TARİH’TE KONYA DEPREMİ
KonyaKonya depremde az riskli iller arasında görünse de, tarihte birçok yıkıcı depremin yaşandığı kent. Osmanlı tarihi ve yakın tarihte meydana gelen deprem gerçeği, Konya güvenli ezberini bozuyor
Konya tarihinde depremlerin analizini yapan uzmanlar, olasılığı az depremlere karşı alınacak en önemli tedbirin sağlıklı yapılaşmadan geçtiğine dikkat çektiler
Türkiye’de fay hatlarındaki olağanüstü hareketlilik tüm ülkeyi endişelendirirken, Konya’nın da son dönemde deprem riski sıkça konuşulan konular arasında. Türkiye deprem haritasına göre deprem riskinin en az olduğu dördüncü ve beşinci grupta yer alan Konya’nın ilçe ilçe depreme hazırlanması geçmişin önemli bir uyarısı olarak dikkat çekiyor. Osmanlı dönemindeki Devlet Arşivleri kayıtları bu konuda Konya’nın da tedbirli olması gerçeğine dikkat çekiyor.
Deprem uzmanlarının genel değerlendirmelerine göre Konya geneli deprem olarak en az riskli bölgeler arasında yer alırken, Isparta, Ankara, Adana, Kayseri gibi illerden Konya merkeze doğru risk derecesinin azaldığı dikkat çekiyor. Uzmanların genel değerlendirmelerine göre Konya ilinin yüzde 8'i 1. Derece, yüzde 8'i 2. Derece, yüzde 17'si 3. Derece, yüzde 40'i 4.Derece ve yüzde 27'si ise 5. Derece (tehlikesiz) bölge içinde yer alıyor. 1900-2016 yılları arasında 9 kez 5 ve üzerinde büyüklükte deprem hissedilen Akşehir fay zonunun bulunduğu Akşehir, Doğanhisar, Ilgın ve Tuzlukçu ilçeleri 1. Derece deprem bölgesinde bulunuyor. Konya’nın Hüyük ve Yunak ilçeleri 2. Derece deprem bölgesinde yer alırken, Konya il merkezi 4. Derece deprem bölgesi olarak değerlendiriliyor.
500 YIL İÇİNDE KONYA DEPREMİ
Bilinen tarihsel dönem olarak kabul edilen son 500 yıl içinde Konya ve bölgesindeki faylara bağlı olarak gelişmiş yıkıcı depremler oldukça nadir. Uzmanlar bu durumun ana olarak, söz konusu fayların oluşturduğu depremlerin tekrarlanma aralıklarının oldukça uzun (yüz yıllar veya bin yıllar) olmasından kaynaklandığına dikkat çekerken, “Bu özelliği ile Konya bölgesi deprem riski açısından Türkiye’nin en az risk taşıyan bölgelerinden biri. Deprem tekrarlanma aralığının çok geniş olması ile bu açık bir konu. Ancak bu Konya’da hiçbir zaman yıkıcı deprem olmaz anlamına gelmemektedir” uyarısında bulunuyorlar.
OSMANLI ARŞİVİNDE DEPREM
Osmanlı döneminden günümüze kalabilen Devlet Arşivleri kayıtları da Konya’nın tüm ilçeleri için deprem konusunda özellikle yapı boyutuyla tedbirli olması gerektiği gerçeğini gözler önüne seriyor. Devlet Arşivleri’nin halka açık bölümünden e-devlet yoluyla ulaşılabilen bölümünde ‘Konya Deprem’ konulu 42 içerik yer alıyor. Bu arşivlerde ve Konya için yapılan tarih araştırmalarında Konya’nın da şiddeti az olsa da yıkım boyutuyla yüksek depremler yaşadığını gösteriyor.
Kandilli Rasathanesi ve Deprem Araştırma Enstitüsü’nün 9 Şubat 2021 tarihinde Mevlütlü-Tuzlukçu Depremi ile ilgili hazırladığı basın bülteninde ise, Konya’nın İç Anadolu deformasyon alanı içerisinde olduğu belirtilirken, “Bölgenin en önemli tektonik yapısı batı kısmında bulunan Afyon-Akşehir Graben Sistemidir. Bölgedeki diğer aktif faylar, Cihanbeyli Fayı, batıda Isparta-Burdur-Göller bölgesi fayları, doğuda ise Tuz Gölü Fay Zonu’dur. Türkiye Diri Fay Haritasında da görüleceği gibi, Konya ve civarı komşu aktif faylardan etkilenmektedir. Genelde önemli tektonik yapılar Kuzey Batı-Güney Doğu doğrultuludur. Gerek tarihsel dönemde gerekse aletsel dönemde bölge yakınlarında nadir de olsa yıkıcı depremler meydana gelmiştir” değerlendirmesi yapılıyor.
KANDİLLİ: “TARİHSEL DÖNEMDE KONYA ÇEVRESİNDE BÜYÜK DEPREMLER OLDU”
Kandilli Rasathanesi’nin değerlendirmesinde, Konya il sınırını da kapsayan Afyon-Akşehir Graben sistemi ile ilgili olarak, “Tarihsel dönemde (M.Ö. 1800- M.S. 1900; Soysal ve diğ.,1981) bölgede kuzeybatıda Afyon-Akşehir Graben Sisteminin geçtiği hat boyunca şiddet değeri Io=VIII-IX olan önemli depremler meydana gelmiştir. Ayrıca Konya il sınırlarının batısında ve doğu-güneydoğusundaki 1268, 1114, 1875 depremleri bölgede tarihsel dönemde meydana gelmiş önemli depremlerdendir. Aletsel Dönemde (M.S. 1900-2020; büyüklüğü M>4.0 KRDAE Deprem Katalogu) il sınırları içerisinde meydana gelen önemli depremlerin büyüklükleri M=5.0-5.9 arasındadır. Tabloda da görüleceği gibi büyüklüğü M≥6.0 olan depremler, genelde Afyon-Akşehir Graben Sisteminde, Göller bölgesinde, kuzeydoğuda (Kırşehir) ve güneydoğuda (Niğde-Adana) meydana gelmiş depremlerdir. İl merkezine en yakın deprem 135 km. uzaklıkta olan 2002 Taşköprü-Sultandağı (Afyonkarahisar) depremidir” değerlendirmesi yer alıyor. Ve değerlendirme bülteni Bölgede yaşayan vatandaşlarımızın depreme dayanıklı binalarda oturmaları veya satın alacakları konutların depreme dayanıklı olarak inşa edilmiş olması depreme karşı alınacak en güvenli tedbir olacaktır” cümleleriyle sona eriyor.
KONYA’NIN DEPREM KAYITLARI 1866 YILINDAKİ ILGIN DEPREMİ İLE BAŞLIYOR
Ocak 1863 Yalvaç depremi olarak kayıtlara geçen depremin Konya’da hafif derecede hissedildiği, 7 Ocak 1862 tarihli Ruznamei-Ceride-i Havadis Gazetesi’nin “Şu esnada Konya’da bir iki defa hareketi arz vuku bulmuş” ifadelerinden anlaşılıyor. Konya’da hafif derecede hissedilen bu deprem, Hamit (Isparta) sancağına bağlı Yalvaç kazasında “şiddetlice” yaşanmıştır.
1866 ILGIN DEPREMİ VE RAPORU
Devlet Arşivleri’ndeki Osmanlı kayıtlarında Hicri 28.06.1337 tarihli yani 1866 tarihli belgeye göre Konya’nın Ilgın kasabasında meydana gelen depremin zararının tespit edilmesi isteniyor. Birinci derece deprem bölgesinde bulunan Ilgın ve çevresindeki depremin büyüklüğü hakkında net bilgi yer almazken, deprem sonrasında yetkililerin hasar tespitini ve inşa masraflarını içeren bir keşif raporunu hazırlamalarının 7 ayı bulduğu dikkat çekiyor. Rapor neticesinde can kaybı yer almazken, o dönem için 30.000 kuruş karşılığında meydana gelen hasarların tamir edilebileceği anlaşılıyor. Depremin tam tarihinin 5 Mart 1866 olduğu belirlenirken, deprem şiddetiyle binaların yüzde 10’unun kullanılmaz hale geldiği, kasaba merkezindeki Piri Hüseyin Bey Camii, Hüseyin Evla Mescidi, Konya-İstanbul yolu üzerindeki Bulasan Köprüsü ve Behlülbey Mahallesi Medresesi gibi tarihi yapıların hasar gördüğü belirtiliyor.
Deprem sonrasında kaza yetkilileri tarafından hasarların tespitini ve inşa masraflarını içeren bir keşif raporu hazırlanmış ve söz konusu rapor İstanbul’a gönderilmiştir. Deprem ile deprem hasarları arasındaki aylarca sürede ahalinin nasıl barındığı, geçimini sağladığı gibi detaylara ise bugüne kadar ulaşmak mümkün olmamış.
PROF. DR. MUŞMAL, KİTAP HALİNE GETİRDİ
Selçuk Üniversitesi Öğretim Üyesi Tarihçi Yazar Prof. Dr. Hüseyin Muşmal’ın konuyla ilgili akademik çalışmalarında, 1866 tarihli Ilgın depreminde ana deprem öncesine dair de detaylar yer alıyor. Depremden 40 gün önce küçük yer sarsıntıların kesilmemesi halkın bağ ve bahçelerde konaklamaya başladığı, günlerini dua ederek geçirdiği belirtilirken 4 Mart’ı 5 Mart’a bağlayan gece 10 defa küçük sarsıntı olduğu ve sabaha karşı da büyük depremin yaşandığı belirtiliyor.
İstanbul Kandilli Rasathanesi’nin yayınları arasında çıkan 1850–1960 yılları arasındaki depremlere dair katalogda 1866 yılı sonlarında Konya merkezli bir depremden bahsedilirken, depremin şiddeti 4.9 olarak kayıtlara geçmiş. Söz konusu kaydın Ilgın Kazası’ndaki deprem olup olmadığı ise net ifade edilmemiş.
Hicri 01.01.1305 tarihli yani 1887 yılını gösteren belgede ise o dönemde Konya’ya tabi Antalya’nın Elmalı kazasının Ovacık ahalisinin bir sene müddetle temettü ve emlak vergisinden muaf tutulması yönünde bilgilere ulaşılıyor.
Tarihi kaynaklarda 1894 yılında İstanbul’daki büyük depremin Konya’da da hissedildiğine dair ifadelere yer verilirken, “Atina Rasathanesi Müdürü Eserinisti ile İstanbul Rasathanesi Müdürü Kumbari ile yardımcısı Lakvan’ın hazırladığı rapor, 15 Ağustos 1894 tarihinde padişaha sunulmuştu. Öğlen saat 12.24’te meydana gelen deprem, saniyede 3,5 kilometrelik süratle ilerleyerek Yanya, Bükreş, Girit, Yunanistan, Konya ve Anadolu’nun büyük bir kesiminde de hissedilmişti” cümleleri yer alıyor. 1921 yılında Altınekin ilçesinin 10 kilometre batısında 5.7 şiddetinde, 1931 tarihli Konya’nın Ilgın Kazası ve Çavuşçu köyündeki deprem hasarları da Osmanlı Arşivleri’nde yer alırken, 25.12.1921 tarihli belgede Konya’daki depremde zarar görenlere gönderilen yardımdan mülteci ve muhacirlerin de yararlanması talep ediliyor. 01.05.1914 tarihli belgede Niğde Ulukışla bölgesindeki depremden dolayı hasar gören binaların inşasına başlanılması yönündeki taleplerde Konya ve Akşehir bölgesi de yer alıyor. Yine 15.01.1931 tarihli belgede Konya’nın Ilgın kazası ve Çavuşçu köyünde depremin yaptığı hasara yönelik talimatlar yer alıyor.
UZMANLARIN UYARISI DEPREMLE YAŞAMAYI ÖĞRENMEK
8 Kasım 2021 tarihinde Konya’da yaşanan 5.1 büyüklüğündeki deprem sonrası açıklamalar yapan Deprem ve Tsunami Uzmanı Prof. Dr. Şükrü Ersoy bu depremi Konya’nın tarihsel dönemdeki en büyük depremi olarak nitelendirmişti. Ersoy, “Konya konusunda yanlış bir algı var. Konya’da herhangi bir deprem tehlikesi yoktur gibi bir algı yanlış. Konya fayı, Tuz Gölü fayının sık sık deprem o işareti vermemesi deprem olmayacağı anlamına gelmemeli. Konya ve Niğde bölgesindeki depremlerin bir kısmının tektonik olmama, volkanik kökenli olma ihtimali var. Yani magma faaliyetleri büyük depremler oluşturmaz ama 5 veya 5.5 büyüklüğüne kadar depremler oluşturabilir. Bunu araştırmak gerekiyor. Çünkü, 5.1 depremin olduğu bölgede karakteristik bir fay çizilmemiş harita üzerinde. Konya çevresindeki depremler, özellikle zemin kötüyse ve yapılar bu zeminlere göre inşa edilmemişse hasar verir, çok etkiler. Türkiye’de her bölge deprem potansiyeli olan bölgedir. Uzaktaki deprem de zayıf bir yapıyı veya uygun olmayan zemine inşa edilen yapıları yıkabilir” uyarısında bulunmuştu.
GÜNEY UCU TEHLİKE
Jeolog Prof. Dr. Okan Tüysüz de Konya çevresinde 2020 yılında Niğde’de 5.1 büyüklüğünde deprem olduğunu hatırlatırken, “Tuz gölü fay sistemi dediğimiz 200 kilometrelik fay sisteminin güney ucu Niğde. Endişe edilecek bir depremin öncüsü olduğuna dair bulgular yok. Binlerce yıldır suskun olan bir fay var. Bazı faylar bin yıl, on bin yıl aralıkla deprem üretiyor. 5 çok küçük bir deprem değil, bazı köy evlerinin yıkılmasına yol açabilir. Yapıların zemine göre inşa edilmesi temel konumuz” ikazını yapıyor.
DEPREM DİRENÇLİ KENTLER OLUŞTURMALIYIZ
Bilim Akademisi Üyesi Prof. Dr. Naci Görür de Tuz gölü fay zonunun saçaklanarak daha küçük faylara ayrıldığını kaydederken, “Niğde, Obruk, Keçikalesi’nde 4.7, 4.0 ve 5.1 büyüklüğünde yaşanan depremleri büyük fayların küçük faylara dönüşmesi olarak yorumluyoruz. Deprem dirençli kentler oluşturmamız şart. Bu konu herkesin en önemli gündemi olmalı” değerlendirmesini yapıyor.
Mevcut kaynaklarda Konya ve çevresinde 6 üzerinde çok şiddetli bir deprem olmadığı belirlenirken, depremlerin gösterdiği yıkımların yapı kalitesi ile dönemlerin elverişsiz şartlarından kayıplar yaşandığı sonucuna ulaşılıyor. Geçmiş veriler ve kaynaklar, Konya yöresindeki aktif veya potansiyel fay hatlarına göre özellikle yapı türleri ve izin verilmesi ile gereken diğer önlemler alınması gerçeğini ortaya koyuyor. (Fatih ERSOY – Ahmet Bera KOYUNCU)
İlginizi Çekebilir