“Kadına şiddete, çözüm temelli yaklaşılmalı”
KonyaToplumda artan kadına yönelik şiddetin çözüm temelli değerlendirilmesi gerektiğine vurgu yapan Uzman Psikolog Akıncı, kadın erkek eşitliği sağlanamadan kadına yönelik şiddetle mücadelede başarılı olunamayacağını belirtti
Kadına yönelik şiddet, bir toplumun en büyük problemi ve toplumumuzda gün geçtikçe de artmaya devam ediyor. Toplum bir öfke ve şiddet kontrolsüzlüğü yaşıyor. Bunun en büyük nedenleri arasında erkek egemen bir toplum olmak, sosyal ve ekonomik refah seviyesindeki düzensizlik, hukuksal düzenlemelerdeki boşlukları sayabiliriz. Konuyla ilgili Uzman Psikolog Deniz Akıncı, toplumda artan kadına şiddet vakalarıyla ilgili gazetemize değerlendirmelerde bulundu. Psikolog Akıncı, kadına yönelik şiddetin, fiziksel, psikolojik, ekonomik ve cinsel şiddet olarak dört farklı şekilde ortaya çıktığını söyledi. Kadına yönelik şiddettin önlenmesine dair birçok birime iş düştüğünün altını çizen Akıncı, “Yerel yönetimler tarafından kadınlara istihdam olanakları yaratılması, kadının çalışma hayatında yaşadığı ayrımcılığın ortandan kaldırılması, ders kitaplarında kadına yönelik şiddet ve toplumsal cinsiyet ayrımcılığı konusunda eğitimlerin verilmesi ve şiddeti pekiştiren ifadelerin kitaplardan çıkarılması gerekiyor” diyerek şiddetin çözümüne yönelik çalışmaların her alanda yapılması gerektiğine dikkat çekti.
“BU SÜREÇ NORMALLEŞMEYE BAŞLADI”
Yasalarda kadın erkek eşitliğine dair çok belirgin ifadelerin olmadığını ve toplumda erkek egemenliği, erkeğin güç figürü olma halinin devam ettiğini söyleyen Uzman Psikolog Deniz Akıncı, yazılı ve görsel basına ve hükümetin bu konuda çalışmalar yapması gerektiğini vurguladı. Şiddeti önleyici çalışmaların yapıldığını ancak yeterli olmadığını belirten Psikolog Akıncı, “Şiddete dair görsel çekimler, kamu spotları, film çalışmaları yapılıyor. Ama bu çalışmalarda bile erkeğin egemen güç olarak gösterilmesi devam ediyor. Birincisi kadınların daha olumlu bir imge haline getirilmesi lazım. İkincisi kadının metalaştırılması; güzellik yarışmaları, kadın ev işi yapar, çocuk bakar gibi görev tanımları hala bu çalışmalarla kişilere empoze ediliyor. Artık toplumda çok uç bir şey olmadıkça bir şiddet olayı gördüğümüzde ‘hım’ deyip başımızı çeviriyoruz. Bu süreç normalleşmeye başladı. Bu noktada birçok birime görev düşüyor. En başında devlete. Caydırıcı yasalar getirilmesi, yasalarda kadın erkek tanımının yapılması lazım. Kadının çalışma hayatına daha fazla entegre edilmesi lazım” ifadelerini kullandı.
“SADECE FİZİKSEL ŞİDDET DEĞİL”
Çoğu kadının fiziksel şiddeti ifade edebildiğini ancak cinsel ve psikolojik şiddeti ifade edemediğine dikkat çeken Akıncı, şunları söyledi: “Cinsel şiddet hala bir tabu ve bunu konuşmak zor ve mahrem. Bu noktada kadınlar bunu sineye çekmeye çalışabilir. Dile getirdiğinde kadınlara bir etiketleme olabiliyor. Bundan korkabiliyorlar. Tecavüze uğrayan bir kadın dışlanabiliyor ya da farklı gözle görülebiliyor. Bunu da dile getirmekte güçlük çekebiliyor. Bu alanda da eğitimler verilmesi gerekiyor. Hatta Aile Danışmanlık Hizmetleri sadece bir durum olduğu zaman başvurulacak bir kurum olmamalı. Aslında her ailenin o huzurlu ve sağlıklı durumu koruyabilmek adına bir Aile Danışmanı olması ya da bir psikolog desteği alması sağlanmalı. Bir problem olduktan sonra değil öncesinde de yol göstermek eğitmek anlamında da böyle bir yol izlenebilir. Devlet Aile Hekimleri gibi psikologlar atayabilir. Her ailenin düzenli olarak görüşeceği bir psikoloğu olabilir.” Bir olay sonrasında hastaneye başvuranlara Aile Danışmanlığına yönelik yönlendirmeler yapılabileceğini ifade eden Akıncı, sağlık personellerinin bu konuda eğitilebileceğini, kadının kendisini özgürce ifade etmesine yönelik çalışmalar yapılabileceğini söyledi.
“ŞİDDETİ KİMSE HAK ETMEZ”
Hukuki olarak caydırıcı cezaların getirilebileceğini ancak bunun öncesinde de önleyici tedbirlerin de alınması gerektiğini belirten Akıncı, “Öfke görünürde birçok sebepten kaynaklanabilir. Çocukluk travmaları, toplumdaki ekonomik etkenler, şiddet görmüş bir ailede yetişmiş birey olmak ya da kadın olmak. Kadını ele alırsak; ailede şiddet gören bir kadın evlendiğinde eşinden de şiddet gördüğünde ‘ben bunu hak ettim’ ya da yapılan araştırmalarda erkekler kadınların bu şiddeti hak ettiğini, kadınlarında belirli bir oranda bu durumu kendisinin hak ettiğini düşünüyor. Hâlbuki şiddeti kimse hak etmez. Şiddet hak edilebilecek bir ölçüt değil. Her şeyin başı iletişim. Doğru bir iletişimle birçok sorun çözülebilir. Kadın ve erkek denilince güçler arası bir eşitsizlik söz konusu” dedi. Akıncı, şiddet uygulayan kişi değerlendirildiğinde bunun alt faktörleri olabileceğine dikkat çekerek, “Güç göstergesi, enerji, ataklık, kendini üstün görme ya da özgüven eksikliği, kendine güvensizlik ve kendini ispatlama gibi birçok nedenden öfke ve şiddet olarak dışa vurabilir. Ailede bunu öğrenmiş olabilir ya da yaşamın getirdiklerinden kaynaklı doğru koşullar yoksa buna tahammülsüzlük gelişebilir. Konuşmadan yana değilde daha çok şiddet içeren eylemlerle çözüm arayabiliyorlar” dedi.
“ŞİDDETİN ÇÖZÜMÜ KISMINDA EKSİKLİK VAR”
Şiddet ve öfke kontrolsüzlüğü vakalarının sebep odaklı detaylı araştırılması gerektiğini dile getiren Akıncı, kişiye şiddet uyguladığından dolayı ceza verilmesinin doğru olmadığını söyledi. Durumu çözmeye odaklı çalışmaların yapılması gerektiğini vurgulayan Akıncı, “Görsel basına çok iş düşüyor. Medyada göz önünde olan insanların yaptığı her eylem insanlara rol model oluyor. Dizilerde şiddet konusu işleniyor. Bunu yaparken de hep erkek gücü ve erkek hegemonyası işleniyor. Kadın metalaştırılıyor(bir nesne haline getiriliyor). Bunun önüne geçilmesi gerekiyor. Kadının erkekle eşit haklara sahip olduğu üzerinden vurgu yapılması gerekiyor. İnsan bazlı ele alınması gerekiyor. Şiddetin tanımı yapılıyor, gösteriliyor ama çözümü verilmiyor. Günden güne artarak sadece şiddet olaylarını görüyoruz. Çözüm kısmında bir eksiklik var. Bunun için medyada daha eğitici programlar ve şiddettin çözümüne yönelik yayınlar yapılmalı” şeklinde konuştu.
“TOPLUMDA HALA FARKINDALIK YOK”
Şiddet ve öfkenin aşılabileceğini, çiftler arasında kadına uygulanan şiddetinde Aile Danışmanlık Sistemiyle kontrol altına alınabileceğini anlatan Akıncı, bu yöntemler varken toplumda hala bu yönde bir farkındalık gelişmediğinin altını çizdi. Kadınlara da şiddet konusunda eğitimler verilmesi gerektiğini aktaran Uzman Psikolog Deniz Akıncı, “Kadın sığınma evlerinin sayısı az. Bu sayılar artmalı. Kadının kendisini korumasına yönelik tedbirleri artırmalıyız. Kadınların çoğu bu durumu sineye çekiyor ve dile getiremiyor. Eğer kadının ekonomik özgürlüğü yoksa, çalışma hayatına giremiyorsa, eşine bağlı bir hayat sürdürüyorsa da bunun bedeli çalışmadığı için eşinin istediği şekilde davranması olmamalı. Bu noktada da Aile Danışmanlık Hizmetleri verilmesi gerekiyor. Herhangi bir olayda kadın polise şikayet ettiğinde eşe yönelik uzaklaştırma kararı alındı ama bunlar geçici önlemler. Kalıcı önlem şu olur; boşanmıyorlarsa çift olarak destek alınabilir. Psikolojik desteklerle öfkenin de önüne geçilebilir. Bu imkansız bir şey değil. Terapilerle farkındalık kazandırılabiliyor” ifadelerini kullandı. (Sultan TÜRKMEN)
İlginizi Çekebilir