"Yaptıklarımdan pişman değilim"

Ortaköy'deki terör saldırısına iliÅŸkin, Ä°stanbul Cumhuriyet BaÅŸsavcılığı Terör ve Örgütlü Suçlar Bürosu savcılarından Gökalp Kökçü'nün yürüttüÄŸü soruÅŸturma kapsamında, sevk edildiÄŸi nöbetçi Ä°stanbul 11. Sulh Ceza HakimliÄŸi tarafından, "anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teÅŸebbüs etme, silahlı terör örgütüne üye olma, nitelikli ÅŸekilde birden fazla kiÅŸiyi öldürme, sayı-nitelik bakımından vahim olan silah veya mermilerin satın alınması, taşınması, bulundurulması" suçlarından tutuklanan Abdulgadir Masharipov'un hakimlik sorgusundaki ifadeleri ortaya çıktı. 

"DAEÅž üyesiyim"

Masharipov, tercüman eÅŸliÄŸinde verdiÄŸi ifadede, "Ben DAEÅž terör örgütü üyesiyim. Bu örgütün amacı Ä°slami hilafetin meydana getirilmesidir. Örgütün lideri Abubakir BaÄŸdadi'dir. Öncelikle Amerika Irak'ı iÅŸgal ettiÄŸinde onlara karşı savaÅŸmak amacıyla kurulmuÅŸtur." ifadelerini kullandı. 

Reina saldırısından önce herhangi bir eyleme katılmadığını anlatan Masharipov, dünyada Hristiyanların yaptıkları öldürme olaylarına karşı onlardan öç almak amacıyla onların bayram günü bir eylem yapmayı düÅŸündüÄŸünü ve amacının Hristiyanları öldürmek olduÄŸunu söyledi. 

Yılbaşı günü kutlama yapılması durumunda Taksim'de eylem yapma talimatını Suriye'de bulunan Abu Cihad'ın, "Hristiyanların çoÄŸunun Taksim'de bir yere toplanıp bayram töreni yapmaları" gerekçesiyle verdiÄŸini belirten Masharipov, silah kullanmayı Afganistan'da öÄŸrendiÄŸini, eÄŸitimi buradaki "Cihadi cemaat" örgütünden aldığı ve bu örgütün Taliban'ın bir kolu olduÄŸunu dile getirdi.

"Türkiye'ye Ocak 2016'da geldim"

Türkiye'ye 2016 yılının ilk ayında Van tarafından girdiÄŸini ve sonra da Ä°stanbul'a geldiÄŸini anlatan Masharipov, "Daha sonra Suriye'ye gitmek için orada bekledim ancak giriÅŸ yoktu. EÅŸim ve çocuklarımla Ä°stanbul'a gelmiÅŸtik, ailece Suriye'ye gidecektik ancak giriÅŸ kapalıydı. Türkiye'de, Horasan'dan Åžam'a gidenler vardı. Onlar yardım ediyorlardı. Geçimimi de bu ÅŸekilde saÄŸlıyordum. Türkiye'de herhangi bir örgütsel toplantıya katılmadım. Telefonla irtibat kurmuyorduk. Bilgisayarda 'Telegram' programı vardı. Suriye'dekilerle bu programla irtibatım oluyordu, Türkiye'den kimseyle bir irtibatım olmadı." dedi.

"Türkiye devletiyle herhangi bir sorunum yoktu"

Olaydan bir hafta önce Abu Cihad'ın kendisine gerçekleÅŸtireceÄŸi eylemi anlatıp talimat verdiÄŸini ve bu talimattan önce KayaÅŸehir'de bir yerde oturduÄŸunu kaydeden Masharipov, talimattan sonra KayaÅŸehir'de bir siteden daire kiraladığını, bu eve gelen yüzü kapalı, maskeli bir kiÅŸinin kendisine bir çantanın içinde eylemde kullanacağı KalaÅŸnikof tüfek, 6 ÅŸarjör, 3 el bombası zannettiÄŸi flashbang ile mermiler getirdiÄŸini ve bu silahların nereden bulunduÄŸunu bilmediÄŸini ifade etti.

"Ben, Hristiyanlardan Müslümanlara karşı yaptıklarının öcünü aldım. Türkiye devleti ile herhangi bir sorunum yoktu." diyen Masharipov, silahları aldıktan sonra kendisine yılbaşından bir hafta önce Abu Cihad tarafından, 'Taksim meydanında eylem yapacağının' söylendiÄŸini ve Taksim'de ayın 31'inde keÅŸif yapmak istediÄŸini bildirdi.

Karar vermesi durumunda silahı kullanıp Taksim meydanında bulunan insanları öldüreceÄŸini ve 31 Aralık akÅŸamı saat 20.00'de fikrini deÄŸiÅŸtirdiÄŸini anlatan Masharipov, "Taksim'e giriÅŸ yoktu, her taraf polis kaynıyordu. 'Burada olmaz' dedim, Abu Cihad'ı aradım. Saat 21.00'de Reina'ya keÅŸif yapmaya gittim. Daha önceden Reina'nın içine girmemiÅŸtim. Abu Cihad'a, 'Ben bunu 31 Aralık'ta yapayım yoksa baÅŸka bir gün yapamam' dedim. Bana, Reina'nın adresini gönderdi. Hatta Reina'ya ait 5-6 fotoÄŸraf gönderdi. Ä°çeride hangi milletten, hangi dinden insanlar olduÄŸu konusunda bilgi vermedi." ifadelerini kullandı.

Abu Cihad, Rusça aksanlı konuÅŸtuÄŸu için Kafkasyalı olduÄŸunu düÅŸündüÄŸünü, otobüs durağına parayı getiren kiÅŸinin Abu Cihad'ın ses kaydını da getirdiÄŸini ve onunla yüz yüze hiç görüÅŸmeyip sadece yazıştığını öne süren Abdulgadir Masharipov, "Kapının önüne kadar gittim, polis yoktu. Güvenlik de görmedim. Zeytinburnu'na taksi ile geri döndüm. Üzerimde param vardı. Suriye'de bulunan Abu Cihad, Kafkas görüntüsü olan birisiyle bana olaydan 5 gün önce para göndermiÅŸti. Gelen kiÅŸi otobüs durağının önünde para vermiÅŸti bana. Silahları almaya Zeytinburnu'na gittim. Silahları alıp tekrar Reina'ya gittim. Silah teslim olduÄŸunda, el bombası zannettiÄŸim ÅŸeyin aslında flashbang olduÄŸunu bilmiyordum. Açık alanda farklı bir tesiri olup olmadığını bilmiyorum. Ä°çeriye girmek isterken, polis beni gördü ve ateÅŸ açtı. Sonra ben polise ateÅŸ açtım ve içeri girdim." diye konuÅŸtu.

"Ä°dam hükmü verilirse iyi olur"

Hakim tarafından, söylediklerinde çeliÅŸki olduÄŸu, polisi görüp görmediÄŸi sorulan Abdulgadir Masharipov, "Ä°lk keÅŸfe geldiÄŸimde polisi görseydim olaylar daha farklı ÅŸekilde geliÅŸebilirdi. Polisi vurduktan sonra içeriye girdim. KalaÅŸnikof silahla rastgele insanların üzerine ateÅŸ ettim. Mermiler bitince, iki tane flashbang attım. Üçüncüsünü intihar etmek için yüzüme tuttum ama ölmedim. Rehin düÅŸmeyeyim diye kendimi öldürecektim. Ä°dam hükmü verilirse iyi olur. Flashbangleri tüm mermiler bittikten sonra attım. Bir ÅŸey olmadı, saÄŸ kaldım. Aslında ölmek için girmiÅŸtim." beyanında bulundu.

"MaÄŸdur gibi emekleyerek dışarı çıktım"

EÅŸyaları ve silahı, saÄŸ kaldıktan sonra çıkmaya çalıştığı sırada içeride bıraktığını ve sonrasında kapının hemen yanındayken üzerindekileri çıkardığını belirten Masharipov, "Orada sanki ben de maÄŸdurlardan biriymiÅŸim gibi 4 ayak ÅŸeklinde emekleyerek dışarıya çıktım. Kapının giriÅŸinde iki tane silahlı kiÅŸi vardı. Ellerinde otomatik silah vardı. Ä°çeride benden baÅŸka kimse silah atmadı. Silahlı kiÅŸileri ben mekandan çıkarken kapı giriÅŸinde gördüm, elbiselerini göremedim. Ä°çeriye girdiÄŸimde karanlıktı, sanki sisli bir durum vardı. Ben çıkarken kapıdaki iki silahlı kiÅŸi, kim diye sordular. Beni de yaralanmış biri zannederek iki kolumdan tuttular ve dışarıya götürüp yolun kenarına kaldırımın üzerine bıraktılar. Beni bırakıp gittiler." ifadelerini kullandı.

"Taksi beni götürmek istemedi"

Masharipov, daha sonra ayaÄŸa kalkıp yüzünü yıkadığını aktararak, ÅŸöyle devam etti:

"Yolun kenarına çıktım daha sonra ve arabaları durdurmaya çalıştım. Taksi tuttum ve iki taksi beni götürmek istemedi. Yüzümde siyahlıklar vardı ve silinmemiÅŸti. Taksici, 'nereye gidiyorsun' diye sordu ben de yerin adını söyleyemedim. Taksiciye sadece, 'ilerle ilerle' dedim. Åžüphelendi, beni biraz daha ileri götürdükten sonra orada bıraktı. Biraz yürüdüm, bir yerde su gördüm yine iyice yüzümü yıkadım. Yola çıkıp yine taksi durdurdum, yanımda telefon yoktu. Ä°kinci taksi, '100 lira, hemen parayı ver' dedi. Ben de, 'sen beni götür parayı veririm' dedim. Buna inanmadı ve beni indirdi. Üçüncü bir taksi durdurdum bindim. O da 100 lira civarında para talep etti. 'Zeytinburnu'na gideceÄŸim, cebimde param yok' dedim ama baktım 45 lira varmış, '55 lirayı gittiÄŸim yerde veririm' dedim. Parayı verebilmek için telefonunu istedim, onda Telegram programı yokmuÅŸ. 'Numara ver arayayım' dedi taksici. Aklıma telefon numarası gelmedi, taksiciyi inandırmak için ona kendi numaramı verdim ancak bu numara çalışmayınca taksici ÅŸüphelendi, beni bir yere kadar götürdü indirdi, tekrar taksi durdurdum. Dördüncü bindiÄŸim taksiye, '30 liraya beni Zeytinburnu'na götürür müsün?' diye sordum. AnlaÅŸarak gittim."

"Taksi parası için yalvardım"

Zeytinburnu'na geldikten sonra, daha önce zaman zaman gittiÄŸi lokantanın aklına geldiÄŸini söyleyen Masharipov, gece 02.30'da gittiÄŸi lokantanın kapısını çaldığını dile getirdi.

Kapıyı çalması üzerine kendisini müÅŸteri olarak tanıyan bir gencin içeriden çıktığını bildiren Masharipov, ÅŸunları anlattı:

"Uygur kökenli bu kiÅŸi, beni müÅŸteri olarak orada birkaç kez görmüÅŸtü. 30 lira borç istedim. Ä°lk aÅŸamada vermedi. Çok yalvardım, ısrar ettim iki tane 20 lira verdi. Onu da taksiye verdim. 'Sabaha kadar iÅŸ yerinde oturabilir miyim?' dedim. Önce, 'anahtar yok' dedi, kapıyı açmadı, parayı da zaten kapının altından verdi. Çok ısrar edip yalvardıktan sonra anahtarı arayıp bulup kapıyı açtı. Ä°çeri girdikten sonra kendisinden telefonu istedim. Abu Cihad'ı çağırmak için uÄŸraÅŸtım ancak yayında kimse yoktu. Ä°rtibat kuramadım. Bir Uygur emlakçı aklıma geldi. Onunla Telegram'da irtibata geçtim. O esnada Telegram iyi çalışmıyordu. Sabah namazından sonra bana Uygur emlakçı Tulpar'dan cevap geldi. Zeytinburnu'nda oturuyordu. Bir gün kalabileceÄŸim daire istedim. Beni bir daireye getirdi. GetirdiÄŸi daireye girdim, orada Abu Cihad ile irtibata geçtim. Ertesi gün Abu Cihad bana bir araba gönderdi. O araba ile Sefaköy'de bir daireye, 'Mustafa' isimli Uygur uyruklu kiÅŸiyle gittim. AkÅŸama kadar orada kaldık. Abu Cihad'a, 'beni baÅŸka yere gönder' dedim. Beni baÅŸka yere gönderdi. O esnada etrafta çok polis vardı. Ayrıntıları savcıya anlattım."

"Yaptıklarımdan pişman değilim"

Türkiye'de herhangi bir örgütle baÄŸlantısının olmadığını ve yakalandığı gün evde yattığını iddia eden Masharipov, "Kapı çalınmaya baÅŸladı. Evde, 'Ali' diye emlak iÅŸlerine yardımcı olan, benimle birlikte kalan kiÅŸi ve benim nikahımda olan bayan ve iki bayan daha vardı. Ali bana, 'kapıyı çaldıklarını' söyledi. Ben sustum ve yattık. Polis geldiÄŸini Ali söylemiÅŸti. Çekyata uzandım. Polisler içeriye girdiler ve beni yakalayıp götürdüler." dedi.

Abdulgadir Masharipov, herhangi bir asker ya da polisle irtibatı olmadığını, Reina'daki polis memurunu tanımadığını, örgütün neden Müslüman ülkelere karşı eylem yaptığını bilmediÄŸini ve örgütün gücünün yetmesi durumunda baÅŸka dilden ülkelerde de hakimiyet kurabileceÄŸini öne sürerek, son sözü sorulduÄŸunda, "Bana 'Türkiye aleyhine çalışıyor, Türkiye'ye karşı' diyorlar. Ben Türkiye devletine karşı bir ÅŸey yaptığımı düÅŸünmüyorum. Türkiye karşıtı bir harekatta bulunmadım. Ben öç aldım, yaptıklarımdan piÅŸman deÄŸilim. Kısas yaptığımı düÅŸünüyorum." ÅŸeklinde konuÅŸtu.