© Konya Postası 2021

Konya riskli bölgede yer alıyor

Bu yıl yine ülke olarak deprem gerçeği ile yüz yüze geldik. Son dönem en çok hissedilen deprem, merkez üssü Çanakkale olan 6.5 büyüklüğündeki depremdi. Marmara’da ve Ege’de olduğu gibi tüm bölgelerde ve şehirlerde de aynı korkuları pekişti. ‘Konya’da da deprem olacak mı’ ,’Konya deprem bölgesinde yer alıyor mu’ sorularının yanıtını Jeoloji Mühendisleri Odası Başkanı Doç. Dr. Fetullah Arık’tan aldık. Arık, Konya’nın yapısını ve depremselliğini anlattı.

“KONYA GENÇ TEKTONİK BİR KUŞAK İÇİNDE”

Başkan Arık; “Konya Türkiye içinde bir yer. Türkiye’nin içinde bulunduğu kuşağın tamamından bahsedelim. Türkiye, Alp Himalaya dağ kuşağının tam ortasında bir yer. Himalayalardan başlıyor, İran’dan, Pakistan’dan Türkiye’ye,  Balkanlar’dan Alplere hatta İspanya’ya kadar uzanan bir kuşaktan bahsediyoruz. Bu kuşak jeolojik anlamda genç bir kuşak. Kıvrımlı sıra dağlarının olduğu, dünyanın en yüksek dağları bu bölgededir” dedi. Konya’nın da genç tektoniğe sahip bir kuşak içinde yer aldığına dikkat çeken Arık; “Bu bölge genç tektoniğe sahip. Tektonik anlamda genç bir kuşak. Bölgenin tamamı aynı tarzda tehdit altında.  Bölgede lokal olarak az deprem oluyor olması depremsellik anlamında tehlikeli olmadığı anlamına gelmez. Bu bölgede hiç deprem olmayacağı anlamına gelmez” şeklinde konuştu.

KONYA NASIL BİR BÖLGEDE YER ALIYOR?

Başkan Arık; “Konya kent yerleşimi açısından bakıldığında Yazır’dan biraz kuzeye gidildiğinde dağları görürsünüz. Dağlardan Toki’den Pınarbaşı’na, Bosna’ya Ankara yoluna giden bir hat var.  Beşyüz evler Sille Meram sınır hattı. Dağlarla ovayı ayıran bölüm aktif fay yarın deprem üretebilecek bir fay. Konya fay zonu. Uzunluğu 50 km genişliği 4- 5 km yüzey izlenebilen bir kırık sistemi. Yazır bölgesi Beyhekim’e giden yol vardır, paralel biçimde MTA’ya kadar düşünün hatta Selçuklu Belediyesi’ne kadar stadyumun, yoğun yapılaşmanın olduğu yüzeyde de bu kırıkları görebiliyoruz” şeklinde konuştu.

“BU BÖLGE AYNI TARZDA DEPREM TEHDİDİ ALTINDA”

Konya üç fayın arasında kalan bir çöküntü havzası diyen Arık; “Büyük Konya gölü sınırlarında batıda Konya fay zonu,  kuzeyde Karaömerler fay zonu ve onların bittigi yerde Aksaray yolundan İsmil’e doğru giden bir fay daha var, bu fayın adı da Divanlar. Yani Konya üç fayın arasında kalmış bir çöküntü havzası. Tüm faylarda, hepsinde hareket aşağıya doğru gözlemleniyor. Bu bölgenin tamamı aynı tarzda deprem tehdidi altında. Bölgenin içerisinde lokal olarak az deprem görülüyor olması orada depremsellik açısından hiç deprem olmayacağı anlamına gelmiyor” ifadelerini kullandı.

“KONYA’DA AKTİF FAY MEVCUT”

Başkan Arık, Konya’da aktif fayların var olduğunun altını çizerken şu şekilde konuştu: “Konya’ya kent yerleşimi açısından baktığımızda Yazır’dan biraz kuzeye doğru gidildiğinde dağları görürsünüz. O dağlardan Toki’den Pınarbaşı’na Bosna’dan Ankara yoluna kadar giden bir hat var. Bu hattın olduğu bölge, ova ile dağı ayıran sınırda aktif bir fay var. Aktif fay ne demek? Yani deprem beklenecek bir fay. Konya fayzonunun saydığım bölgede uzunluğu neredeyse 50 km. genişliğinde. Kimi yerde izlenebilen 4-5 km birçok parçalı kırık sistemi mevcut. Yazır’dan Beyhekim’e giden yolda,  paralel bir şekilde MTA’ya kadar düşünün. Hatta Selçuklu Belediyesi’nin olduğu yer, stadyumun bulunduğu bölge ben lokasyon olarak söylemiyorum yüzeyde de bu kırıkların izlerini görebiliyoruz.”

