Teknik üniversite için OSB biçilmiş kaftan

Sanayi ile üniversite işbirliğinin senelerce tartışıldığını söyleyen Makine Mühendisleri Odası Konya Şube Başkanı Ö. Erdoğan Duransoy, “Tartışılması da lazım. Ancak sadece tartışma alanında kalmaması, bunun yürürlüğe de girmesi gerekir” dedi.

SANAYİ-ÜNİVERSİTE İŞBİRLİĞİNE OSB BİÇİLMİŞ KAFTAN

Üniversite hocaları ile sanayicilerin birbirlerine çok sıcak bakmadığına işaret eden Duransoy, “Bu iki kesimi nasıl bir araya getiririz? Bu konuda çok fazla proje geliştirildi ama çok fazla projenin de önüne zamanında taş kondu. Mesela teknik üniversite… Şimdi tekrar gündeme geldi, onun ucundan çok sıkı yapışmamız lazım. Esasında bizim organize sanayimiz bu iş için hakikaten biçilmiş kaftan. Her şeyiyle biçilmiş kaftan. Şu anda hemen hemen 23.5 milyon m2’lik bir organize sanayimiz var.  Bu devamlı da artıyor. Beşinci etap yürüyor, altıncı etabın pazarlıkları başladı. Bu organize sanayinin içinde ciddi ihracat yapan firmalarımız var. Otomotiv sektöründe, makine sektöründe hakikaten ciddi ihracatlar yapan bir sanayi. Bunun içine siz getiriyorsunuz bir teknik üniversite yerleştiriyorsunuz. Dört dörtlük. Onun yanında bir Ar-Ge Merkezi var, İnnopark var, Teknoloji Geliştirme Merkezi var. Sürekli gelişiyor. Onun yanında sanayicinin en büyük sıkıntısı kalifiye eleman. Bunu nasıl çözeriz? Meslek liseleri… Bir meslek lisesi var. Onu geliştirmek için sürekli çaba var, bir meslek lisesinin daha çekirdeği atıldı, kuruldu kurulacak. Dolayısıyla kalifiye eleman problemi de çözülüyor. Ayrıca bilim merkezi de sanayinin içinde. Dolayısıyla işte burası üniversite ile sanayicinin buluşacağı en güzel yer. Buradan daha güzel bir çember düşünemezsiniz. Üniversitesi, meslek lisesi, bilim geliştirme merkezi, innoparkı, yani dört dörtlük… Bunu çok düzgün değerlendirmemiz lazım, bu görüşmeyi çok iyi değerlendirmemiz lazım” diye konuştu.

SANAYİCİ KOBİ ZİHNİYETİNDEN KURTULMALI

Bu konuda hem üniversitenin hem de sanayicinin yapması gerekenler olduğunu belirten Duransoy, “Sanayicinin ne yapması lazım? Bir an önce KOBİ zihniyetinden kurtulması lazım. Sanayicinin artık ben nasıl para kazanırım demekten kurtulması lazım. Sonuçta her halükarda para kazanılır. Sanayici asıl şu soruyu sormalı kendine: Ben bu ülkeyi nasıl ileri götürürüm? Ben bu ülkeye nasıl bir artı değer kazandırırım? Bu da ancak teknolojiyle, araştırma ve geliştirmeyle olur. Araştırma Geliştirme Merkezi’ni kuracak ve daha sonra da üniversiteden de destek alacak” dedi.

İNTERN MÜHENDİSLİK GELMELİ

Bu konuda üniversitenin de yapması gerekenlerin olduğunu söyleyen Duransoy, “Üniversiteyi kademe kademe incelemek lazım. Üniversitenin birkaç görevi var çünkü. Nedir birisi? Mühendis yetiştirmek. Talebeleri bir şekilde piyasaya kazandırmak. Düzgün kazandırabiliyor muyuz? Kazandıramıyoruz. Neden? ‘Sanayiye gelen arkadaşlar, sıfır bilgiyle geliyor’ diyor sanayiciler. Bizdeki talebelerin en büyük eksiği staj yetersizliği. Bizdeki talebeler özellikle teoriyle doluyorlar. Teoriyi dört dörtlük alıyorlar ama ‘teori pratiğe nasıl aktarılır, pratikte benim karşıma ne çıkacak’ sorularına cevapları yok. Mühendisimizi nasıl dört dörtlük yetiştiririz? Şimdi bunun temelleri atıldı. Diyoruz ki intern mühendislik kavramı geliştirmeye başladık. Diyoruz ki bu öğrenciler okurken, bu mühendisler yetiştirirken mutlaka gitsinler sanayide çalışsınlar. Sanayide çalışmadan mühendis oldular deyip biz bunları mezun etmeyelim. Staj değil, stajın çok daha üzeri. Kimileri karşı çıkıyor, kimileri benimsiyor, tartışılıyor ama bizce doğrusu bu” diye konuştu.

ÖĞRENCİYLE FİRMA NİŞANLANIYOR

Üniversitenin yavaş yavaş intern mühendis kavramını oturtmaya başladığını kaydeden Duransoy, “Artık benim öğrencim diyor, en azından yarım dönemini yada bir senesini sanayide geçirmesi lazım. Ki bu da şart, en azından sanayicinin üniversiteyi tanımasında bile şart. Ne yapıyorlar? Firmalarla öğrencileri nişanlıyorlar. Hem de okula girdikleri ilk gün nişanlıyorlar. Öğrenci her boş kaldığı vakitte sanayiye, nişanlandığı fabrikaya gidiyor. Yaz tatillerinin bir kısmından feragat edip fabrikada çalışıyor. Cumartesi fabrikaya geliyor. Haftalık programında boş bir günü varsa geliyor fabrikada çalışıyor ve projelerini bu firmanın işleriyle alakalı alıyor. O zaman hoca da pratikle ilgili bir şeyler bilmek zorunda kalıyor. Bu firma ne yapıyor? Ben bu öğrenciye nasıl bir proje verebilirim? Bu öğrencime nasıl faydalı olabilirim? Dolayısıyla intern mühendislik güzel bir proje” bilgilerini verdi.

KONYA’YA YENİ BİR ÜNİVERSİTE DAHA GEREKLİ

Konya’ya ayrıca öğretim elemanı yetiştirecek bir üniversite gerektiğini ifade eden Duransoy, “Hakikaten bu bir zenginlik. Konya’da şu an dört üniversite bulunuyor. Teknik üniversite ile beş olacak. Peki, bu beş üniversiteye yetecek öğretim elemanımız var mı? Maalesef yok. O zaman bu bir açık. Bölüm açmak, üniversite açmak tamam zenginlik ama altyapısız olduğu zaman maalesef sıkıntı oluyor ve özellikle sancılı büyüyor. Neden? Çünkü mühendislik bölümleri altyapısı olan bölümler. Atölyesi olan bölümler olması lazım. Laboratuarlarının dört dörtlük çalıştığı bölümler olması lazım. Çalışma sahalarının çok iyi olduğu bölümler lazım. Öğretim elemanlarının yerli yerinde olması lazım” dedi. Yeni kurulacak teknik üniversitenin sıfırdan kurulacak bir üniversite olmayacağını ifade eden Duransoy, “Selçuk Üniversitesi’ni ayıracaklar. Selçuk Üniversitesi Mühendislik Fakültesi’ni ayıracaklar. Dolayısıyla öğretim elemanıyla, laboratuarıyla, her şeyiyle kurulmuş olacak. Üniversiteyi sıfırdan kurduğunuzda laboratuarı kurulacak, atölyesi kurulacak, öğretim üyesi sıkıntı… Bu tür sıkıntıları çekmeyecekler. Bu da benim kanaatimce düzgün bir adım. Olması gereken bir durum” diye konuştu.

“ELLE TUTULUR, GÖZLE GÖRÜLÜR ÜRETİM…”

Üniversitenin reel sektöre bilgi kazandırması gerektiğini vurgulayan Duransoy, “Bunu da teknik kentle, innoparkla dört dörtlük halletmeye başladık inşallah. Üniversitemiz de buna alıştı. Özellikle profesörlerimiz, doçentlerimiz, yardımcı doçentlerimiz de buna alıştı. Buradaki ham bilginin, buradaki teorinin bir şekilde elle tutulur, gözle görülür bir üretime dönüşmesi lazım. Yoksa siz ne kadar bilirseniz bilin, siz ne kadar dört dörtlük hoca olursanız olun, ne kadar ileri teknolojiye sahip olursanız olun, bu elle tutulur, gözle görülür bir üretime dönüşmediği zaman çok verimli olmuyor” dedi. (Murat GÜZEL)