ÜÇ BUÇUK-2/Mehmet Baykan
SporKanala atılmış bozuk yumurtalarla seyyar dondurmacıdan dondurma almalarının üzerinden bir hafta geçmişti
Kanala atılmış bozuk yumurtalarla seyyar dondurmacıdan dondurma almalarının üzerinden bir hafta geçmişti.
Annelerinden tırtıkladıkları paraları birleştirip iki külah dondurma almış ve sırayla tadına bakarak yeseler de hiçbir şey anlamamışlardı. ‘Bozuk yumurtanın farkına varmıştır’ korkusuyla dondurmacının yanına yanaşamadıklarından, o gün muhtarın oğluna aldırdıkları iki külahtaki dondurmaların gelene kadar eşit oranda yalanmış olduğunu fark etmiş olsalar da hiçbir şey diyememişlerdi.
Çaresizlik dip yapmış ve çözüm bulmak için kıvranıyorlardı, ‘Boşa koyuyorlar dolmuyor doluya koyuyorlar almıyor’du. Ne kanal boyunda ne de silindir çöp varilinde yumurta görünmüyordu. ‘Ulen oğlum bak deden posta durağına doğru yürüyor herhalde çarşıya gidecek. Git iki buçuk lira iste’ dedi Garaoğlan arkadaşlarından birisine... ‘Vermez oğlum daha geçen gün yirmi beş kuruş istedim elini cebine atıp gel vereyim’ dedi. ‘Yanına varınca öyle bir tokat attı ki yüzümün kızarıklığı iki gün geçmedi’ cevabını alınca, ‘Senin deden de amma cimriymiş aynı benim dedem gibi…’ diye gülerek cevap verdi.
‘Buldum’ dedi emmoğlunun birisi. Edayla, ‘Ne buldun?’ diye bağrıştı altısı birden. ‘Ne olacak dondurma parasını buldum’ ‘Hani nerede?’ diye sordular. Cevap verirken gayet kendinden emindi ‘Aha karşıda Karamanlı Kamile deyzenin kümesinde” dedi ve planını anlatmaya başladı.
Çocuk halleri ile sorguluyorlardı, ‘Oğlum günah olur mu acaba?’ diye birbirlerine sorup dursalar da içlerinden birisinin verdiği fetvayla biraz olsun kendilerince rahatlamışlardı, “Bizim en küçük biraderimiz daha akıl baliğ değil o alır gelir yumurtaları bize, böylece günah yazılmaz…’ Ertesi sabah babalar gider gitmez buluşmak üzere sözleşip birdirbir oynamaya başladılar.
Daha sabahın köründe eksiksiz bir araya gelmişler, mahallede işte çalışanlar gitmiş, el ayak çekilmiş sabah sessizliği vardı. ‘Gerçi erkenden ne işiniz var sokakta daha kahvaltı yapmadan…’ diye anneler engellemeye kalksa da, ‘Akşam yemeğini çok yemişim birazdan gelirim ekmeğe yoğurt veya sana yağı sürersin’ diye kapısından dışarı fırlamış ve her zamanki buluşma noktası olan Bakkal Topal Memed ağa’nın kapısının önünde toplanmışlardı.
Bakkal Hal’in oradaki Tekel’e varacak, Aziziye’nin yakınındaki Zeki Dayı’dan mal alacak derken öğlene doğru anca gelirdi. O zamana kadar da dükkânın gölgesi sığınma ve toplanma alanıydı onlar için ama bugün başka bir gündü ve heyecan doruktaydı. Tabi mahallenin maskotu köpek her zamanki gibi yanlarında yamaçlarında gidiyordu.
Şimdi Dondurma harekâtını başlatma zamanıydı. ‘Hadi bakalım bizim oğlan’ diyerek iki büyük ağabeyle en küçükleri Karamanlıların duvar dibine yavaş yavaş yanaştılar. Zaman zaman dışardan bahçeye yem atmak için kullanılmak üzere duvarda açılmış deliğin önüne vardıklarında şöyle bir etrafı kolaçan eden büyükler içeriden yerleştirilen taşı zor da olsa yerinden oynatıp, ‘Yürü bizim oğlan kırmadan topla gel yumurtaları’ diyerek ufaklığın içeri girmesini beklemeden geri dönüp kayboldular.
Çok beklemelerine gerek kalmadan iki dakika sonra ‘yumurtacı’ kapının önünde görünmüştü. Tam ona doğru koşmaya yeltenmişken tavukların sahibi Kamile Teyze’nin ufaklığın kulağını tutmuş halde kapıdan çıktığını görür görmez her biri bir yana çil yavrusu gibi dağılıverdi. Harekât başarısız olmuş, tetikçi yakalanmış ve ev sahibinin önünde evlerine doğru götürülüyordu. ‘Abla senin güççük oğlanı bizim kümeste yakaladım’ şikayeti ile üstüne temiz bir cennetten çıkma dayak ve daha kötüsü penceresiz odaya kilitlenip aç bırakma cezası…
Geçtim dondurma ziyafetini o gün akşama kadar kimse eve gidemedi. Vukuat mahallede kulaktan kulağa yayılmış olduğundan dayak korkusundan titreyerek babalar işten gelmeden hemen önce girilen evlerde artık şansına göre çekilen cezalar vardı ama ortak ceza çoğunun ertesi gün sokağa çıkamaması olmuştu.
Başarısızlığın nedeni ancak iki gün sonra ekip yeniden toplanabildiğinde anlaşılacaktı. İki emmoğlu, ufaklık daha duvar deliğinden içeri girmeden arazi oldukları için hemen ardından üç buçuğun da içeri girdiğini görememişler ve bir çocuk peşinde bir köpek ile kümese dalınca olanlar olmuş tavuklar horozlar can havliyle gürültüyü koparınca ev sahibi kadıncağız koşup gelerek suçüstü yapmıştı. Soğuk esprileri ile bilinen muhtarın oğlu ‘Bizlik bir şey yok dondurmacı müşterilerinden oldu’ deyince ‘Ulan sana böyle soğuk soğuk laf konuşma’ diye kaç defa tembih edeceğiz demeleriyle birlikte hep beraber üstüne çullanmaları bir oldu. Sanki alamadıkları yumurta ile yiyemedikleri dondurmanın acısını çıkartır gibiydiler…
İlginizi Çekebilir