Reklamı Geç
MERAM
Konya
27 Kasım, 2024, Çarşamba
  • DOLAR
    34.06
  • EURO
    37.74
  • ALTIN
    2730.4
  • BIST
    9833.22
  • BTC
    57646.840$

RÜYALARIMIN EREĞLİSİ

RÜYALARIMIN EREĞLİSİ
Anadolu’nun en güzel ilçelerinden birinde, altmışlı yılların ilkinde bir Ağustos ayı, işçi evleri olarak tanımlanan sokakta tek katlı bir evde ailemin ilk çocuğu olarak dünyaya gelmişim. Bu güzel ilçe Konya’nın Ereğlisi idi…

İlk çocukluk ve gençlik yıllarım burada geçti ta ki üniversiteyi kazanıp Ereğli’den ayrılıncaya kadar. Ereğli’de o zamanlar bilinen hemen hemen tek bir cadde vardı. Şehrin girişinden tren istasyonuna kadar uzanırdı. Şehir adeta bu cadde üzerinde yerleşmiş gibiydi. Okul, sinema, konak hep bu cadde üzerinde idi.
Ben öyle bir mahallede çocuk oldum ki ancak yaşayan tadını layığı ile bilir. Cami Kebir mahallesiydi mahallemizin adı. Her yanı elma bahçeleri ve akarlarla doluydu. Mahallenin bütün çocuklarına, o mahallenin kadınları anne, tüm erkekleri baba gibiydi.

UZUN ÇARŞIDAKİ ÇAYLAR
Babam esnaftı. O zamanlar Ereğli’nin alışveriş merkezi sayılan ve her tür esnafın bir arada bulunduğu meşhur Uzun çarşı… Bir kahvehanede “ayakçı” diye tabir edilen, elinde tepsi ile çay dağıtan, maaşını çay başına aldığı markalar üzerinden kazanan bir emekçiydi o.
Uzun Çarşının esnafları birbiri ile kardeş gibiydi. Çocukluğumun büyük kısmını babamın yanında ona yardım ederek geçirdim. Daha küçücük bir çocuğum sayı saymayı dahi bilmiyorum, buna rağmen babam elime bir tebeşir verirdi, dağıttığı çay sayısı kadar bana eliyle işaret eder, ben de boyumun yettiği yere tebeşirle işaret ettiği sayı kadar çizik atardım. Akşam üzeri bu çizikler toplanır, önceden parası peşin olarak verilmiş markalar çizik sayısı kadar alınırdı. Babam çay dağıtmaya çıktığında kahvehanede ocakçı Kemal amca dururdu. Çayları demlemek, kahvehaneyi çekip çevirmek Kemal amcanın işiydi. Kemal amcanın yıldırım hızıyla kaynar suyla bardakları yıkayışını, babamın el yapımı ayranları şişeleyişini, şişelerin üzerine koyduğu alüminyum kapakları bir makine ile sıkıca kapatmasını hayranlıkla izlerdim.

 

ARTİN USTA
Kahve tam bir esnaf kahvesiydi. Kumar asla oynanmazdı, babam izin vermezdi çünkü her gün 3-4 tane gazete alınır, çarşı esnafı soluklanmak, dertleşmek için gelirdi. En sıkı müşterimiz kapı komşumuz kalaycı Artin ustaydı. Hiç unutmam Artin Usta beni göz rengimden dolayı hep Atatürk diye severdi. Dükkânının önünde asılı duran Türk Bayrağını onca isin pasın arasında hiçbir zaman kirli görmedim. Her yanına gittiğimde muhakkak ama muhakkak doğruluğa, dürüstlüğe dair bir şeyler söylerdi.

CUMA NAMAZLARI ULU CAMİDE KILINIRDI
Uzun çarşının hemen yanında Ulu Cami vardı. Yapımı ve mimarisi Camiden farklı olan bir minare dikkat çekerdi. Türkiye’nin en eski minarelerinden birisi olan bu minarenin eski devirlerde gözetleme kulesi olarak da kullanıldığı biliniyor. O günden bu yana çarşı esnafı bir gelenek halinde Cuma namazını Ulucami’de kılar, vakti olanlar Meydanbaşı mezarlığına giderek vefat etmiş yakınlarının ruhlarına dua ederler..

 

BABAMIN ÖĞRETTİĞİ O SİHİRLİ CÜMLE
Babam bana margarin yağı kutularından bir ayakkabı boya sandığı yapıp kahvenin kapısının önüne oturtmuştu. Çarşı esnafı Kazım amcadan siyah ve kahverengi ayakkabı boyası, sünger, ayakkabı fırçası alındı, annemde evden bir kadife parçası verdi. O yaşlarda ben kim ayakkabı boyamak kim? Sarışın, mavi gözlü sevimli bir çocuktum. Belki de bu yüzden kahveye gelenler sandığın üstüne ayaklarını koyarlar, ben de paçalarını sıvar, ufacık ellerimle sıkı sıkı kavradığım fırça ile fırçalamaya çalışır, sonrada kadife bezle parlatırdım. Başımı okşar o zamanın en küçük demir parasını avucuma bırakırlardı. Babam öğretmişti, mutlaka “bereket versin” demem gerektiğini. .

 

KASA ORADA
Annemin ailenin son bebeğini, en küçük kardeşimizi dünyaya getirdikten sonra sağlık sorunları baş gösterdi. Geçirdiği onlarca ameliyat nedeniyle babamın ekonomik olarak dara düştüğü anlara şahit oldum. Annemin bütün ameliyatları Ankara’da yapılıyordu ve bu ekonomik olarak oldukça ağır bir yüktü. Yine böyle dar bir zamanda uzaktan akrabamız olan manifaturacı Seyfi Dayı ile babamın konuşmasına şahit olmuştum. Babam mahcup bir edayla; “Dayı, hanım ameliyat oldu, biraz paraya ihtiyacım var, senet yapalım en kısa zamanda öderim” deyince Seyfi Dayı biraz da sitem ederek “Kasa orada Erdoğan, ne kadar ihtiyacın varsa al, elin bollandığında ödersin, senin sözün senet, kızdırma beni” demişti. Birkaç yıl sonra kahvehanenin sahibi dükkânı satmaya karar verince Kemal Amca işi bırakmaya karar verdi. Yıllarca en ufak bir tartışma yaşamamış bu iki ortak helallik dileyerek dostça ayrıldı.

EREĞLİ’NİN İLK PASTANELERİ
Babam da kahveyi işletmedi ve çarşı esnafından Terzi Hicabi amcayla ortak olarak bir Pastane açtı. Altmışlı yılların sonlarında, bu küçük ilçede pek de alışılmamış bir iş olarak Ereğli’nin iki pastanesinden birini açmış oldular. Hem de pastane ne demek bilmeyen iki insanın yine tüm işi süt mayalayıp yoğurt yapmak olan birisini usta olarak çalıştırmaya başlayıp yola çıkmasıyla açılan bir pastane… Adını da “Uğrak Pastanesi” koydular. Lakin organizasyonu yapan İstanbul’dan biri, rahmetli dayım. Fikirler İstanbul’dan gelince pastane kısa zamanda gelişti. Babam işine son derecede düşkün bir insandı. İlçenin tüm insanı bundan dolayı sever sayardı. Hal böyle olunca pastanenin ürettiği malzeme sayısı gün geçtikçe arttı tatlılar, kuru pastalar, poğaçalar taze ve günlük olarak yapıldı. Ancak en iyi işi sabah kahvaltılarında yapıyoruz diyordu hep babam.

67 DE SOSİSLİ SANDOVİÇ, MUZLU SÜT
Düşünsenize 1967 yılında küçücük bir ilçede insanlara sosisli sandviç satıyoruz. Gün geçtikçe dükkânın şöhreti arttı. Özellikle o dönemde bizim dükkânın muzlu sütü, portakal suyu, havuç suyu karışımı dillere destan oluyor. İlçenin coğrafi tescil alan ürünlerinden bir tanesi Siyah havuçtu. Babam bir bardağın yarısına kadar siyah havuç sıkıyor, üzerini portakal suyu ile dolduruyor, birbirine karışmayan bu iki renkli içecek müşterilerin öyle çok hoşuna gidiyor. Hemen herkesin hayran olduğu bir içecek daha var; “Bulut” diyordu babam ona. Bir kupanın içine elde hazırlanmış vişne şurubu, üzerine bir kaşık vişneli dondurma konuyor ve öyle içiliyordu.

 

EREĞLİ’DE SPORUN MAYASI SÜMERBANK İDİ
O yıllarda Ereğli’nin ekonomisi 1937 yılında kurulan Sümerbank Bez Dokuma fabrikasına dayanıyordu. Yaklaşık 2000 civarında işçi çalışan fabrika Ereğli’nin hem ekonomik hem de sosyal hayatına çok önemli katkılar yapıyordu. Yıllar sonra görevim icabı Ereğli’ye döndüğümde, bir gün polikliniğe babamın bir arkadaşı geldi. Sohbet ederken Sümerbank’ın Ereğli’ye neler kattığını konuşmaya başladık. Ereğli’de ilk sportif faaliyetlerin Sümerbank bünyesinde başladığını Güreş alanında dünya şampiyonu olmuş birçok sporcunun Sümerspor bünyesinde yetişmiş olduğunu, o amcanın da dünya şampiyonu bir güreşçi olduğunu öğrenmiş ve hayret etmiştim.

 

4 SİNEMA VE PAPYON KRAVATLI GARSONLAR
O yıllarda Ereğli’de üç tane kışlık, bir tane yazlık sinema vardı. İnsanlar en güzel kıyafetlerini giyerek sinemaya giderlerdi. Özellikle annemle Sümer sinemasının balkonundan film izlemek büyük bir keyifti benim için.  Şehrin o zaman ki en önemli mahallelerinden birisi de Gülbahçe Mahallesi. Çünkü burada Sümerbank işçi ve memurlarının oturduğu Taş Evler denilen evler var. Ayrıca şehrin içinde akan Gülbahçe deresinin üzerine kurulmuş Gülbahçe gazinosu var. Gülbahçe gazinosu içinde lokantanın da olduğu, bir havuz etrafına dizilmiş masalarda papyon kravatlı garsonların hizmet ettiği bir mekândı. O yıllarda derenin orta yerine kurulmuş sahnede orkestra canlı müzik yapardı. Gidebilmek için mutlaka rezervasyon yaptırmak gerekli.

 

TUANA ELMA ŞENLİKLERİ
Yaşadığımız yerin her yerinde elma bahçeleri vardı. Şimdiki Uğur Mumcu caddesi o zamanlar elma bahçeleri ile doluydu. Hatta Ereğli’de o yıllarda Tuana Elma şenlikleri yapılırdı. 1990’lı yıllara kadar Ereğli’nin ekonomisi Sümerbank bez dokuma fabrikasına dayalı diye söylemiştim. Ayrıca nüfusun çoğu tarım ve hayvancılıkla uğraşmaktaydı. Daha sonraki yıllarda yapılan sanayi hamlesi ile tarım ve hayvancılık ürünlerinin sanayi tesislerinde işlenmesi sonucu Şeker fabrikası yapılmıştı. Bu fabrikadan başka süt ve süt ürünlerini işleyen çok sayıda fabrikada işletmeye açıldı. Bugün ülkede üretilen beyaz peynirin yaklaşık 25%’si Ereğli’de üretilmektedir, ayrıca meyve üretimini işleyen meyve suyu fabrikası da Ereğli’nin ekonomisine çok fazla katkı yapmıştır. Daha sonraki yıllarda elma bahçelerinin yerini Beyaz kiraz bahçeleri, elma şenliklerinin yerini ise Beyaz Kiraz şenlikleri aldı. Ülkemizde en fazla Beyaz Kiraz üretimi yapılan yer Ereğli’dir. Ereğli’nin yıllık Beyaz kiraz üretim miktarı iklim faktörleri göz önüne alındığında yaklaşık 10.000 ton civarındadır. Bununda 6.000-7000 tonu İtalya başta olmak üzere diğer Avrupa ülkelerine ihraç edilmektedir. Ereğli’de beyaz kirazdan reçel yapılmaktadır ki tadına doyulamayan bir tatlıdır. Ve benim sabah kahvaltılarımın vazgeçilmezidir.

ÜNLÜ GAVZAN DURMUŞ” (!)
Hiç unutmam bir gün maç yapıyoruz mahallede, sanırım ilkokul 5. Sınıftayım. Çocuk aklı top oynasa ne kadar oynar, ayağıma sert bir darbe aldım, yattım yere, üstüne yaşça büyük çocuklardan biri ayağımı çekti, ağrım bir kat daha arttı. Babama haber verildi, o zamanlar Ereğli’de Ortopedist ne arar tüm kırık, çıkık, burkulma işlerini “Gavzan Durmuş” adında bir “sınıkçı” amca yapıyor. Sabunlu su, kaput bezi üstüne yumurta akı ve sabun rendesi karışımı karıştırılıp ayağıma sarıldı, bir süre sonra kuruyunca alçı kadar sert oldu .Gavzan Durmuş’un dediğine göre topuğum o büyük abi çekince çıkmış, kaval kemiğimde çatlamış. Annem bilmem kaçıncı ameliyatı nedeniyle Ankara’da. Biz komşu teyzelerin evlerinde kalıyoruz. Akşama kadar evinde kaldığımız Leman yengeye olmadık eziyeti yaptım, kaç kez tuvalete götürdü getirdi kadın sağ olsun. Oysa biraz zorlasam kendim gidebileceğim ama çocukluk işte bu durum hoşumuza mı gitti nedir? Akşam babam yorgun argın işten geldi uyuyacak, ona da birkaç kez tuvalete götür dedim, götürüp getirdi, daha sonra uyuya kaldı, ben de kalktım yürüdüm, tam beni tuvaletin kapısında yakalayıp yürüdüğüm için kulağımı çekmişti.
Dedim ya anacığım çilekeş kadındı. Her şeyi yoktan var etmek için çaba harcardı. Kolay değil İstanbul’dan gelin gelmiş, yaşı çok genç bir kadın, evimizin arkasında akan bir dere var, şimdiler gibi çamaşır makineleri nerede? Çamaşırlar derede elde yıkanıyor, tokuçla dövülüyor. O zamanlar Ereğli’nin her tarafında dereler akardı.  Amcam savaş pilotu idi o mavi üniforma ile mahalleye girdiğinde nasıl özenirdim, nasıl gururla bakardım. İşte o elma bahçelerinin dallarında arkadaşlarımızla oynadığım tek oyundu pilotluk ve ben hep Kaptan Pilot Yılmaz olurdum. Mahallemizin vefat edinceye kadar bakkalı Leman yengenin kayınpederi Tontlu dede idi. Oldukça eski kerpiç bir dükkânı vardı. En çok akide şekerlerini severdim. Üzerlerinde kaptan pilot olarak oyunlar oynadığım elma bahçelerinden birinin sahibi idi. Tek göz odalı evinde yalnız yaşardı. Mandolin çalmayı öğretmiştim ona, bazı akşamlar bizim eve gelir, keyifle mandolin çalardı. Dedim ya o mahallenin tüm kadınları annelik, tüm erkekleri babalık yaptılar bize. Annem hastalıkları atlattıktan sonra Halk Eğitimde Piko kursuna katıldı, sonra usta öğretici oldu. Uzun yıllar Ereğli’de Halk Eğitim bünyesinde ve özel olarak kurslar verdi. Biz bu güzel mahallede, ev sahibimizin üst katında kiracı olarak oturuyorduk. Evimiz kuzine sobalı, kışın küçük farelerin odanın içinde cirit attığı, güğümün her daim kuzine üzerinde kaynadığı, üstünde kestanenin, içinde patatesin pişirildiği iki oda bir salonu olan evdi. Salonu ortadan bir camlı bölme ile kapatıp üçüncü bir oda yapmıştık. Bayramlarda misafirler o odada konuk edilirdi. Televizyonumuz yoktu, akşamları ev sahibimizin evine iner İstiklal marşı okunup, bayrak çekilene kadar onların siyah beyaz televizyonunu izlemeye çalışırdık. O yıllarda Muhammed Ali’nin sabahın ilk saatlerinde yayınlanan boks karşılaşmaları meşhurdu. Babam o maçları seyredebilmek için ilk televizyonumuzu almıştı.
Pastanede işler çok iyiydi, düğünlere düğün pastası bile yapıyorduk. Bugün hala sosyal medya üzerinden babamı tanıyanların çocukları ile yazışmalarımızda “çok muzlu sütünü içtik Erdoğan amcanın” ya da “tahinli pidenizin hala tadı damağımda” yada “o nasıl güzel sabah kahvaltılarıydı öyle” diyerek iltifatlarıyla karşılaşıyorum ve o günleri tekrar yâd ediyorum.
Ben annemin hastalığı ve babamın bir ortakla çalışmasından kaynaklı olarak çok erken yaşta büyümek zorunda kaldım. Arkadaşlarım sokakta oyun oynarken ben okuldan arta kalan zamanlarımda dükkana gitmek zorundaydım ki ortağımız evine giderek dinlensin. O dönünce ben eve gider, ders çalışır, kardeşlerimle ilgilenirdim. Bütün mahalle birbirine kardeş gibiydi dedim ya ben o mahallede hiç kimse arasında yüksek sesli bir tartışma duymadım. Koca bir mahallenin tamamı traktör römorklarına biner şimdi baraj gölü olan o zamanlar yemyeşil bir mesire yeri olan İvriz’e pikniğe giderdik. Filmlerdeki gibiydi her şey. Her köşede oyunlar oynanır, mangallar yakılırdı. Gün bitsin istemezdik hiç.

İVRİZ KÖY ENSTİTÜSÜ KÜLTÜRÜL VE SOSYAL HAYATI ETKİLEDİ
İvriz denilince İvriz Kaya Anıtından bahsetmemek olmaz. İvriz’de dünyadaki ilk yazılı tarım anıtı ve dünya tarihindeki ilk yazılı kabartma kaya anıtı var. Anıt geç Hitit dönemine ait, UNESCO Dünya Kültür Mirası listesine girmiş olan anıtta; bölgenin kralı Warpalavas ile Tarhundas tasvir edilmiş. Her iki figürün arasında bulunan, hiyeroglif yazıda: “Ben hakim ve kahraman Tuvana Kralı Varpalavas; sarayda bir prens iken, bu asmaları diktim, Tarhundas onlara bereket ve bolluk versin” yazılıdır. İvriz denilince 1940'lı yıllarda köy enstitüsü olarak "öğretmen" yetiştirmek üzere kurulan, Türkiye'nin köklü ve sayılı okullarından birisi olan İvriz Köy enstitüsünü anmamak olmaz. Ereğli'nin kültürel ve sosyal havasını dahi değiştiren bu okula girmek ve mezun olmak kolay değildi. Okul şimdiki dönemde normal bir lise olarak eğitim faaliyetlerine devam etmektedir. Karların erimesi ile birlikte, gül mevsiminde suyun dağın kovuğundan çıktığına inanılırdı İvriz’de, hatta öyle bir efsane anlatılırdı ki biz de inanırdık. Derlerdi ki suyun dağın kovuğundan çıktığını gören olmazmış. Hatta kamp kurup suyun doğuşunu görmek isterlermiş lakin hiç kimse göremezmiş. O zamanlar ulaşım triportörlerle veya faytonlarla sağlanırdı Ereğli’de. Hatta sünnet alayları faytonlarla yapılırdı. Arabası olan insan sayısı parmakla gösterecek kadar azdı. Teknolojiden uzak ama birbirlerine yakındı komşular.

 

HEDİYE KEMALETTİN TUĞCU KİTAPLARI
İlkokulu Ereğli’nin sayılı okullarından olan Öğretmen Abdurrahim İlkokulunda okudum. Başarılarımda okul müdürümüz 1981 yılında Türkiye’de yılın öğretmeni seçilen Celaleddin Set’in ve aynı zaman da onun kızı olan Öğretmenim Olcay hanımın payı çoktur. Her bayram mutlaka öğretmenimin evine el öpmeye giderdim ve o da bana mutlaka birkaç tane Kemalettin Tuğcu kitabı hediye ederdi. O kitapları okumayı bitirmeden asla sofraya oturmazdım. Okumayı sevmem de en büyük pay Olcay öğretmenimindir.

 

BAYRAMLARIN “EKMEK BALIĞI”
Bayramlar deyince bayram sabahları babamla bayram namazına , oradan da kabristana büyüklerimizi ziyarete giderdik. Anacığım biz dönene kadar kahvaltı sofrasını hazırlamış olurdu. Bayram sabahı kahvaltılarının vazgeçilmezi “ekmek balığı” diye adlandırılan ekmek dilimlerinin çırpılmış yumurtaya batırıldıktan sonra yağda kızartıldığı yiyecekti. Tadı hala damağımdadır. Kahvaltıdan sonra babam bayramlık kıyafetlerini giyer, bizim de giyinmemizi isterdi. Bayramlıklar giyilmeden asla bayramlaşma olmazdı. Elini öper bayram harçlığımızı alır, aile büyüklerini ziyarete giderdik. Akrabamız bir teyze bize muhakkak bembeyaz bir mendil hediye ederdi. Harçlığımızı da mendilin içine koyardı. Mendil taşıma alışkanlığını o teyze sayesinde edindik. Bizleri kendi çocuklarından ayırt etmeden edep ve terbiye disiplini içinde yetiştirdiler. Sadece babam ve annem değil tüm konu komşu, tüm esnaf amcalar. Dönüp baktığımda onca sene babamdan sadece bir defa tokat yemişim, o da benden büyük bir abiye küfür ettiğim içindi. Bir gün mahalle de bakkallık yapan Cumali abiden pastaneye olan borcunu vermesini istedim, konuşma nasıl gelişti bilmem, bakkalın elindeki yaş ağaç dalını sırtıma vurması ve benim bakkala sövmem bir oldu. Daha dükkândan çıkamadan babam göründü kapıda... Orada yediğim tokat ilk ve son oldu zaten.

 

80 ÖNCESİNİN KÖTÜ HATIRALARI
Günler ayları, aylar yılları kovaladı, çocuk kalmayı beceremeyip genç bir delikanlı oldum, 1980 öncesi ülkenin malum halinden her esnaf gibi bizde etkilenmiştik. Artık sabah erken açamıyor akşam geç kapatamıyorduk dükkanı, hava kararır karamaz dışarıda kalmak imkansızdı. Yollar kesiliyor, kimlik kontrolleri yapılıyor, hoşuna gitmezseniz keyfince dayaklar atılıyordu. Dükkanda toplam 4 tane masa vardı. Bir akşam hiç unutmam, tam kapanma zamanına yakın aşırı sağ görüşlü bir grupla aşırı sol görüşlü bir grup dükkana geldi, dedim ya muzlu sütümüz meşhurdu. Gencim ya babama çelik kasanın arkasına saklanmasını söyledim, ben de tost yapmak için ekmek kestiğimiz döner bıçağını hemen ulaşabileceğim bir yere koyup beklemeye başladım. Babam beni tezgahın arkasına doğru iteleyip onlara hizmet etti. Gelenlerin hepsi tanıdığım kişilerdi. Her iki grupta dükkândan çıkarken babamın elini öptüler, dükkândan biraz uzaklaşınca da birbirleri ile kavgaya tutuştular.


BABAM KAHRAMANIM ANNEM DÜNYANIN EN GÜZEL KADINIYDI
Babam, ilk öğretmenimdi benim, kahramanımdı. İnsanları ve hayvanları sevmeyi, doğruluktan ayrılmamayı, hak yememeyi, dürüst olmayı, acılar, zorluklar karşısında dik durmayı ondan öğrendim. Her başım sıkıştığında, karar vermekte zorlandığımda duyduğum o ses tüm sorunlarımı çözerdi. Annemse dünyanın en güzel kadını, en güzel gülümseyen kadını...
Suya şeker katsa sütlaç olurdu, toprağa kül dökse, Gül... İlk göz ağrım diye severdi beni hep , ben de onu deniz gözlüm diye , seninle birlikte büyüdük biz derdi. Çok genç yaşta İstanbul’dan gelin gelmiş Ereğli’ye yokluklar arasında ayakta dik durmayı başarmış biriydi. Türk Kadınlar Birliği Ereğli şube başkanlığını 30 yıla yakın bir süre yapıp, sayısız hayır işine imza atmıştı.
Geçmişe doğru bakıp en çok neyi özledin diye düşündüğümde; babamın sırtımı okşayan elinin sıcaklığını bir de anamın deniz gözlerini özledim….
 (Haber Merkezi)

Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!


  • 0
    SEVDİM
  • 0
    ALKIŞ
  • 0
    KOMİK
  • 0
    İNANILMAZ
  • 0
    ÜZGÜN
  • 0
    KIZGIN

Yorum Yazın

E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar ile işaretlenmişdir.

Başka haber bulunmuyor!

tokyobet-tokyobet-nerobet-tokyobet-goldenbahis-tokyobet-levabet-ngsbahis-ngsbahis-goldenbahis-ngsbahis-levabet-levabet-goldenbahis-ngsbahis-ngsbahis-tokyobet-nerobet-ngsbahis-levabet-levabet-goldenbahis-ilelebet-betibom-ajaxbet-trendbet-anadolucasino-heybet-paribahis-aresbet-ngsbahis-ngsbahis-ngsbahis-ngsbahis-ngsbahis-ngsbahis-ngsbahis-ngsbahis-nerobet-nerobet-nerobet-nerobet-nerobet-nerobet-nerobet-nerobet-nerobet-nerobet-goldenbahis-goldenbahis-goldenbahis-goldenbahis-goldenbahis-goldenbahis-goldenbahis-goldenbahis-levabet-levabet-levabet-levabet-levabet-levabet-tokyobet-tokyobet-ngsbahis-ngsbahis-ngsbahis-ngsbahis-goldenbahis-goldenbahis-goldenbahis-goldenbahis-nerobet-nerobet-nerobet-nerobet-nerobet-levabet-levabet-levabet-levabet-levabet-tokyobet-tokyobet-tokyobet-tokyobet-tokyobet-tokyobet-tokyobet-tokyobet-tokyobet-ngsbahis-ngsbahis-ngsbahis-ngsbahis-ngsbahis-ngsbahis-ngsbahis-ngsbahis-ngsbahis-ngsbahis-ngsbahis-ngsbahis-ngsbahis-goldenbahis-goldenbahis-goldenbahis-goldenbahis-goldenbahis-goldenbahis-goldenbahis-goldenbahis-goldenbahis-goldenbahis-goldenbahis-goldenbahis-goldenbahis-goldenbahis-goldenbahis-nerobet-nerobet-nerobet-nerobet-nerobet-nerobet-nerobet-nerobet-nerobet-nerobet-nerobet-nerobet-nerobet-nerobet-levabet-levabet-levabet-levabet-levabet-levabet-levabet-levabet-levabet-levabet-levabet-levabet-tokyobet-tokyobet-tokyobet-tokyobet-tokyobet-tokyobet-tokyobet-tokyobet-tokyobet-tokyobet-tokyobet-tokyobet-tokyobet-tokyobet-tokyobet-tokyobet-tokyobet-tokyobet-nerobet-pusulabet-piabet-pusulabet-masterbetting-piabet-piabet-piabet-piabet-piabet-piabet-piabet-piabet-piabet-pusulabet-pusulabet-pusulabet-pusulabet-pusulabet-pusulabet-pusulabet-pusulabet-pusulabet-masterbetting-masterbetting-masterbetting-masterbetting-masterbetting-masterbetting-masterbetting-masterbetting-masterbetting-piabet-piabet-piabet-piabet-piabet-pusulabet-pusulabet-pusulabet-pusulabet-pusulabet-masterbetting-masterbetting-masterbetting-masterbetting-masterbetting-masterbetting-masterbetting-masterbetting-masterbetting-masterbetting-masterbetting-masterbetting-masterbetting-piabet-piabet-piabet-piabet-piabet-piabet-piabet-piabet-piabet-piabet-piabet-piabet-piabet-piabet-piabet-pusulabet-pusulabet-pusulabet-pusulabet-pusulabet-pusulabet-pusulabet-pusulabet-pusulabet-pusulabet-pusulabet-pusulabet-pusulabet-pusulabet-pusulabet-masterbetting-masterbetting-masterbetting-masterbetting-masterbetting-masterbetting-masterbetting-pusulabet-pusulabet-masterbetting-piabet-piabet-piabet-piabet-piabet-masterbetting-masterbetting-masterbetting-pusulabet-pusulabet-pusulabet-casibom-Nerobet-onwin giri?-goldenautumncare.com-yemekmasasi.net-?i?li escort-bak?rk�y escort-anadolu yakas? escort-sirinevlerpartner.com-doomland.net-vcil.net-nerobet-Nerobet-deneme bonusu veren siteler-sirinevlerpartner.com-be?ikta? escort-goldenautumncare.com-archanavijaya.com-manikaranestates.com-neetasherbaluk.com-istanbul escorts-discounttobaccocorner.com-fps-group.net-7solutionsusa.com-Nerobet-muirdata.com-Tokyobet-deneme bonusu veren siteler-deneme bonusu veren siteler-deneme bonusu veren siteler-deneme bonusu veren siteler-deneme bonusu veren siteler-deneme bonusu veren siteler-deneme bonusu veren siteler-deneme bonusu veren siteler-deneme bonusu veren siteler-deneme bonusu veren siteler-deneme bonusu veren siteler-deneme bonusu veren siteler-deneme bonusu veren siteler-deneme bonusu veren siteler-deneme bonusu veren siteler-deneme bonusu veren siteler-deneme bonusu veren siteler-deneme bonusu veren siteler-deneme bonusu veren siteler-deneme bonusu veren siteler-casino siteleri-casino siteleri-casino siteleri-casino siteleri-casino siteleri-casino siteleri-casino siteleri-casino siteleri-casino siteleri-casino siteleri-casino siteleri-casino siteleri-casino siteleri-casino siteleri-casino siteleri-casino siteleri-casino siteleri-casino siteleri-casino siteleri-casino siteleri-bahis siteleri-bahis siteleri-bahis siteleri-bahis siteleri-bahis siteleri-bahis siteleri-bahis siteleri-bahis siteleri-bahis siteleri-bahis siteleri-bahis siteleri-bahis siteleri-bahis siteleri-bahis siteleri-bahis siteleri-bahis siteleri-bahis siteleri-bahis siteleri-bahis siteleri-bahis siteleri-canlı bahis-canlı bahis-canlı bahis-canlı bahis-canlı bahis-canlı bahis-canlı bahis-canlı bahis-canlı bahis-canlı bahis-canlı bahis-canlı bahis-canlı bahis-canlı bahis-canlı bahis-canlı bahis-canlı bahis-canlı bahis-canlı bahis-canlı bahis-betkom-betkom-betkom-betkom-betkom-betkom-betkom-betkom-betkom-betkom-maritbet-maritbet-maritbet-maritbet-maritbet-maritbet-maritbet-maritbet-maritbet-maritbet-markajbet-markajbet-markajbet-markajbet-markajbet-markajbet-markajbet-markajbet-markajbet-markajbet-ovosurchile.com-kodiakevents.com-primrosehillboutique.com-sirinevlerpartner.com-yemekmasasi.net-