'Bizim niyetimiz kriz çıkarmak değil'
GüncelCumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 10 büyükelçinin Osman Kavala'ya ilişkin yaptığı açıklamasını ve Viyana Sözleşmesi'ni anımsatan ikinci açıklamasını, "Bizim niyetimiz asla kriz çıkarmak değil, ülkemizin hakkını, hukukunu, onurunu, çıkarlarını ve egemenlik haklarını korumaktır' dedi
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 10 büyükelçinin Osman Kavala'ya ilişkin yaptığı açıklamasını ve Viyana Sözleşmesi'ni anımsatan ikinci açıklamasını, "Bizim niyetimiz asla kriz çıkarmak değil, ülkemizin hakkını, hukukunu, onurunu, çıkarlarını ve egemenlik haklarını korumaktır. Nitekim bugün aynı büyükelçilikler tarafından yapılan yeni bir açıklamayla yargımıza ve ülkemize yönelik bühtandan geri dönülmüştür. Bu büyükelçilerin artık Türkiye'nin egemenlik hakları konusundaki beyanlarında daha dikkatli olacaklarına inanıyoruz" ifadeleriyle değerlendirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, yaklaşık 4 saat süren Kabine Toplantısı'nın ardından açıklamalarda bulundu. Erdoğan, geçtiğimiz hafta 3 ülkeyi kapsayan ve toplamda 5 devlet başkanı ile bir araya geldiği oldukça verimli bir Afrika seyahati gerçekleştirdiğini belirtti.
'AFRİKA'NIN MÜMBİT TOPRAKLARI HALA EN DEĞERLİ KAYNAK'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, gittikleri her Afrika ülkesi gibi Angola, Togo ve Nijerya'da da büyük bir hüsnü kabulle, samimi bir misafirperverlikle karşılandıklarını belirterek, "Gerek baş başa ve heyetler arasında yaptığımız görüşmelerde, gerekse de iş insanlarımızın muhatapları ile olan temaslarında bölgedeki büyük potansiyeli bir kez daha müşahade ettik. Şu hususun altını bilhassa çizmek istiyorum, hükümete geldikten sonra en çok önem verdiğimiz ve en çok emek harcadığımız konulardan biri Afrika kıtası ile ilişkilerimizi geliştirmektir. Bu anlayışla Başbakan ve Cumhurbaşkanı sıfatıyla 30 Afrika ülkesine 50 seyahat gerçekleştirdik. Diplomatik temsilcilik sayımızı kıta genelinde artırırken, ticari ve ekonomik iş birliklerimizi de güçlendirmeye çalıştık. Dünyanın yükselen kıta Afrika’sının önemi 21'inci yüzyılda giderek daha çok artacaktır. Sağlık ve iklim krizleri ile sarsılan, dengeleri bozulan, yeni arayışlara yönelen dünya için Afrika'nın mümbit toprakları hala en değerli kaynaktır. Sömürgecilerin sürekli biçim, yol yöntem, değiştirerek kıtayı ellerinde tutma gayretleri bitmedi ve bitmeyecektir" dedi.
'EN KISA SÜREDE YENİ BİR AFRİKA PROGRAMI YAPACAĞIZ'
Sömürgecilerin izlerini Afrika'nın dört bir yanında siyasetten ekonomiye, sosyal ve kültürel hayata kadar her alanda görmenin mümkün olduğunun altını çizen Erdoğan, "Buna rağmen Türkiye'nin muhabbete, dayanışmaya, birlikte kazanmaya ve paylaşmaya dayalı politikaları artık yavaş yavaş kök salmaya, taban tutmaya, karşılık bulmaya başlamıştır. Afrika'yı pazar değil, ortak olarak gören bir yaklaşımla kıtanın tamamında güçlü dostluk ve iş birliği köprüleri kuruyoruz. Ülkemizde neredeyse her ay bir ve birkaç Afrikalı misafirimizi ağırlıyoruz. Aynı şekilde oradan da çok sayıda ziyaret daveti alıyoruz. İnşallah en kısa sürede yeni bir Afrika programıyla bu güzel iklimi daha ileriye taşıyacak adımlar atacağız. Eğitim, sağlık, ticaret gibi amaçlarla ülkemize gelen Afrikalıların sayısının her geçen yıl artması ilişkilerimizin geleceği bakımından umut vericidir. Türk iş insanlarının Afrika'daki yatırımlarının da sürekli büyüdüğüne, genişlediğine şahit oluyoruz" ifadelerini kullandı.
'RAHATSIZLIK VERMEYİ SÜRDÜRECEĞİZ'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, son seyahatlerinde her 3 ülkede toplam 18 ekonomik ve kültürel anlaşma veya mutabakat imzalandığını ortak mutabakat yayımlandığını belirterek, "Türkiye'nin Afrika'da attığı her adım elbette kıtayı kendi arka bahçeleri olarak gören eski sömürgecileri rahatsız ediyor. Ülkemiz aleyhinde batıda yürütülen kampanyaların gerisindeki sebeplerden biri de budur. Kimse kusura bakmasın, biz Afrikalı dostlarımızla ortak bir gelecek inşa etmeyi, dolayısıyla sömürgecilere rahatsızlık vermeyi sürdüreceğiz. Her ne kadar bize olan husumetlerinden dolayı gözlerine perde inenler Türkiye-Afrika ilişkilerindeki gelişmeleri önemsizleştirmeye çalışsa da kıtada, ülkemiz adına çok hayırlı ve faydalı işler yapmaya devam edeceğiz" diye konuştu.
'ÜLKEMİZİN YARGISINI VE EGEMENLİK HAKLARINI HEDEF ALDI'
'Türk milleti' diye bir milletin sahip olduğu güce ve imkana bile tahammülü olmayanların boş durmadığını belirten Erdoğan, "Ucu kendilerine değen hususlarda hukuk, teamül ve ahlak tanımayanlar konu mazlum ve mağdurlar, konu Türkiye gibi hakkı ve adaleti savunanlar olduğunda ağız birliği yapıp bambaşka istikametlere yönelebiliyorlar. Geçmişte uzunca bir süre bu anlayışla ülkemizi istedikleri gibi yönlendirenler, istedikleri gibi şekillendirenler Türkiye artık kendi duruşunu sergilemeye başladığında paniğe kapıldılar. Bir süredir yaşadığımız siyasi, ekonomik, toplumsal, diplomatik saldırıların gerisinde işte bu panik halinin yol açtığı acelecilik ve saygısızlık vardır. Türkiye'nin nezaketini temennisiyle davranma tarzını zaaf olarak görerek, eski alışkanlıklarına yönelenler yaptıkları yanlışı kabul etmedikleri sürece hak ettikleri cevabı alacaklardır. Son dönemde bazı ülkelerin büyükelçileri tarafından yapılan hadsiz ve talihsiz açıklamayı da aynı çerçevede değerlendiriyoruz. Bu açıklama herhangi bir kişi ve konuyu değil, doğrudan ülkemizin yargısını ve egemenlik haklarını hedef almıştır. Her şeyden önce bu tavır ülkemizdeki yargı teşkilatımızı, hakimlerimiz, savcılarımız, avukatlarımızla birlikte tüm yargı mensuplarımıza yapılmış bir büyük hakarettir" dedi.
'DAHA DİKKATLİ OLACAKLARINA İNANIYORUZ'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Anayasanın 138'inci maddesinin, "Türk yargısı kimseden talimat almaz. Kimsenin emrine girmez" hükmünü hatırlatarak şu ifadeleri kullandı:
"Kendi yasama ve yürütme organlarımızın bile Anayasa gereği işine karışamadığı yargımızın bir grup büyükelçinin sigaya çekmesine tahammül edemeyiz. Dünyada nice acılar yaşanır, zulümler yapılır, adaletsizlikler sergilenirken Türkiye'yi dillerine dolayanların amaçlarının; hak, hukuk takibi olduğuna kimse bizi inandıramaz. Bağımsız ve tarafsız yargımız ile yargı mensuplarımıza yönelik bu saygısızlığa gereken cevabı vermek devletin başı olarak herkesten önce bizim görevimizdir. Cumhurbaşkanı olarak malum açıklamayı yapan büyükelçiler hususunda ülkem ve milletim adına ortaya koyduğumuz tavır işte bu sorumlu ve samimi duruşun tezahürüdür. Bizim niyetimiz asla kriz çıkarmak değil, ülkemizin hakkını, hukukunu, onurunu, çıkarlarını ve egemenlik haklarını korumaktır. Nitekim bugün aynı büyükelçilikler tarafından yapılan yeni bir açıklamayla yargımıza ve ülkemize yönelik bühtandan geri dönülmüştür. Viyana Sözleşmesi'nin 41'inci maddesine, yani ülkelerin kanunlarına ve nizamlarına uygulayacağı ve içişlerine karıştırılmayacağına taahhüdüne bağlılıklarını ifade eden bu büyükelçilerin artık Türkiye'nin egemenlik hakları konusundaki beyanlarında daha dikkatli olacaklarına inanıyoruz. Ülkemizin bağımsızlığına ve milletimizin hassasiyetlerine saygı duymayan hiç kimsenin sıfatı ne olursa olsun, bu ülkede barınamayacağını da ayrıca ifade etmek istiyorum."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu süreçte kimin ülkenin ve milletin yanında olduğunu, kimin de ellerin kılıcını çaldığını bir kez daha hep birlikte gördük" diyerek, Türkiye'nin bugün yaşadığı en büyük sancılardan birinin de bu tür meselelerde yerli ve milli duruş sergilemeyi başaramayan kimi siyasetçi, eski diplomat ve medya mensubundan oluşan güruh olduğunu belirtti.
'ARTAN GÜRÜLTÜLERİN SEBEBİ BU'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'yi 2023 hedeflerine ulaştırma azimlerinden zerre kadar geri adım atmadıklarını söyleyerek, "Terörle ve darbeyle yapamadıklarını ekonomi ile yapmak için başlattıkları sinsi saldırıları da çok ciddi bedeller ödeme pahasına engelledik, engelliyoruz. Ülkemizin izlediği ekonomi politikasının sebebini ve amacını hala anlamamış olanlar; dönüp Milli Mücadele'ye Türkiye'nin 70 yıllık çok partili siyasi hayatında yaşadıklarına, özellikle de son 8 yılına bakmalıdır. Şayet tarih ve vicdan penceresinden bakılırsa bize yapılanların da bizim yaptıklarımızın da gerisindeki asıl fotoğraf net bir şekilde görülecektir. Türkiye gibi misyon sahibi hiçbir ülkede hiçbir hadise rastgele yaşanmaz, hiçbir karar tesadüfen alınmaz, hiçbir eylem bilinçsiz yapılmaz. Biz ne yaptığımızı da, ne için yaptığımızı da bunun sonucunda nelerin ortaya çıkacağını da gayet iyi biliyoruz. Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak neredeyse 20 yıldır dünyada birlikte çalışmadığımız lider, içinde bulunmadığınız platform, arka planına vakıf olmadığımız hadise kalmadı. Avrupa'nın ve dünyanın en kıdemli lideri olarak tüm bu tecrübeler ışığında ve kurduğumuz güçlü altyapı üzerinde başlattığımız demokrasi ve kalkınma hamlesini sonuçlandırarak büyük ve güçlü Türkiye'yi inşa etmeye çalışıyoruz. Milletimiz emin olsun ki, bu hedefe çok yaklaştık. Dışarıda ve içeride artan gürültülerin sebebi bu gerçeğin herkes tarafından bilinmesidir" dedi.
'KAMPANYANIN AMACI BİZDEN KURTULMAK DEĞİL'
Erdoğan çocuklara bırakacakları en büyük miras olarak gördükleri 2053 vizyonu için temelleri attıklarını söyleyerek, "Büyük ve güçlü Türkiye'nin siluetinin şekillenmeye başladığı şu dönemde ülkemizi 2023 kavşağında ülkemizi yeniden eski düzene, yani siyasi kaos, ekonomik yıkım, sosyal çatışma iklimine döndürmek isteyenler var. Kim bunlar, CHP. Cehape deyince de çılgına dönüyorlar. Dışarıda ve içeride tek bir koro halinde yürütülen kampanyanın amacı bizden kurtulmak değil, bizim ülkemizin hanesine yazdırdığımız demokrasi ve kalkınma kazanımlarını yok etmektir, dertleri bu. Bayraklar farklı, lisanlar farklı, çehreler farklı, ifadeler farklı olabilir ama amaç aynı. O da büyük ve güçlü Türkiye hedefinin önünü kesmektir. Ama onların bilmediği bir şey var, milletimizle birlikte diplomasinin de, siyasetin de, ekonominin de dilini çözeli çok oldu. Başaramayacaksınız. Ya bu ülkenin bağımsızlığını, bu ülkenin vakarını, bu devletin büyüklüğünü kabul edeceksiniz, ya da nefesiniz tükenene kadar içinde çırpındığınız kibir ve nefret çukurunda debelenmeye devam edeceksiniz" diye konuştu.
'TERÖRLE MÜCADELE İLE İŞSİZLİKLE MÜCADELE BİZİM İÇİN AYNI MESAFEDEDİR'
Dünyayı ve Türkiye'yi okurken vatandaşların yaşadığı sıkıntıları asla görmezden gelmediklerini, sıkıntıların çözümü için çalışmaktan geri durmadıklarını kaydeden Erdoğan, "Ülkemizin güvenliği ve hedefleri için yedi düvel ile mücadele ederken, insanımızın sofrasındaki ekmeğinin, aşının evindeki elektriğinin, doğal gazının, suyunun, kapısındaki aracın yakıtının, içindeki kazancının, kendisi ve ailesi için kurduğu hayallerin de derdi ile dertleniyoruz. Utanmadan, sıkılmadan 'aşı yok, evine götürecek ekmeği yok' diyor. Böyle bir yalan olur mu? Kim bunu diyen? CHP'lisi İP'lisi. Bunlar korkulması gereken yüceler yücesinden de korkmuyorlar ki. Bunlarda edep haya yok" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, her evde araba olduğunu belirterek, "Kapıcısında araba var, şu anda ikinci el araba yetişmiyor. Böyle bir durum var. Bunları nasıl görmemezlikten geliyorsunuz? Ama bunu televizyon ekranlarından vatandaşa anlatıp, vatandaşı kandırabilirsiniz ama bizi kandıramazsınız. Biz çünkü hepsinin istatistiklerini tutuyoruz. Nerede ne oluyor ne satılıyor bunların hepsini. Koronavirüs salgınından iklim değişikliğine kadar nice küresel krizin ülkemize etkileri ile uğraşırken kadınlarımızın, gençlerimizin, yaşlılarımızın, işçilerimizin, işverenlerimizin, garip gurebanın seslerine de kulağımızı ve kalbimizi açık tutuyoruz. Büyük vizyonlara ve hedeflere odaklanırken gözümüzün önündeki, burnumuzun dibindeki meselelere sırtımızı dönmüyoruz. Terörle mücadele ile işsizlikle mücadele bizim için aynı mesafededir. Küresel krizlerin üstesinden gelmekle içerideki pahalılığın, yoksulluğun, haksızlığın, adaletsizliğin önüne geçmek bizim için aynı derece mühimdir. Bunların hepsi de aynı makinenin farklı parçaları gibi birbiri ile yakından ilişkilidir. Hepsini birden hal yoluna koymazsak yolumuza devam edemeyiz. Bu dönemdeki talihsizliğimiz küresel kriz ile ülkemize yönelik saldırıların aynı dönemde zirve yapmış olmasıdır. Salgınla birlikte bozulan küresel ekonomik dengeler yaygın kullanımı olan pek çok ürünün hammaddesinde, üretiminde, dağıtımında çok ciddi fiyat artışlarının yaşanmasına yol açtı. Türkiye bu fiyat artışlarını halkına en az yansıtan ülkelerin başında geliyor. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin pek çoğunda durum çok daha vahimdir" ifadelerini kullandı.
'KÜRESEL TÜRBÜLANSIN ÜSTESİNDEN GELECEĞİZ'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu sıkıntılı sürecin olumsuz etkilerini dünyada önümüzdeki dönemlerde daha fazla göreceklerini belirterek, "Türkiye olarak artan üretim ve lojistik gücümüzle yaşanan sıkıntıları kendimiz için bir fırsata dönüştürme yolunda emin adımlarla yürüyoruz. Tabi bu arada yaşanan fiyat artışları ve diğer sıkıntıların insanlarımızı bunaltmaması için gereken tedbirleri alıyoruz. Tarım ürünlerinde belirlediğimiz oldukça yüksek alım fiyatları bu tedbirlerden biridir. Kamu işçi ve memurlarının ücretlerinde yaptığımız artışlarda da bu durumu dikkate alarak çıtayı bir hayli yüksek tuttuk. Elektrik ve doğal gaz fiyatlarındaki maliyet satış oranlarında devlet olarak epeyce ciddi seviyede sübvansiyon yapıyoruz. Sosyal yardım sistemimizi etkin şekilde işleterek geliri olmayan ve çok düşük gelirli vatandaşlarımızı sahipsiz bırakmıyoruz. Önümüzdeki dönemde bu doğrultuda atacağımız ilave adımlarımız olacak. Salgın döneminde zaten fedakarlık yapan vatandaşlarımızın üzerlerine daha fazla yük binmemesi için gereken tedbirleri almakta kararlıyız. Maliyetlerdeki yükselişin ötesinde fırsatçılık yapanlara da kusura bakmasınlar göz açtırmayacağız. Bu konudaki denetimleri ve müeyyideleri sıkılaştırıyoruz. Geçtiğimiz hafta Meclise sunduğumuz, yarın Plan Bütçe Komisyonu'nda müzakereleri başlayacak 2022 bütçemizi de bu anlayışla hazırladık. Nice krizleri, nice sıkıntıları, nice saldırıları başarıyla geride bırakan ülkemizin bu küresel türbülansın da üstesinden geleceğine inanıyoruz" dedi.
'CEMEVİ RAPORU DEĞERLENDİRİLDİ'
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bugünkü Kabine gündeminde talimatı doğrultusunda Türkiye'nin 58 ilindeki bin 585 cemevinin ziyaret edilerek hazırlanan kapsamlı bir çalışmayı da görüştüklerini söyleyen Erdoğan, "Aynı şekilde İnsan Hakları Eylem Planı'nda yer alan azınlık vakıflarının seçim usulü ile ilgili hususu da değerlendirdik. Hangi kökene, hangi inanca, hangi meşrebe sahip olursa olsun Türkiye'nin 84 milyon vatandaşımızın her birinin meselesi bizim meselemizdir. Bu anlayışla milli birlik ve beraberliğimizi güçlendirecek her adımı geçmişte attık bugün de atmayı sürdüreceğiz" diye konuştu.
İlginizi Çekebilir