‘Üretim yeteneği artıyor’
KonyaASELSAN’ın Konya’daki çözüm ortaklarından Simya Hidrolik’in Genel Müdürü M. Sami Şahin ile şirketinin savunma sanayi yaptığı katkıları konuştuk
Simya Hidrolik firmasının savunma sanayine bir çözüm ortağı olarak girme sürecinin tarihçesini gazetemize anlatan M. Sami Şahin, “2011 yılında Konya’da Aselsan firmasından bir heyet savunma sanayinde tedarikçi olabilecek firmaları araştırmak için Konya’ya gelmiş. Heyet sektörle ilgili firmaları dolaşırken görüştüğü firma sahipleri bizim de ismimizi telaffuz ederek hakkımızda heyete bilgi vermiş, bizim ile de görüşmelerinin uygun olacağı söylenmiş. Bunun üzerine bizden bir görüşme talep ettiler, biz de kabul ettik. Buraya geldiler. Biz önce firmamızın Konya’da neler yaptığını tanıttık önce. Esasında bir mühendislik firmasıyız. Ağırlıklı olarak çalışanlarımızın neredeyse yarıya yakını mühendistir biz de. Şu anda 26 kişi var çalışan bizde, 11 kişi mühendis. Bunun üçü elektrik-elektronik mühendisi, sekizi makine mühendisi. Diğer ekipteki arkadaşların da pek çoğu Meslek Yüksek Okulu mezunu. Montajda çalıştırdığımız arkadaşlar sanat okulu mezunu. Herkesin elinde uzmanlık alanı olan bir çalışma alanı var. Biz böyle bir teknik ekibiz. Yaptığımız işleri anlattığımız zaman bize dediler ki ‘Sizin bize partner olabilecek çok iyi bir teknik altyapıya sahip bir teknik kadronuz var. Uzmanlık alanınız da belli, sınırlandırılmış.’ Hidrolik sistem kurulumu yapıyoruz biz, ana unsur çalışma alanımız o. ‘Biz sizinle çalışmak isteriz, ama sizin bir üretim altyapınız yok. Teknik olarak, mühendislik olarak yeteneğiniz çok iyi ancak makineniz, fabrikanız üretime uygun değil’ dediler. Biz de ‘Konya’da çok yüksek hassasiyette iş yapan makineler var, ölçüm aletleri var. Biz mühendislik yeteneğimizle bu yan sanayiyi kullanarak size hizmet verebiliriz’ dedik. Bu onların çok hoşuna gitti. Konya’nın altyapısını çok iyi biliyorum ben. Çok şeylerin de üretilebileceğini bildiğim için Konya sanayi parkındaki makinelere güvenerek bu şekilde bir ifade kullanınca ‘Siz eğer bunu başarabilirseniz biz sizinle çözüm ortağı olarak bir çalışma başlatabiliriz’ dediler. Ve bunun akabinde hemen bir gizlilik sözleşmesi gönderdiler çalışmaya başlamak için. O gizlilik sözleşmesini imzaladık. Bizim konumuzla alakalı ihtiyaçlarının çözümünde bizi projelere davet etmeye başladılar. O projelerde hem başlangıç aşamasında üretilecek olan sistemlerle ilgili proje ekibinin içinde bir fikir veren, fikir üreten bir firma olarak katılmaya başladık. Çözüm ürettik. Çözüm ürettiğimiz konular daha sonra üretim için bize sipariş olarak geldi. Bi<im savunma sanayiyle çalışmamız bu şekilde başladı” dedi.
