© Konya Postası 2021

Sektör Oldu

Bir hastalık veya talihsiz bir kaza sonrası insanların kaybettikleri uzuvlarını gelişen teknolojiyle neredeyse gerçeğiyle birebir yapan protez sektörü tüm dünyada gelişimini hızla devam ettirirken Konya’da bu gelişmede yerini aldı. Tarihi II. Abdülhamit dönemine dayanan Protez-Ortez’in Türkiye’de ki durumu son 20 yıl içerisinde büyük bir gelişim gösterdi.

PROTEZ-ORTEZ NEDİR?

Protez, şeker hastalığı, trafik kazası, ya da terör olayları vb. şekillerde kaybedilen uzva yapılan cihazlardır. Ortez ise hareketi kısıtlı olan uzva yardımcı ve destek olan cihazlardır. Ortez biraz daha kapsamlı. Ortezi tüm vücuda uygulayabilirken protezleri diz üstü, diz altı, kalça, çift taraflı, tek taraflı olmak üzere yapılıyor.

 

PROTEZİN TÜRKİYE’DE TARİHSEL GELİŞİMİ

Edinilen bilgiye göre Türkiye’ye ki ilk protez-ortez şu şekilde gelmiş: “Ortez alanındaki ilk gelişme Osmanlı Devleti’nde II. Abdulhamid dönemine denk gelmektetir. 1898’de Bonn Üniversitesi Cerrahi Profesörü Dr. Robert Rieder Türk Tıp Eğitimi’nde reform yapmak  ve Haydarpaşa’da yeni yapılan Tıp Okulu (Gülhane) binasını  kontrol etmek amacıyla İstanbul’a getirilir. Üç yıllığına gelen Rieder Paşa, Haydarpaşa Tıbbiye-i Askeriye Binası içerisinde inşaat denetimi sırasında düşerek belini ve bacağını kırmıştır. Orteze olan gereksinim doğrultusunda atölye çalışmaları başlar ve protez alanında yapılanma II. Abdülhamid’in Masarif Nazırı (Maliye Bakanı) Sadettin Paşa’nın bacağına ard arda yapılan üç amputasyon ve protez gereksinimi üzerine gelişir. Bu amaçla dört subay Paris’e bir yıllığına protez-ortez öğrenmek üzere gönderilir. İlk protez atölyesi Tersane-i Alatı Nazikiye ülkeye dönen Bahriye Çarkçısı Yüzbaşı Hüseyin Rıfat Bey’in öncülüğünde kurulur ve 1914 yılında bu atölye Gülhane Hastanesi bünyesine taşınır”

 

HASTA İLİŞKİLERİYLE İLERLEYEN MESLEK

Konya da hizmet veren yedi firmadan biri olan Ankara Protez’in Sahibi İbrahim Özoğul  “Protez,  Türkiye de 90’lardan sonra gelişmeye başlayan bir alan. Dünya’da ki ilk klasik protezler ahşaptan, sonrasında ise akrilik ya da polyester dökümden yapılıyormuş. Sonrasında modüler sistemlere geçilmiş. Şimdi ise aynı sistemleri ve daha ileri olanları kullanabiliyoruz. Konya da bu işi yapan yedi firma var, Türkiye geneli ise firma sayısı çok fazla. Bizim devlet sektöründe çalışma imkanımız fazla yok. Sadece Hacettepe ve GATA da bulunan rehabilitasyon merkezlerinde çalışan arkadaşlarımız var.   Bu meslek hasta ve hasta ilişkileriyle ilerleyen bir meslek. Mesleğimizden ve hasta ilişkilerimizden memnunuz.” şeklinde konuştu.

 

BİYONİK EL PARMAK UCUNA KADAR ÇALIŞTIRIYOR

Dünya da ve ülkemizde son dönemde kullanılmaya başlayan sistemlerden bahseden Özoğul:  “Bir diz üstü hastasında devletinde yeni sigorta kapsamına aldığı, mikro işlemcili dediğimiz protezleri kullanabiliyoruz. Mikro işlemcili protez; hastanın rahatlıkla, sağlam ayağını bilgisayar ortamındaki programlarla aktive ederek, hızlı, yürüme, koşma modu gibi ayarlamalarla, merdivenden sağlıklı bir birey gibi inmesini sağlayan sistem. Üst ekstreme de gelişmeler var. Daha öncesinde manuel, mekanik protezler kullanılırken şimdi biyonik el ve elektronik protezler kullanılabiliyor. Biyonik el, parmak ucuna kadar elin çalışması sağlıyor.

 

GİZLENEREK GELEN, GÜLE OYNAYA GİDİYOR

Mesleklerinde ki hassasiyetin önemini dile getiren Özoğul; “Bizim materyalimiz insan olduğu için hata payımız sıfır. Hastalarda özellikle küçük yaşlarda psikolojik rahatsızlıklarda meydana getiren uzuv eksikliği konusunda hassas olmak gerek. Bize elini kolunu gizleyerek gelen hastalarımız var. Sonrasında ise güle oynaya ayrılıyorlar. Meslekte en büyük haz aldığımız nokta da bu kısım oluyor.” diyerek sözlerine son verdi.(Şehr-i Beyza OK)

 

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER