İz Bırakanlar
Kültür - SanatNuriye Füsun Önal (11 Mart 1947; Kadıköy, İstanbul), Türk şarkıcı, yazar, oyuncu ve fotoğrafçıdır.
Yaşamı
Ailenin tek çocuğu olarak İstanbul'da dünyaya geldi. 11 yıl klasik piyano dersleri ve 2 yıl şan dersleri aldı. Öğrencilik yılları Ankara'da geçen Önal, TED Ankara Koleji'nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi İngiliz Dili ve Edebiyatı bölümünde okurken Erol Pekcan Caz Orkestrasında caz şarkıları söyleyerek şarkıcılık kariyerine başladı. İlk plağını Cahit Oben ile beraber çıkardı.
Türkiye'nin hemen her yerinde konserler verip tiyatro oyunları oynadı. Yurt dışında Avustralya'dan İngiltere'ye, İtalya'dan Kazakistan'a, İsviçre'den Kırgızistan'a kadar pek çok ülkede konserler verdi. Sesi ve sahne performansı ile 1970'li ve 1980'li yılların önde gelen kadın pop şarkıcıları arasında yer alan Füsun Önal, çılgın sahne giysileri, dans grubu, özel orkestrası, kendine özgü showlarıyla, her zaman sahnelerin ve televizyonların aranılan ismi oldu.
1980'li yıllarda Türkiye'de, solo konserler veren ilk kadın şarkıcı olarak 2 saat boyunca Türkçe ve İngilizce şarkılardan oluşan solo konserlerinde sahnede giyinip soyundu. Günümüzde, "coverları" yapılan, reklam filmlerinde kullanılan "Senden Başka", "Oh Olsun", "Ah Nerede" şarkıları ve "Alo Ben Füsun" adlı uzunçaları ile dört Altın Plak ve bir Altın Kelebek ödülleri başta olmak üzere pek çok ödülün sahibi oldu. TRT ekranlarında müzik programları, yarışmalar ve çocuk programları sundu. TRT İstanbul Radyosu'nda iki yıl boyunca "Gecenin İçinden" adlı programda skeçlerde oynadı ve TRT'de yayınlanan Radyo Tiyatrolarında rol aldı. 1993'te evli çiftlerin yarıştığı "Evcilik Oyunu" adlı yarışmayı 450 kez Show TV ekranlarında sundu. 3 tane reklam filminde, birkaç da sinema filminde oynadı. Oynadığı filmlerde bol bol şarkılarını söyledi. "Ah Nerede", "Oh Olsun", "Aç Gözünü" gibi şarkıları Önal'ın sinema filmlerine ad oldu.
Oyunculuğu konusunda ünlü yönetmen-oyuncu Haldun Dormen "Kendisine çok önemli roller teslim edilecek bir oyuncu o" demiştir. Füsun Önal, "Kelebekler Özgürdür", "Durdurun Dünyayı İnecek Var", "Evita", "Hair", "Ateşli Aşıkların Sonuncusu - 3 Kadın 1 Çapkın" gibi dünyaca ünlü oyunların ve müzikallerin Türkiye versiyonlarında baş rollerde oynayarak, Haldun Dormen, Engin Cezzar, Tunç Yalman, Barnard Hassel, Metin Serezli, Kenneth Urmston gibi ünlü yönetmenlerle çalıştı.
Açtığı fotoğraf sergilerini gezen yazar Tarık Dursun K., esprili ve türlü göndermeler içeren fotoğraf alt yazılarını okuyunca Füsun Önal'a kitap yazmasını teklif etti. Aziz Nesin'in de teşvikiyle yazın dünyasına "Hayatı Denedim" adlı kitabı ile adım atan Önal, Türkiye'nin en eski yayın evlerinden biri olan İnkılap Kitabevi ile kontrat imzaladı. 1990 yılından beri aynı yayın evine yirmi kitap yazdı. Kitap fuarlarında kitaplarını imzalamaya devam etmektedir.
Sponsoru ile 315 okulda öğrencilere stand-up tadında "Müzikli Söyleşiler" yapıp, kitaplarını imzalayan Önal, okullara gitmeye devam etmektedir.
2008'den beri Tiyatro Kedi oyunlarında rol almaktadır. Son yıllarda oynadığı oyunlar arasında "Figaro'nun Düğünü", Haldun Dormen'le birlikte oynadığı "Pazar Günkü Cinayet" ve yine Haldun Dormen'le oynamakta olduğu "Don Kişot" sayılabilir.
Özel yaşamı
Müzisyen Attila Özdemiroğlu ve yönetmen Tunç Başaran ile iki evlilik yaptı. Önal, kitabında Özdemiroğlu ile evliyken onu Tarık Akan ile aldattığını yazmıştır.
……………
Herkes çıldırdı Füsun Abla da kervana katıldı
AYŞE ÖZYILMAZEL
Yüce Rabbim sen bizi koru.
Sanırım hep beraber kafayı sıyırmak üzereyiz. Sınır diye bir şey kalmadı.
Saygı mı? Yahu o da ne? Başkasına saygıyı bırak, kendimize bile saygısızız. Üstelik bunu bir marifet zannediyoruz artık.
Yalan söylemek özel bir yetenek oldu çıktı. Aldatmak, skandala karışmak, şuursuz hareketlerde bulunmak ise kolundaki altın bilezik. Sıkıştın mı, gündemden düştün mü ver röportajları, yediğin naneleri kasıla kasıla anlatmalara doyma. Senden iyisi yok valla!
Babalarımızın alın teriyle, yetenekleriyle bir yerlere geldiği ve o yeri korumak için sonsuz performans gösterdikleri dönem bitti, öldü. Çoktan helvasını yapıp yedik. Şimdi devir başka.
Adamın yakasını bağrını açıp orasını burasını sıkıştırırken çektirdiğin fotoğrafları röportaj fotoğrafların olarak iftiharla sunabiliyorsun mesela. Ve iyi röportajcı ilan ediliyorsun. Niçin? Gündeme geldiğin için, elalemi konuşturduğun için.
Peh!
Ya da diyelim devrin geçti mi? Artık kimse senden bahsetmiyor mu? Bu da üzülecek şey mi ayol. Çık anlat herkeslere neler neler karıştırdıydın bir zamanlar.
Korkarım yakında skandallar, aldatmalar, çevrilen dolaplar, teşhirci pozlar falan CV'lerde altın harflerle yazılacak.
Alın size Aktüel dergisinde Füsun Önal'ın usta röportajcı Arda Uskan'a verdiği röportaj. Okudukça hop hop ettim.
Üşenmemiş Arda Abi'ye aşk tarihçesini bir bir dökmüş Önal. Üstelik abilerin isimlerini vererek, tanışmalarından ayrılmalarına kadar detayları anlatarak, aralarda "o sıralar ben yine onunla bununla kırıştırıyordum" demekten çekinmeyerek. Sıkılmadan ve pervasızca kimle nasıl cinsel bir hayat yaşadığından bahsederek falan...
Kimler yok ki röportajda; müzisyen Cahit Oben, Atilla Özdemiroğlu, Tunç Başaran vs. vs.
Tabii nedense yine bizden esirgenmemiş ve bomba Ajda Pekkan'ın üzerinden patlatılmış. Füsun Önal çekinmeden, darlanmadan o zamanlar Ajda Pekkan'ın sevgilisi ve menajeri olan Cömert Baykent'i nasıl ayarttığını da anlatıvermiş.
Ajda sahnedeyken sevgilisi Cömert Baykent'i kapıp gitmiş Füsun Abla. Sonra da Ajda ağlamış, üzülmüş. Yani bunu da demeçleyebilmiş Füsun Abla.
Finalde de Tarkan'a mesaj yollamış, onu da beğeniyormuş.
Ey güzel Allah'ım... Şimdi Füsun Önal'a kızalım mı? Bilmem, siz bilirsiniz. Ben sadece şaşkınlıkla yaprak dökümünü takip ediyorum. Baksanıza eskisi, yeni yetmesi herkes sırayla aklını kaçırıyor.
Utanmak tarih oluyor. Özel hayat, özelliğini kaybediyor. Hakkında konuşturan pastadan bir dilim kapıyor, terbiyesiyle yerinde oturanın elleri bomboş kalıyor.
Ve sizi bilmem ama benim canım bu duruma çooook sıkılıyor.
……………..
Atilla, doğamayan çocuklarımın babası
Dilek DALLIAĞ
Oluşturulma Tarihi: Mayıs 22, 2006 00:004dk okuma
Füsun Önal, Kelebek’teki röportajında "Füsun’la evliliğimiz hakkında bol bilgi onun yazdığı kitaplarda var. Ben birini bile açıp okumadım, okumak da istemiyorum" diyen eski eşi Atilla Özdemiroğlu’na yanıt verdi: "1990 yılından beri yazdığım 17 kitapta herhalde sadece Attila ile geçirdiğim 5 yılı yazmadım!"
Bugüne kadar özel yaşamınızla gündeme gelmemiştiniz...
Evet. Sadece radyo ve TV programlarında, gerektiğinde iki eski eşimden (Attila Özdemiroğlu ve Tunç Başaran) övgü ile bahsetmişimdir, o kadar. Zaten bilenler biliyor. Saklayıp gizlemek niye? Utanacak şeyler yaşamadık ki...
- Kitaplarınızda hep geçmiş ilişkilerinizden mi söz ettiniz?
Hayatıma ünlü ünsüz insanlar girdi, ama ben hiçbirinin adını açık olarak yazmadım kitaplarımda. Hatta birçoğuna değinmedim bile. Hepsi yaşandı ve bitti. Hepimizin artık yeni insanlarla yeni yaşamları var. Bunları didiklemeyi sevmiyorum. Yazdığım 17 kitabın da sadece 2’si anı kitabı. "Hayatı Denedim" ile "Deja vu Sendromu ve Anılarıma Yolculuk" kitaplarının bazı sayfalarında iki evliliğimden kısaca bahsettim. Çünkü onlar benim legal eşlerimdi. 5’er yıldan hayatımın 10 yılını onlarla geçirmiştim. Bir anı kitabı yazılıyorsa, onlar da tabii ki yer alacaktı.
- Atilla Özdemiroğlu sizin birlikteliğinizle ilgili çok şey yazdığınızı ima ediyor ama...
O röportajı ben de okudum. Atilla, benden sonra Lale Mansur ile 6 yıl evli kaldığını, Müjde (Ar) ile de 15 yıl birlikte olduğunu söylerken, bizim evliliğimizden "1.5 yıllık bir evlilikti" diye bahsetmiş. Bir kere biz 1.5 yıl evli kaldık ama tam 5 yıl birlikte olup, evli gibi çoluk çocuk aynı evi paylaştık. Attila’nın kitaplarımı okumadığına gelince... Benim de okumadığım yazarlar var. O yüzden kitaplarımı okumamış olabilir. 1990’dan beri yazdığım 17 kitapta herhalde sadece Attila ile geçirdiğim 5 yılı yazmadım! Dolayısıyla onun dediği gibi kitaplarımda evliliğimizle ilgili bol bilgi falan da yok. Neden kitaplarım konusunda böyle önyargılı konuştu, anlayabilmiş değilim. Tabii bu durumda bana cevap hakkı doğmuş oldu. Madem Attila "Füsun Hanım’ın kitaplarında evliliğimizle ilgili bol bilgi var" dedi, o zaman asıl şimdi bazı bilgiler vereyim de bari dediği boşa gitmesin!
- Ne gibi?
Atilla’nın röportajında dediği gibi kendisi Ankara Kolej’li Ayla Hanım’la evliyken, bir başka Ankara Kolej’li Füsun Önal’la İzmir Fuarı’nda çalıştıkları dönemde birlikte olmaya başladı. Bir Lalezar Gece Kulübü gecesinde aniden başlayıp Efes Otel’de devam eden aşkımız, aynı hızla Atilla’nın benim evime taşınması, beni ailesiyle tanıştırmasıyla farklı bir boyuta dönüşüverdi.
- İlişkinız yıldırım hızıyla başlayıp yine aynı hızla mı gelişti?
Bana en heyecan veren, İstanbul Gelişim’le Büyükada’da çalışırken, iki çocuğunu getirip benimle tanıştırmasıydı...
- Ve sonra evlendiniz, öyle mi?
Kelebek okurları kupon kesip, gazeteye yollamışlar, çekilen kurada kazananlar Tarabya Otel’deki düğünümüze katılmıştı. O yılların Başbakanı Bülent Ecevit’ten Zeki Müren’e, Ayhan Işık’tan Emel Sayın’a kadar pek çok ünlünün çiçekleri salon dışına taşmıştı. Benim nikah şahidim Halit Kıvanç, Atilla’nın şahidi de İstanbul Valisi Namık Şentürk’ün eşi İhsan Hanım’dı. Nikah şekeri yerine Nilüfer arkadaşımın vokal yaptığı yeni plağım "Aç Gözünü" dağıtılmıştı. Sonra Pakistan, Sri Lanka, Kuala Lumpur, Singapur, Sydney, Melbourne, Thredbo ve Canberra’da bir ay süren dillere destan harika bir balayı yapmıştık. Balayımızı Kelebek tam sayfa vermişti.
- Sizce o günleri anımsamak istemiyor mu Atilla Özdemiroğlu?
Unutmuş olabileceğini sanmıyorum ki... Gerçi bazen insanlar çok yorulup, dolayısıyla unutkan olabiliyorlar. Unutmuşsa bol vitamin takviyesi yapmasını öneririm! Ama benim beynim teyp gibidir. Her şeyi kaydeder.
- Sizin hayatınızdaki yeri çok önemli sanırım...
O benim ilk erkeğim, doğamayan çocuklarımın babasıydı. Dört kez hamile kalmama rağmen, kocam "İki çocuğum var. Yeniden mesuliyet almaya hazır değilim" dedi. İnanılmaz derecede üzülerek aldırdığım çocuklarıma anne olmam, tam dört kez engellendi. Ama ben yine de mutluydum. Çünkü onun çocukları bana kendi istekleriyle "Anne" demeyi seçmişlerdi. Attila olsun, ailesinin tüm fertleri olsun, bana inanılmaz sevgi gösteriyordu. Attila, ben yatarken baş ucumda kemanı ile bizim şarkımız olan "Love Is Blue"yu çalardı. Rahmetli kayınvalidemin sevgi dolu mektuplarını ve Attila’nın bana yazığı sevgi dolu mektup ve notları, aşk filmi kareleri misali fotoğraflarımızı hálá saklarım.
Onun stili bu
Atilla, verdiği röportajda şöyle bir itirafta bulunmuş: "Bütün ilişkilerimde biri bitmeden, biri başladı. Duygu bitiyor, evlilik bitmiyor. Sonra bir başkasıyla ilişki başlıyor." Doğru. Ama ille de herkesin evliliğinde böyle olacak diye bir kural yok. Çünkü herkesin bir stili var. Attila da kendi stilini röportajda açıkça söylemiş. Ayla varken Füsun, Füsun varken Lale, Lale varken Müjde, Müjde varken Hepgül...
İlginizi Çekebilir