© Konya Postası 2021

‘Soydaşlarımızın hakları kısıtlanıyor’

Türkiye Kamu-Sen Konya İl Temsilcisi Veli Doğrul, Dünya İnsan Hakları Günü nedeniyle bir açıklama yaptı. “Evrensel bir değeri, bir zümrenin uhdesine bırakırsanız, artık o değer evrensel olmaktan çıkar” diyen Doğrul, “İnsan hakkı denilen olgu, belli nitelikteki düzenin sağlanabilmesi için gereken ilkeler bütünüdür ve zamana ve ortama göre değişir, gelişir. İnsan hakkı kavramı, temel tanımıyla, insanın sadece insan olarak doğmuş olmasından dolayı sahip olduğu hakları ifade eder. Bu haklar, insanın yapısına ve değerlerine ilişkin bilgilerden türetilmiştir.  İnsanın sahip olduğu değerleri geliştirmek, insanlığın davası olmalıdır. İnsan haklarını var edebilmek; eldeki imkânlarla, insanlığın geldiği noktayı ve insan olarak değerini korumakla olur. Bir canlının en önemli hakkı, yaşama hakkıdır. Ona yaşama hakkı tanımadan başka hak ve özgürlüklerden faydalandırmaya çalışmak anlamsızdır. Bugün dünyanın birçok bölgesinde hak ve özgürlük kisvesi altında katliamlar yaşanmaktadır. Eğer evrensel bir değeri, bir zümrenin uhdesine bırakırsanız, artık o değer evrensel olmaktan çıkar ve kişisel bir durum halini alır. Ne yazık ki; tüm dünyada temel hak ve özgürlükler konusunda yaşanan sorunlar, evrensel değerlerin bir grubun eline teslim edilmesinden dolayı ortaya çıkmaktadır. Baskın güçler, kendi çıkarlarına uygun bulduğu toplumlar için demokrasi ve insan hakkını öngörmekte, bunun dışındaki toplumlara ise yaşama hakkı dahi tanımamaktadır” ifadelerini kullandı.

‘DOĞU TÜRKİSTANLI SOYDAŞLARIMIZIN

HAKLARI KISITLANIYOR’

"1757 yılından beri Çin işgali altındaki Doğu Türkistan, boğazımızda düğümdür" diyen Doğrul, İslam ülkelerinde yaşanan acı tabloya dikkat çekti.  Doğrul sözlerine şöyle devam etti, “Hep söylediğimiz gibi, biz yüreğimizde Irak’ta dökülen kanın sızını duyuyoruz. Biz dağlık Karabağ’da yaşanan Hocalı soykırımına ağıtlar yakıyoruz. Filistin’de, Arakan’da yaşananlara ağlıyoruz. 1974 Kıbrıs Harekâtından önce Türklere yapılan soykırıma varan etnik temizlik mezalim hafızalarımızdan silinmez. İran Türklüğünü unutmayız, unutamayız. Batı Türklüğüne karşı Avrupalı ülkelerin yürüttüğü asimilasyon temelli entegrasyona, inançlarımıza ve dilimize karşı yürüttüğü anlaşılmaz tutuma hep birlikte “Hayır” deriz. 1757 yılından beri Çin işgali altındaki Doğu Türkistan, boğazımızda düğümdür. Bir buçuk asırdan beri zulme uğrayan, soykırım gören, evlerinden yurtlarından edilen soydaşlarımızın görmezden gelinmesi ne Türkiye ne de dünya nezdinde bir anlam ifade etmiyorsa bugün dünyada insan haklarından söz etmek mümkün değildir. Çin zulmünden kaçan soydaşlarımız, anayurtlarında yaşayan yakınlarından haber dahi alamazken, zulmün boyutlarının soykırıma dönüştüğü görülmektedir. Doğu Türkistanlı soydaşlarımızın binlerce yıldır yaşadığı topraklar işgal altında olduğu gibi seyahat özgürlükleri kısıtlanmakta, doğum kontrolü yoluyla nüfuslarına müdahale edilmektedir.”

‘BİRLEŞMİŞ MİLLETLER’İN DÜNYANIN KANAYAN YARASI

HALİNE GELMİŞ OLAN BU SORUNA EĞİLMESİNİ İSTİYORUZ’

Bir sendika olarak örgütlenme ve hak arama mücadelemizi temel insan hakkı olarak kabul etmekte olduklarına dikkat çeken Doğrul, “Çin hükümeti, zorla kendi topraklarına kattığı ve zorla vatandaş yaptığı soydaşlarımızdan yaşama hakkını dahi esirgerken hangi insan hakkından bahsedecek, hangi değerleri savunacağız? Bu nedenle özellikle Birleşmiş Milletler’in dünyanın kanayan yarası haline gelmiş olan bu soruna eğilmesini istiyoruz. Dünya İnsan Hakları Günü’nde Türk hükümetinin de Birleşmiş Milletler nezdinde derhal girişimlerde bulunmasını bekliyoruz.  Bir sendika olarak örgütlenme ve hak arama mücadelemizi temel insan hakkı olarak kabul etmekte, kutsal bir hak olarak telakki etmekteyiz. Bu hakkımızı kullanmak noktasında, ülkemizdeki düzenlemeleri ve uygulamaları uluslararası sözleşmelerle belirlenen standartlara çıkarmak için mücadele vermekteyiz. Ülkemizi yönetenlerden talebimiz, uygar toplumlarda olan ekonomik, sosyal ve sendikal hakların ülkemiz çalışanlarına da sağlanması yönündedir. Günümüzde değişen toplumsal ve ekonomik yapı nedeniyle, insanların büyük çoğunluğunun yegâne yaşam kaynağı, sahip oldukları iş ve elde ettikleri gelirdir. Dolayısıyla en temel insan hakkından biri olan çalışma hakkı, giderek daha yaşamsal hale gelmektedir. Küreselleşen dünyada, küresel sermayenin, çalışanların elinden insanca yaşama hakkını almaması için her çalışana kendisi ve ailesinin insanca yaşamasına yetecek kadar ücret alması hakkını vermek zorundayız” ifadelerini kullandı.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER