Tereddütler bitecek
KonyaAK Parti Konya Milletvekili Ömer Ünal, 28 Şubat postmodern darbesinin 20. yılında FETÖ’yle mücadele ile referandum konusunu Konya Postası’na değerlendirdi.
Son dönemlerde yaygınlaşan ‘FETÖ mağduru’ söylemlerine değinerek öncelikle FETÖ mağduru 248 şehit ve gazilerimiz olduğunu söyleyen AK Parti Konya Milletvekili Ömer Ünal, “FETÖ’den dolayı herhangi bir mağduriyet yok, ancak uygulamadan kaynaklı bazı sıkıntılar vardır. Çok düşük oranda. Bunlar da zaten valilikler bünyesinde oluşturulan kriz masalarına müracaat etmişlerdi. Ayrıca bakanlıklar nezdinde, bakan yardımcılarını oluşturduğu komisyonlar eliyle bunlar tek tek incelenip değerlendiriliyor. Yine Konya’da bildiğiniz gibi 3 milletvekili, 2 il başkan yardımcısı ve 3 Büyükşehir Meclis üyesinden oluşan takip heyetine de bu uygulamalardan kaynaklı sıkıntı yaşadığını beyan eden kişiler müracaat ediyor, geliyorlar. Sorunlarıyla ilgili bugüne dek yaptıkları girişimleri anlatıyorlar. Belge bilgi varsa onları da ilişiğe ekleyerek sıkıntı yaşadıklarını, eğer ihraç edilmişlerse göreve geri dönme, eğer açıkta ise göreve başlama şeklindeki taleplerini iletiyorlar. Biz de bu talepleri dinledikten sonra bunları ilgili, bakanlıklar nezdinde birebir soruyoruz ve soruşturma anlamında bakanlıklara bu dosyaları iletiyoruz. Hakikaten bir kısmının yanlışlık dolayısıyla geri döndüğünü, bir kısmının ise bu terör örgütüyle bir bağının olduğu da zaten tespit edilmiş durumda. Bunlarla ilgili de hukuki süreç devam ediyor” dedi.
“FETÖ’YLE MÜCADELE SONUNA DEK SÜRECEK”
Başta Konyalı milletvekilleri olmak üzere en ağır şekliyle FETÖ’yle mücadele ettiklerini belirten Ünal, “Bu belli bir zaman aralığında yapılacak bir mücadele değil. Bugünden yarına, hadi bakalım 15 Temmuz hain darbe girişimi oldu, altı ayda bu temizlendi, tamam. Böyle değil. Bu mücadele sonuna kadar devam edecek. Bu mücadele herhangi bir devlet kademesinde bunların kalıntısı kalmayıncaya kadar da sürecek. Bu neye mal olursa olsun, bunun sonunda ne olursa olsun; ölüm bile olsa ben bu hainlerle sonuna kadar mücadele edeceğim, etmeye de devam edeceğim. Bunun da özellikle bilinmesini istiyorum” diye konuştu.
“16 NİSAN ÇOK ÖNEMLİ BİR VİRAJ”
16 Nisan’ın bu anlamda önemli bir viraj olduğuna dikkat çeken Ünal, “16 Nisan’da başta Kandil, başta Pensilvanya olmak üzere bu terör örgütü mensuplarının hangi kampanyalara destek verdiklerinin çok iyi görülmesi gerekiyor. Ülkesinin geleceği düşünen AK Parti, başta Cumhurbaşkanımız olmak üzere AK kadrolar ve Milliyetçi Hareket Partisi 18 maddelik anayasa değişiklik paketini meclisten geçirdik ve millete, iradenin gerçek sahibi millete sunulmak üzere 16 Nisan’da halk oylaması süreci devam ediyor. Bu terör örgütleri, ellerinden gelse bugün bu ülkeyi parçalamak isteyen bu terör örgütleri, hayır kampanyasını her türlü argümanla destekliyorlar. Kandil bir taraftan, Pensilvanya bir taraftan. Allah’ın izniyle başaramayacaklar. Allah’ın izniyle bu millet iradesini sandığa evet oyunu yüksek oranda vererek ortaya koyacak ve Türkiye Cumhuriyeti ve Osmanlı’nın son döneminde, yani 150 yıllık son dönemdeki en büyük değişimi, çok önemli bir virajı hep beraber sağ salim atlatacağız” ifadelerini kullandı.
“AK PARTİ FETÖ’DEN ARINDI”
FETÖ’nün siyasi ayağına yeterince dokunulmadığına ilişkin eleştirileri de cevaplayan Ünal, “Şunu başta ortaya çok net bir şekilde koymak lazım: Sayın başbakanımız da bunu defaatle söyledi. Biz tüm milletvekillerimize güveniyoruz başta. Bakanlarımıza güveniyoruz. Şahsen, bakanlarımız ve milletvekillerimiz içinde FETÖ unsuru kimsenin olmadığını biliyorum. Bunun da en net göstergesinin anayasa paketinin TBMM’de AK Parti grubu 315 milletvekili ile bu değişikliğe evet oyu vererek bet bir duruş ortaya koydu. Hani birilerinin bir beklentisi vardı. AK Parti kendi içinde bir bölünme yaşayacak, bir kısım milletvekili bu anayasa değişikliğine hayır oyu verecek diye beklenti içinde olanlar, ellerini avuçlarını ovuşturanlar vardı. Kendilerince birtakım projeleri hayata geçirmek isteyenler hüsrana uğradılar. AK Parti, grup olarak kemik gibi durdu, 315 milletvekiliyle evet oyu verdi. Her bir milletvekilimiz attığı imzanın arkasında durarak bu anayasa değişikliği paketinin Meclis’ten geçmesine katkı sağladı. Bir kere bundan adımın Ömer olduğu gibi eminim ki şu anki milletvekillerimizin iradesinin yansıması kadar bakanlarımızın ve milletvekillerimizin de arasında FETÖ’yle iltisaklı hiç kimsenin olmadığını net biliyorum. Dolayısıyla siyasette AK Parti’nin içini karıştırmak isteyenler bu söylemi dile getire geldiler. Bunun en güzel örneğini görmek için geriye doğru gitmek gerekiyor. 1 Kasım seçimlerinde bildiğiniz gibi bir elekten geçti milletvekilleri, 7 Haziran’da bir başka elekten geçmişlerdi. Hakeza belediye başkanlarının seçimlerinde, yani 2014 Mart’ında başta belediye başkanları ve meclis üyeleri elekten geçti. Her şeye rağmen, olası, 2014 yılında, o süreçte belediye başkanı ve meclis üyelerinden sıkıntılı olan insanlar varsa, Genel Merkez’in yapmış olduğu çalışmayla bunlar ayıklandı ve partiden ihraç edildi. Bir kısmı da tutuklandı bildiğiniz gibi. Partimiz özellikle 2013-2014 kongre sürecinde gerek ilçelerimiz, gerek il teşkilatlarımız bu anlamda tek tek elekten geçti. Her şeye rağmen, Genel Merkez’de, yönetici kadrosunda olan 35 bin parti mensubumuzla ilgili tek tek elekten geçirdik. En ufak bir şüpheyi dahi ortadan kaldıracak şekilde bir çalışmayı ortaya koyduk. Genel Başkan Yardımcımız Mustafa Ataş da bunu dönem dönem basın yayın organlarında dillendirdi. Bir kısım AK Parti’nin ana kademesinde görev yapan insanlar, görevden el çektirildi, istifalar alındı, ihraç edildi. Yani AK Parti de kendi içinde, yani teşkilatlar düzeyinde bu temizlenmeyi, FETÖ’den arınmayı yaptı” bilgilerini verdi.
AK PARTİ’DE BÜYÜK KONGRE 2018’DE
AK Parti ilçe ve il kongreleriyle ilgili resmi sürecin başladığını kaydeden Ünal, “Ancak referandum sürecinden dolayı biz kongre sürecini referandumdan sonraya bıraktık. Normalde biz Ocak ayı itibariyle başta delege seçimleri olmak üzere ilçe ve il kongreleri sürecini başlatmıştık. Referandumdan sonra bu sürecin başlayacağını söyleyebilirim. 2017 yılı sonu itibariyle tüm ilçe ve il kongrelerimiz tamamlamış olacağız. İnşallah 2018 yılında da büyük kongreyi yapacağız. Tabii, büyük kongre öncesinde Cumhurbaşkanımızın artık siyasi olması önündeki engel 16 Nisan itibariyle kalkmış olacak. Ancak bugünden bir şey söylemek zor. 16 Nisan’dan sonra mı siyasi olur, yoksa büyük kongreye kadar bekler, büyük kongrede mi bu anlamda siyasi bir cumhurbaşkanı olur; bu, sayın cumhurbaşkanımızın kendi takdirindedir. Takvim böyle işleyecek. Başbakanımız her zmaan zikrediyor, biz herhangi bir şekilde erken seçimi yeğlemiyoruz, herhangi bir şekilde erken seçim istenmiyor; ki bununla ilgili de anayasa değişikliğinin geçici maddesine 11’inci ayın 3’ü, 2019 tarihindeki genel seçim ve cumhurbaşkanlığı seçimlerinden sonra uygulanacak maddeler ve seçimlerin o zaman yapılacağı vurgusu da geçici maddeye işlenmiştir. Tabii ki başka bir gelişme olur, Meclis erken seçim kararı alır; bunlar tabii ki istisna. Nihayetinde geçici maddeye bu takvim, bu süreç yazılmıştır” dedi.
FREN-BALANS SİSTEMİ NET TANIMLANDI
Anayasa değişiklik paketinde Türkiye’deki yeni fren-balans sisteminin tanımlandığına işaret eden Ünal, “Cumhurbaşkanı erken seçim kararı alabilir, Meclis’i feshedemez. Aynı zamanda erken seçim kararı aldığı andan itibaren kendisi de aynı şekilde seçime gitmek zorunda. Yani ‘Ben Meclisi feshettim, Meclis yeniden kurgulansın, Meclis seçimleri yapılsın’, kusura bakmayın, böyle değil. Meclis seçimleriyle Cumhurbaşkanlığı seçimleri aynı zamanda yapılır. Meclis de aynı şekilde seçim kararı alabilir, erken seçim kararını Meclis aldığı andan itibaren hem milletvekili seçimleri hem de Cumhurbaşkanı seçimleri aynı anda yapılıyor. Biri erken seçim kararı alır ise aynı anda her ikisi de seçime gitmiş olur. Dolayısıyla, biz milletin iradesinin gerek hükümette, yani seçilecek olan kişide, gerek Meclis’te direkt yansımasını istiyoruz. Ve bunların birbirini denetleyeceği bir ayrışmayı da ortaya koymak istiyoruz” diye konuştu.
ANAYASA DEĞİŞİKLİĞİ TEREDDÜTLERİ BİTİRECEK
‘Bugünkü sistem nasıl’ sorusunu cevaplandıran Ömer Ünal, “Siz oy verdiniz, 1 Kasım seçimlerinde. Kimin başbakan olacağını bilmiyorsunuz. Başbakan, yani hükümetin başı, icranın başı olacak kişiyi Meclis seçiyor. Ve bununla ilgili geçmiş dönem handikaplarını iyi hatırlayın. 28 Şubat sürecinin 20. yılındayız. O gün başlatılan süreçte milli iradenin yansıması olarak teşkil etmiş olan hükümeti rahmetli Necmettin Erbakan, Doğru Yol Partisi’yle anlaşarak Refahyol olarak kurmuşlardı. Başbakanlığı Tansu Çiller’e verecek. Ancak, o günün Cumhurbaşkanı, görevi kime tevdi etti? Mesut Yılmaz’a. Mesut Yılmaz kimdi? Bir milletvekili. Bir partinin lideri ama çok düşük oy almış bir partinin lideri. Yani millet iradesi gasp edildi. Daha ötesini söyleyeyim: Yine hatırlarsanız, bu geçmiş dönem tarihinde Yalım Erez’e hükümet kurma görevi verildi. Millet kimi başbakan olarak görmek istemişti? İrade nasıl yansımıştı? Sadece bir milletvekiliydi. Bugünkü parlamenter sistemde millet sandığa gidiyor, desteğini veriyor, A partisi, B partisine, C Partisine; ama kimin hükümetin başı olacağı, kimin başbakan olacağı belli değil. Cumhurbaşkanı yetkiyi kime verirse… Hani teamüller gereği birinci partiye vermedi, verilmedi; 3., 4. parti liderine verdiler mi? Verdiler! Yalım Erez’e verdiler mi, verdiler. Yeni sistem de millet hükümetin başı şu olsun diyecek, yüzde 50’den fazla oy vererek bunu belirtecek. Aynı millet dönüp Meclis’e de diyor ki, ben aynı zamanda şu, şu, şu siyasi partiyi de Meclis’te görmek istiyorum. İcra, yürütme ile Meclis net bir şekilde ayrışmış oluyor. Meclis’in içinden bir hükümet çıkmıyor, Meclis’in içinden bir şapka çıkıp, şapkanın içinden tavşan çıkmıyor. Kim başbakan oldu? Böyle bir tereddüt kalkıyor” dedi. (Murat GÜZEL)
İlginizi Çekebilir