© Konya Postası 2021

Millet ne derse, Allah ne derse o olacak

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Biz burada bir sistem mücadelesi veriyoruz. Olay bir sistem mücadelesidir. Erdoğan'dan sonrası ne olacak? Millet ne derse o olacak, Allah ne derse o olacak." dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Siyaset, Ekonomi ve Toplum Araştırmaları Vakfınca (SETA) Haliç Kongre Merkezi'nde düzenlenen, "Türkiye'de Siyasal Sistemin Dönüşümü ve Cumhurbaşkanlığı Sistemi Sempozyumu"nun açılışında yaptığı konuşmada, sempozyuma katkı verecek akademisyenlere teşekkür ederek, "Türkiye'nin cumhurbaşkanlığı sistemine geçmek için tarihi karar arefesinde olduğu dönemde" tertip edilen bu sempozyumu düzenleyen SETA yöneticilerini kutladı.

Salonda bulunan gençlerin tezahüratları arttırması üzerine, "Bir şey dikkatinizi çekiyor mu? 18 yaş seçme ve seçilme yaşı olunca hava arttı" ifadelerini kullanan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:

"Yine devlet başkanlığı ve cumhurbaşkanlığı sistemiyle yönetilen ülkelerde de benzer bir manzarayla karşılaşıyoruz. Teoride parlamenter sistem, monarşiye ve totalitarizme karşı verilen mücadelenin ürünüdür. Avrupa ülkelerine baktığımızda pek çoğunda kralların ve kraliçelerin bulunduğunu görüyoruz. Japonya gibi, Tayland gibi dünyanın başka yerlerinde de benzer durumlarla karşılaşılabiliyor. Tabii birileri hemen çıkıp 'Efendim bu monarklar semboliktir, aslında oralarda parlamenter demokrasi vardır' diyecektir. Devlet yönetim sisteminde bir aktör varsa bu hiçbir zaman sembolik olarak kalmaz. Bir ülkede kral varsa o kraldır, kraliçe varsa o kraliçedir. Bu taht, taç sahibi de öyle veya böyle ülkenin yönetiminde, idaresinde hak sahibidir, söz sahibidir. Sadece başkanlık veya cumhurbaşkanlığı sistemiyle yönetilen ülkelerde monarşi yoktur. Adı cumhuriyet veya benzeri bir demokratik kavramı ifade ettiği halde fiilen diktatörlükle idare edilen hatta makamların babadan oğula geçmesi itibariyle monarşiyi andıran yönetimler de mevcuttur."

'25 gün ömrü olan hükümetler olmuştur bu ülkede'

Cumhuriyet döneminin de kendi içinde yekpare olmadığını dile getiren Erdoğan, şöyle konuştu:

"Örneğin 1921 Anayasası ile 1924 Anayasası arasında çok ciddi farklar vardır. 1961 ve 1982 anayasaları da geçmişe göre oldukça keskin farklılıkları içerir. Aynı şekilde Gazi Mustafa Kemal'in Cumhurbaşkanlığı ve parti başkanlığı dönemiyle, İnönü dönemi arasında da önemli uygulama farklılıkları bulunmaktadır. Çok partili siyasi hayata geçtiğimiz 1950 yılından sonra demokrasimizi hep darbeler ve vesayet yönetimlerinin gölgesi altında ayakta tutmaya çalıştık. 

Son 14 yıl boyunca bu sıkıntıların tamamını biz de iliklerimize kadar hissettik, yaşadık. Milletimizden aldığımız güçle, sorunları aşmayı başarmış olmamız, temelde yatan yapısal çarpıklıkları, bozuklukları ortadan kaldırmıyor. Bu çarpıklıkların en önemli sonucu istikrar ve güven ortamının sürekli tehdit altında olmasıdır. Siyasi istikrarsızlık beraberinde ekonomik ve sosyal sorunları da getirmektedir. Cumhuriyetimizin geçmişi 93 yıl iken şu anda, buraya dikkat, 65. Hükümet işbaşındadır. Bir başka ifadeyle, ülkemizde hükümetlerin ömrü 16 ay bile değildir. Türkiye böylesine kısa ömürlü hükümetler tarafından yönetilirken benzer şartlarda gelişme, kalkınma, büyüme yarışına girdiği ülkelerin hepsi tarafından birer birer geçilmiştir. 25 gün ömrü olan hükümetler olmuştur bu ülkede. Böyle devlet yönetilir mi? Bunu yönetmeye çalıştılar. İşte şimdi biz bunu temelden düzeltiyoruz. Şayet şu 14 yıllık dönemde ülkedeki sıçrama hareketi, harekatı bizim siyasi hareketimiz tarafından olmasaydı biz hala, kusura bakmayın nal toplamaya devam ederdik. Son 200 yıllık arayışlarımız, Cumhuriyet dönemindeki tecrübelerimiz ve özellikle son yıllarda yaşadıklarımız bize bir gerçeği gösteriyor. Şayet ülke ve millet olarak hedeflerimize ulaşmak istiyorsak öncelikle güçlü, etkin, yetki ve sorumluluk sahibinin tam olarak belli olduğu bir yönetim sistemine ihtiyacımız vardır."

'Türk milletinin beka sorununun çözüm yolu'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Kesinlikle bu mesele bir cumhuriyet meselesi değildir. Mesele kesinlikle demokrasi meselesi, özgürlük meselesi de değildir. Tartıştığımız sistem Türkiye'nin ve Türk milletinin asırlardır devam eden beka sorununun en doğru çözüm yoludur. Mesele budur. Cumhuriyetin ilanından 1950'deki çok partili hayata geçişimize kadar olan dönemin adına 'demokrasi' diyen ya kendini kandırıyor ya da bizi kandırmaya çalışıyor. Bu dönemin adı tek parti yönetimidir." dedi.

'Ürettikleri yalanlarla kafaları bulandırmaya çalışıyorlar'

Erdoğan, şu ifadeleri kullandı:

"Mesele, ülke ve millet olarak geçmişte yaşadığımız tecrübeler ışığında kendimize çok daha güçlü, çok daha dirençli, hedeflerimizi gerçekleştirmeye çok daha uygun bir yönetim sistemi kurma çabasıdır. Cumhurbaşkanlığı sisteminin en büyük güvencesi, gerçek anlamda demokratik olmasıdır. Bu sistemde milletimizin yarısından fazlasının teveccühüne mazhar olamayan hiç kimsenin ülkeyi yönetme ihtimali yoktur. Millete, milli iradeye hesap vermek zorunda olan hiçbir yöneticinin de cumhurbaşkanlığı sistemine karşı çıkanların öne sürdükleri yanlışlara sapma ihtimali olamaz. Milletin size gösterdiği yolu terk ederseniz, anında millet tarafından al aşağı edilirsiniz. Bunun için ben diyorum ki sisteme karşı çıkanların özellikle güvensizliği cumhurbaşkanı seçilecek kişiye değil, millete karşıdır, mesele odur. Bu gerçeği ifade edemediklerinden olsa gerek şahıslar üzerinden ürettikleri yalanlarla kafaları bulandırmaya çalışıyorlar."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İşiniz gücünüz Tayyip Erdoğan diyorum. Tayyip Erdoğan, baki değil, fani ya. Benim 16 Nisan'a dahi çıkacağıma dair bir garanti var mı? Dolayısıyla biz burada bir sistem mücadelesi veriyoruz. Olay bir sistem mücadelesidir. Erdoğan'dan sonrası ne olacak? Millet ne derse o olacak, Allah ne derse o olacak." dedi.

'Sisteminin özü, yönetimin doğrudan millete veriliyor olması'

Erdoğan, "1950'de geçtiğimiz çok partili hayatın sık sık darbelerle, muhtıralarla kesintiye uğramasının gerisinde belli bir kesimin tek parti dönemine olan özleminin bulunduğunu ifade etmek herhalde yanlış olmaz. Bunu buradan açıklıyorum. Türkiye, gücü ve yetkiyi elinde bulunduran ancak millete karşı hiçbir sorumluluğu olmayan vesayet kurumlarının elinden çok çekti. Dikkat ediniz, ülkemizde ne zaman milli iradeye dayalı yönetimler güçlü bir şekilde iş başında bulunmuşsa o dönemlerde çok büyük sıçramalar yaşanmıştır." diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu değişim, dönüşüm sıradan bir olay olmayacak. Cumhurbaşkanlığı sisteminin özü, yönetimin doğrudan millete veriliyor olmasıdır. İşin aslı budur. Yürütme görevini ifa edecek olan cumhurbaşkanı, gücünü aldığı millete karşı sorumlu olacağı için attığı her adımda gözü kamuoyunun üzerinde olmak zorundadır. Utanmadan sıkılmadan ne diyorlar? 'Parlamento yok edilecek, parlamento olmayacak, yasama organı olmayacak.' Böyle bir saçmalık olur mu?" dedi.

'Böyle bir sisteme 'evet' denmez de ne nedir?'

Erdoğan, konuşmasında şunları söyledi:

"Bunlar da 'küçük olsun bizim olsun' diyerek uzun zamandır bu ülkenin ayağına pranga vurarak yola devam etmek istediler. Ama bu dönem artık bitiyor. Artık 'büyük olsun hepimizin olsun' anlayışını yükseltmenin zamanı. Anayasa değişikliği işte bu yaklaşımla güçlü, büyük ve müreffeh Türkiye'nin önünü açıyor. Bu sisteme şahsımın değil, ülkemizin, milletimizin ihtiyacı var. Bir başka ifadeyle şahsım için değil, şahsımın desteği ve katkısıyla ülkemiz için, bu yiğit milletin geleceği için cumhurbaşkanlığı sistemine geçiyoruz. Böyle bir sisteme 'evet' denmez de ne nedir? Tabii ki 'evet' diyoruz."

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER