© Konya Postası 2021

'Barış sürecini sabote eden kararın mesuliyeti Amerika'ya aittir'

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Barış sürecini sabote eden bu provokatif kararın bölgede yol açtığı sonuçların mesuliyeti bütünüyle birinci derecede Amerika'ya aittir." dedi.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ABD'nin Kudüs'ü İsrail'in başkenti ilan etmesi kararının herhangi bir kıymetiharbiyesinin olmadığını belirterek, "Sadece kendileri çalarlar, kendileri oynarlar. Barış sürecini sabote eden bu provokatif kararın bölgede yol açtığı sonuçların mesuliyeti, bütünüyle birinci derecede Amerika'ya aittir. Amerikan yönetimi, bu şekilde barış istediğini defalarca kanıtlayan Filistin tarafını cezalandırmıştır." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul Kongre Merkezi'nde düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) İslam Zirvesi Konferansı Olağanüstü Toplantısı'nın ardından, Filistin Başbakanı Rami el-Hamdallah ve İİT Genel Sekreteri Yusuf bin Ahmed el-Useymin ile ortak basın toplantısı düzenledi.

Bugün hem Filistin halkına dayanışma sergilenmesi hem de Gazze'de katliam yapan İsrail'e gerekli mesajların verilmesi bakımından son derece anlamlı bir zirve toplantısı gerçekleştirdiklerini belirten Erdoğan, yaptıkları çağrıya kısa sürece cevap vererek, zirveye iştirak eden ve toplantının icrasına katkı sağlayan herkese teşekkür etti.

ABD Başkanı Donald Trump'ın Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak tanıma kararının ertesinde İİT İslam Zirvesi Dönem Başkanı olarak ABD ve dünya kamuoyuna çağrıda bulunduklarını hatırlatan Erdoğan, çağrıda, alınan kararı yok hükmünde kabul ettiklerini, Kudüs'ün kırmızı çizgileri olduğunu vurguladıklarını söyledi.

Erdoğan, 13 Aralık 2017 tarihinde de İstanbul'da teşkilatın olağanüstü zirvesini düzenlediklerini anımsatarak, bu zirvede de İslam alemi olarak Kudüs ve Harem-i Şerif'in kutsiyetini ve tarihi statüsünün korunmasına ilişkin kararlılıklarını ortaya koyduklarını vurguladı.

Filistin davasının uluslararası kuruluşlar nezdinde takipçisi olmaya her platformda devam ettiklerini aktaran Erdoğan, şöyle devam etti:

"Kudüs konusundaki karar tasarısı, BM Güvenlik Konseyi'nde 14 üyenin olumlu oyuna rağmen sadece ABD'nin vetosu nedeniyle kabul edilemedi. Bunun üzerine ülkemiz ve Yemen tarafından sunulan karar tasarısı BM Genel Kurulu'nda 21 Aralık günü yapılan oylamada, 9 redde karşılık 128 ülkenin oyuyla ezici bir çoğunlukla kabul edildi. Amerika ve İsrail'in yoğun baskı, tehdit ve şantajlarına rağmen alınan bu karar, insanlık tarihine altın harflerle kazınmıştır. Zira o 9 ülkenin diğer 7'si benim şahsen isimlerini bile duymadığım ülkelerdir, 128 ülke ise dünyada ağırlığı olan ülkeler." 

ABD yönetiminin tüm uyarılarına rağmen hukuksuz kararını, 14 Mayıs günü uygulamaya geçirdiğini ifade eden Erdoğan, bu girişimi asla kabul etmediklerini ve etmeyeceklerini söyledi.

İİT Genel Sekreteri El-Useymin'nin de ifade etti gibi bu kararın herhangi bir kıymetiharbiyesi olmadığını vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Sadece kendileri çalarlar, kendileri oynarlar. Barış sürecini sabote eden bu provokatif kararın bölgede yol açtığı sonuçların mesuliyeti, bütünüyle birinci derecede Amerika'ya aittir. Amerikan yönetimi, bu şekilde barış istediğini defalarca kanıtlayan Filistin tarafını cezalandırmıştır. Bu kararla Filistin halkının vatanını işgal eden, abluka ve yasa dışı yerleşimlerle iki devletli çözüme yönelik taahhütlerini çiğneyen İsrail ise ödüllendirilmiştir.

Benim anlamadığım bir şey var. Trump cumhuriyetçidir değil mi? Önceki Bush? O da cumhuriyetçiydi. Fakat önceki Bush, özellikle de bana şu ifadeyi kullanmıştır; 'İki devletli çözüme ne diyorsunuz?'. 'Evet' diyoruz ve Colin Powell'e benim yanımda talimat verdi, 'bu işi bizzat sen takip edeceksin.' O gün bugündür bakın, o cumhuriyetçi böyle söyledi ama şimdiki cumhuriyetçi maalesef işgalden yana oynuyor. Cumhuriyetçilerin de kendi arasında demek ki bir sıkıntı var. Öyle de olsa böyle de olsa, biz doğru olanı yapacağız. Bu sorumsuz politikalar, İsrail'i işgal, gasp ve şiddet yönünden daha da azdıracaktır. Nitekim 14 Mayıs günü yaşanan katliam yeni dönemin en açık işaretidir."

"Zulme Lanet Kudüs'e Destek Mitingi', Filistinli kardeşlerimizle dayanışmamızın sembolü olmuştur"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, İstanbul Kongre Merkezi'nde düzenlenen İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) İslam Zirvesi Konferansı Olağanüstü Toplantısı'nın ardından, Filistin Başbakanı Rami el-Hamdallah ve İİT Genel Sekreteri Yusuf bin Ahmed el-Useymin ile düzenlediği basın toplantısında, İsrail'in 14 Mayıs'ta demokratik haklarını kullanan 62 Filistinliyi şehit ederken 2 bin 700'ün üzerinde sivili de yaraladığını hatırlattı.

İsrail saldırılarında şehit olan Filistinlilere Allah'tan rahmet, yaralananlara acil şifalar dileyen Erdoğan, şehit ailelerine, yakınlarına ve tüm Filistin halkına başsağlığı diledi.

Türkiye olarak Filistinlilerin acılarını paylaşmak ve onlarla dayanışmayı sergilemek üzere 3 günlük milli yas ilan ettiklerini, tepkilerini göstermek için bir dizi kararı hayata geçirdiklerini vurgulayan Erdoğan, "Bugün, Yenikapı'da yüz binlerce vatandaşımızın katılımıyla gerçekleşen 'Zulme Lanet Kudüs'e Destek Mitingi', Filistinli kardeşlerimizle dayanışmamızın sembolü olmuştur. Bu tarihi mitingin bir benzerini inşallah pazar günü Diyarbakır'da gerçekleştireceğiz ve bu zincir durmayacak, devam edecek. Zira biz eğer bunları durdurursak, bugün sessizliğe gömülecek olursa buradaki şuur kaybolur. Biz, Filistin halkıyla dayanışma şuurumuzu hiçbir zaman sukuta erdirmeyeceğiz." ifadelerini kullandı.

Bugünkü zirvede Filistin davasına verdikleri desteği bir kez daha göstererek nihai bildiriyi kabul ettiklerini kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu:

"Bu çerçevede işgal altındaki Filistin topraklarında İsrail'in saldırganlığını en güçlü ifadelerle telin ettik. Son olaylardan İsrail'i sorumlu tuttuğumuzu belirttik. İsrail'in bu suçları, Amerika Birleşik Devletleri yönetiminin desteğiyle işlediği aşikardır. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi başta olmak üzere uluslararası toplumun Filistin konusunda yasal yükümlülüklerini yerine getirmesi gereklidir. Her gün gencecik evlatlarını İsrail terörüne kurban veren Filistin halkına Uluslararası Barış Gücü gönderme dahil, -bunun altını çiziyorum-, Uluslararası Barış Gücü gönderme dahil bir koruma sağlanması şarttır. Uluslararası toplumun katliamları tribünden izlemeyi bırakarak diğer pek çok bölgede olduğu gibi Filistin'de de bunları engelleyecek adımları süratle atması gerekiyor. Nasıl Bosna Hersek'te bir Barış Gücü oraya yerleştirdiyse, nasıl Kosova'ya yerleştirdiyse aynen buraya da böyle bir gücün yerleştirilmesi şarttır."

"İsrail işlediği suçlar nedeniyle hesap vermek zorundadır"

İsrail'in Filistin halkına karşı işlediği suçların hesabını vermesinin sağlanmasının artık kaçınılmaz hale geldiğini vurgulayan Erdoğan, "Bunun için tüm dünyaya yasal ve ahlaki yükümlülükler doğrultusunda harekete geçilmesi çağrısında bulunuyoruz." dedi.

Erdoğan, şöyle devam etti:

"Birleşmiş Milletleri ve diğer uluslararası kuruluşları Filistin halkına karşı işlenen suçları bağımsız ve şeffaf biçimde acilen soruşturmaya çağırıyoruz. Özellikle İsrail'in Gazze şeridindeki saldırılar konusundaki cezai sorumluluğunu belirlemek üzere uluslararası bir soruşturma komitesi kurulması elzemdir. Bu amaçla süratle bir saha soruşturması başlatılmasını istiyoruz. İsrail, işlediği suçlar nedeniyle hesap vermek zorundadır. Bu hesap da er ya da geç verilecektir. Filistin'de yaşanan zulmün Birleşmiş Milletler Genel Kurulu gündemine getirilmesi için tüm ülkelere çağrı yapıyoruz. Bütün ülkeleri bir kez daha Filistin devletini ve onun başkenti olarak da Kudüs'ü resmen tanımaya davet ediyoruz. Bunu yapmayan ülkelerin barış sürecine öncülük etmesi mümkün değildir."

"Sabrımızın sonuna geldik"

Amerika'nın Kudüs konusundaki kararını bir kez daha reddettiklerini dile getiren Erdoğan, hukuken hükümsüz ve geçersiz olan bu kararın uluslararası barış ve güvenliği hedef alan açık bir tehdit olduğunu kaydetti.

"Zil takıp oynamak suretiyle orada yapılan açılış töreninin bizim indimizde bir kıymeti harbiyesi yoktur." diyen Erdoğan, şöyle konuştu:

"Teşkilat üyesi ülkeler olarak baskıyla dahi olsa Amerikan yönetiminin izinden gidecek devletlere karşı her türlü tedbiri almakta kararlıyız. Öte yandan dünyadaki hiçbir devletin şantaja boyun eğerek egemenlik haklarını çiğnetmeyeceğine inanıyoruz. Ayrıca tüm teşkilat üyelerini Amerika'nın kararını takip edecek ülkeler yanında tüm makam, parlamento, şirket ve bireylere karşı da ekonomik kısıtlamalar uygulanması için gerekli önlemleri almaya çağırıyoruz. Kudüs-ü Şerif'in kimliğini değiştirmeye yönelik her türlü teşebbüse karşı koyacağız. Terörist yerleşimci grupların kutsallarımıza yönelik saygısızlıkları karşısında artık sabrımızın sonuna geldik. Üye devletler ve uluslararası toplum yasa dışı İsrail yerleşimlerinde imal edilen ürünlerin piyasalara girmesini mutlaka engellemelidir. Bunun yanında Filistin topraklarında süren haksız işgalin idamesinde rolü olan tüm şahıs ve oluşumlara karşı da gereken tedbirler alınmalıdır. Bundan sonra uluslararası görevlere adaylığını koyan ve destek talep eden ülkeleri Filistin ve özellikle Kudüs'e yönelik tutumlarına göre değerlendireceğiz."

Birleşmiş Milletler Yakın Doğu'daki Filistinli Mülteciler için Yardım ve Bayındırlık Ajansı'nın bütçesinin güçlendirilmesi her zaman çok daha büyük önem kazandığını aktaran Erdoğan, "Tüm üye devletleri bu kritik süreçte ajansa olan destek ve katkılarını artırma çağrısı yapıyoruz. Türkiye olarak biz de ajans tarafından başlatılan 'Onura paha biçilemez' kampanyasını çok güçlü bir şekilde destekliyoruz. Filistinli mültecilere destek sağlanmasının bir aracı olarak tasarlanan Kalkınma Vakfı Fonu kurulmasına da olumlu yaklaşıyoruz. İki devletli çözüme bağlılığımızı teyit ediyor bu bağlamda Filistin tarafınca yapılan girişimleri desteklediğimizi ifade ediyoruz." dedi.

Erdoğan, ramazan ayı boyunca İslam İşbirliği Teşkilatı üyesi tüm ülkelerde Filistinliler için yardım kampanyası yürütüleceğini de belirterek, bu kampanyayla ilgili ayrıntıları yakında kamuoyuyla paylaşacaklarını ifade etti.

Papa'ya teşekkür

İslam dünyası olarak Filistin sorununun çözüme kavuşturulması için Filistinlilere her alanda desteklerinin süreceğini dile getiren Erdoğan, bu çerçevede birçok liderle görüşerek herkesi Filistinlilerin maruz kaldığı haksızlığa karşı sesini yükseltmeye çağırdığını ifade etti. 

Bu vicdansızlığı Katolik dünyasının ruhani lideri Papa Franciscus'un da kabul etmediğini dile getiren Erdoğan, "Sayın Papa'ya Kudüs konusundaki özel hassasiyeti için buradan bir kez daha teşekkür ediyorum. Kendisinin aynı kararlı tavrı önümüzdeki süreçte de devam ettireceğine inanıyorum." dedi.

Din, dil, ülke ayrımı gözetmeden uluslararası toplumun birleşerek haksızlığa karşı adaleti savunması gerektiğini vurgulayan Erdoğan, "İslam İşbirliği Teşkilatı olarak verdiğimiz mücadele sadece Müslümanların Kudüs üzerindeki haklarının mücadelesi değildir. Sayın Putin ile de görüştüm. Sayın Şansölyeyle de görüştüm. Hepsiyle bu konuyu ele aldık. Biz buradaki duruşumuzla Hristiyanların da Musevilerin de hakkını savunuyoruz. Biz burada işgale karşı çıkarken adaleti, barışı, hukuku bir arada yaşama idealini savunuyoruz." dedi.

"Müslümanlar, Hristiyanlar ve aklı selim sahibi Museviler hep birlikte direnmelidir"

İsrail'in bugüne kadar hep "güçlüyüm, öyleyse haklıyım" mantığıyla hareket ettiğini vurgulayan Erdoğan, "Uluslararası toplum da buna müsaade etmiştir. Artık bu çarpık anlayışa 'dur' demenin bu sistematik barbarlık karşısında sesimizi yükseltmenin zamanı gelmiştir. Fiille desteklenmeyen her söz havada kalmaya mahkumdur. Zulme karşı, adaletsizliğe karşı Müslümanlar, Hristiyanlar ve aklı selim sahibi Museviler hep birlikte direnmelidir." diye konuştu. 

Erdoğan, İsrail'deki ve dünyanın dört bir köşesindeki vicdan, haysiyet, şahsiyet sahibi Musevilere seslendiğini aktararak, sözlerini şöyle sürdürdü: 

"Siz siyonist değilsiniz. Dolayısıyla siyonistlerden sizi ayırt etmek istiyorum. Bunlara karşı tavrınızı yükseltin. 'Yalnız kendim içimsen ben neyim, şimdi değilse ne zaman?' 8 aylık bebeklerin tekerlekli sandalyedeki insanların katledilmesine şimdi karşı çıkmayacaksanız ne zaman karşı çıkacaksınız? İsrail'in devlet terörünü daha ne kadar uzaktan izleyeceksiniz? Sizi temsil iddiasındaki yöneticilerin katliamlarını örtmek için tüm dünyaya yalan söylemesine daha ne kadar sabredeceksiniz? Her gün On Emir'in yöneticileriniz tarafından ayaklar altına alınmasına daha ne kadar sessiz kalacaksınız. On Emir'in bir tanesi öldürmeyeceksin değil mi? Unutmayın Calut'un zulmüne karşı sessiz kaldıkça siz de ona benzemekten kendinizi kurtaramayacaksınız. Artık aranızdaki vicdan sahiplerinin de korku duvarlarını yıkarak bu zulme katliam ve vahşet düzenine bir 'dur' demesi gerekiyor. Son olarak buradan Filistinli kardeşlerime seslenmek istiyorum. Ey işgal altındaki toprakların onurlu direnişçileri, ey çıplak elleriyle korkaklar ordusuna meydan okuyan sevgili yiğitler. On yıllardır canları pahasına Kudüs'e ve Harem-i Şerif'e sahip çıkan asil kahramanlar. Aklımız, kalbimiz, dualarımız sizinledir." 

Kadını erkeği genci yaşlısıyla tüm İslam dünyasının Filistin'in yanında olduğunu kaydeden Erdoğan, sözlerini, "Kudüs davası unutmayın hepimizin davasıdır. Kutlu mücadelenizde sizleri asla yalnız bırakmayacağız. İşgal bitene, başkenti Kudüs olan bağımsız ve egemen bir Filistin devleti kurulana kadar sizleri desteklemeyi sürdüreceğiz. Ağır silahlarla kanınızı döken caniler hukuk ve insanlık önünde hesap verene kadar yolumuzdan asla dönmeyeceğiz. Bazılarının sessizliği sizi yeise düşürmesin. Kimi ülkelerin riyakarlığı sizi karamsarlığa sevk etmesin. İradesini dolarlara değişenler, dolarlara satanlar sizi aldatmasın. Rabbimin emri gereği, 'İnanıyorsanız üstün olan sizsiniz'. Bu düşüncelerle sözlerime son verirken İslam İşbirliği Teşkilatı Dönem Başkanı sıfatıyla bir kez daha Kudüs'ün kaybedilmesine asla izin vermeyeceğimizi ve Filistin davasından asla vazgeçmeyeceğimizi ifade ediyorum. Toplantımızın hayırlara vesile olmasını diliyorum. İçinde bulunduğumuz mübarek ramazan ayının tüm insanlık için rahmet ve bereket getirmesini niyaz ediyorum. Rabbim bizleri anne kucağındaki bebeklerin ölmediği, öldürülmediği ramazanlara kavuştursun diye dua ediyorum." ifadeleriyle tamamladı.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER