MOSSAD'la işbirliğini göremiyorlarsa yazıklar olsun
Siyaset
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Paralel yapının tabanındaki samimi insanlar bu yapının hala MOSSAD ile işbirliğini göremiyorlarsa yazıklar olsun" dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Gidenlere, yolunu değiştirenlere, yolunu saptıranlara, uğurlar olsun. Bize, biz yeteriz. Bize Allah yeter. Bizim kardeşliğimiz, Allah'ın izniyle, bugüne kadar Türkiye'ye çok değerli hizmetler kazandırdı" dedi.
Erdoğan, Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı'nda düzenlenen Tüm Sanayici ve İş Adamları Derneği (TÜMSİAD) Genel Kurulu'ndaki konuşmasında, dernek yönetim kurulu için yapılacak seçimin hayırlı olmasını temenni etti.
TÜMSİAD'ın demokrasi mücadelesine katkıda bulunduğunu belirten Erdoğan, 10 Ağustos'taki Cumhurbaşkanı seçiminde verilen destek için teşekkür etti. Erdoğan, TÜMSİAD'la çeşitli vesilelerle bir araya geldiklerini hatırlatarak, daha önce TÜMSİAD'ın genel kuruluna katıldığını söyledi.
Dernekle temaslarının sadece resmi toplantılardan ibaret olmadığına vurgu yapan Erdoğan, "Biz aynı davaya inandık. Aynı davanın neferleri olduk. Aynı dava için birbirimize yol arkadaşı, kader arkadaşı, aynı davanın hizmetkarları olarak birbirimize kardeş olduk. Son 1-1,5 yılda birçok önemli meselede imtihana tabi tutulduk. Gezi olaylarında, 17-25 Aralık darbe girişiminde, 30 Mart seçimlerinde, 10 Ağustos seçimlerinde çok çetin imtihanlardan geçtik" diye konuştu.
"Fatihler, toprakları değil, kalpleri fetheder"
Erdoğan, bütün bu yaşananlarda uhuvvetlerinin ve muhabbetlerinin test edildiğini dile getirerek, şöyle devam etti:
"Eğer birbirimizin arasında bu sarsılmaz uhuvvet, muhabbet olmasaydı, bu dava bugün burada olmazdı. Sizler belki bu salonda olmazdınız, ben şahsen belki bu kürsüde olmazdım. Kaleleri zapt ederler, köyleri, şehirleri tahrip ederler, ülkeleri, toprakları işgal ederler ama o gönüldeki aşk var ya... O gönüldeki ateş, o gönüldeki özellikle o uhuvvet, o muhabbete var ya onu yıkamadıkları, onu tahrip edemedikleri sürece, inanın asla ve asla mutlak zafer kazanamazlar. Unutmayın bir Fatihler vardır bir de işgalciler vardır. Fatihler, toprakları değil, kalpleri fetheder, kalpleri açar ve gönüllere girerler. İşgalciler ise toprakları alsalar bile gönülleri zapt edemez, gönüllere giremez, işte onun için işgal ettikleri topraklara dahi tutunamazlar. Kimi zaman oldu haksız rekabetle üzerimize geldiler, yasaklarla, cezalarla, iftiralarla, montajlarla, kirli manşetlerle, ulusal ve uluslararası operasyonlarla üzerimize geldiler. Ellerindeki tüm imkanları, tüm fırsatları, ellerindeki tüm silahları, kalemleri, sayfaları, ekranları, yalanlarla iftiralarla kullandılar."
Kardeşliklerinin son derece kıymetli olduğunu aktaran Erdoğan, "Bizim kardeşliğimiz, büyük Türkiye'nin istikbalidir. Hatta bizim kardeşliğimiz ümmetin, tüm mazlumların, mağdurların, tutunacakları yegane umut dalıdır" dedi.
"Bize, biz yeteriz"
Erdoğan, "Önce rafik, sonra tarik" sözünü anımsatarak, işin aslının bu olduğunu söyledi. Rafikin önemli olduğunu ifade eden Erdoğan, ondan sonra da "yol" anlamına gelen tarikin önemini dile getirdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Dostunu yolda tanırsın, alışverişte tanırsın" sözüne atıfta bulunarak, şunları söyledi:
"İşte biz bu kutlu yola, mücadeleye her kesimden dostlarla her kesimden yol arkadaşlarıyla her kesimden kardeşlerimizle ve kardeş bildiklerimizle çıktık. Bu uzun ve ince yolda, defalarca dostluğumuz, kardeşliğimiz test edildi. Kimin gerçek dost ya da gerçek kardeş olduğunu, kimin de dostluk ve kardeşlik maskesi altında gizli niyetleri olduğunu, gizli niyetlerin peşinde olduğunu, bu süreçte defalarca gördük, yaşadık ve onlarla yolumuz ayrıldı. Gidenlere, yolunu değiştirenlere, yolunu saptıranlara, uğurlar olsun. Bize, biz yeteriz. Bize Allah yeter. Bizim kardeşliğimiz, Allah'ın izniyle, bugüne kadar Türkiye'ye çok değerli hizmetler kazandırdı. Bundan sonra da kazandırmaya devam edeceğiz. Biz Allah'ın izniyle birbirini sırtından hançerleyen nankörlerin, hainlerin seviyelerine hiç inmeyecek, hiçbir zaman onların düştükleri çukurlara, tuzaklara düşmeyeceğiz. Bunu dün Kırşehir'de gördüm. Kırşehir'de siyasi hayatımda bugüne kadar yapmış olduğumuz açılışların ve mitinglerin en muhteşemini yaptık."
"Birbirine kenetlenmiş tuğlalar gibiyiz"
Erdoğan, halkın olanları gördükçe daha kavi bir şekilde birbirine dayandığını anlatarak, uhuvvetten, kardeşlikten ve muhabbetten asla taviz vermeyeceklerini kaydetti.
Kardeşliğin aynı zamanda mesuliyet olduğuna işaret eden Erdoğan, kardeşlik herkese yayıldığında Türkiye'nin daha muzaffer bir ülke olacağına dikkati çekti.
Erdoğan, hainlerin hain olmanın gereğini yaptığını aktararak, bunların ihanet ve fitneyle, birtakım çevrelerin maşası olarak yollarına devam ettiklerini vurguladı.
Çıktıları yolda tek vücut olmanın önemine değinen Erdoğan, "Birbirine kenetlenmiş tuğlalar gibi dimdik, sapasağlam, büyük, yeni Türkiye mücadelesini vermeye devam edeceğiz. Bir noktanın altını çizmek istiyorum. Bizim birlikte sevdamız, Türkiye sevdası oldu. Millet sevdası oldu. Hep söyledim, biz milletimizi seviyoruz. Bizi milletimizden ayırmak mümkün değil. Bizim milletimize aşkımız var. Bizim tabularımız yok. Biz, uluhiyette, ubudiyette, Rabbimizden başkasını tanımıyoruz. Biz bu yola böyle çıktık. Bizim mücadelemiz, davamız büyük Türkiye oldu, yeni Türkiye oldu, güçlü Türkiye oldu. Biz birileri gibi çıkarları peşinde koşan, kendi şahsi iktidarları peşinde koşanlardan asla olmadık. Onun için 'milli irade' dedik, onun için 'sağlam irade' dedik, onun için 'önce millet' dedik. Böyle yola çıktık. 'Önce insan' dedik, böyle yola çıktık. 'Önce devlet' demedik. Devleti arkaya aldık. 'Önce insan' dedik" şeklinde konuştu.
"Gizli toplantıyı dinleyip uluslararası şebekelere servis etmek ne demek?"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, paralel yapının ne olduğu, bugünlere nasıl ulaştığını herkesin düşünmesi, tahlil etmesi, üzerinde hassasiyetle durması gerektiğini çünkü yaşanan sürecin tarihi ve ibretlik bir süreç olduğunu dile getirdi.
Paralel yapıya "Haşhaşiler" dediklerini hatırlatan Erdoğan, "Niye Haşhaşiler? Çünkü Haşhaşiler 11. yüzyılda ortaya çıkmışlardı ve aynen bugünkü gibi paralel yapı kurarak, Büyük Selçuklu Devleti'ne ağır zararlar vermişlerdi. Bizim o günden sonraki tüm devletlerimiz, Anadolu Selçuklu Devleti de Osmanlı Devleti de bu olaylardan ibret almış ve bu noktada çok hassas davranmışlardır. Maalesef 70'lerden itibaren Türkiye Cumhuriyeti bu konuda gerekli hassasiyeti gösteremedi. 10 asır sonra aynı tarzda, aynı şekilde bir başka Haşhaşi yapı, ulusal güvenliğimizi tehdit eder boyuta ulaştı. İşte biz, bu hadiseden ibret çıkaracak, inşallah asırlar boyunca tekrar yaşanmaması için de tedbirlerimizi bugünden alacağız" diye konuştu.
Erdoğan, söz konusu yapının sadece şahsına, ailesine, arkadaşlarına taarruz eden bir yapı olmadığını belirterek, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Bunu maalesef bugün dahi göremeyenler var. Bugün bile ürkenler var, korkanlar var, bu paralel yapının aslında neye, kime taarruz ettiğini tam olarak anlamayanlar, idrak edemeyenler var. Bu yapı, benim şahsımdan ziyade öncelikle Türkiye'nin ulusal güvenliğine, ulusal bütünlüğüne taarruz etmiştir. İşte geçenlerde gördünüz. Cumhurbaşkanının, Başbakanın, bakanların, Anayasa Mahkemesi'nin, Genelkurmay'ın, bütün kuvvet komutanlarının telefonlarını dinlemek ne demek? Böyle bir şey olabilir mi? Böyle bir sivil toplum örgütü veya onun içinde barınanlar böyle bir şeyi nasıl yapabilir? Bu, vatana ihanet değil de nedir? Bu bir ajanlık değil de nedir? Dışişleri Bakanlığı'ndaki çok gizli toplantıyı dinleyip, uluslararası şebekelere servis etmek ne demek? MİT'in Suriye'de Türkmenlere yardım götüren tırlarının önünü kesmek, oradan fotoğraflar almak, o fotoğrafları da büyük bir ahlaksızlık içinde iftirayla dünyaya servis etmek ne demek? Ahlaksızca şunu söylüyorlar, 'Bu tırlar, terör örgütlerine silah götürüyorlardı, Bayır Bucak Türkmenlerine değil.' Böyle de ahlaksızca yalanları söyleyebiliyorlar.
Yalan, sevgililer sevgilisi o Nebi'nin en çok nefret ettiği şey. Birçok suçu işleyebilirsin, şunu yaparsın, bunu yaparsın vesaire ama Nebi'ye dediler ki 'yalan', orada ayağa fırladı. 'Asla' dedi. Çok tehlikeli bir şey. Bunların yerli olduğunu, bunların bu ülkenin evladı olduğunu, bu yaptıklarına rağmen hala düşünen varsa, açık söylüyorum, çok büyük bir gaflet ve dalalet içindedirler."
"Biz yandık, onlar yanmasın"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, paralel yapının milletin dini hassasiyetlerine apaçık suikast düzenlemek istediğini, kendilerinden başkasını dindar, hatta Müslüman görmeyecek kadar enaniyet içinde olduklarını ve kendilerine her yöntemin meşru kabul edildiği bir sapkın yol çizdiğini söyledi.
Paralel yapı için her yolun meşru olduğunu kaydeden Erdoğan, bu yapının dini hassasiyetlere çok ağır zulmettiğini, milletin yardımlaşma, dayanışma hasletlerini kendisine hedef yaptığını, başka cemaatlere, derneklere, vakıflara, başka yardım kuruluşlarına, burs veren, yurt veren teşkilatlara hayat hakkı tanımadığını anlattı.
Erdoğan, şöyle devam etti:
"Şimdi 'özgür basın' diye feryat ediyorlar, değil mi? İşte Tahşiye Operasyonu diyerek, kitaplara el koyan, kitapları suç, delil olarak kullanan, bizzat bunların kendisiydi. Basın özgürlüğünden bahsediyorsunuz, Tahşiye Operasyonu diye yaptığınız operasyonun altında kimler yatıyordu? Yazarlar, çizerler, orada kitapları olan birçok insan vardı. Bunlar gittiler 16, 17 ay içeride yattılar. Bunu neyle izah edeceksiniz? Onlar yazardı. Niye onlara bu şekilde yalanla, iftirayla saldırdınız? Bu yapı aynı zamanda bu aziz milletin ahlak değerlerine de suikast düzenledi. İftirayı, şantajı, montajı, yalanı, takiyeyi, her türlü haksızlığı meşru gördüler, meşru gösterdiler. Bu milletin ahlak damarlarını tahrip etmeye çalıştılar. Bunlar, milli değiller, yerli değiller. Buna rağmen bugün hala bunlarla iş tutanlar, yol arkadaşlığı yapanlar, bunlarla iş birliğine gidenler, inanın çok yakında büyük bir mahcubiyet yaşayacaklar. Bunu söylemek zorundayım. Biz yandık, onlar yanmasın. Siyasi partilere, STK'lara, derneklere, vakıflara söylüyorum, hatta ve hatta içimizde, yanı başımızda gizlendiğini zannedenlere söylüyorum. Kim ki bunlara karşı tavır almazsa, Türkiye'ye haksızlık etmiştir, milletine haksızlık etmiştir, dinine, ahlakına, vicdanına haksızlık etmiştir."
"MOSSAD'la iş birliği tuttuğunu göremiyorlarsa yazıklar olsun"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, en başından itibaren paralel yapının tabanıyla üst kademesini ayrı değerlendirdiğine işaret ederek, üst kademenin çok bariz şekilde başka odakların, başka çevrelerin maşası, kuklası olduğunu vurguladı.
Bir üst akıl olarak ifade ettiği uluslararası egemen güçler, emperyal güçlerin söz konusu yapıyı gayet iyi kullandığını ve kullanmaya devam ettiğini dile getiren Erdoğan, "Ama tabandakilerin artık bazı soruları kendilerine sormaları, bazı şeyleri sorgulamaları kaçınılmaz bir hal almıştır. Bütün bu ortaya çıkan gerçeklerden, bütün bu ortaya dökülen pisliklerden sonra samimi insanların hala o çatı altında durmasının hiçbir mazereti olamaz. 'Acaba bu devlet, bu hükümet neden bu kadar açık ve net olarak bu tavrı koyuyor?' diye kendi kendilerine bu soruyu sormaları lazım. Paralel yapının tabanındaki samimi insanlar, bu yapının kimlerle işbirliği yaptığını, kimlerle yan yana geldiğini, kimlerle aynı karede fotoğraf verdiğini lütfen görsünler ve bu gidişi sorgulasınlar. Hala bu yapının MOSSAD'la iş birliği tuttuğunu göremiyorlarsa yazıklar olsun. Çünkü her şey çok açık, net ortada" şeklinde konuştu.
"Düşük faizle kredi imkanı sağlayacaksın ki yatırım yapabilsin"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, ülkede yatırım isteniyorsa faizlerin düşmesi gerektiğini belirterek, "İstihdam istiyorsak yatırım olması lazım. Yatırım ne ile olacak? Girişimcinin önüne düşük faizle kredi imkanı sağlayacaksın ki yatırım yapabilsin" dedi.
Döneminde konut edindirmede 3,5 milyar lira ödediklerini dile getiren Erdoğan, "Neden? İşte hep bu zulüm sebebiyle. Alan götürdü, alan götürdü. Yüksek enflasyonu görmediler, görmezden geldiler. Çünkü yüksek enflasyonun onlara bir zararı yok ki" diye konuştu.
"Cumhurbaşkanı olarak tezimi yine ileri sürüyorum; Enflasyon sebep değildir. Enflasyon neticedir. Faiz sebeptir, faiz enflasyonu doğurur, bunu böyle biliniz" diyen Erdoğan, ülkede yatırım ve istihdam isteniyorsa faizlerin düşmesi gereken en düşük noktaya inmesi gerektiğini ifade etti.
Yatırımın, "girişimcinin önüne düşük faizle kredi imkanı sağlanması" ile olabileceğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Şu anda yüksek banta bakıyorsun 11,7-11,8. En yüksek. Buna komisyonları falan kattığın zaman 15, 16, 17... Gidiyor. Bunun altından kalkılır mı? Bu piyasaya nasıl yansır? Bunun hesabını şöyle bir yaptığımızda maliyetler yükseleceği için patron bunu nereye vuracak? Tabii ki sattığı ürüne vuracak" değerlendirmesinde bulundu.
Erdoğan, bu durumun inşaat sektöründe de diğer sektörlerde de böyle olduğunu kaydederek, "Ama bakıyorsun birileri çıkıp şunu söylüyor, 'Sanayiye önem vermemiz lazım inşaat sektörüne o kadar önem vermenin anlamı yok.' İnşaat sektörü emek yoğundur. İnşaat sektörü olmadan bir ülkede kalkınma olmaz bunu böyle bilmemiz lazım. Biz en zor zamanda inşaat noktasında ara vermedik, böyle devam ettik. İnşaat ve sanayi bunların at başı gitmesi lazım. Ne sanayiyi ne de inşaat sektörünü terkedeceksin. Ülke büyüyor ya, gelişiyor" diye konuştu.
"Genç nüfusu yakalayamayan ülke bitmeye doğru gider"
Kentsel dönüşümlerle, değişimlerle modern bir Türkiye inşa edilecekse inşaat sektörünün kesinlikle görmezden gelinemeyeceğine vurgu yapan Erdoğan, nüfusun da arttığını ancak artışın istenilen düzeyden altta olduğunu, şu anda 77,8 milyonlarda olduklarını, hedeflerinin 2023'te 85 milyon olduğunu, gönüllerinin daha fazlasını arzu ettiğini söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, bir ülkenin dinamizminin genç nüfus olduğunu belirterek, genç nüfusu yakalayamayan ülkenin bitmeye doğru gittiğini, şu anda Batı'nın gittiğini aktardı.
Artış oranının yüzde 2'nin üzerinde olması gerektiğinin altını çizen Erdoğan, bu rakamın veya altının kendilerine yaramayacağını, "Onun için ben buradan açıkça söylüyorum; En az 3, bir defa bizim olmazsa olmazımızdır. Siz sağda solda konuşulanlara, yazılanlara bakmayın. Onlar yine 1'de, 2'de kalsınlar o yazanlar çizenler ama bizler 3'ü, 4'ü düşünmemiz lazım. Beypazarlı amcamızın o nasihatini unutmamamız lazım; 1 olur garip olur, 2 olur rakip olur, 3 olur denge olur, 4 olur bereket olur, gerisi Allah kerim. Buna böyle bakmak lazım" dedi.
Erdoğan, genç ve dinamik nüfusun emeğin sahibi olduğunu, emek olmadan ekonomi olamayacağını, insan olmazsa bunların hiçbirisinin olamayacağını dile getirerek, demokrasi ve ekonomi noktasındaki atbaşı gidişin de sürdürülmesi gerektiğini vurguladı.
"Kendi çarkları dönüyorsa Türkiye batmış umurlarında değil"
Kendilerinden önceki dönemlerde bütün antidemokratik uygulamaların, baskının, zulmün, adaletsizliğin hatta darbelerin dahi görmezden gelindiğini ve üzerinin örtüldüğünü anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
"Bunların huyudur. Yerli, milli olanı görürler, üzerine giderler ama gayrimilli olanı asla görmezler, görmezden gelirler. Kendi çarkları dönüyorsa Türkiye batmış bunların umurunda olmaz. Kendi çarklarını döndürmek için Türkiye'yi bataklığa sürüklemekten de hiç ama hiç çekinmezler İşte paralel yapı konusunda da bizi hiç şaşırtmadılar. Neymiş muhatapları cumhurbaşkanı değilmiş. Sen kimsin ya? Sen kimsin? Bu fakiri milleti muhatap görmüş sen beni muhatap görsen ne yazar görmesen ne yazar.
Bakın işte bunun için TÜMSİAD gibi, MÜSİAD gibi, ASKON gibi daha buna benzer birçok dernek ve vakıf son derece önemlidir. Biz bu ülkede milli iradenin üzerindeki vesayeti kaldırdık. Siz de bu ülkede sermayenin üzerindeki vesayeti kaldırdınız, kaldırıyorsunuz. Biz siyasette tekelleri altüst ettik, siz ekonomide tekelleri sarstınız. Bu şekilde korkmadan, çekinmeden ilerlemeyi sürdüreceğiz. Hepsi bir araya geldi, hala geliyorlar. İçeride, dışarıda demokrasinin, büyük ekonominin, büyük Türkiye'nin ne kadar hasmı varsa ve hazımsızı varsa bir araya geldiler. Fotoğrafa bakın aynı karenin içinde Esed'i görürsünüz, aynı karenin içinde CHP'nin temsilcilerini görürsünüz, aynı karenin içinde diğer muhalifleri görürsünüz. İsrail'i, paralel yapıyı, işte o malum dernekleri, uluslararası bazı örgütleri, sözüm ona insan hakları örgütlerini, gazetecilik örgütlerini görürsünüz."
"Cezaevlerindekiler gazeteci değil"
Erdoğan, bazı uluslararası gazete derneklerinin gelerek kendilerini güya hesaba çektiğini kaydederek, bu kişilerin kendilerine "Cezaevinde şu kadar mahkum gazeteci var" dediğini, kendisinin "Kaç tane var" diye sorduğunu, sayı veremediklerini aktardı.
