© Konya Postası 2021

FAO, Konya’da proje uyguluyor

Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), Konya’da sürdürülebilir arazi yönetimi ve iklim dostu tarım konusunda ortak bir çalışma düzenliyor

Küresel Çevre Fonu(GEF) projeleri kapsamında Orman ve Su İşleri Bakanlığı, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı ile Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü(FAO) bir araya gelerek Konya Kapalı Havzasında Sürdürülebilir Arazi Yönetimi ve İklim Dostu Tarım Projesi geliştirdi. Bu kapsamda Konya’nın tarım ve su kaynaklarının daha verimli nasıl kullanılacağı konusu tartışılırken proje için 6 milyon Dolarlık kaynak ayrıldı.

6 MİLYON DOLAR’LIK GEF KAYNAĞI

Konya’da su konusunda yaşanan sıkıntılara çözüm ve sürdürülebilir tarım uygulamaları kapsamında yeni gelişmeler yaşanıyor. Türkiye’nin de parasal katkı sağladığı Küresel Çevre Fonu aracılığıyla Konya’daki bozulmuş tarım arazileri ve su sıkıntısına çözüm bulmak için çalışmalar gerçekleşecek. Çalışmalar kapsamında bilgi veren Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü(FAO) Orta Asya Alt Bölge Ofisi Ormancılık Sorumlusu Peter Pechacek, projenin isminin Konya Kapalı Havzasında Sürdürülebilir Arazi Yönetimi ve İklim Dostu Tarım Projesi olduğunu, 2011 ile 2012 arasında konsept notu hazırlandığını, 2012’de Küresel Çevre Fonu’nun(GEF) projeyi onayladığını ve detaylı bir proje metninin hazırlandığını söyledi. 2015-2018 yılları arasında projenin uygulanacağını dile getiren Peter Pechacek, proje için 6 milyon Dolar’lık GEF kaynağının olduğunu söyledi. Pechacek, sadece proje kaynağı ile değil proje ortaklarının da katkılarının olduğunu belirterek, “Konya’da doğal kaynaklı bazı sorunlar var, yüzey tavan suyunun azlığı ve insan kaynaklı baskılar gibi. İnsan kaynaklı baskılar tavan suyunun yerin altına çekilmesine neden oluyor ve arazilerde kuraklığa neden oluyor. Bunun sonucunda rüzgar erozyonu gibi daha ileri boyutta olumsuz sonuçlar meydana geliyor, erozyon sel ve taşkın gibi sonuçlar doğuruyor. Bu bozulma topraktaki bitki örtüsünün kaybı olarak görebiliriz. Taban suyu düşüyor ve bu durum sulak alanlarında kurumasına neden oluyor” diye konuştu. İklim dostu tarımsal aktivitelere ilişkin bilgi veren Peter Pechacek, “Tarımsal arazilerde de rehabilitasyon çalışmaları var, suyu daha iyi şekilde kullanmak gibi. Sera gazları içinde metan gazı önemli bir yere sahip, bu projede metan gazını da azaltmaya yönelik tedbirlerimiz var. Metan gazını çürütecek sistemler projede yer alıyor ve hayvan ile bitkisel atıkları bu sistemlerle değerlendirip metanı azaltmaya çalışıyoruz. Karbon toprakta da depolanabiliyor, toprağı işlemeden ekim yapan tekniklerde öneriyoruz bu sayede karbon toprakta kalmasını sağlıyoruz. Sürdürülebilir arazi ve iklim dostu tarımı destekliyoruz projede.”

