© Konya Postası 2021

Yusuf Yazır güven tazeledi

Şeker-İş Sendikası Ilgın Şubesi’nin 12. Olağan Genel Kurulu geçtiğimiz hafta sonunda gerçekleştirildi. 100 delegenin oy kullandığı seçimde eski başkan Yusuf Yazır, oyların tamamını alarak yeniden başkan seçilerek güven tazeledi. Olağan genel kuruldaki konuşmalarda şeker sektöründe yaşanan gelişmeler vurgulandı

‘MÜSLÜMAN KARDEŞLERİMİZ KATLEDİLDİ’

Son dört yılda Türkiye ve dünyada önemli olaylar yaşanmakta olduğunu ifade eden Şeker-İş Sendikası Ilgın Şubesi Başkanı Yusuf Yazır, başta Orta Doğu olmak üzere ABD’nin 1991 Körfez Harekâtı’ndan itibaren hayata geçirmek istedikleri büyük Ortadoğu projesini uygulamak için 27 yıldır Ortadoğu da savaşlar çıkardığını söyledi. Zengin petrol yataklarına el konulduğunu, ABD, İsrail ve batılı devletlerin yeni uydu devletler kurmak için Müslüman âleminin üzerine saldırdığını dile getiren Yazır, “Sözüm ona Arap Baharı adı altında güya demokrasi getireceklerdi. Orta Doğu’da kan, gözyaşı ile milyonlarca Müslüman kardeşlerimizi katlettiler. Başta Suriye ve Irak olmak üzere milyonlarca insanı göçe zorladılar. Akdeniz bu insanlara mezar oldu. Bu mezalime seyirci kalmayan tek ülke Türkiye’dir. Ülkemizin; başta Suriye olmak üzere Orta Doğu politikasında rahatsız olan ABD ve batı ülkemiz üzerinde çeşitli oyunlar oynamaya devam etmektedir. Ülkemizin Orta Doğu’da tarihi ve kültürel bağları vardır. Fırat Kalkanı adı altında uygulamaya konulan askeri harekât İŞİD, PYD, PKK ve YPG gibi terör örgütleriyle savaşmaktadır. Çünkü bu terör örgütleri ülkemizin can ve mal güvenliğini tehdit etmektedir. Ayrıca ülkemiz Suriye’nin toprak bütünlüğünden yanadır. Amaç terör yuvalarını ortadan kaldırmaktır. Haklı ve yerinde bir müdahaledir. Türk milleti olarak devletimizin sonuna kadar arkasındayız” dedi.

‘15 TEMMUZ İŞGAL MAHİYETİNDE’

Ülkenin içerisinde yaşadığı sorunlara bakıldığında Gezi olayları ve17-25 Aralığa kadar gitmeyerek, sadece 15 Temmuz 2016 darbe girişimini ve ülkenin çeşitli bölgelerinde yaşanan terör olaylarının birçoğunu hatırlamakta güçlük çekildiğini söyleyen Başkan Yazır, “15 Temmuz hepimizin beynine kazınmıştır. Ülkemizin siyasi tarihinde birçok darbe girişimi yaşanmış ancak 15 Temmuz darbe girişimi farklı bir niteliğe sahiptir. Bu darbe FETÖ yapılanmasının devletin kılcal damarlarına sızan terör örgütü; bürokrasinin, Silahlı Kuvvetleri, emniyet teşkilatını ve sivil unsurları harekete geçirerek ülkemizin bağımsızlığını ortadan kaldıracak, bir işgal mahiyetinde ortaya çıkmıştır. Amerika’nın himayesi altında olan Fetullah GÜLEN (FETÖ) himaye edenlerden aldığı talimatları ve kurgulanan senaryoyu uygulamaya koyma girişiminde bulunmuş ancak hesaba katmadıkları büyük Türk Milleti’nin bağımsızlığına, demokrasiye ve devletine sahip çıkacağını hesaba katmamışlar. Başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere TBMM, siyasi partiler, sivil toplum örgütleri ve aziz milletimiz; uçaklara, tanklara ve her türlü silaha karşı duran halkımıza ne kadar şükran duysak azdır” diye konuştu. Türkiye’de bu olaylar yaşanırken ABD ve batının darbe girişiminin hayata geçmediği için sukutu hayale uğradıklarını söyleyen Yazır, bu ülkelerin ikiyüzlü ve kahpe olduklarına millet olarak hep birlikte şahit olunduğunu söyledi.

GEÇİCİ İŞÇİ SORUNU VE TAŞERON ÇALITIRILMASI KONUSU

Özelleştirme, geçici işçiler, taşeron işçiler, ücretlerin vergilendirilmesi, kıdem tazminatı ve özel istihdam büroları gibi sorunların bulunduğuna dikkati çeken Başkan Yazır, Geçici işçilerin kadro sorunu ile ilgili şunları söyledi: “5620 kanun ile kamu kesiminde altı aydan fazla çalışan geçici işçiler sürekli işçi kadrolarına alınmıştır. Bizim fabrikamızda da 420 ye yakın arkadaşımız faydalanmıştır. Ancak aynı kanunun geçici 1. maddesi ile de altı aydan az çalışan geçicikampanya mevsimlik işçilerin sürekli işçi kadrosuna geçirilemeyeceği düzenlemesi yapılmıştır. Başta şeker fabrikaları olmak üzere demir yolları kamu iş yerlerinde 170 ile 180 gün arasında çalışmaktadırlar. Umarım 2017 de geçici işçilerimizin bu sorunu ortadan kalkar. Çünkü 2016 yılını ülke olarak pas geçtik.” Kamuoyunda taşeron olarak adlandırılan alt işverenlik uygulamasının 6552 sayılı yasada bazı iyileştirmeler yapıldığını ifade eden Yazır, bunun çalışma hayatını olumsuz etkileyen bir istihdam biçimi olmaya devam ettiğini söyledi. Yazır, “Alt işverenlik düzenlemesi yapılırken amaçlanan, uzmanlık sağlanan ekonomiye ulaşmak ya da işverenlerin kendilerinin yürütmesinde ekonomik görmediği yardımcı iş alanları başkasına devir edebilmesine imkân sağlamaktı, ancak birçok işyerinde asıl iş halen taşeron aracılığıyla yapılmaktadır. Kamu da bile asıl işte alt işveren ilişkisi giderek yaygınlaşmıştır. Örneğin işletmede temizlik adı altında kazan dairesinde, kömür hazırlama adı altında rafineride şeker ambalajlama gibi bu örnekleri çoğaltabiliriz. Bu yanlış gidişatın ŞEKER-İŞ ve TÜRK- İŞ Konfederasyonumuz tarafından çözüleceğini umuyoruz” ifadelerini kullandı.

ÜCRETLERİN VERGİLENDİRMESİ VE İŞ SAĞLIĞI İLE GÜVENLİĞİ KANUNU

Vergide adaletsiz yapının toplu sözleşme ve görüşmelerde gündeme geldiğini dile getiren Şeker İş Sendikası Ilgın Şubesi Başkanı Yusuf Yazır,  bu konunun bu güne kadar çözüme kavuşturulamadığını kaydetti. Vergi kesintileri nedeniyle işçinin eline geçen net ücretin Ocak - Şubat aylarına göre geçen aylar içinde giderek azaldığını vurgulayan Yazır, “Örneğin brüt ücreti 2 bin 200 TL olan bir işçinin yılbaşında aldığı net ücreti yıl ortasından itibaren düşmekte, yılsonunda eline geçen net ücreti vergi diliminden dolayı 225,00 TL eksilmektedir. Bu sorunu Türk-İş konfederasyonumuz ortadan kaldırır” dedi. İş Sağlığı ve Güvenliği Kanunu konusundaki sıkıntılarla ilgili kısa bir değerlendirme yapan Başkan Yazır, “6331 sayılı yasa da amaç: iş yerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması ve mevcut sağlık ve güvenlik şartlarının iyileştirilmesidir. Bunun için işveren ve çalışanların görev, yetki, sorumluluk ve yükümlülüklerini düzenlemek kamu ve özel sektöre ait bütün işyerlerinde uygulamaya konulmuş ancak iş kazaları ve meslek hastalıklarının önüne geçilememiştir” şeklinde konuştu.

Ilgın Şeker Fabrikası hakkında bilgiler veren Yazır, fabrikanın kamu şeker fabrikaları arasında çok önemli yere sahip olduğunu ve yaklaşık 400 milyonluk katma değer üretmekte olduğunu söyledi. Fabrikanın hinterlantı içerisinde 10 ilçe ve 128 köyde pancarımız üretildiğini anlatan Yazır,  Ilgın Şeker Fabrikası’nın çok önemli eksiklikleri olduğunu söyledi. İşgücü açığı konusunda fabrikanın kampanya dönemini diğer fabrikalardan gelen görevli işçi arkadaşlarımızla ve yüklenici alt işverenlerden hizmet satın alarak yürüttüğünü söyleyen Yazır, fabrika da 161 daimi işçi, 79 sürekli işçi, 146 geçici işçi ile birlikte toplam 386 kişinin çalıştığını aktardı. Taşeron işçi sayısının 2016-2017 yılında 582 olduğunun altını çizen Yazır, işçi açığımız hat safhaya ulaştığını söyleyerek Ilgın Şeker’in yeterli yatırımı alamamakta olduğunu sözlerine ekledi.

‘SOSYAL ADALET YENİDEN YAPILANDIRILMALI’

Sosyal adalet konusunda değerlendirmelerde bulunan Şeker-İş Genel Başkanı İsa Gök, zengin ile fakir arasındaki oranın hızla açıldığını söyledi. Bu durumun Türkiye için iyi bir gösterge olmadığını ifade eden Gök, Türkiye’nin kalkınan bir ülke olduğunu ve küresel dünyada hızlı kalkınan 3-4 ülke olduğunu söyledi. Bu durumun zenginin zenginleşmesi, fakirin fakirleşmesi şeklinde olursa sosyal adaletin olamayacağını aktaran Başkan Gök, sosyal patlamalara dikkati çekti. Türkiye’de hem vergi adaletinin hem de çalışanların çeşitli gruplara ayrılmasının yeniden yapılandırılması gerektiğini dile getiren Gök, “Taşören, alt işveren, üst işveren, daimi işçi, geçici işçi gibi o kadar çok çalışma şekli ürettiler ki kimin neye, hangi konuna tabii olduğu karışık. Hiç kimse hakkını almakla ilgili hedefe yürüyemiyor. Bunu en fazla çalışma hayatı içinde şeker sektörü olarak birebir yaşıyoruz. Şeker-İş Sendikası önemli çalışmalar yaptı” dedi. Hiçbir davalarının birkaç yıl içerisinde bitmediğini, 4-5 yıl zaman aldığını aktaran Gök, “Bu nedenler bizi yoruyor, heyecanımızı törpülüyor. Eski heyecanımız ve mücadele azmimiz yok. Sanki üzerimize ölü toprağı serpilmeye başlıyor. Onun için titreyip kendimize dönmemiz gerekiyor. Sadece buda yeterli değil, bu ülkede yaşayan ve gelecek nesiller adına mücadele etme azmimizden hiçbir şekilde geri adım atmamalıyız. Bu ülkeye hizmet etme gayretimizden hiçbir şekilde taviz vermememiz gerekiyor” ifadelerini kullandı.

‘ŞEKER KONUSUNDA OYNANAN OYUNLARI BİLİYORUZ’

Türkiye’de büyük oyunların oynandığını, bunun şeker sektöründe de oynandığını bildiklerini ve oyununun bozulması içinde herkesin taşın altına elini koyması gerektiğini aktaran Gök, “Uluslararası güçle, büyük şirketler Türkiye’de şeker sektörü üzerine bir operasyon yapmak için el birliğinde halinde çalıştıklarını bilmelisiniz. Bugün şeker sektörünü kurtardık, yarın şeker sektörü şöyle olacak diyecek durumda değiliz. Mutlaka başarılıyız, belki özelleştirme ile ilgili Türkiye’de tek başarılı sendika biziz. Ama nihai olmadığı müddetçe uyanık olma mecburiyetimiz var. Bakın 2000 yılında şeker özelleştirme kapsamına alınıyor. 2003 yılında özelleştirmelerin yapılmadan önce 2001 yılında şeker kanunu çıktı. 31 Aralık 2004 tarihinden itibarinden şeker kanununa geçici madde konuyor, Şeker Kurumu’nun Bakanlar Kurulu kararıyla kapatılmasıyla ilgili. Ne zaman çıkıyor bu kanun? 15 günde 15 yasa diye bir zamanda çıktı ve şeker fabrikaları o zaman kapsama alınıyor. Hatırlarsanız şeker kotası demiyorlardı, 7 milyon ton pancar Türkiye’ye yeterli denen bir zamanda bugüne kadar geldik. Şeker kanunu kapatıldığı zaman sonuçları itibariyle Türkiye’de şeker işçisinden başka hiç kimse bir değerlendirme yapamaz. Eğer 2004 yılında Şeker Kurulu kapatıldığı zaman taraf olmasaydık, açtırmasaydık değil bu genel kurul bundan önceki genel kurulu bile yapamazdık. Bunu samimiyetle söylüyorum, 2006 yılında Türkiye’de 900 bin tondan fazla şeker stoğu oldu, Türkiye ihtiyacı kadar şeker üretemediği halde. Şimdi bu ülke vatandaşı olarak şeker sanayinde ekmek yiyen insanlar olarak bu duruma seyirci kalmamız mümkün mü? Mümkün değil. Biz burada, bu fabrikada hayatımızı yaşıyoruz. Her şey için bu fabrikaya bağlı olan bizler bu sektör ve ülke için mücadele etmemesi, başka ülkelerin pazarı haline gelmesine göz yumamazdı” ifadelerini kullandı. Bu duruma şeker işçisinin göz yummadığını söyleyen Gök, Türkiye’de değişik hadiselerin meydana geldiğini söyledi.

‘TÜRKİYE’DE 5 ŞİRKETİN KİM OLDUĞUNU BİLİYORUZ’

Şeker kanunu çıkartılırken nişasta bazlı şekerlerden ve kotalardan bahsedildiğini hatırlatan Gök, “Çalışma hayatında herkes susuyor, üretici susuyor, Şeker-İş Sendikası susuyor. Bu konuda ne oluyor, ne bitiyor, bilmiyoruz. Çünkü kendimizde böyle bir yetişme tarzı yok, işe geleceğiz, paramızı alacağız ve evimize gideceğiz düşüncesi var. Kısır bir şekilde yaşamaya alışmışız. Bu konuda sendika ve çalışanlar olarak da ileriye bakma ve sorgulama yapmayı bilmiyoruz. Şeker fabrikaları özelleştirme kapsamına alınırken de bunu yapanlar Türkiye’deki çalışma hayatında sendikaları özelleştirmeye nasıl baktığını çok iyi biliyorlar. ‘İstemezük, sattırmayız, aldırmayız’ diyeceğiz, onlarda satacaklar Türkiye olacak pazar. Ama şeker işçisi çabuk uyandı. Hep beraber nasıl mücadele edeceğimizi, Türkiye’de hangi oyunların oynandığını beraber çözdük. Hep beraber böyle başardık, bu tek adam işi değildi zaten.  Nişasta bazlı şekerlerde tanıştık. Türkiye’de 5 şirketin kim olduğunu biliyoruz, yüzde 50’den fazla üreten şirketin hangi şirket olduğunu biliyoruz. Türkiye’deki Rekabet Kurulu’nu biliyoruz. Bu şirket aldığı yeni nişasta bazlı şirketlerle beraber aşağı yukarı nişasta bazlı şekerlerin yüzde 60-70’ini üretiyor, bu ülkede Rekabet Kurulu bununla ilgili hiçbir şey yapmıyor. Neden yapılmıyor? Çünkü 2005 yılında Konya Şeker, Ilgın, Ereğli ve Bor ile ilgili satışa gireceğinde ‘Sen giremezsin’ diyemedi. Artık uyanmanın zamanı geldi. Bunun için sendikalar sivil toplum örgütleri mutlaka ve mutlaka bir bilgilendirme yapmak mecburiyetinde, hangi siyasi görüşe ait olursanız olun. Şeker şirketinin problemlerini herkese anlatın. Bunları anlatalım ki Türkiye’deki insanlar diğer ülkelerin kölesi olmasın, pazarı haline gelmesin” dedi. Nişasta bazlı şekerlerle ilgili davalar konusunda bilgi veren Gök, 11 dava açıldığını, 15 Temmuz’dan dolayı bir tane davanın hiç görüşülemediğini ancak 10 davanın hepsini kazandıklarını söyledi. Davayı kazanmalarına rağmen hiçbir tanesinin uygulatılamadığını aktaran Gök, bununla ilgili Şeker Kurulu üyelerine tazminat davası açtıklarını belirtti.

“ŞEKER İŞÇİSİNİN EKMEĞİ ÇALINIYOR”

2000’li yıllarda 28 bin ton şeker karşılığı yüksek dozlu tatlandırıcı gelirken şimdi 600 bin ton şeker karşılığı yüksek dozlu tatlandırıcıların Türkiye’ye girdiğini söyleyen Gök, “bu ne oluyor? Türkiye de pancar üreticisinin, şeker işçisinin bu sektörde ekmek yiyenlerin ekmeğini birileri çalıyor. Biz kendi topraklarımızda üretip, kendimiz paylaşmamız gerekirken birileri başka şeyleri gıda sektörümüze şırınga ediyor, nişasta bazlı şekerle beraber. Şeker işçisi bununla da mücadele ediyor. Bu sektörün aktörlerinden, ekmek yiyen, üretim yapan bazı kesimlerde Şeker-İş Sendikası’nın bu mücadelesine tam destek verdiğini söyleyemeyiz. Hatta iyi ve bilinçli şekilde hareket ettiğini de düşünemeyiz. Buna Aksaray şeker Fabrikası’nın keskin kılıcı dâhil. Bu ülkenin topraklarında pancarın şeker haline getirilmesi, üretim yapması onlara aitte Türkiye’deki gıda sektöründe yapılan, neslimizle geleceğimizle uğraşan, gıda sektörünün içine şeker muadili olan bu maddelerle mücadele etmek sadece şeker işçisinin mi görevi? Parayı deste deste yapıp başının altına koydurmayacağız. Onlarla da mücadelemiz devam edecek” diye konuştu. Şeker-İş Sendikası’nın kimsenin tetikçisi olmadığını, Sendika’nın 80 milyonun gıda sektöründe sağlıksız beslenmesine müsaade etmeyeceğini söyledi. Bunun için mücadeleye devam edeceklerini aktaran Başkan Gök, halkı bilinçlendirmenin önemine vurgu yaptı. Çiftçi, üretici ve gelecek nesillere sahip çıkanın yollarından bir tanesinin bu olduğunu dile getiren Gök, tek başlarına ülkeyi kurtaramayacaklarını ancak tek başına insana hizmet etmeye devam edeceklerini kaydederek sözlerine son verdi.

Şeker-İş Sendikası Ilgın Şubesi yeni yönetimi şu isimlerden oluşuyor: Başkan Yusuf Yazır, Akif Avşar, Kamil Çilbirsöğüt, İlyas Altun, Atila Yalı, Fahri Çiftci, Şükrü Çökgel, Şirzat Küçükökten, Şükrü Taban, Ali Yaşar, Bülent Arar, Cemil Avcı, Özcan Avşar, Recep Bulut, B. Atila Gelir, Nurettin Kayacı, Nusret Körüklü, Vefa Uyar, Yusuf Yazır. 12. Olağan Genel Kurula Şeker-İş Sendikası Genel Başkanı İsa Gök, bazı illerdeki Şeker-İş Sendika yöneticileri, oda temsilcileri ve çok sayıda kişi katıldı(Mustafa KARAKAYA)

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER