TEDBİR EVDEN BAŞLAR
KonyaKonya, son günlerde şiddetli yağışların ve yaşanan su baskınlarının etkisi altına girdi. Şehirde meydana gelen ani yağışlar ve sel baskınları, vatandaşların günlük yaşamını olumsuz etkiledi. Uzmanlar ise bu olayların nedenlerini değerlendirdi
Konya ve ilçelerinde son günlerde yaşanan şiddetli yağışlar ve su baskınları, vatandaşların günlük yaşamını olumsuz etkiledi. Özellikle ilçelerin birçoğunda meydana gelen ani yağışlar, sellere ve su baskınlarına yol açtı. Yaşanan yağışlar tarım sektörünü de olumsuz etkiledi. Tarlalarda yetişen ürünler, yoğun yağışla birlikte zarar gördü. Çiftçiler büyük bir maddi kayba uğrarken, bölgenin tarımsal üretimi de etkilendi. Konya Teknik Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Selim Doğan, son günlerde meydana gelen su baskınlarının pek çok sebebi olduğunu söyledi. Bu sebeplerden en önemlisinin yağmur suyu miktarının fazlalığı olduğunu belirten Dr. Selim Doğan, “Su baskınlarının en temel sebebi hem altyapı eksikliği hem de çevremizin çok ciddi manada betonlaşmış olmasıdır. Betonlaşma dediğimiz şey sadece ev, çatı, yol ya da otopark gibi alanlardan oluşmuyor. Eskiden toprak zemin olan mekânlar artık kaplamalı alanlar dediğimiz ve yer altına suyun sızmasını engelleyecek şekildeki yapılarla kaplandı. Dolayısıyla buraya düşen yağışlar yer altına sızamıyor ve toplanarak çok ciddi bir akış oluşturuyor. Özellikle de eğimli bölgeler suyun memba (başlangıç) tarafından mansap (son) tarafına ciddi miktarlarda su biriktirebiliyor ve bu toplanan sular o bölgelerde su baskınlarına sebep oluyor” şeklinde konuştu.
“SEL VE KURAKLIK SIKLIKLA GÖRÜLÜYOR”
Kuraklık olayları ile sel olayları birbirinin tersi olaylar gibi gözükse de yağış rejimlerinin değişmesi neticesinde hem sel hem de kuraklık olaylarının sıklıkla görülmeye başladığını aktaran Doğan, “İklim değişikliği dediğimiz olgu sadece sıcaklıkların artması veya yağışların azalması gibi algılanıyor ancak bu direkt böyle tezahür etmiyor. Örneğin Konya bölgesinde bütün yağışları toplasak her bir metrekarede yılda 30 cm yüksekliğindeki bir yağışa karşılık geliyor. Dolayısıyla bu miktar bazı yıllarda azalıyor, bazı yıllarda da artıyor olabilir. Ancak iklim değişikliğinin en önemli etkilerinden bir tanesi de yağış miktarlarının azalması ya da sıcaklıkların artması değil yağış rejimlerindeki değişim olarak karşımıza çıkıyor. Örneğin yıllık 30 cm yani 300 mm'lik yağış; 30 yağışta her seferinde 10 milimetre yağış düşen şekilde de oluşabilir ve bu güzel bir zamana yayıldığı zaman gayet bereketli yararlı bir yağış anlamına gelir. Ancak tersi bir şekilde örnek verecek olursak 10 yağışta 30 milimetre yağış gerçekleştiğinde ve bu yağış çok kısa bir zaman içerisinde yağarsa, sızma gerçekleşmeden akışa dönüşecek ve su baskınlarına neden olacaktır” dedi.
“TEMENNİMİZ MEVSİM NORMALLERİNE DÖNMEK”
Çoğu şehirde kısa sürede düşen yağışların tahliye edilememesi sonucunda köprü, alt geçit gibi noktalarda ciddi miktarda su birikintileri oluştuğunu ve bu tip yağışların su baskınlarına neden olduğunu aktaran Dr. Doğan, şu ifadelere yer verdi: “Temennimiz odur ki yağışların şiddetini azaltarak binlerce yılda oluşmuş mevsim normallerine dönmesi. Mayıs ve haziran ayında Ankara ve Konya'da benzer olaylar sıklıkla görülür. Ancak bu olayların hem şiddeti hem de sıklığı geçtiğimiz son on yıllarda artıyor. Bu da iklim değişikliğinin göstermiş olduğu etkilerden birisi olarak sayılabilir.” Sel ve su baskını felaketlerinde can kaybını engellemek için uzmanların yapmış olduğu uyarıları dikkate almak gerektiğinin altını çizen Doğan, “Hangi saat diliminde ne kadar yağış düşeceği bilinen noktalarda önlemler alınmalı, insanlar tahliye edilmeli, oralarda çalışılmamalı, yaşanılmamalı ve bulunulmamalıdır.”
“PLANSIZ KENTLEŞME, YETERSİZ ALTYAPI”
Ülke genelinde son zamanlarda artan su baskınlarının nedenlerini sadece iklim değişikliği ile ilişkilendirmenin doğru olmadığını aktaran Çevre Mühendisleri Odası Konya İl Temsilcisi İlker İrioğlu da insan faaliyetlerinden kaynaklı kirleticilerin dünyaya zarar verdiğini söyledi. Türkiye’de yıllık ortalama sıcaklıklarının 2000’li yıllardan itibaren ortalamaların üzerinde gerçekleştiğini hatırlatan İrioğlu, “Bu tür iklim değişiklikleri ile birlikte yağışlarda yaşanacak düzensizlikler, kısa sürede yüksek miktarda yağış bırakan şiddetli hava olaylarının sıklıklarında artışlar kendini gösteriyor. Ancak tüm bunların bizlerin yaşantısını etkileyen sel ve su baskınlarına yol açmasının en büyük sebebi, plansız ve çarpık kentleşme, yetersiz altyapı, planlamalar yapılırken rant hesaplarının yapılmasıdır. Çarpık kentleşme sonucu, dere taşkın alanları ve dere yatakları yapılaşmaya açılmıştır. Dere yatakları acilen rehabilite edilmeli, üzerindeki yapılar kaldırılmalı ve tekrar yapılaşmaya açılmamalıdır. Kentsel alanların büyük bölümü, maalesef asfalt ve betonla kaplandığı için, düşen yağış toprak tarafından emilememekte ve akışa geçmektedir. Böylece, şehirlerde düşük kotta kalan yerleşim yerlerinde su baskınları yaşanmaktadır. Yerleşim yerlerinde, Konya’mızdaki gibi yeterli miktarda yeşil alan ve park alanları ayrılmalı, bahçeli yapılaşmalara ağırlık verilmelidir. Şehirlere olan göç sonucu oluşan hızlı yapılaşmalar sonucu, altyapılar yetersiz kalmaktadır. Ekonomik sebeplerden, uzun yıllarda tekrarlanabilecek şiddetli yağış miktarlarına göre altyapılar inşa edilmediği için, böyle durumlarda yetersiz kalmaktadır. Ayrıca, artık tüm şehirlerde ayrık sistem kanalizasyon sistemine geçilmeli, yağmur suları ayrılmalıdır” dedi.
“HER ŞEYİ DEVLETTEN BEKLEMEYECEĞİZ”
Kuraklık ve sel olaylarının birbiri ile ilişkili durum olduğuna dikkati çeken İrioğlu, “Aşırı sıcaklıklar, aşırı yağışlar birlikte görülür. İklim değişikliğini en gözlemleyebildiğimiz, halk arasındaki sohbetlerde bile, ‘Havalarda ne kadar değişti, eskiden böyle değildi’ denildiğine rastladığımız hava olaylarıdır ve sadece Konya’da değil, tüm benzer coğrafyalarda yaşanan bir durumdur” diye konuştu. Sel ve şiddetli yağışların insanların eliyle çok kötü afetlere dönüştüğünü, ölümler oluşturduğunu, bunlara hazırlıklı yaşam alanları üretilmediği ve yeterli düzeyde tedbirler alınmadığı için felakete dönüştüğünü belirtti. İrioğlu, şunları söyledi: “Tıpkı depremler için tedbir almamız gerektiği, sağlam binalar üretmemiz gerektiği gibi, her doğal olay için tedbirli olmamız, uzun vadeli düşünmemiz gerekir. Şehir planlamasıyla üst ve altyapısıyla, insan ve çevre odaklı yapılaşmaya gidilmeli.” “İklim değişikliği konusunda alınması gereken tedbirleri evimizden başlatmalıyız” diyen İrioğlu “Dünya, Türkiye ve Konya hepimizin. Bu sebeple, hepimiz üstümüze düşeni evimizden başlatmalıyız. İklim değişikliği ve tüm diğer çevre sorunları her birimizin faaliyetleri ve bizler için yapılan üretimlerden kaynaklı etkenlerin toplam sonucundan meydana geliyor. Su ayak izi, karbon ayak izi diye kavramları artık çok duymaya başladı herkes. Tüketimimizde iktisatlı olacağız, benim yaptığımın ne etkisi olacak, diye düşünmeyeceğiz. Her şeyi yerel yönetimlerden, devlet kurumlarından beklemeyeceğiz. Nasıl her olumsuzluk yıllar içinde birike birike iklim değişikliği, çevre kirliliği, sağlıklı gıdaya ulaşım zorluğu meydana getiriyor görüyoruz. Yaşanabilir ve sürdürülebilir çevre istiyorsak değişimi kendimizden başlatacağız. Sıfır atık yaşam tarzını benimseyeceğiz” açıklamasında bulundu. (Kübra KARABURÇ)
İlginizi Çekebilir