KONYA’NIN SORUNLARINA FAO’NUN ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Bu sorunlara karşılık FAO’nun çözüm önerilerine dair açıklamalarda bulunan Peter Pechacek, projenin amaçlarından bir tanesinin arazi yönetiminde ki sürdürülebilirliğin devamı olduğunu anlattı. Sürdürebilir arazi yönetiminin olumsuz durumları tersine döndüreceğine vurgu yapan Pechacek, “İklim değişikliği ve sera gazlarının artışı artık çok önemli bir konu haline geldi. Projede düşük karbon teknolojilerini yöreye uydurup, tanıtarak küresel ısınmayla da mücadele edilmesi sağlanacak. FAO’nun bu önerilerinin gerçekleşmesi için Orman ve Su İşleri Bakanlığı ile Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı gibi proje ortakları var. Biz projede bozuk orman veya meraların iyileştirilmesi için çalışacağız. Bu konuda da iyileştirme teknolojilerini Konya’ya tanıtmak ve uyum sağlamasını hedefliyoruz. Daha önce orman olan fakat şuanda orman olmayan yerlerin tekrar orman haline getirilmesi gerekiyor. Dönüşümlü otlamada bizim bu sorunlara çözüm önerilerimizden bir tanesi. Hayvanlar sürekli aynı arazide bütün yıl boyunca değil, farklı arazilerde dönüşümlü olarak otlatılmalı. Rehabilitasyon çalışmalarında da biz doğal türlere öncelik veriyoruz. Bu türlerin Konya’ya uyum sağlamış, özellikle tuzluluğa dayanıklı türler olarak seçiyoruz. Çalışmaların uygulanması için karar verilmesi gerekiyor, karar vericilere çözüm odaklı bir şeyler sunmalıyız. Proje kapsamında toprak ve organik karbon haritalarını bizler muhataplarımıza sunuyoruz” açıklamasında bulundu.

Konya’ya 2017 yılı başlarında yağan yağışlar kaybolan yer altı suyunun onda birlik kısmının geri kazanılmasını sağlamıştı. Konya’nın yağış kıtlığı yaşayan bir bölgede olduğunu söyleyen Peter Pechacek, “Yoğun yağışlar belli bir dönem için geçerli olabilir. Ancak uzun vadede su sorunu tekrar ortaya çıkabilir. Proje hazırlık aşamasında da son 50 yıllık verileri araştırdık ve Konya’da uzun vadede su kıtlığının olduğunu gördük. Bu nedenle uzun vadeli çözüm olarak bu projeyi geliştirdik” dedi.

İSRAİL VE ABD UYGULAMALARI

Proje kaynağının Küresel Çevre Fonu’ndan(GEF) geldiğini aktaran Peter Pechacek, “FAO, hükümetler adına GEF kaynaklı projelerin uygulanması için akredite olmuş kuruluş. Projeler FAO gibi diğer bazı kuruluşların aracılığıyla uygulanıyor. Türkiye, Birleşmiş Milletler(BM) Biyoçeşitlilik sözleşmesine, BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesine ve BM Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi’ne üye bir ülke. Bu sözleşmelerde Türkiye’nin de imzası var. Bu 3 sözleşmenin de amaçları; iklim değişikliği, çölleşme ile mücadele ve biyoçeşitliliği koruma ve geliştirme. Bütün ülkeler GEF’e belli bir miktarda ödenek sağlıyor. Toplanan paralardan projeler oluşturuluyor, amacı da küresel ölçekte projeler uygulanarak çeşitli yararlar sağlamak. Mesela sera gazlarını azaltmak veya arazi bozulmasını engellemek gibi” ifadelerini kullandı.

Küresel ısınma veya iklim değişikliğinin sınır tanımadığını ve projelerde küresel bir yararın hedeflendiğini dile getiren Pechacek, İsrail, Amerika Birleşik Devletleri(ABD), Rusya Federasyonu ve İran’da yapılan çalışmalar konusunda şunları söyledi: “ABD yüksek gelişmişlik düzeyine sahipken İran ona göre daha az gelişmişlik düzeyine sahip ülkeler. ABD gibi üst düzey gelişmişlik düzeyi olan ülkeler Birleşmiş Milletler(BM) Biyoçeşitlilik sözleşmesi, BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi ve BM Çölleşme ile Mücadele Sözleşmesi gereğince kendi projelerini de uygulayabilir fakat daha çok kendi kaynaklarından bu fonlara para aktar zorundalar. İran ve İsrail gibi ülkeler daha düşük gelişmişlik düzeyine sahip olduğu için onlar GEF kaynaklarından alıcı ülke olarak yararlanıyorlar. İsrail ve İran gibi ülkeler kendi kaynaklarını da koymak zorunda ama GEF kaynağı da ilave kaynak olarak değerlendiriliyor. Türkiye, İran ve ABD arasında gelişmişlik düzeyine sahip. Türkiye, İran’a göre daha gelişmiş bir ülke olduğu için GEF kaynağından daha az yararlanıyor ancak kendi kaynağını daha fazla alıyor. Türkiye’de GEF kaynağı 5, 75 milyon Dolar fakat Türkiye 2-3 kat daha fazla katkı sağlıyor.”(Mustafa KARAKAYA)

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER