KONYA’NIN DUAYENLERİ
Bugün sizlere Konya’nın duayenleri yazı dizimizin ilk bölümü ile merhaba diyoruz
Hazırlayan AHMET TURAN
Sayfamıza Konya’nın yakından tanıdığı sanayici ve iÅŸ adamı Mustafa Åžen’i konuk ettik. 30 yıldır Åžendemir A.Åž. Yönetim Kurulu BaÅŸkanlığı görevini yürüten Mustafa Åžen ile 1960 ve 2017 yılları arasındaki Konya’nın sanayisini ve ticaretini konuÅŸtuk. Hobilerini sorduk. Gençlere tavsiyesini aldık. BeÄŸeneceÄŸinizi ümit ettiÄŸimiz yazı dizimizin ilk konuÄŸu Mustafa Åžen beye ve okurlarımıza çok teÅŸekkür ederim.
MUSTAFA ÅžEN KÄ°MDÄ°R
Ben Mustafa Åžen.
1952 Konya Merkeze baÄŸlı Åžatır köyü doÄŸumluyum. 1956’da ailece köyden ÅŸehir merkezine geldik. Ä°lkokula baÅŸladık. Sonra ilkokul bitince ailem okumamı çok istemesine raÄŸmen bazı dostlarımın “Okuyup da ne yapacaksın. Bu devirde ne kadar paran varsa o kadar adamsın” sözleri beni çok etkiledi. 13 yaşımda matbaacılığa baÅŸladım. 13-14 yaÅŸlarında çocuk olmamıza raÄŸmen iÅŸ yerinde gece 11-12’ye kadar çalışırdık.
Evimiz ile dükkanın arası 4 km idi. Ben her gün bu kadar yolu yaya olarak yürürdüm.1972’de askere gittim. Çanakkale’de askerliÄŸimi yaptım 1973’de geldim. Babam demir tüccarlarının içinde araba ile nakliye yapıyordu.
Babam demir tüccarı olmamı istedi. Babama; ‘Ben demiri bilmem, kömürü bilmem kağıdın içenden geldim dedim’. Sen yaparsın, sen bu iÅŸi becerirsin dedi. Beni ikna etti. O gündür bu gündür demir iÅŸi ile uÄŸraşıyorum.
TÄ°CARETE NE ZAMAN BAÅžLADINIZ?
1973’de Meram Sanayi de 55 m2 bir dükkan tuttuk. Demir tüccarlığına baÅŸladım ve müÅŸterilerimize iyi davranmamız neticesinde onlar bizi demir tüccarı yaptı. O zamanlar demir hurda gibiydi.
Cenabı Allah’ın lütfu keremi çalışmanın bedeli her sene çeÅŸide girerek, iÅŸe girerek ciddi bir tüccar haline geldik. 1983’de ÅŸirket olduk iÅŸler büyüdü geniÅŸledi. Ä°ki tane kardeÅŸim var onlar yanımıza geldi.
Anonim ÅŸirket olduk ve iÅŸler çok hızlı büyüdü. Tabi burada kısaca özetleniyor ama asıl olan güler yüz, talı dil ve yalansız bir hayat.
MüÅŸteri ile sıcak iliÅŸki, devamlılık, takip etme, deÄŸiÅŸiklik yapmak. Ä°lk baÅŸladığımız da lama silme satıyorduk. Sonra inÅŸaat demiri iÅŸine girdik. Sonra köÅŸebentle lama iÅŸine girdik. Saç aksamına girdik. Sürekli iÅŸi büyüterek 1986’da organizeden bir yer aldık oraya taşındık.
Millet dedi organizede tüccar olmaz. Organizede sanayici olur. Biz de dedik bu iÅŸi biraz toptana çevirelim sanayici ile daha iç içe oluruz diye. Oraya geçtik. Ä°ÅŸlerimizde da ciddi bir ilerleme oldu.
Bu ÅŸekilde devam ediyoruz. Demir de market haline geldik. Bizde ki çeÅŸit Konya da hiçbir tüccarda yoktur. 2016’da lazer kesim ve büküm iÅŸlerine geçtik. Ä°ÅŸ yok denmesine raÄŸmen gece gündüz çalışıyoruz. Ama esnaftan ciddi bir sıkıntı var. Sıkıntının aslı millet banka ya girmiÅŸ. Tahsilatta çok ciddi sıkıntı çekiyoruz. Ama çalışıyoruz hayat devam ediyor durum bu.
KONYA DA ESKÄ°DEN HAYAT NASILDI?
1960’larda Konya Alaaddin ile Mevlana arasındaydı. Asfalt yol sadece Alâeddin Caddesinde baÅŸlar, Türbe önünde biterdi. Konya da eskiden Mevlana Müzesinin olduÄŸu alan Türbe önü diye anılırdı.
Åžehir merkezinin ara sokaklarında kaldırım taÅŸları vardı. Merkezden 500 metre çıktığımız zaman her evde inek, koyun vardı. Bu hayvanlar sabah erkenden mahallenin meydanına getirilir. Oradan da otlaÄŸa götürmesi için çobana teslim edilirdi. Bunları bugün gençlere anlatmak lazım.
Bugün ineÄŸe büyükbaÅŸ deniliyor. O günler sığır denilirdi
Sığırlar sabah evden çıktığı zaman her evden bir kiÅŸi elinde kova ile sığırın arkasından gider, dışkısını yaptığı yerde o dışkıyı kovaya doldururdu. Kova iyice dolunca eve getirilir, avluda bir köÅŸeye yan yana bırakılarak kurutulurdu. Buna biz ‘yapma’ derdik. Kışın ısınmak için sobada, ekmek yapmak için de tandırda yakardık. Hatta yemek yapmak için bahçede ocak olurdu. Onda da yakacak olarak iÅŸe yarardı. Bugünkü odun ve kömürün yerini tutardı..Çarşıdan ekmek getirmek çok nadirdi. Her evde tandır var,herkes ekmeÄŸi evde yapardı. ÇoÄŸu eve sabun girmezdi, sabun yoktu. Odun külüyle çamaşır yıkanırdı. Odun külü sabun vazifesi görürdü. Yamasız elbise giyen çok azdı. Ayakkabıya kırk tane yama vurulurdu.
Kendimden bahsedeyim o günler bisiklet aldık. Bisikletle gidip geliyorum kırk tane yama vardı her gün teker patlardı yenisini almak aklımıza gelmezdi, paramızda yoktu.
Böyle bir hayattan geliniyor.
1965’den sonra yavaÅŸ,yavaÅŸ ilerlemeler baÅŸladı. Her evin bahçesi vardı. Ayrıca baÄŸ yerleri vardı. Yiyecek ihtiyacı evdeki hayvanlar ile bahçe ve baÄŸdan temin edilirdi. Çorap evde örülür, içlikler evde dikilirdi. Öyle makine ile deÄŸil, elde geliÅŸi güzel dikiÅŸ. Åžeker torbaları, yada kaputlar, basmalar giyecek için bir numaraydı.
Apartman yoktu. O yıllarda Kibrit apartmanı yapıldı 3-4 katlı. Apartmana baktığın zaman ÅŸapkan düÅŸerdi . Herkes apartmana bakmaya giderdi.
Öyle katlı bina yoktu. Kimsede kolay, kolay para olmazdı. Takas usulü vardı. Ä°nÅŸaat yapacağın zaman imece usulü komÅŸu akraba gelecek ona yardım edecek. Amele pazarından amele getirme adeti yoktu. Ameleyi getirse para verecek para yoktu. parayı tanımıyorduk. 60’dan sonra her sene bir ilerleme oldu. Rahmetli Ahmet Hilmi Nalçacı belediye baÅŸkanı olduÄŸu zaman çok ciddi yollar açtı. O da asfaltlayamadı yollar toz toprak periÅŸandı.
1960’lı yıllara dönelim.
Merkez de elektrik vardı. Evlerde gaz lambası kullanılıyordu. Her bakkal gaz lambası satardı. Gazlı el lambaları vardı dışarı onla çıkarlardı. Sokakta onla gider gelirlerdi.
Sokaklarda hiç lamba yoktu. KomÅŸuya ziyarete gidilirdi o lambalarla. Ziyaret çok önemliydi o zamanlarda. Åžimdi ki gibi deÄŸildi. Toplanılırdı kimisi düÄŸü çekerdi kimi buÄŸday kaynatırdı. Bahçedeki aÄŸaçlarda yetiÅŸen iÄŸde, erik ve kayısı kurusu misafirin önüne konan çetnevirdi.
Köyden gelen mutlaka üç gün kalacak. Geri dönemez çünkü araba yok. Buradan ziyarete gidilse ilk gün kalmak zorunda kalınırdı vasıta olmadığı için. Bun anlatılanlar hikaye gibi gelir ama gerçek bu. Pazar günleri bir evde toplanılırdı. Orada çörek, börek yapılırdı. Mesela kuyruk yağı bugün yenmiyor. O günlerde kuyruk yağını kavurur ve yerdik. Onun ayrı bir damak tadı vardı. Hamurun içine konur ve börek olurdu. Bugün eski Konyalılara kime gitsen kuyruk kakırdağını çok sever. SaÄŸlık için de çok faydalı.
ESKÄ°DEN SANAYÄ° DÜKKANLARI NEREDEYDÄ°
Eski sanayinin ve Meram sanayinin 1952’de temeli atılmış ama hiçbir hareket yok, faaliyet yoktu. Sanayi eski garajın oradan baÅŸlar. Ä°stanbul caddesinde biterdi. Konya’da iki tane kaynak vardı üçüncü kaynak da yok, elektrik de yok. Santral var ama elektrik üretecek de Konya görecek.
1973’de demir dükkanını açtığımız zaman eski hurdadan çekilmiÅŸ demirler gelirdi. Biz kantara koymaya utanırdık. MüÅŸteri koy biz onu düzeltiriz yaparız derdi. Çünkü demir yok. Bugün onları hurdacıdan baÅŸkası almaz. 80’de Kıbrıs’a gittim. Demirin güzelliÄŸini gördüm. Bu demirler Türkiye’ye ne zaman gelecek diye düÅŸünürdük. 80’den sonra birçok müessese geliÅŸti.
Bir telefon iki üç senede zor çıkardı. Telefon bulmak zordu elden ele alınıp satılan ciddi paralar ödenen bir ÅŸeydi. Postana telefon veremiyordu. Santralliydi sonra numaralıya geçti. Rahmetli Turgut Özal bu alanda çok ciddi hizmet yaptı. Telefon sorununu çözdü. Cep telefonunu falan hayal edemezdik, normal telefon yoktu. Ä°stanbul’la sabah telefon yazdırır akÅŸama, yarına ya da ertesi güne kalırdı. Åžimdi çok mesafeler kat edildi.
AT ARABALARI DOLMUÅž GÖREVÄ° YAPARDI
Åžehir merkezlerinde belediye otobüsleri vardı. Bunun yanı sıra 1970 yılına kadar at arabaları dolmuÅŸ vazifesi yaptı.
Sonra üç tekerlekli Arçelikler çıktı 76-77’ye kadar taşıma iÅŸini onlar yapmaya baÅŸladı. Ondan sonra dolmuÅŸlar, minibüsler çıktı. At arabaları bugün ki dolmuÅŸların görevini üstlenirdi. Motorlu üçtekerliler de seyyar gezerdi bugün ki taksi görevini yaparlardı. Faytonlarda özel taksi gibiydi. Onlar sadece Alâeddin Cami ve türbe önünde dururlardı. Gece 1-2 ye kadar çalışırlardı.
1980’li yıllardan sonra imalat yeni, yeni baÅŸlamıştı. Ziraat aletleri imalatı Konya’da o günlerde baÅŸlamıştı. Tamiri yapılan aletlerin imalatı yapılmaya baÅŸladı. Römork, at arabası, üç tekerlekli imalatı yapılırdı. Sonra saman makinesi patos, pulluk yapılmaya baÅŸlandı. Åžimdi çok ÅŸükür Türkiye’nin sayılı sanayi üretimi bizde.
Ayrıca bugün Ä°nÅŸaat çok ciddi bir sektör haline geldi. O zamanlar inÅŸaatlar hurda demirden yapıldığı için, bugün kentsel dönüÅŸümle yenileniyor. Demiri biz yeni kullanmaya baÅŸladık. Örnek verecek olursak eskiden yapılan binanın metresinde 10 kilo demir var. Bugün elli kilo demir var. Deprem yönetmenliÄŸi çıktıktan sonra demiri kullanmaya baÅŸladık. Sanayi ÅŸu an ciddi demir kullanıyor. Eskiden 10 ton demir getirsek kime satacağız diye düÅŸünüyorduk. Hatta tüccarlar arasında 500’er kilo bölüÅŸüyor öyle satıyorduk. Bugün günlük 500 ton demir satılıyor. O günlerde sanayide 500 dükkân varsa bugün 5 bin dükkân var.
GENÇLERE NE TAVSÄ°YE EDERSÄ°NÄ°Z
Her ÅŸey deÄŸiÅŸiyor, geliÅŸiyor. Rabbim birlik, berberlik versin. Birlik beraberlik olduÄŸu zaman Allah yardım eder. Biz gıybeti bıraksak birbirimize yardım etsek huzur buluruz. Ä°slam’ın ilk emri oku diyoruz. Aslında burada çok ciddi bir yanlışlık var. Ä°slam’ın ilk emri yaz, yazmasan neyi okuyacaksın. Yazı köktür. GeçmiÅŸten yazılı olarak gelseydik biz bugün ilave edecektik Avrupa’yı geçecektik. Yazmadığımız için usta öldü sanatta öldü. Âlim öldü bundan sonrası yerine gelmez deniyor. Âlim oraya nasıl geldi hangi merhalelerden geldi diye yazsa gelende onun üzerine ilave edecek. Bazı insanlar hayatını yazmış. Allah razı olsun. Bu tür âlimlerin hayatı yazılması lazım. Gelende onlardan örnek alacak yetiÅŸecek.
Kadınlara okumayı yazmayı öÄŸretmemiÅŸiz. Ailenin temeli kadındır. Anne temeldir, çocuÄŸu o yetiÅŸtirir.
Bugün Konya’nın yüzde50-60’ı vakıftır. Adam vergiyi veremediÄŸi için malını vakfa veriyor. Vakfın vergisi yok. Kendi de içinde oturuyor. Bunların çok ciddi içtihat edip bunları alimlerin çözmesi lazım. Konya tarihini okuyorum 5 tarla bilmem ÅŸu vakfın, 5 köy bilmem ne medrese vakfının. Vergi veremediÄŸi için vakfediyor. Para yok çünkü. O günlerden geliyoruz bugünlere. Fakat çok çalışmamız lazım. Ä°slam’da emeklilik de yok. Bir yere kadar gelip çekilmek istiyorsan orada danışman gibi durup gençlerin önünü açmak lazım. Onlara anlatmak lazım ve mümkün mertebe yazmak lazım. Gençlere tavsiyemizin birisi de ÅŸu. Müslümanların hayatı programlı olmalı. Ne zaman çalışacak, ne zaman ibadet edecek, ne zaman eÄŸlenecek. Hepsine ihtiyaç var. Biz bunu karıştırıyoruz.
Bazıları da çalışıp ne yapacağım. Elimde bir sürü servet var. Yemeyle bitmez diye düÅŸünüyor. Çalışmazsan iÅŸini iyi bilmezsen elindeki sermeye bir günde eriri. Cenabı Allah ben bir anda veririm bir anda alırım diyor.
Bugün ufacık Ä°srail çalışıyor dünyaya kafa tutuyor. Hem birler, beraberler. Hem de çalışıyorlar. Bunu takdir etmemiz lazım sırf yermeyle olmaz. Ondan da alacağımız dersler var. Niye bir deÄŸiliz, niye beraber deÄŸiliz, niye çalışmıyoruz. Cenabı Allah beÅŸ vakit namazı beÅŸe ayırmış niye Ä°nsan her namazda dirilmesi lazım. Kendine gelmesi lazım. Çalışırken de aynı ÅŸekilde. Bir de biz biliriz dediÄŸimiz zamanda yanılıyoruz, sormamız lazım. Anamıza, babamıza ustalarımıza danışacağız, soracağız. Bunların da birine anlatacağız ve bunu da yazacağız. O zaman dünya hâkimiyeti Müslümanların olur. Akan su pislik tutmaz. Devamlı çalışmak lazım, yukarıya taşımak lazım. Yukarda durmak kolay deÄŸil. Hareket ister, bereket ister. Yeter bu kadar dediÄŸin zaman duramazsın çünkü batarsın çünkü masrafın var.
Herkes birbirini karalıyor. Karalamak kolay, ona ne olacağını söylemek lazım.
Daha iyi nasıl olur, onu söyle. Avrupa’da elin adamı kanalizasyon yapmış 100 yıl sonra altında film çeviriyor.
Bunu unutmayalım.
Çok teÅŸekkür ederim.
Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!
BUNLARA DA BAKABÄ°LÄ°RSÄ°NÄ°Z
- 0SEVDÄ°M
- 0ALKIÅž
- 0KOMÄ°K
- 0Ä°NANILMAZ
- 0ÃœZGÃœN
- 0KIZGIN
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.