© Konya Postası 2021

YERİNDE DENETİM SAĞLANMALI!

Konya Jeoloji Mühendisleri Başkanı Şükrü Arslan 01 Ağustos Salı günü 18:06’da Konya ili Selçuklu İlçesi Sarıcalar bölgesinde 5.0 büyüklüğünde meydana gelen deprem hakkında, “Yaşanan bu depremi farklı durumlara yormak bunun akabinde büyük depremler beklemek doğru bilimsel bir yaklaşım değildir. Mevcut depremden kaynaklı korkulacak bir durum yoktur” dedi

Depremin takiben 15 saat içerisinde büyüklükleri 1 ila 2,5 arasında değişen yaklaşık 27 adet artçı sarsıntılarda oluşması ardından Arslan şu ifadlere yer verdi,  “Bu deprem hepimizin bildiği yaklaşık Kuzey-Güney gidişli Konya Fay Zonu üzerinde eğim atımlı normal fay segmentinde oluşmuştur.  Konya kapalı havzası bir çöküntü havzasıdır. Bu ve buna benzer çapta depremlerin olması muhtemeldir. Yaşanan bu depremi farklı durumlara yormak bunun akabinde büyük depremler beklemek doğru bilimsel bir yaklaşım değildir. Mevcut depremden kaynaklı korkulacak bir durum yoktur.  Konya il merkezi çevresinde en önemli genç yapıları K-G gidişli Konya grabeni (çöküntüsü) ve yaklaşık D-B gidişli Kızılören çöküntüsü oluşturur. Konya çöküntüsü; Batıda Konya fay zonu, Doğuda Divanlar Fayı, Kuzeyde ise Karaömerler fayı ile sınırlıdır. Konya İl merkezinin batı kesimi Konya Fay zonu üzerinde bulunmaktadır. Kızılören grabeni (havzası) BKB-DGD gidişli eğim atımlı normal kenar fayları ile sınırlı egemen olarak Miyosen-Pliyosen yaşlı kayaçları kapsayan bir çöküntü havzasıdır”

HABERLER GERÇEĞİ YANSITMIYOR

“Sosyal Medyalarda ve bazı basın yayın kuruluşlarında deprem sonrası yarılmaların olduğu haberi gerçekleri yansıtmamaktadır” açıklamalarında bulunan Arslan, “Bu yarıklar deprem kaynaklı olamaz depremden kaynaklı yarıklar oluşabilmesi için deprem büyüklüğünün en az 6 ve üzeri olması gerekir.  5.0 büyüklüğünde bir depremin yüzeyde deformasyon oluşturması beklenmez. Bu yarıklar daha önce de ilimizde sıkça karşılaştığımız Karapınar’da, Emirgazi’de, Altınekin Dedeler’de ve Tuzlukçu’da görülen Asismik yarılmalardan farklı değildir. Bu yarılmalar depremden bağımsız yeraltı su çekilmesi sonucu yüzey kırığı hattındaki bloklar arasındaki farklı kil tabaka seviyelerinin olması sonucunda yaşanan bloklar arası farklı hacimsel küçülmeler sonucunda oluşan yarılmalardır” dedi.

DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN AKTİF POTANSİYELLİ FAYLAR VAR

Arslan, “Deprem sarsıntısı Kaya zeminlerde ve Alüvyal (Ova) zeminlerde farklı davranışlar sergilemektedir ve ne yazık ki alüvyal zeminlerde zemin büyütmesi dediğimiz sarsıntıyı yapılara şiddetli iletme gibi bir durum bulunmaktadır. Konya gibi alüvyal zeminlere kurulu şehirlerde zemin büyütmesi nedeniyle kuş uçuşu şehre 150-200 km uzaklıkta olan depremlerde de sarsıntı fazlasıyla hissedilir. Konya’da alüvyon zemine kurulu olduğu için sadece yakınındaki faylardan oluşan depremlerden değil, çok uzaklardaki depremlerden de etkilenebilecektir. Konya ili için sismik ölçüm ve kayıtların tutulduğu dönemlere bakıldığında büyük yıkıcı depreme rastlanılmamıştır. Ancak yer bilimcilerimizden fay çalışan uzmanlarımızın çalışmalarında Konya’da bulunan fayların geniş period aralığında orta-büyük deprem ürettikleri sonucuna ulaşmışlardır. Konya ili ve çevresinde Konya’yı tehdit edebilecek faylara baktığımızda bölgesel faylar olarak nitelendirdiğimiz Akşehir Fay Zonu, Tuz Gölü Fay Zonu ve Ecemiş Fay Zonu bulunmaktadır. Bu fay zonları Konya iline 150-200 km uzaklıkta da olsa zemin büyütmesi nedeniyle dikkat etmemiz gereken aktif potansiyelli faylardır” açıklamalarında bulundu. 

DEPREM ÖLDÜRMEZ, YAPI ÖLDÜRÜR

Arslan, yaptığı açıklamada şunlara değindi, “Konya ili için şuanda yapılabilecek en doğru çalışma mevcut yapılarımızın durumunun olası bir deprem de nasıl davranacağının ortaya konulmasıdır. İlimizde yapı stokunun durumunu tahmin edebiliyor olsak da, kesin olarak ortaya koyabilmek için Yapı Stoku Envanterinin çıkartılması büyük önem arz etmektedir. Mevcut Yapı stoklarının belirlenmesi ile riskli görülen yapılar hızlıca kentsel dönüşüme sokulmalıdır.  Ülkemiz ve ilimiz de, geçmişte birçok yıkıcı depremler yaşandığı gibi, gelecekte de yaşanacağı bir gerçektir. Bu nedenle Fay Yasası başta olmak üzere afet öncesi hazırlık ve risk azaltma projelerine daha fazla önem vererek, kriz yönetiminden risk yönetimine geçiş çalışmaları yapmak ve bu doğrultuda afetle mücadelenin tekrar gözden geçirilmesi gerekmektedir. Yapı denetim mekanizması güçlendirilmeli, uygun zeminde doğru projelendirme uygulanmalıdır. Yapı denetim firmalarında proje müellifleri ile birlikte Jeoloji mühendislerinin de istihdamı sağlanmalı ve yerinde denetim muhakkak sağlanmalıdır”

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER