FETÖ'nün 'siyasetle ilişkisi'

FETÖ'nün Darbe GiriÅŸimini AraÅŸtırma Komisyonu taslak raporunda, gizli ajandasıyla FETÖ'nün, amacına ulaÅŸmak için siyaset alanını sonuna kadar istismar etmiÅŸ bir örgüt olduÄŸu belirtilerek, "Hiçbir zaman siyasal bir harekete dönüÅŸmeyen, hatta siyasetten uzak duruyormuÅŸ gibi davranan FETÖ’nün, başından itibaren kadro ve güç devÅŸirmek için bütün siyasi partilerle ama özellikle iktidar partileriyle yakın temas içerisinde olmaya özen gösterdiÄŸi görülmektedir." deÄŸerlendirmesinde bulunuldu.

Fetullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ/PYD) 15 Temmuz Darbe Gi̇ri̇şi̇mi̇ i̇le Bu Terör Örgütünün Faali̇yetleri̇ni̇n Tüm Yönleriyle AraÅŸtırılarak Alınması Gereken Önlemleri̇n Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis AraÅŸtırması Komisyonu taslak raporunun "siyaset" baÅŸlığında; FETÖ'nün siyasetle iliÅŸkisine yönelik, komisyonda yapılan dinlemeler ve deÄŸerlendirmelerle birlikte kronolojik bilgilere yer verildi.

Gizli ajandasıyla FETÖ'nün amacına ulaÅŸmak için siyaset alanını sonuna kadar istismar etmiÅŸ bir örgüt olduÄŸu vurgulanarak, "Hiçbir zaman siyasal bir harekete dönüÅŸmeyen, hatta siyasetten uzak duruyormuÅŸ gibi davranan FETÖ’nün, başından itibaren kadro ve güç devÅŸirmek için bütün siyasi partilerle ama özellikle iktidar partileriyle yakın temas içerisinde olmaya özen gösterdiÄŸi görülmektedir." ifadesi kullanıldı.

Özellikle 12 Eylül 1980 darbesi sonrası oluÅŸan yeni siyasi ortamın, FETÖ elebaşının sıradan bir vaizlikten çıkıp zaman içerisinde, bürokrasi koridorlarında dolaÅŸan devletin en üst makamları tarafından protokollerde en ön saflarda yer verilen bir kanaat önderine dönüÅŸmesine zemin hazırladığına dikkati çekilen raporda, ÅŸöyle denildi:

"Bu çerçevede siyaset ve siyasilerle doÄŸrudan ilk temasın Turgut Özal’lı yıllarda gerçekleÅŸtiÄŸi söylenebilir. FETÖ bu yıllarda bir taraftan iktidar partilerine kendi baÄŸlılarını yerleÅŸtirirken diÄŸer taraftan okullaÅŸma stratejisiyle eÄŸitim üzerinden siyasiler nazarında itibar kazanmış ve seküler görünümlü bir amaçla genel halk kitlelerini etkilemeye çalışmıştır. FETÖ elebaşı amacına ulaÅŸtığı sürece her siyasi görüÅŸten politikacıya yakın durmuÅŸ, ancak kullanılamaz ve kullanılamayacak olanları da en ağır ifadelerle mahkum edip sonlarını dilemekten kaçınmamıştır.

Turgut Özal’ın FETÖ elebaşının ve örgütünün gerçek amacını vefatından hemen önce fark ettiÄŸi anlaşılmaktadır. Bu konudaki görüÅŸlerini yakın bir gazeteci arkadaşına aktaran Özal, FETÖ elebaşını ÅŸöyle anlatır: 'Uzun yıllardır tanırım, ilk Planlama’dayken görüÅŸmüÅŸtük. Sonrasında da çok istedi ama birkaç zaruri görüÅŸme dışında randevu vermedim. Houston’da ‘geçmiÅŸ olsun’ ziyaretime gelmiÅŸti, görüÅŸtük. Bende bıraktığı intiba, kendisinden soÄŸumama hatta çekinmeme sebep oldu. Çünkü büyük bir ihtirasa sahip olduÄŸu anlaşılıyor. Ona Türkiye yetmiyor, dünyayı istiyor… Yalanı da rahat söylediÄŸini fark ettim. Bunu güvendiÄŸim müntesiplerinden birine örnek vererek anlattığımda, 'Onun yalanı bile güzeldir' demesi beni daha da ürküttü. Zira bu zat etrafındakilere hulul ediyor ve neredeyse onları esir alıyor. Son görüÅŸmemizde yüzüme iltifatlar yaÄŸdırırken gıyabımda olmadık ÅŸeyler söylediÄŸi ve yazdığı kulağıma geliyor. Benim bildiÄŸim Ä°slam alimleri böyle davranmıyor…"

"Siyasete ilk doÄŸrudan müdahale"

Özal’ın Çankaya’ya çıkması, Süleyman Demirel’in baÅŸbakan olması üzerine, FETÖ'nün, bir taraftan ANAP’la baÄŸlarını koruduÄŸu diÄŸer taraftan da iktidar partisi DYP’ye destek verdiÄŸi belirtilerek, "Özal’ın beklenmedik ölümü üzerine Süleyman Demirel’in Çankaya’ya çıkması, DYP’nin ve hükümetin başına Tansu Çiller’in gelmesiyle birlikte Fetullah Gülen cemaati DYP içinde önemli mevziler ve mevkiler elde etmiÅŸtir." ifadelerine yer verildi.

ABD’nin “ılımlı islam” projesi ile Rusya etkisindeki bir bölgede etkin olma arzusuyla bu örgütü kullanma ya da kullanılır kılma çabalarını da dikkate almak gerektiÄŸi, FETÖ’den ayrılan bazı etkili kiÅŸilerin ifadelerinin de bu etki ve ilgiyi doÄŸruladığı aktarıldı.

FETÖ-siyaset iliÅŸkisinde örgütün siyasete açıktan ve doÄŸrudan ilk müdahalesinin REFAH-YOL hükümetiyle baÅŸladığı anımsatılarak, "Öteden beri Necmettin Erbakan ve Milli GörüÅŸ hareketiyle kan uyuÅŸmazlığı olduÄŸu bilinen FETÖ ve elebaşı bu hükümeti elindeki yazılı ve görsel medya gücüyle yıpratmaktan çekinmemiÅŸ, vesayetçi odaklarla bu iktidara karşı güç birliÄŸi yapmaktan kaçınmamıştır. Türkiye siyasi tarihinde 28 Åžubat olarak bilinen ve sonunda meÅŸru siyasi iktidarın post modern bir darbeyle yıkılmasıyla sonuçlanan bu dönem FETÖ’nün siyasette ilk kez operasyon yaptığı bir dönemdir." deÄŸerlendirmesinde bulunuluyor.

FETÖ'nün sadece merkez saÄŸ partilerle deÄŸil merkez sol partilerle de iÅŸ birliÄŸi yaptığı, bunun en çarpıcı örneÄŸinin ANASOL-D hükümeti dönemi olduÄŸunun altı çizilerek, 1999-2002 arasında Bülent Ecevit tarafından kurulan 56 ve 57. hükümetler döneminde BaÅŸbakan Ecevit’le yakın iliÅŸkiler kuran örgütün o dönemdeki seçimlerde Bülent Ecevit’i desteklediÄŸinin iddia edildiÄŸi anımsatıldı.

Bülent Ecevit'in de FETÖ elebaşıyla olan iliÅŸkisini gizlemediÄŸi, onu diÄŸer dini cemaatler ve liderleri arasında farklı bir yere koyup desteklediÄŸini de saklamadığı anlatılarak, ÅŸöyle denildi:

"1998’in Mart ayında gerçekleÅŸtirilen MGK'da, Fethullah Gülen'in orduya sızma giriÅŸiminden ve çeÅŸitli faaliyetlerinden rahatsızlık duyduklarını söyleyen komutanlara dönemin BaÅŸbakan Yardımcısı Bülen Ecevit karşı çıkmış ve 'Siz, Gülen'in geçmiÅŸinden yola çıkarak bu kanıya varıyorsunuz. Kendisini tanısanız bunları söylemezdiniz. Ä°nsanlar deÄŸiÅŸip geliÅŸebilir' demek suretiyle FETÖ elebaşını savunmuÅŸtur."

"FET֒den oluşan hazır bir kadro buldu"

Taslak raporda, ÅŸunlar kaydedildi:

"12 Eylül darbesinin yarattığı toplumsal ve siyasal travma ve ardından oluÅŸan siyasi ortam FETÖ için siyasete sızma açısından son derece uygun bir zemin oluÅŸturmuÅŸtur. Bu zemin özellikle 1991-2002 yılları arasındaki koalisyon iktidarları zamanında güçlenmiÅŸtir. Zira bu dönem hem siyasi hem de ekonomik açıdan Türkiye siyasi tarihinin en istikrarsız dönemlerinden biri olarak görülmüÅŸtür. Ä°ÅŸte FETÖ bu istikrarsızlıktan azami oranda ve her açıdan faydalanmak suretiyle devletin bütün kademelerine ve siyasal alanın tüm aktörlerine sızmanın eÅŸsiz bir imkanını elde etmiÅŸtir. Dolayısıyla 3 Kasım 2002 seçimleriyle tek başına iktidar olma fırsatını yakalayan AK Parti Hükümet'i, iktidara geldiÄŸinde, o dönemin üst düzey bürokratlarından olan Cevdet Saral’ın ifadesiyle, önünde FETÖ’den oluÅŸan hazır bir kadro bulmuÅŸtur.

2009 yılına gelindiÄŸinde örgütün Türkiye siyasetindeki boÅŸluklardan faydalanan oportünist yapısını sarsacak kırılma anları yaÅŸanmıştır. Recep Tayyip ErdoÄŸan baÅŸkanlığındaki AK Parti’nin siyasal meÅŸruiyetini artıracak seçim ve referandum baÅŸarıları ve uluslararası alandaki saygınlığı örgütün devlet içindeki hareket alanını sınırlamaya ve kısıtlamaya baÅŸlamıştır. AK Parti’nin yurt içi ve dışındaki itibarını sarsmak için muhalif yapılarla iÅŸ birliÄŸi içine girmesi üzerine ipler kopmuÅŸ ve ÅŸiddeti gittikçe artan bir çatışmaya dönüÅŸmüÅŸtür. Bunun karşısında dershanelerin kapatılması hamlesi gelmiÅŸtir.

Buna raÄŸmen 2011 genel seçimlerinde AK Parti’nin FETÖ kontenjanından milletvekili adaylarını Meclise taşıdığı görülmektedir. Bu aÅŸamadan sonra örgüte karşı açılan mücadele safhasında Tayyip ErdoÄŸan’ın ailesi ve yakınındakiler doÄŸrudan hedef alınmıştır. FETÖ’nün yargıdaki mensupları eliyle gerçekleÅŸtirilen 17-25 Aralık yargı darbesi giriÅŸimiyle ipler tamamen kopmuÅŸ ve bu tarihten itibaren FETÖ ve PDY bir terör örgütü olarak tanımlanmıştır. Bu geliÅŸmeler raÄŸmen FETÖ’nün Türkiye siyaseti üzerindeki manipülasyonları bitmemiÅŸ, uluslararası boyutta da Türkiye’yi zor durumda bırakacak çeÅŸitli hamlelere giriÅŸmiÅŸ ve bu süreç, 15 Temmuz 2016 darbe teÅŸebbüsüne kadar devam etmiÅŸtir."