Köyler mahallelere dönüştürüldü
KonyaZiraat Yüksek Mühendisi Celil Çalış, köylerin coğrafik ve sosyolojik anlamda bir ülkenin temel taşını oluşturduğunu belirterek, tarih boyunca bu yerleşim yerlerinin önemini koruduğuna dikkat çekti. Çalış, “Köyler, insanlığın toplu yaşamaya başladığı dönemlerden itibaren kanaatin, paylaşmanın ve imecenin sembolü olmuştur” dedi
1924 tarihli Köy Kanunu'na atıfta bulunan Çalış, nüfusu 2000’i aşmayan yerleşim yerlerinin köy olarak tanımlandığını hatırlatarak, köylerin var olma çabasını şu sözlerle ifade etti: “Köyler, su kaynaklarına yakın yerlerde, dağ, ova veya vadi ayrımı gözetmeden kendilerine yaşam alanı seçer. Bu yerleşimler, tarım ve hayvancılık merkezli iş gücüne dayanırken, el sanatları ve zengin kültürel değerleriyle de adlarından söz ettirir.”
Çalış, köylerin aynı zamanda efsaneleriyle hayatın merkezini oluşturduğunu vurgulayarak, “Köyler yalnızca coğrafi yapılar değil, aynı zamanda toplumsal değerlerin şekillendiği, üretim ve yardımlaşmanın sürdürüldüğü önemli yerlerdir” ifadelerini kullandı.
KÖYÜN MAHALLEYE DÖNÜŞMESİ
Çalış, “Yerel yönetimler hukukunda önemli değişiklikler yapan 6360 sayılı yasayla Büyükşehir Belediyelerinin sınırları genişletilerek, il sınırlarını kapsar hale getirilmiştir. Uygulama 2014 mahalli seçimleriyle birlikte hayata geçti. Bu uygulamanın en önemli sonuçlarından biri köylerin mahalleye dönüşmesidir. 30 büyükşehirdeki 16 bin 220 köyün mahalleye dönüşmesiyle Türkiye’deki 34 bin 434 olan köy sayısı 18 bin 214 adede inmiştir. Bir başka deyişle köylerin yaklaşık %50’si mahalleye dönüştürülmüştür. Köyün mahalleye dönüşmesi, mahalli idarelerin önemli bir unsuru olan köylerin ve köy tüzel kişiliklerinin ortadan kalkması anlamına gelmektedir. Mahalle olmakla, köy olmak arasında kıyas, gözle görülenden daha fazladır. Köy idaresinin gelirleri vardı, malları vardı, çalışanları vardı. Her köyde farklılık gösteren hamam, çamaşırlık, pazar yeri, köy malı zirai makinalar, koruluklar vardı. Yoksullara yardım etmek; sevince, kedere koşmak ise köyün özlenen hasletiydi. Bütün bu işler ve ihtiyaçlar köy tüzel kişiliğin organları olan köy ihtiyar heyeti ve köy muhtarlığınca yerine getirilmeye çalışılırdı” dedi.
NE YAPMALIYIZ?
“Bu ihtiyaçlar kimi zaman köyün kendi kaynaklarıyla kimi zaman da şimdi gözlerin aradığı sarı arabalarıyla köylerin cankurtaranı Köy Hizmetleri sonra İl Özel İdarelerinin katkılarıyla karşılanmaktaydı” diyen Çalış, “Ne oldu şimdi? Ülkenin çoğunluğunu oluşturan otuz koca koca Büyükşehirlerimizde köylerden yoksun kaldık. Bugün mahalleye dönüşen köyler bütün bu ihtiyaçlarını karşılamak için kimi yerde 20-30 kilometre, kimi yerde 70-80 kilometre uzağındaki İlçe veya Büyükşehir Belediyesinden hizmet bekler hale gelmiştir. Köylerle birlikte elbirliğiyle yapılan işler yani imece ve köye has bir nevi yerel vergi olan ve herkesin ekonomik gücüne göre katıldığı salma da ortadan kalkmıştır. Şunu açıkça belirtelim: Köylere hizmet götürme kültürü ve alışkanlığı olmayan belediyecilik anlayışında gereken ilgi ve çalışma yapılmıyor. İlçe merkezine 80, Büyükşehir’e 220 km olan 500 nüfuslu adı mahalle yerleşim yerine yapılacak yatırımın ekonomikliğini, rantabilitesini hesap edersen illaki hesap tutmayacaktır. Belediye yatırımı anlamında geriye atılacaktır ve atılıyor. Köy iken nasıl oluyordu dersek; ya imece usulü kendi işini yapan köylüler ya da Sosyal Devlet özelliği ile köylere yatırım yapan kurumlar yapılan hizmetin rantabilitesini değil köyde oluşturulacak refahı kamu yararı olarak gözetmekte idi. Ne yapmalıyız: “İnsanımızı doğduğu yerde doyurmak ve mutlu etmek için sebep oluşturmalıyız” ifadelerini kullandı.
KÖYLÜ MİLLETİN EFENDİSİDİR
Çalış, “Köy nüfus hareketlerine ilişkin olarak, kendisi köyde yaşayan, göçlere rağmen köyde kalmakta direnen köylülerimiz, gidenlerin, insanın tıpkı yaşarken yaratıldığı toprağa dönmesi gibi tekrar köye dönecekleri günü beklemektedir. Bu dönüş yavaş yavaş başlamıştır. Ancak döndüklerinde üretim için ellerinde bilgi, görgü ve en önemlisi heyecanları kalacak mı? Belki çalışılır, üretilir ama sevgi ve heyecanın kalacağına inancım yok. Gazi Mustafa Kemal Atatürk, köylü milletin efendisidir, diyerek köylüyü milletimizin merkezine oturtmuştur. “Köylü” ifadesi hayatımızda çok önemli bir yer tutmuştur. Rahmetli devlet adamları Osman Bölükbaşı’nın ve Alparslan Türkeş’in Genel Başkanlığını yaptığı “Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi” ve Dokuz Işık’taki “Köycülük” ilkesi bunun açık göstergesidir” dedi.
KÖY TÜZEL KİŞİLİĞİ TANINMALIDIR
Köylerin itibarı tekrar iade edilip Köy Tüzel Kişiliğinin tanınması gerektiğini söyleyen Celil Çalış, “Hâlbuki köylerimiz boşaldı üreten nüfus yaş ortalaması 54’e çıktı. Köylerimizde sorun iskân değil üretim ve sürdürülebilirlik. Köylere dönüşü istiyor ve destekliyoruz ancak piknik ve emekli anlayışı yerine üretime dâhil olacak fizik, beyin yapısında insanlarımızla. Belediye Kanunu’nda, Köy Kanunu’nda ve Mera Kanunu’nda bu olumsuzlukları ortadan kaldırılacak yeni düzenlemelere ihtiyaç vardır. Köylerimizin itibarı tekrar iade edilip “Köy Tüzel Kişiliği” tanınmalıdır. Zaman geçirilmeden bu düzenlemelerin yapılması ülkemizin menfaatine olacaktır. Orda bir köy var uzakta o köy bizim köyümüzdür. Gitmesek de görmesek de o köy, bizim köyümüzdür. Artık orda bir köy var belki, ama eski köyler değil” diye konuştu.
İlginizi Çekebilir