GÖNÜL COĞRAFYASIYLA BAĞINI KOPARMAYAN GENÇLİK
KonyaKültür ve medeniyetimizin en iyi şekilde tanıtılması gerektiğini ve gönül coğrafyasıyla bağların koparılmaması gerektiğine dikkati çeken İ MH Konya Şubesi Başkanı Adem Ceylan, “Aileler gönül coğrafyasıyla bağını diri tutacak bireyler yetiştirmeli” dedi
‘AK PARTİ İLE SÜREÇ NORMALLEŞTİ’
İnsan ve Medeniyet Hareketi’nin(İMH) İstanbul merkezli olarak çalıştığını ifade eden Başkan Adem Ceylan, Türkiye ve dünya geneli faaliyet yürüttüklerini, dünya genelinde de temsilcileri bulunduğunu söyledi. Hareketin kurumsal kimliğinin yanında zihinsel bir geri dönüşü de olduğunu dile getiren Ceylan, “İnsan ve Medeniyet Hareketi’nin kurucu kadrosu 1970’lerde Milli Türk Talebe Birliği(MTTB) ile başlayan Türkiyeli Müslümanların çevreden merkeze doğru yürümesini temsil eden ve Müslümanları sadece köylü olarak tanımlayan zihni bertaraf edecek, Müslümanların hayatın her alanında söz sahibi olmasını isteyen üniversiteli gençliğin kendini ifade ettiği bir harekettir. Hareketimizin Yüksek İstişare Kurulu Başkanı Mehmet Güney, aynı zamanda Akıncılar Hareketi’nin son genel başkanıdır. Dolayısıyla İnsan ve Medeniyet Hareketi kendisini konumlandırırken açık ve net bir şekilde MTTB Akıncılar çizgisinde konumlandırıyor” dedi. 1980 Darbesi’nden sonra Akıncılar’ın kapanmasıyla beraber İMH’nin yöneticilerinin Müslüman Genç adı ve dergisiyle beraber kendilerini ifade ettiklerini söyleyen Ceylan, “AK Parti ile Türkiye’de sürecin normalleşmeye başlaması, Müslümanların terör yaftasıyla yaftalanmaması ve buna benzer ithamlardan kurtulmasıyla beraber İMH, 1980 öncesindeki gibi tüm Türkiye’yi kuşatacak bir çatı mekanizma ve çatı isimle yol yürümeye karar verdi. Bu yol yürüyüşünü de 2006 yılında İnsan ve Medeniyet Hareketi olarak topluma deklare etti. 2010 yılından itibaren Anadolu’da şubeleşme çalışmalarımız başladı ve Konya’da ilk açılan şubelerden bir tanesidir” şeklinde konuştu.
İMH KONYA’DAN SURİYE’YE KADAR HER ALANDA ÇALIŞIYOR
İnsan ve Medeniyet Hareketi’nin yaptığı çalışmaların temelinde eğitimin bulunduğunu ancak sadece eğitim faaliyetlerine bağlı kalmadıklarını söyleyen Ceylan, sosyal faaliyetlerinde önemli olduğunu ve bu kapsamda birçok etkinlik gerçekleştirdiklerini dile getirdi. Yapılan çalışmalar hakkında bilgiler veren Başkan Adem Ceylan, İMH’nin bünyesinde birden fazla kurulu barındırdığını belirtti. İMH’nin Genç Hareket adıyla gençlere dönük faaliyetlerinin olduğunu aktaran Ceylan, “Genç Harekete bağlı olarak üniversite zemininde Kamet adıyla kulüp faaliyetleri icra ediyoruz. Genç Hareket kendisine bağlı öğrenci evleriyle ilgileniyor ve şuanda 21 tane genç evimiz var. Bu öğrencilerin hem maddi hem de manevi ihtiyaçlarıyla ilgileniyor ve öğrencilerimizin sosyal etkinliklerine katkı sağlıyor. Öğrencilerimize İlim ve Hayat dersleri adıyla kız öğrencilerimize yönelik tefsir ve hadis derslerimiz var. Bir çatı marka olarak 2 yıldır devam ettirdiğimiz 21. Yüzyıl Akademisi var. Bu akademide de bu yıl 3 başlıkta faaliyet gösterecek. Bunlardan bir tanesi şahsiyet okumalarıdır ve 20. yüzyıla iz bırakmış 12 ismi inceliyoruz. İkinci olarak Orta Doğu okumaları kapsamında da Filistin, İran ve Tunus gibi 10 ülkeyi işleyeceğiz. Bu programlarımızın haricinde birde İlahiyat Akademimiz var ve bu akademimizin de çalışmaları devam ediyor. Bu kapsamda da alanında farklı isimleri programlara davet ediyoruz” dedi. Konya olarak Türkiye genelinde binden fazla öğrencinin katıldığı Türkiye buluşmasına ev sahipliği yaptıklarını ifade eden Ceylan, bu tür programlarında devam edeceğini söyledi. Ayrıca harekete bağlı bir İnfak Birimi bulunduğunu ve birimle Suriyeli muhacirlere yönelik yardım faaliyeti yürüttüklerini dile getiren Ceylan, buy faaliyetlerle binlerce Suriyeliye, kömür, gıda ve giyecek gibi ihtiyaçlarını karşıladıklarını açıkladı. İnsan ve Medeniyet Hareketi’nin dernek binasının aynı zamanda Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı geçici eğitim merkezi olduğunu dile getiren Ceylan, eğitim merkezinde hem Suriyeli öğrencilerin hem de öğretmenlerin eğitim aldığını ve dernek olarak bu özelliğe sahip tek kurum olduklarını kaydetti. İnsan ve Medeniyet Hareketi kapsamında Girişimci İşadamları Vakfı’nın da bulunduğunu da bulunduğunu belirten Ceylan, bu vakfında girişimci ruhu diri tutmak ve iş adamları arasındaki bağı güçlendirmek olduğunu söyledi.
Hareketin bir de hanımlar komisyonu olduğunu ve komisyonun kadınlara yönelik tefsir ve hadis dersleri olduğunu dile getiren Ceylan, 2 ve 4. sınıf öğrencilerinin okuduğu evde eğitim denilen eğitimlerin olduğunu belirtti. Öğrencilerle birlikte yapılan kampların olduğuna dikkati çeken Ceylan, 15 tatilde 250 kişilik liseli öğrenci grubuyla Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın Hatay’daki kampında 5 günlük kampa katıldıklarını söyledi. Suriye’de yaşanan iç savaşa kayıtsız kalmadıklarını aktaran Ceylan, 3 TIR yardımın da Suriye’ye ulaştırıldığını açıkladı. İnsan Vakfı aracılığıyla da Suriye’de bulunan Çobanbey bölgesinde bulunan 13 köyün su ihtiyacını karşılamak için çalışmaların devam ettiğini kaydeden Ceylan, bu sayede ümmet ve medeniyet ilişkisini diri tutmaya çalıştıklarını söyledi. Bu yapılan çalışmaların yanı sıra teşkilatlanma çalışmalarının da devam ettiğini ifade eden Başkan Ceylan, Cihanbeyli’de 1, Akşehir’de 2 öğrenci yurtlarının bulunduğunu ve ilerleyen haftalarda Yunak’ta da bir temsilcilik açacaklarının bilgisini verdi. Ceylan, hedeflerinin 2017 yılında Konya’nın tüm ilçelerinde teşkilatlanmayı tamamlamak olduğunu kaydetti.
‘İNSAN FITRATINDAN GÜN GEÇTİKÇE UZAKLAŞTIRILIYOR’
İnsan konusunda fıtratın çok önemli olduğunu ve hareketin buna çok önem verdiğini dile getiren Ceylan, son 200 yüzyıldır moderniteyle beraber insanın fıtratından gün geçtikçe uzaklaştırıldığına inandıklarını söyleyen Ceylan, “Bu fıtratı değiştirme mücadelesinin insanın fıtratını koruma vazifesinin Müslümanlarda olduğuna inanıyoruz. Bir kişi ben Müslüman’ım diyorsa insanlığını muhafaza etmesi gerekir. Bu anlamda İnsan ve Medeniyet Hareketi de kendisini bu alanda sorumlu hissediyor” dedi. Medeniyetin dünden bugüne ya da bir kurumun hemen ortaya koyabileceği bir şey olmadığına vurgu yapan Ceylan, “Medeniyet aslına bakılırsa devletin mekanizmasını, kurumlarını ve bireyleri aşan bir şeydir. İnsan ve Medeniyet Hareketi olarak biz mensubu bulunmuş olduğumuz bir medeniyet havzası olduğunu düşünüyoruz. Peygamberin mektebinde yetişmiş insanların önderliğinde, bütün insanlığı sulayan bu anlayışın özellikle Anadolu coğrafyasında nasıl somut bir anlayışa dönüştüğünü, İslam’ın mensubu bulunmuş olduğu değerler skalasının mimariden musikiye, şehirleşmeden ticarete kadar hayatın her alanında nasıl nüfuz ettiğini biz tarihte net bir biçimde görüyoruz” diye konuştu. Medeniyet kavramına bir tanımlama getiren Ceylan, “Bir değerler skalasının müzikten mimara, eğlenceden metafiziğe kadar hayatın her alanında söz söylemesidir” dedi. İslam dininin tüm alanlarda bir söz söylediğini belirten Ceylan, “İslam’ın söylediği söz farklı coğrafyalarda ete kemiğe bürünmüştür. Anadolu coğrafyası bu anlamda çok mümbit(verimli) bir coğrafyadır. Selçuklu’dan Akkoyunlulara, Karamanoğullarından beylikler dönemine, Osmanlılardan Büyük Selçuklulara kadar her bir devletimiz bu coğrafyada ciddi bir şekilde mensubu bulundukları medeniyeti temsil edecek eserler bırakmışlardır” değerlendirmesinde bulundu.
BATI BİZE BENCİLLİĞİ EMPOZE ETMEYE ÇALIŞIYOR
Son yüzyılda ticaret, iktisat ve hukuk gibi felsefelerin başka coğrafyalardan alındığını bu felsefelerin kendi medeniyetimizle çatıştığını söyleyen Ceylan, “Yüzyıldır bize giydirilmeye çalışılan bu dar gömlek bizim üzerimize olmuyor. Biz bu dar gömleği üzerimizden çıkarmak, değerlerimizle barışık ve kendimize ait bir gömlek giymek istiyoruz. Bu anlamda son 15 yıldır bu coğrafyada yürütülen siyasi mücadelenin asıl kaygısının bu coğrafyadaki insanın medeniyetine uygun bir mekanizmayı tesis etmek olduğunu söyleyebiliriz” ifadelerini kullandı. Modernitenin bireyciliği önceleyen anlayışa sahip olduğunu söyleyen Başkan Adem Ceylan, “Kapitalist ekonomiyle tüketim merkezli bir anlayışa sahip olduğundan dolayı sürekli devam eden şeylerin batının hegemonik anlayışında bir karşılığı yoktur. Dolayısıyla bencil, saldırgan ve başkasını düşünmeyen bir prototip batının istediği bir prototipti. Buna aslına bakılırsa topyekün bir gidiş yok ancak batının kendi güç aygıtlarıyla bunu biz farkına varmadan bize empoze ettiğini söyleyebiliriz. Özellikle diziler aracılığıyla bize modellenen yüksek yaşam standartlı bir yaşam profili, aileyi küçümseyen ve bireyi, bireylerin gayrimeşru ilişkilerini ve hazzı merkeze alan bu modellemenin gençliğimiz üzerinde hiç tesiri yok dersek gerçeği ıskalamış oluruz. Gençliğimiz bu anlamda tarihi hafızasıyla kendisine modellenen batılı paradigma arasında ciddi bir çelişki yaşıyor. Bu çatışmayı ancak sivil toplum kuruluşları, tarihi hafızası güçlü kurumlar aracılığıyla giderebiliriz kanaatindeyim. Sürekli geçmişi kötüleyen ve bugünden şikâyet eden bir şeyinde tarihin dramı olduğunu söyleyebiliriz” diye konuştu.
MEDENİYET OLARAK NE DURUMDAYIZ?
Büyüklerin kuşak çatışmasını doğru okuyamadığını ve sürekli kendisinden sonra gelen kuşakları eleştirdiklerini söyleyen Ceylan, kuşak çatışmasından bağımsız olarak batının kimliğimizde bir dönüşüme yol açtığını belirtti. Anadolu’da yaşayanlarda bir tarihi hafıza olduğunu dile getiren Ceylan, “Anadolu’da olmak, bu coğrafyanın havasını teneffüs etmenin bizde bıraktığı bir tarihi hafıza var. Bu hafıza, coğrafyamızın hamurunu yoğuranların sadakati ve samimiyetiyle bizi muhafaza ediyor. Bunun yanı sıra birde medeniyet olarak ne durumdayız, bunu değerlendirmek gerekiyor. Biz öncelikle medeniyetimize katkı için nitelikli bir birey yetiştirmeliyiz. Bireyleri yetiştirmeden, güzel bir bakış açısı vermeden ve mensubu olduğu değerlere göre bir mimari olur nasıl olura dair bir ufka sahip olmadan bunları üretmesi kolay değil. Toplum olarak kendi medeniyet değerlerimizi bugün yeniden diriltecek bir mimari biçime sahip değiliz. Öte taraftan modern düzen hayatı bir rant alanı olarak görüyor. Bu yüzden fıtratımızı koruyan bir mimari anlayış yerini sürekli rant getiren bir mimari anlayışa terk ediyor. Dolayısıyla Türkiye’de son 20 yılda her geçen gün yeni rant alanlarının getirmiş olduğu mimari anlayış bugüne kadar getirilen medeniyet anlayışımızı ters yüz etti. Keşke ters yüz etmekle kalsaydı ancak bir karikatürde gördüğümüz gibi bir Selçuklu kümbetinin 10 metre yanında bir TOKİ binası görüyor olmak bizim bu konudaki hoyratlığımızın bir göstergesidir. Bize devredilen bin yıllık tarihi eserlerimizin, hafızamızı, değerlerimizin korunması konusunda bir toplumsal bilince sahip değiliz. Davranışların bilince dönüşmesi ciddi bir süreç istiyor ve biz bu süreci maalesef oluşturamıyoruz” dedi. Başkan Ceylan, bu konuda hem siyasi iradeye hem sivil toplum kuruluşlarına hem de ailelere ciddi görevlerin düştüğünü anımsattı.
GÖNÜL COĞRAFYAMIZDA BULUNAN ÜLKELERLE İRTİBATIMIZ KAYBEDİLMEMELİ
Türk kültür ve medeniyetinin daha fazla ve en iyi şekilde tanıtılması gerektiğinin üzerinde duran Adem Ceylan, bu konuda hem devlete hem sivil toplum kuruluşlarına hem de toplumdaki bireylere düşen görevlerin olduğunu ifade etti. Türk kültür ve medeniyetinin tanıtılmasında en büyük görevin devlete düştüğünü aktaran Başkan Adem Ceylan, “Sağ olsun tarihi ve diniyle çatışmayan bir iktidara sahip olduğumuz için şanslıyız. Devletimiz Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı(TİKA) aracılığıyla çok büyük işlere imza atıyor. Biz geçen sene Kosova ve Makedonya’ya gitmiştik, oradaki Osmanlı mimarisini ve tarihini diriltmek, tarihi eserlerimizi muhafaza etmenin ne ifade ettiğini görmüş olduk. Tek meydan muharebesinde vefat etmiş bir Osmanlı Sultanı’nın kabri bugün Türkiye sınırlarında değil. Bizim bu coğrafyaya tarihi borcumuz var, oralar yüzyıl öncesine kadar bizim sınırlarımız içerisindeydi. Bu anlamda devletimiz gönül coğrafyamızda bulunan bütün tarihi eserlerimizi yeninden ihya etmeli ki insanlar bu eserlere bakarak hafızalarını tazeleyip bizimle olan bağlarını diri tutsunlar” dedi. Devletin görevlerinin yanı sıra sivil toplum kuruluşlarına düşen görevlerinde olduğunu dile getiren Ceylan, “Bu coğrafyalarda yaşayan bu medeniyetin çocuklarıyla gönül bağlarını diri tutmaktır. Bunun için ortak programlar, projeler, sempozyumlar ve geziler düzenlenebilir. Bunun yanında ailelerimizde çocuklarımızı yetiştirirken, şuan ki coğrafyamızdan daha genişini düşünmeli. Biz nihayetinde medeniyetimizi Avrupa’nın içlerine götürmüş, yüzyıllarca insanlığın en önemli eserlerini, kütüphanelerini ve ilmi kıymetlerini ortaya koymuş bir medeniyetin çocuklarıyız. Bu hafızayı, gönül coğrafyasını diri tutacak ve yeninden harekete geçirecek bireyleri yetiştirmek zorundayız. Burada birey ve ailelere düşen görevde bunlardır” ifadelerini kullandı.
AKILLA DEĞİL, GÖZ İLE DÜŞÜNÜLÜR
‘İnsan gözleriyle düşünür’ sözünü anımsatan Ceylan, insanların her ne kadar akılla düşünüldüğünü zannetse de göz ile düşünüldüğünü ifade eden Başkan Adem Ceylan, ‘İnsan gördüğüyle kendini yönlendirdiği için biz topluma model üretmek zorundayız. Bu anlamda kendi değerlerine sahip bireyleri toplumda ön plana çıkartmak, modern ve rehber insanları gençlerimize ve çocuklarımıza nesilden nesile aktararak bu modeller üzerinden bir kimlik inşasına gitmeliyiz. Bir de medyatik enformasyonun neye karşılık geldiğini görmeliyiz. Her biri bir diziye uyarlanacak birçok tarihi ve dini önemli şahsiyetlerimiz var. Bugün evlilik programlarına boğulmuş bir toplumun müptezellikten kurtulması için ekonomik gücü yerinde olan kurum ve kuruluşların bu sektöre ciddi katkılar sağlaması gerekiyor. Çocuklarımızı batının sürekli dizi ve reklam tabelalarında gösterdiği kişilerden kurtararak, tarihi hafızamızın ve medeniyetimizin figürlerini bir model yoluyla çocuklarımıza göstermeliyiz. Bunun yolu da görmektir. Model görülmeli ve bu modele tabi olunmalıdır” şeklinde konuştu. Günümüzde genç nesilin kendilerine kahraman ve model aradıklarını dile getiren Başkan Ceylan, tarimizde yeterince kahramanın var olduğunu dile getirerek, gerçeklerin göz önüne alınarak genç nesillere anlatılması gerektiğini söyledi.
ÇOCUKLARIMIZI KENDİ DÖNEMLERİNE GÖRE YETİŞTİRMELİYİZ
Çocukların yetiştirilmesi konusunda İslam dininin dört halifesinden bir tanesi olan Hz. Ali’nin “Çocuklarınızı yaşadığınız döneme göre değil, onların büyüyeceği döneme göre yetiştirin” sözünü hatırlatan Başkan Ceylan, “Derdimiz geçmişin tekrarı değil, geçmişin ruhunu bugüne aktarmak olmalıdır. Rekabet ettiğimiz, bizi dönüştürmek veya bizi yok etmek iddiasında olan batılı bir düşünce var. Bugünlerde bunu çok açık ve net bir şekilde görebiliyoruz. Dolayısıyla bize düşen bu ruhu güncelleyecek bakış açısı ortaya koymaktır. Medeniyetimizin sembolleri değişebilir ama aynı ruhla yapıldığı için aynı medeniyeti temsil etmeye devam eder. Önemli olan ruhun aşılanarak, güncellenerek sonraki nesle aktarılmasıdır” ifadelerini kullanarak sözlerine son verdi.(Mustafa KARAKAYA)
İlginizi Çekebilir