“GEÇMİŞ GÜNÜMÜZÜN AYNASIDIR”

Konya fayzonu üzerinde yapılan çalışmalarda fayın 6-6,5 büyüklüğünde deprem ürettiğinin altını çizen Başkan Arık; “Jeoloji’de en önemli prensip geçmiş günümüzün aynasıdır. Aktüalizm prensibi bizim en önemli prensibimiz. Yani geçmişte bir şey olduysa günümüzde de olabilir. Şimdiki periyot içinde olacaktır diye bir şey yok, belki 50 yıl sonra olacaktır. Geçmişte olduysa gelecekte de olacaktır. Bu fay 6- 6,5 büyüklüğünde deprem üretebiliyorsa Konya’daki yapıya baktığınızda alüvyal yani gevşek malzemeden oluşan bir zemin görürsünüz. Burada deprem olduğu zaman normal etkisinden 3 kat büyük bir etki görülmesi muhtemel. Yani yumuşak, gevşek zeminlerde depremin etkisini çok daha fazla hissederiz. Binaların tepkisi de ona göre olur. Dolayısıyla bu kimileri için önemsiz gelebilir. Biz bunu insanları korkutmak için söylemiyoruz, tedbir alsınlar diye söylüyoruz. Yani İstanbul olası bir depreme hazırlanmaya çalışırken bizde nasıl olsa deprem olmazmış deyip tedbirsizlik yapmayalım” şeklinde konuştu.

“YAPI STOĞU BİZDE SIKINTILI”

Başkan Arık geçmişte Konya’daki deprem örneklerinden bahsederken şunları söyledi: “Ilgın bölgesinde 1930’larda 6.5 büyüklüğünde deprem oldu, ciddi can kayıpları da var. İnsanların evleri de yıkılmış. Kentteki yapı stoğuna baktığımız zaman çok rahat olduğumuzu söyleyemeyiz. Yapı stoğu bizde biraz sıkıntılı. Eskiden kerpiç evler mevcut, tabi dayanıklılık düşük. Şimdi asıl 1960’lardan sonra kentin planı biraz daha güncellenip çalışmalar başladıktan sonra yavaş yavaş betonarme yapılara geçmişiz.  Betonarme yapılar işte çok katlı, betondan yapılan yapılar. Tuğlalar döşenir, üzeri betonla kapatılır, üstüne bir kat daha, bir kat daha yapılır. Bunlarda herhangi bir taşıma gücü, kolon, kiriş hesabı yapılmaz. Usta ne dediyse ona göre yapılır. Malzemenin de çok kaliteli olduğunu düşünemeyiz. En yakın ulaşacağınız çakıl ocağı, kum ocağı. Konya’da buralardan getirilen malzeme yıllarca herhangi bir yıkamaya, elemeye, boyutlandırmaya tabi tutulmadan kullanıldılar. İçerisinde çok büyük malzeme de var, tuzlu malzeme de var. Beton gibi bir şey ortaya çıkıyor, sertleşiyor ama dayanımı çok düşük. Dolayısıyla bu bölgedeki betona elverişli olmayan, günümüz beton standartlarına uymayan hatta el ile karıştırılan, içerisindeki çimento miktarı ustanın insafına kalan malzemelerle yapılmış evler var.”

 “ZÜMRÜT’TEN SONRA BAZI ŞEYLER DEĞİŞTİ”

1999 depreminden sonra ve Zümrüt Apartmanı olayından sonra Konya’da bazı şeylerin değiştiğini ifade eden Başkan Arık; “1999’a kadar süren bir yapı var. Yakın tarih 1999 depremiyle ülkemiz yasa boğuldu. Sonrasında deprem yönetmeliğine göre evler yapılacak denildi. Ama Konya’nın deprem yönetmenliğine uyabilmek için bölgesel bir planı yoktu. Belki uzun yıllar yapılmayacaktı. 2008’de bölgesel plan yapıldı. 2008’de yapılmasının tek sebebi 2004’te yaşadığımız facia. Zümrüt apartmanından sonra bazı şeyler değişti. Bizler şehir yöneticileriyle ciddi bir kavga ortamına girdik. Kentin asıl imar planını, jeolojik etütlerini yapın ki kentin neresi güvenli, ne tarafa doğru ilerleyelim bilelim istedik. Bunun yapılmasıyla kentin şu bölgesi uygundur, şuraya yerleşilebilir algısı oluştu, en azından kâğıt üzerinde. Artık ekstra çalışmalar gerekiyor. Zemin etüdü yapılması gerekiyor” ifadelerini kullandı.

“ÇALIŞMALAR ŞU ANDA CİDDİYET KAZANDI”

Yeni yapılan binalarda sondaj çalışmalarının yapıldığından bahseden Arık; “ Yeni yapılacak binalara önce sondaj yapılır. Bina yapılacak yerin karakteristik özelliği belirlenir. Denetim üç taraflı yürütülür. İlçe denetliyor, Jeoloji Mühendisleri Odası olarak biz denetliyoruz, bir de Büyükşehir denetliyor. Hatta denetimler öyle bir hal aldı ki, Jeoloji Mühendislerinin arazide yaptıkları sondaj çalışmaları video kameralarla kaydediliyor ve sonra kontrol mühendisi bunu baştan sona izliyor. Eksik yanlış bir şey yapıldıysa geri gönderiyor, tekrar sondaj yapılıyor. Şu anda ciddi yapılıyor her şey. Şu anda belediyelere ruhsat aşamasında müracaat eden her proje için zemin etüdü yapılıyor. Bu iyi bir şey” şeklinde konuştu.

HABER: MERVE AKIN

FOTOĞRAF: ERDAL YAYLALI

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER