NATO'nun Libya politikasında değişim sinyalleri
Dünya2011'deki askeri müdahalesinin ardından Libya'ya yönelik pasif bir politika izleyen NATO, son dönemde meşru Libya hükümetine verdiği destek mesajlarıyla daha aktif bir tutum sergilemeye hazır olduğunu gösteriyor
Türkiye'nin Libya'da uluslararası toplum ve Birleşmiş Milletler (BM) tarafından tanınan hükümet ile yaptığı anlaşmalardan sonra sahada durum hızla değişmeye başlarken, NATO da Libya konusunda uzun zamandır muhafaza ettiği sessizliğini bozdu.
Libya'ya 2011'deki müdahalesinin ardından çok da aktif bir politika yürütmeyen NATO, uluslararası siyasetin en sıcak noktası haline gelen ülkeye yönelik politikasında değişim sinyalleri veriyor.
Uluslararası toplumun yanı sıra NATO'nun da tutum değişikliğinde en önemli hususlardan birinin Türkiye'nin meşru Libya hükümetiyle 27 Kasım 2019'da imzaladığı anlaşmalar olduğu düşünülüyor.
İttifakın Libya geçmişi
NATO'nun Libya ile ilişkisi 2011 yılına dayanıyor.
Arap Baharı olarak adlandırılan dönem Şubat 2011'de Libya'da etkisini ülke genelinde ayaklanmalarla göstermeye başladı. Libya'nın 42 yıllık yönetiminin lideri Muammer Kaddafi'nin gösteri ve ayaklanmaları şiddetle bastırmaya çalışmasının ardından BM'den uluslararası topluma müdahale çağrısı geldi.
Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin (BMGK) 1970 ve 1973 sayılı kararlarının ardından NATO 2011'de Libya’ya yönelik Birleşik Koruyucu Harekatı'nı başlattı.
NATO'nun uçuşa yasak bölge ilan etmesinin ardından Fransa ve İngiltere olmak üzere çok sayıda ittifak üyesi ve Arap ülkesi Libya'ya hava saldırıları düzenledi.
Yaklaşık 8 ay süren operasyon boyunca NATO müttefik ve ortakları Libya'da 26 bin sorti yaptı. Operasyona 8 bin asker, 21 NATO gemisi ve 250'den fazla hava aracı katıldı.
NATO müdahalesiyle muhaliflerin güçlenmesinin ardından Libya’da Kaddafi dönemi sona erdi. Libya’daki sivilleri koruma görevi üstlenen misyona NATO, 2011 Ekim’de son verdi.
NATO’da dönüşüm
Bazı çevrelerce son dönemde NATO'nun varlığı ve geçerliliği sorgulanmaya başlanırken, ittifak da 2030 vizyonunu geliştirmek için bir beyin gücü oluşturdu.
Geçen sene sonunda gerçekleşen Londra liderler toplantısının ardından, NATO genelinde "daha siyasi" bir aktör olunması gerektiğine yönelik sesler güçlü şekilde yükselmeye başladı.
NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, ABD Başkanı Donald Trump'ın da etkisiyle, ittifakın hem terörle mücadelede hem de Orta Doğu'da daha fazla nasıl rol üstlenebileceğini gözden geçirmeye başladığını açıkladı.
Son demeçlerinde Stoltenberg, askeri gücünü muhafaza etmenin yanı sıra NATO'nun "siyaseten de güçlü bir aktör" olması gerektiğinin altını birçok kez çizdi.
İttifakın "daha siyasi" olma kararı Libya politikasında da etkili oldu. NATO'nun 2011 yılından sonra Libya'ya ilişkin tutumu yoğunluklu olarak "şiddetin sona ermesi" ve siyasi sürece destek verme çağrılarından ibaret oldu.
Meşru Libya hükümetinin üst düzey yetkililerini zaman zaman Brüksel'deki karargahta ağırlayan NATO, kendi rolünü de tekrar keşfettiği son dönemde Libya'da daha aktif bir rol oynamaya hazır olduğuna işaret etti.
NATO'da Libya trafiği
NATO, Libya'da sahada olmasa da müttefikler sayesinde ülke, sıklıkla ittifakın gündemine getirilen bir konu olmaya başladı.
Stoltenberg, geçen ay verdiği bir röportajda, 2018 Brüksel Zirvesi'nde NATO Devlet ve Hükümet Başkanları tarafından Libya'ya yönelik alınan kararı hatırlattı.
İtalya'nın yüksek tirajlı gazetelerinden La Repubblica'ya verdiği demeçte Stoltenberg, "BM tarafından tanınan Serrac hükümeti ile Hafter aynı kefeye konulmaz. NATO, Trablus hükümetine destek vermeye hazır." ifadesini kullandı.
Genel Sekreter'in Libya Başbakanı Fayiz es-Serrac'ın talebi üzerine NATO'nun, savunma ve güvenlik kurumları inşası alanında ülkeye yardım etmeye hazır olduğunu vurgulayan açıklamaları, uluslararası gündeme bomba gibi düştü.
Açıklamanın hemen ardından Stoltenberg, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Libya Başbakanı Serrac ile ayrı ayrı telefon diplomasisi yürüttü.
Stoltenberg, Libya'ya yönelik NATO yardımının ülkedeki siyasi durum ve güvenlik koşulları göz önünde bulundurularak yapılacağını belirterek, yardıma istekli olunduğunun birçok kez altını çizdi.
Geçen hafta düzenlenen NATO Savunma Bakanları Toplantısı'nda da Stoltenberg, Libya'nın doğusundaki gayrimeşru silahlı güçlerin lideri Halife Hafter'den kurtarılan Terhune kentindeki toplu mezarlardan dolayı endişe duyduğunu ve soruşturulma yürütülmesi gerektiğini açıkladı.
Stoltenberg aynı zamanda, Rusya'nın gerek Suriye gerek Libya olmak üzere Doğu Akdeniz'de artan faaliyetlerinden endişe duyulduğunu belirterek, durumu yakından takip ettiklerinin altını çizdi.
Değişen dinamikler
NATO'nun Libya'daki meşru hükümeti "hatırlamasında" ve ilk etapta güvenlik kurumları inşası konusunda yardım sağlama konusunda istekli olmasının ardından son dönemde hızla değişen dinamiklerin yattığı düşünülüyor.
Türkiye ile Libya hükümeti arasında 27 Kasım'da "Güvenlik ve Askeri İşbirliği Mutabakat Muhtırası" ile iki ülkenin uluslararası hukuktan kaynaklanan haklarının muhafazasını hedefleyen "Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırasının” sahada yol açtığı olumlu değişikler açık bir şekilde görülüyor.
Ayrıca ezeli rakibi Rusya'nın, Suriye'nin yanı sıra Libya'da etkinleşmesi NATO'yu rahatsız ediyor.
Mısır ile Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) yanı sıra darbeci Hafter'e destek veren Rusya'ya karşı ABD'nin de tepkisinin arttığı görülüyor.
Rusya'nın Libya'ya "MiG-29" ve "Su-27" uçaklarını sevk ettiğine ilişkin uydu görüntülerini yayımlayan ABD'nin de Libya politikasında revizyona gittiği sinyalleri belirginleşiyor.
ABD'nin Afrika Kuvvetleri Komutanlığı (AFRICOM), Rus uçaklarının El Cufra Hava Üssü'nden kalkış yaptığı görüntüleri de yayımlayarak, Rusya'nın Afrika'daki "bir numaralı silah tüccarı" olarak kıtadaki çatışmalardan ve istikrarsızlıktan faydalandığını belirtti.
AFRICOM Harekat Direktörü Tuğgeneral Bradford Gering, "Rusya, NATO'nun güney kanadında stratejik bir tutunma noktası kurmaya çalışıyor ve bunu da masum Libyalıların hayatları pahasına yapıyor." ifadelerini kullandı.
İki NATO müttefiki Türkiye ve ABD arasında Libya iş birliğinin arttığına yönelik açıklamalar da sahadaki durumu güçlü şekilde değiştirmeye aday görünüyor. Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu da Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Trump arasında Libya konusunda olumlu bir yaklaşım olduğunu, ABD ile Libya'da ortak çalışma konusunda talimat aldıklarını teyit etti.
Diğer taraftan, bazıları NATO'nun da üyeleri olan AB ülkeleri arasında Libya konusunda çatlak derinleşiyor.
Fransa'nın, açık şekilde kabul etmese de darbeci Hafter'e verdiği desteğin özellikle İtalya hattında rahatsızlık yaratmaya başladığı görülüyor.
İtalya Dışişleri Bakanı Luigi Di Maio'nun Türkiye’ye yaptığı ziyarette BM nezdinde yürütülen siyasi sürece vurgu yapması, Roma'nın Fransa'yla mesafesini arttırdığına işaret ediyor.
Benzer şekilde, Berlin Süreci'ne ev sahipliği yapan Almanya'nın da Fransa'yı birlik içinde yalnız bırakmaya başladığı gözlemleniyor.
Kendini yıllardır güncel sınama ve dinamiklere karşı uyarlayarak ayakta kalmayı başaran NATO'nun da Libya özelinde sahadaki durumdaki değişikliği idrak ederek, Libya'da daha aktif bir politika sergilemeye hazırlandığının sinyalleri güçleniyor.
İlginizi Çekebilir