Önemle korunan gelenek; kına
KonyaAntropolog Bronisław Kasper Malinowski, “bir toplumu öteki toplumlardan ayıran o toplumun kendine özgü kültürüdür” der. Bir kültürü özgün kılan, o kültürü oluşturan öğelerin kültür bütünü içindeki yerleri ve öteki öğelerle ilişkisidir diyebiliriz. Kına kültürü ve günümüzde sektör anlamında çığır açmış olan kına gecelerinin tarihini ve günümüzde görünen suretini araştırdık.
Her toplumu kaynaştıran, bir arada tutan, üzüntüde sevinçte eylemler sergileten birtakım değerler var. Önemle korunan gelenek ve göreneklerden kına yakma geleneği bunların en önemlilerinden. Kökeni Arapça olan ‘hına’ sözünün dilimize dönüşümü kına şeklinde olmuştur. Kına, iki çeneklilerden kına ağacı denen bir bitkinin kurutulmuş yapraklarının tozudur. En çok Afrika, Mısır, İran ve Hindistan’da yetişir. Yurdumuzda da Adana, Antalya yöresinde yetiştirilir.
ESKİ MISIR’DA KINA
Kınanın tarihi süreci antik devirlere kadar uzanır. Eski Mısır’da, boya olarak kullanılırken tıpta ilaç olarak kullanılması da yaygındır. Mumyaların tırnaklarının kınalanması, kınanın çok eski devirlerden beri çeşitli amaçlarla kullanıldığını gösterir.
Türk tıp tarihinde de kınanın çok eskiden beri kullanıldığı bilinmektedir. Eski Türkler kınayı veba hastalığına karşı kullanmışlardır. 16. yüzyılda halk arasında balgam söktürmek için kuru üzümle dövülen kınanın hap şekline getirilip yutulduğu bilinir. Yine aynı dönemde baş ağrısına karşı rezene tohumu kına ile yoğrulmuş, yapılan lapa ağrıyan yerlere sarılmış, nezle için de karpuz suyu sirke ve kına ile karıştırılıp başa yakı biçiminde sarılmıştır. Göz ağrısı için de az su ile kaynatılan kına başa sürülmüştür. Yine kınanın halk arasında göz kuvvetlendirici ve yorgunluk giderici olarak da kullanıldığı bilinmektedir. Gözlerin kuvvetlenmesi için yaşlı kadınların sürekli başlarına kına yaktığı yaygın olarak bilinmektedir. Egzama, mantar, yanık, kesik, çamaşırdan sonra parmak uçlarındaki açılmaların tedavisinde en etkili halk ilacının kına olduğu düşüncesi yaygındır.
KINA GELENEĞİNİN DOĞUŞU
Kına yakmanın tarihi İbrahim Peygamber’in oğlu İsmail’i kurban ederken bir kınalı koçun gökten inmesine kadar uzanan eski bir gelenek. Allah tarafından İsmail’in yerine koçun kurban edilmesinin istenmesi nedeniyle, adak için kurban kesimi geleneği doğar. İbrahim Peygamber’in oğlu İsmail’i kurban için süsleyip sürmelemesi gibi, gelen koçun da süslenmiş, boyanmış olmasından dolayı kurbanlıkların süslenmesi ve kurban edilecek koça kırmızı boya sürülmesi zamanla gelenek halini alır.
Yapılan kültürel araştırmalara göre, Türk halk kültüründe kına üç şey için yakılır. Bunlardan biri Allah yoluna kurban edildiği için kesilecek kurbana yakmaktır. İkincisi askere giden gençlere yakılır, temsili olarak vatana kurban olduğunu göstermenin sembolüdür. Kınalı Hasan hikâyesi bize bunun en güzel örneğini gösterir. Hikâyeye göre askere gidecek olan Hasan’ın başına annesi tarafından kına yakılır. Askere gittiğinde arkadaşları ve komutanları Hasanla alay ederler. Hasan annesine mektup yazıp bu durumdan yakınır. Annesi Hasan’ın mektubuna karşılık verir; “Oğlum Hasan, yazmışsın ki ‘kafamdaki kınayla dalga geçtiler, kardeşime de yakma’ demişsin. Kardeşine de yaktım. Komutanına ve arkadaşlarına söyle, seninle dalga geçmesinler. Bizde üç şeye kına yakılır: Bir; gelinlik kıza yakılır, gitsin ailesine, çocuklarına kurban olsun diye. İkincisi kurbanlık koça yakılır, Allah’a kurban olsun diye. Üçüncüsü de askere giden yiğitlerimize yakılır, vatana kurban olsun diye. Gözlerinden öper, selam ederim. Allah’a emanet olun.” Hasan’ın annesinin bu mektubunu okuyan komutanları, şehit olan Kınalı Hasan’ın vatana kurban olduğunu o an anlarlar ve bu hikâye destan gibi ağızdan ağza yayılır.
Gelenekte üçüncü olarak gelinlere kına yakılması da önemlidir. Geline yakılan kınayla gelin olan kızı ailesi, baba ocağından başka bir eve gönderirken kocasına ve yeni evine kurban etmek amacı güdülür. Kına aynı zamanda temizliğin, saflığın da sembolü olduğundan, geline kına yakma büyük, coşkulu bir kutlamayla yapılır. Bu kutlama gününe kına gecesi denir.
KINA YAKILIRKEN ADETLER
Bu gecenin en çarpıcı uygulaması ağıtlarla birlikte yakılan kınadır. Kınanın bir tepsi içerisinde üzerinde yanan mumlarla taşınması, buna gelinin kız arkadaşlarının eşlik etmesi sembolik olarak görsel bir şölen çıkarır ortaya. Geline kına yakan kimsenin evli, mutlu ve ilk çocuğu hayatta olan bir kimse olmasına özen gösterilir. Geline kına yakılmadan önce, kayınvalide gelinin avucuna altın koyar, kına sonrasında yakılır. Oyunlar, türküler, mâniler, deyişler kına gecelerinin en önemli unsurları olarak karşımıza çıkar.
Kına ağıtlarında her konu ele alınmakla birlikte ağırlıklı olarak işlenen konu ayrılık ve gurbettir.
Bu türkülerin ilginç örneklerinden biri:
Geline bak geline
Kına yakmış eline
Gelin kurban olayım
Senin tatlı diline
Kırat gemini gever
Düğün halkı seni över
Kızım kınan kutlu olsun
Söyle dillerin tatlı olsun
Kına sadece geline yakılmaz bazı yörelerde damada da kına yakılır. Anadolu’da damada güvey denir. Damada yakılan kınaya da güvey kınası adı verilir. Törene sadece erkekler katılır. Oğlana yakılacak kına genellikle kız evindeki törenden gönderilir. Kız evinde hazırlanan kınanın bir kısmı kıza yakılırken bir kısmı da bir tepsi üzerine konulup etrafı mumlarla süslenerek yanına konan baklava, çörek, börek vb. yiyecekle birlikte damadın evine gönderilir. Kına töreni için toplananlar hocanın dua okumasından sonra yörelere göre değişen biçimlerde belli bir tören çerçevesinde ve eğlence ağırlıklı olarak kınayı yakarlar. Kimi yerlerde kına güveyinin avuç içine, kimi yerlerde serçe parmağına, kimi yerlerde sağ elinin tamamına kına yakılarak tören gerçekleştirilir.
Türkiye’nin çeşitli yörelerinde birbirine yakın adlar verilen bu geceye, Bursa’da “el kınası”, “has kınası”, Malatya’da “gelini kınaya çekme”, Muğla’da “kına düğünü”, Uluborlu’da “kına basma”, Ünye’de “baş bağlama”, Taşeli’de “gelin okşama”, Emirdağ’da “kızbaşı”, yaygın olarak da “kına gecesi” gibi adlar verilmekte; Türkiye dışındaki Türklerden Azerbaycan Türklerinde “kına yaktı gecesi”, Romanya’nın Dobruca bölgesinde yaşayan Tatar Türklerinde ise “kına toyu” denilmektedir.
Kına geceleri artık bir sektör
Kına geceleri organizasyonu artık bir sektör. Eskiden çok basit bir kutlama ile gerçekleşen kına geceleri, şimdilerde çok büyük organizasyonlara sahne oluyor. Herkes yeni bir şey denemek için birbiriyle yarışırken sektörde de her geçen gün yeni, farklı bir ürün yerini alarak, kültürü gelecek kuşaklara aktarma anlamında, kültüre büyük katkılar sağlıyor.
“Geniş ürün yelpazesiyle hizmet veriyoruz”
12 yıldır kına geceleri organizasyonuna dair işler yapan bu sektörün içinde olan Kiraz Kozmetik’in sahibi Memiş Kiraz; “Eskiden başkasının dükkânında çalışıyordum. 12 yıldır bu sektörün içindeyim. Eskiden bu dükkân farklıydı, yerinde yorgancı vardı. Ben bu dükkânı açalı 5 yıl oldu. Satışların şuan güzel olduğunu söyleyebilirim ama bu işin eskiden daha iyi olduğunu, eskiden daha fazla para kazanıldığını vurgulamak gerek” şeklinde konuştu. Kına ve düğün yapanların kendilerine uğramadan geçemeyeceklerini ifade eden Kiraz; “Kına ve düğün yapanlar bize mecbur gelmek zorunda. Çünkü kınaya ve düğüne dair her şeyle ilgileniyoruz. Müşterilerimize geniş ürün yelpazemizle hizmet ediyoruz ve her bütçeye göre ürünümüz var. İnsanlara fazla çeşit sunduğumuz için talep de iyi oluyor. 4 sene önce bu kadar çeşit yoktu. 4 yıl önce aldığımız bir kararla dükkânı daha fazla çeşitle renklendirdik. Makyaj takımı, traş takımı, kına malzemesi, bebek şekerleri, nikâh şekerleri, kutu imalatı ile müşteriye çok geniş bir perspektif sunarak onlara hizmet veriyoruz. Kutu imalatını biz kendimiz yapıyoruz dolayısıyla her zevke, her beğeniye ulaşma şansımız oluyor. Hammaddeyi alıp biz burada her şeyi üretiyoruz. Hammadde olduktan sonra biz kutuları da süslüyoruz. Bebek şekerlerini de kendimiz yapıyoruz. İmalat olduğu için internetteki fiyatlardan daha düşük bizim burada” ifadelerini kullandı.
Bedesten’in yeni halinden memnun olduklarını ifade eden Kiraz; “ Yeni yapılan Bedesten’den memnunuz dükkânlarımız yollarımız daha güzel oldu. Müşteri böyle daha rahat, biz de daha rahat hizmet veriyoruz” şeklinde konuştu.
“Konya’da kına geceleri çok renkli geçer”
Gizem kozmetik ve kına malzemeleri dükkânının yardımcılarından Saliha Özge Şar şu ifadeleri kullandı: “Burası benim eniştemin dükkânı, ben yardım amaçlı geldim. Eniştem 4 yıldır bu işle uğraşıyor. Eskiden bebek eşyaları satan bir dükkânda çalışıyordu, sonra kendi dükkânını açtı ve kına malzemeleri, düğün, kına ürünleri satıyor. Geniş bir ürün yelpazesiyle hizmet ediyor.”
Konya’da kına gecelerinin renkli geçtiğini ifade eden Şar; “Konya’da kına geceleri çok renkli, çok güzel olur. Bu yüzden herkes çok özen göstererek bu özel güne hazırlanır. O zaman bizim işlerimiz de artıyor. Kına gecesinde gelin kız bindallı giyer, bazen kız kardeşleri de giyer. Şehirde kına gecesi salonda yapılır. Köylerde sokakta yapılır. Oynarlar. Gecenin bitiminde kıza kına yakılır. Kına türküsü eşliğinde kına yakılır. Kızı ağlatırlar. Sonra da hiçbir şey olmamış gibi oynamaya devam ederler. Kına yakılırken kız elini açmaz. Kayınvalideden altın ister kayınvalide de eline altın koyar. Sonra oynamaya devam ederler” şeklinde konuştu. Kına gecesi ürünlerinin her gün çoğalarak vitrinlerde yerini almasını yorumlayan Şar; “Kültürün yaşatılması için kına geceleri çok iyi bir şey. Geleneksel kültürel anlamda güzel. Dağıtmalık kınalar, bindallılar, kıza makyaj takımı, erkeğe traş takımı ve bunlar gibi bir çok ürün müşteriye sunuluyor” ifadelerini kullandı.
Bedesten’in yeni halinden genel manada memnun olduklarını dile getiren Şar; “Her yer uyum içinde oldu. Kaldırımlar kötüydü, şimdi her yer eşit oldu. Otomatik kepenk sistemi oldu. Dükkân isimleri herkesin aynı, artık haksız rekabet olamaz. Yeni halinden çok memnunuz” şeklinde konuştu.
“Konya’da öncüyüz”
2000 yılından beri sektörün içinde olduklarını belirten Bindallı Gelin Evi’nin sahibi Ömer Avcı; “2000’den beri bu işin içindeyiz. Babam ve ben yapıyoruz bu işi. Kendi dükkânımız. Kına kültürü anlamında bu çarşıda ilk biz faaliyet vermeye başladık. Konya’da bu işin ilkiyiz diyebiliriz. Her konuda da öncü olmaya çalışıyoruz. Kına, kına tepsisi, kına, toz kına, mum, maytap, volkan, konfeti, kar spreyi ve daha fazlasıyla müşterilerimize hizmet veriyoruz. Akıllarındaki tüm ürünleri bizden temin edebilirler” şeklinde konuştu.
Hhaksız rekabetten yakınan Avcı; “ Rekabete dökülen bir iş ayağa döküldü demektir. Artık herkes bu işi yapıyor. 15 yıldan bu yana her yıl işlerde biraz daha düşüş var. Bu iş ölmez devam eder ama her geçen yıl rekabetten dolayı kar düşüyor. Kına gecesi organizasyon olarak bir sektör haline geldi. Eskiden 300 liraya kına gecesi yapılırken şimdi 3 milyara 5 milyara yapılıyor. Her geçen gün büyüyen bir sektör haline geldi” ifadelerini kullandı.
Eski Bedesten’i ve yeni Bedesten’i kıyaslayan Avcı; “İkisi arasında çok fark var. Dükkânlarımız güzelleşti ama bazı sıkıntılar var. Mesela üstü kapansın istiyoruz. Kardan yağmurdan mallarımız korunsun istiyoruz. Esnafın belediyeden istediği bu” şeklinde konuştu.
Alıçlar Dilara kozmetik
Hikmet Alıç- İbrahim Alıç
1971’den beri faaliyet içinde olan Alıçlar Dilara Kozmetik’in sahibi kardeşler Hikmet Alıç ve İbrahim Alıç şöyle konuştu: “1971’den beri faaliyet içindeyiz. Kına ve zücaciye işi yapıyoruz fakat bu işte istikrar yok. İşlerimiz 2 gün iyiyse 4 gün kötü oluyor. En çok sattığımız ürünler kına sepeti, açık kapalı kına süsleri, makyaj takımı, traş takımı oluyor. Her bütçeye göre ürünümüz mevcut. Ürün çeşidimiz geniş.”
Rekabet ortamından muzdarip olduklarını ifade eden Hikmet Alıç; “Rekabet ortamı her meslekte olduğu gibi bizim işte de sıkıntı yaratıyor. 10 sene önceye baktığımızda işlerimiz iyiydi. Günlük kazancımız çok iyiydi. Ama şimdi böyle bir şey söz konusu değil. Bazı gün kazanıyoruz bazı gün kazanmıyoruz. Kına geceleri kültürünün yaşatılması çok güzel. Biz de bu kültüre hizmet ettiğimiz için mutluyuz. Yaz ve kış ürünlerimiz farklı. Yazın kına malzemesi, çeyizlik, bindallı satıyoruz. Kışın ise bobin türü ve eşarplar daha çok satılıyor. Sezona göre çeşitlilik var ona göre iş yapıyoruz” şeklinde konuştu.
Yeni Bedesten’den memnun olduklarını ifade eden Hikmet Alıç; “Eski bedesten çirkin bir görünüm oluşturuyordu. Yeni Bedesten görünüm itibarıyla daha güzel ama yine bazı sıkıntılar oluyor. Dükkân sahipleri, hakkı olan dükkân dışına taşma olayını biraz abartıyor. Dışarı çok yayılıyorlar. Haksız rekabet oluyor, bundan şikâyetçiyiz” dedi.
HABER: MERVE AKIN
İlginizi Çekebilir