“ÜRETİM FİRMASINA DÖNÜŞTÜK”
Makine parkları olmadığı için gelen siparişleri Konya’daki yan sanayici arkadaşlarıyla işbirliğine giderek tasarımını ve projelendirmesini kendilerinin yaparak imalini yan sanayicilere yaptırdıklarını belirten M. Sami Şahin, “İlk çalışmayı bu şekilde teslim ettik, ilk prototipleri bu şekilde yaptık. Çalıştı sistemlerimiz. Aselsan firması artık bizi zorlamaya başladı. ‘İyi bir tedarikçi altyapısına sahip olmanız için makineye yatırım yapmanız lazım’ dediler. Bizim de imkanımız buna müsait değildi. Tam o yıllarda MEVKA destekleri yayınlanmıştı. MEVKA’ya bir proje yazdık. Dedik ki ‘Biz Aselsan’ın partneriyiz. Savunma sanayini işletmeye başladık. Teknik kadromuz bu. Yapımız bu.’ Yapacağımız bir iş de vardı o esnada. Onu da dahil ettik projenin içine. MEVKA’dan bir destek çıktı bize. MEVKA’dan bir liralık destek aldık ama 3 liralık yatırım yaptırdı bize. Ama bizim için başlangıç olması anlamında önemliydi. Müracaatımızı yaptık. Makinelerimizi aldık. 5 eksen CNC tezgâhı aldık. 3 boyutlu ölçüm aleti aldık, torna tezgâhı aldık. Önceden mühendislik firması gibi çalışan firma artık bir üretim firması haline geldi bir anda. Zorunlu bir şekilde bu ülkede hakikaten bu duyguyla iş yaptığımız için zevkle çalıştık. Savunma sanayine iş yapmak ticari anlamda para kazanmaktan daha fazla bize bir duygu katmıştı” diye konuştu.
ATAK HELİKOPTERİNE KATKI
Savunma sanayi alanında şimdiye kadar üç ürün yaptıklarını belirten M. Sami Şahin, “İlki, TAI-TUSAŞ firmasına yaptığımız bir projeydi. Onlar TÜBİTAK olarak hazırlamışlar projeyi ancak hayata geçirmek için dışarıda yeterli şartlarda bir firma bulamamışlar. Bize ulaştılar. Daha önce Boeingden gelen bir parçanın üretimiyle ilgili. Atak helikopterlerimiz var. Onun dış kısmında titanyum bir parça var. O parçaların pres altında 700 dereceye kadar ısıtılarak şekillendirilmesi gerekiyor. Bunun üretim prosesi de aslında patentli bir iş. O prosesin detayını bilmiyoruz, onlar hazırlamışlar. Bize ‘Bu hidrolik bir makine. Elektrik-elektronik var. Yüksek frekans endüksiyonlu ısıtma var. Böyle bir makineyi konsorsiyum olarak siz alın, sizin Konya’daki tedarikçi firmalarınıza madem siz çok güveniyorsunuz, yapabileceğinize kanaat getirirseniz bunu yapın bize’ dediler. Biz aldık, teklifi verdik, ihale bizde kaldı. Makinenin mekanik kısmını Konya’da bir firmaya yaptırdık. Elektrik otomasyonunu başka bir firmaya yaptırdık. Diğer parçaları başka yerlere yaptırdık. Ana unsur bizde birleşti. Hidrolik sistemiyle diğer parçaları biz birleştirdik. Makineyi burada yaptık. Parçalar geldi, TAİ’den heyet geldi, denemeleri burada yaptık. Parçayı koyduk. 700 dereceye ısıttık. Kalıplarını dışarıya çıkaramadıkları için vermediler ama biz simülasyon olarak o işin yapılabilirliğini burada gösterdik. Makineyi burada çalıştırdık. Daha sonra TAİ’ye teslim ettik. Şu anda çalışıyor makine orada. Atak helikopterlerinin dışında titanyum bazı parçalar var. Onları sıcaklık altında şekillendirmeyi yapan bir makine olarak şu anda Boeing’den alınması gereken parçalar şu anda Konya’daki Simya Hidrolik’in yaptığı bir makine aracılığıyla üretiliyor” bilgisini verdi. Ülke dışından bir parça alındığı zaman çok büyük bir bedel ödendiğine dikkat çeken Şahin, “Yerli olarak 10 liraya aldığınız bir parçayı yurtdışından 300 liraya alıyorsunuz, bunda mübalağa etmiyorum. Bu hakikaten böyle. Oranı bu şekilde kıyaslayalım. O titanyum parçanın yurtdışından alım fiyatını ben bilmiyorum ama oran olarak baktığımızda bu makine burada çalıştığı için 10 liralık parça 10 liraya üretildi. 300 liraya dışarıdan alınmadı” dedi.
YENİ TÜRKİYE’NİN YÜZÜ
Katkı verdikleri ikinci proje de anlatan Şahin, “Türkiye’nin envanterinde Kore’den alınmış 155 mm çaplı, 40 km menzilli Panter topları var. Türkiye’nin envanterinde yaklaşık 140 civarında bu silahlardan var. Bu topta hidrolik sistemin dengeleyicisi istenen performansı sağlamıyordu. Makinede revizyon yapılmış ama yeterli seviyede performansı vermiyor. Burada bizim bir önerimiz oldu. Bizim önerimiz neticesinde sistemimizin orada denenmesi istendi. ‘Tamam’ dediler, ‘Sisteminizi getirin, takın. Biz bir deneyelim, olursa biz size sipariş vereceğiz.’ O ilk deneme siparişini de verdiler bize. Bakın bu kadar hızlı çalışıyorlar. Yeni Türkiye’nin yüzü esasında bunlar. Bize güveniyor, bu ülkenin yerli bir firmasına, Konya’da üretilmiş bir sisteme güvenebiliyor. O ilk prototipi sipariş verdiler. Götürdük, teslim ettik. Denemelerinde bizzat kendim başında bulundum. ‘Bu tamam. Oldu. Bunun silaha gerçek uygulanabilir tasarımını da yapıp gelin’ dediler. O sistemi de 6 aylık bir süre içerisinde hazırladık, silaha monte ettik. Çalışmaları yapıldı. Alt tarafında da hidrolik bir yürüyüş sistemi vardı. Onu da bir başka firma yaptı. Sistem birleşti. Burada Karapınar’da atışa gelindi. 2011 yılında başladığımız bir projeydi. 2014 yılında atışlar yapıldı. 2015 yılında testler yapıldı. Netice alındıktan sonra artık proje sonlandırıldı. İkinci projemiz de buydu” diye konuştu.
PANTER NASIL YAVUZ OLDU?
IDEF Fuarı’nda son derece enteresan bir şeyle karşılaştığını ifade eden Şahin, “Topun alt tarafındaki yürüyüş sisteminin malzemeleri ithal malzemeler esasen. Türkiye’de üretilen şeyler değil. O da revizyon yapıldı ama oradaki proje mühendisi arkadaşın bana ifadesi vardı. Bana ‘Alt tarafın üretim maliyeti ithal olduğu için iki kamyon fiyatına geliyor. Biz de ekonomik olmadığı için bir karar aldık. Aselsan’la görüştük, MKE yapıyor esasında altyapıyı. Bize dediler ki ‘Bunun altyapısını yerli üretilmiş bir kamyonun üzerine yerleştirin.’ Biz de bu altyapıyı değiştirdik. Bir BMC kamyonun arka kısmına yerleştirdik, bununla taşınabilir hale getirdik. Yarı fiyatına mal ettik. Araç da yerli olduğu için çok daha ucuza mal oldu bize’ dedi. Üstte yaptığımız sistem altyapıdakiyle birleşti, tamamen model ve tasarım yerli bir silah olarak Türkiye’nin envanterine girdi. O topun da ismine şimdi Yavuz demişler. Kamyonun sırtında Panter, Yavuz oldu” şeklinde konuştu.
Üçüncü projelerinin de ilk iki projeyle eşzamanlı yapıldığını belirten M. Sami Şahin, “Türkiye’de yerli olarak uçaksavar üretiminin yapılması tasarlandı. Onunla alakalı mekanizma yağlama sistemi, bir de namlu dengeleyici sistem var. Onun hidrolik sisteminin üretimi proje olarak bize geldi. Biz çalışmalarımızı yaptık. Tasarımlarımızı yaptık. Gönderdik. Onu da onayladılar, sipariş verildi. Onun da üretimini biz kendi fabrikamızda tamamen yerli imkânlarla, yerli tasarım yerli üretim anlayışıyla yaptık. Sadece bir parçasını mecburen yurt dışından getirmemiz gerekiyordu. Onu getirdik, onunla bütünleştirdik. Yüzde 98 oranında yerli üretim bir sistemi yerli bir uçaksavarda yüzde 98 yerlileştirilmiş bir sistem olarak monte ettik. O da IDEF 2017 Fuarı’nda bitmiş vaziyette sergilendi. Bundan sonra seri üretime geçme aşamasına gelindi. Bu kısımların seri üretimi de bize gelecek. 2011 yılından beri çalışıyoruz. Bu aşamadan sonra seri üretim yapılmaya daha yeni geçilecek. Türk silahlı Kuvvetleri eğer sipariş verecek olursa onlar için gerekli olan o parçanın üretimini Konya’da biz yapacağız” dedi.
YERLİ ÜRETİM YÜZDE 60
Sürekli sektör içinde olduğunu kaydeden M. Sami Şahin, “Ankara’ya da zaman zaman gidip geliyoruz. Bazı projelerin içinde bulunuyorum. Son 15 yıl içinde Türkiye’nin politikaları, Cumhurbaşkanımızın ülke için koyduğu hedeflerin hepsi bir bir gerçekleşmeye başladı. Bu Türkiye’nin bölgesinde güçlü bir ülke olmasını, dünyada da söz sahibi olmasını sağladı. Savunma Sanayi Müsteşarlığı’nın internet sitesine girdiğimiz zaman göreceğimiz şey şudur: Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ihtiyacı olan silahların üretilmesi için yerli imkanların kullanılması gerektiği yazıyor. Bu aslında önemli bir cümle. Yerli imkanların kullanılmasında da büyük ana üreticiler var, Aselsan gibi, Havelsan gibi, Roketsan gibi. Bir de bizim gibi KOBİ olan firmalar var. Buradaki hedef şöyle konmuş: Hedef yerlileştirme oranı yüzde 70. Şu an bakanlığın açıkladığı ulaşılmış nokta yüzde 60. Biz tamamen kendi imkanlarımızla yüzde 60 üretiyoruz. Bu yüzde 60’lık kısmın, yüzde 20-25’lik kısmı da bizim gibi KOBİ statüsündeki firmalar tarafından üretiliyor. Bu durum ülkenin üretim yeteneğinin artmasını sağladı. Bizim gibi bu sektöre yatırım yapan onlarca firma, yüzlerce firma oluştu” açıklamasını yaptı.
YÜZDE YÜZ YERLİ ÜRETİM GEREKSİZ
Savunma sanayinde üretilen silahların “yüzde yüz yerli” olmadığı eleştirilerine de cevap veren Şahin, “Biz hiçbir şeyi tamamen kendimiz yapmak zorunda değiliz, yapamayız. Dünyadaki hiçbir ülke bunu yapamaz. Neden yüzde yüz yerli değil diye eleştiriler geliyor, çok yanlış bir eleştiri bu. Haksız bir eleştiri. Dünyada artık sınırlar ekonomik anlamda kalmadı. Siz dünyada bir şey en iyi nerede üretiliyorsa, tedarik etme anlamında da imkânınız varsa onu alırsınız. Kritik olan noktalarda da kendiniz yapar, dışarıya muhtaç olmadan büyük oranda bağımsızlığınızı oluşturmuş olursunuz. Biz ülke olarak şu an bunu başardık. Özellikle elektrik-elektronik yazılım konusunda uçaklarımız, tanklarımız, savunma sanayindeki bütün silahlarımız, radar sistemlerimizin yazılımı tamamen Türk mühendisleri tarafından yapılmaya başlandı. Modernizasyon yapılmak suretiyle bunların yazılımları da yerlileştirilmeye başlandı. Bunu yaptığınız zaman siz kendi silahınızı kendiniz kullanabiliyor ve dışarıdan müdahale edilemez hale getiriyorsunuz. En önemli aşaması bence bu. Diğer taraftan makinenin mekanik kısımları. Motorun hepsini kendimiz yapmak zorunda değiliz. Kendi imkanlarımızla üretebildiğimiz kritik noktaları yapabiliyor olmamız bize yeterli. Makinenin, aracın, silahın en kritik noktalarını dışa bağımlılıktan kurtararak kendi içimizde üretilebilir hale getirdiysek bağımlı olmaktan kurtulmuşuz demektir. Türkiye şu anda bunu başardı. Denizaltı yapıyor, kendi helikopterini ve uçağını yapıyor, her türlü savunma silahını yapıyor. Kendi radarını üretiyor. Kendi radar koruma sistemini üretiyor. Bunların hepsini yaptığınız zaman artık dünyada da rekabet edebilir bir hale geliyorsunuz ve pazarda da artık satacağınız ürünleriniz oluyor” dedi. (Murat GÜZEL)
İlginizi Çekebilir