Hedeflerimiz arasında bölgenin ticaret ihracatını artırmak ve kobilerin ihracat birimlerinin oluşturulması var. Bir diğer mesele ise Konya, Karaman, Niğde ve Aksaray’ı kapsayan turizm konusudur. Şuan biz 'Kültür Varlıkları Envanteri Projesi'ni ihaleye çıkıyoruz ve bu 3,5- 4 milyonluk projedir. Az önce saydığım illerde ki taşınır, taşınmaz kültür varlığı, doğal varlıklar ve folklorik değerleri ortaya çıkaracağız. Bunları ortaya çıkarıp, hangisinin önce restore edilip turizme katkı sağlayacağını göreceğiz. Buda bölge için inanılmaz bir katma değer oluşturacak. Örnek olarak, Çatalhüyük’ü bir an önce ortaya çıkarsak, oteller yapsak ve bir müze yapsak o bölge insanına inanılmaz katkı sağlar. Bu tür projeler ile ilgileniyoruz, inşallah ileride bunları icrasını da gerçekleştiririz.”(Mustafa Karakaya)
İlginizi Çekebilir