Bu kişilerden isim istediğini ancak bu kişilerin isim de veremediğini ifade eden Erdoğan, "O zaman ben söyleyeyim; Bizim şu anda ülkemizin cezaevlerinde mahkum olarak 7 kişi var. Ve bunlar gazeteci değil. Ellerine bir kart tutuşturuyorlar, bunları gazeteci yapıyorlar. Böyle gazeteci oluyorlar. Peki bunlar düşüncesinden, yazısında dolayı mı içeri dirmiş? Hayır. Çoğu zaten bunların DHKP-C terör örgütü mensubu. Ya polis öldürmekten, ya bekçi öldürmekten, ya ruhsatsız silah bulundurmaktan veyahut da banka soymaktan içeri girmiş ve mahkum olmuşlar. Ve bunların da 3 tanesi bizim dönemde, diğerleri bizden önceki hükümetler döneminde" diye konuştu.
Bunu söyleyince sus pus olanların yurtdışına gidince yine aynı şeyi söylemeye devam ettiğini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Biraz dürüst olun be, samimi olun be. bunlarda dürüstlük falan da yok. İftira at tutmazsa iz bırakır. Mantık bu, aynen paralel yapının da yaptığı buydu Türkiye'de. İnsanlara nasıl zulmettiler. 16, 17 ay içeride yatırdılar. Bakın kendileri bazıları için neler yazıyorlar çıkarsınlar diye. Peki 14 yaşında Yakup kardeşimizi içeri aldınız. Adam mı öldürmüştü? Ne yaptı da içeride bu kadar tuttuktan sonra 11 sene çocuk yaşta içeri aldınız şimdi de çocuklarından ayrı olarak tekrar içeri alıyorsunuz" ifadelerini kullandı.
"Kimbilir onun da belki bir montajı vardır"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye'nin en büyük işveren derneği, STK'sı durumunda olan ve kısa zaman önce görevi bırakan başkanı biliyorsunuz çıktı, 'Ben bir paralel devlet görmüyorum' dedi, böyle bir açıklama yaptı. Aslında bal gibi görüyor, görüyor da bunu söylemek, itiraf etmek işine gelmiyor. Kimbilir onun da belki bir montajı vardır, onunla ilgili de belki bir şantaj vardır" dedi.
"O savcı da çıkmış 17 Aralık darbe girişimini nasıl yaptıklarını utanmadan sıkılmadan itiraf ediyor" diyen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Allah aşkına hukukta, burada çok hukukçu vardır, 'Bence' diye bir yaklaşım, böyle bir bakış açısı olabilir mi? Buradan adalet doğabilir mi? Bir hukuk devletinde 'Bence' diyerek, şahsi duygularını, şahsi çıkarlarını, mensubu olduğu örgütü öne çıkaran bir savcı, o koltukta kalamaz, pişkin bir şekilde çıkıp konuşamaz. Bu, darbenin apaçık itirafıdır. Bu açıklamalar, ihanetin, illegal örgütlenmenin apaçık itirafıdır. Hep söylüyorum yargı, en başta içindeki Haşhaşileri temizlemeli, en başta bünyesindeki zehri atmalıdır. Ben, yargının o samimi, dürüst mensuplarını asla bunlarla bir tutamam, onlar bu işin istisnasıdır. Ama bu Haşhaşilerin içlerinde olduğunu zaten biliyorlar. Ben de buna inanıyorum. Çünkü zarar gören sadece yargımız değil, zarar gören Türkiye."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, savcıların, hakimlerin Twitter'dan, gazete sayfalarından, adliye önlerinden keyfi açıklamalar yaptığını dile getirerek, "Dünyanın neresinde bunun bir örneği var ya? Böyle bir şey olabilir mi? Sen anarşist misin? Nasıl olur da bir savcı olarak adalet sarayının önünde broşür dağıtırsın ya? Böyle bir şey biz hayatımızda yaşamadık, görmedik. Öğrencilik yıllarımızda bu tür şeyleri biz okulların önünde broşür dağıtırdık ama sen savcısın ya sen nasıl böyle şeyleri dağıtırsın? Burada da zihinsel bir rahatsızlığın içine girdiği belli. Ya ver de birileri yapsın bunu. Yani adam mı kalmamıştı, ver de birileri yapsın bu işi. Sen niye yapıyorsun? Merak ediyorum, acaba bu ülkenin savcıları, hakimleri bu durumu vicdanlarına nasıl izah ediyorlar?" diye konuştu.
Rafa kaldırılmış bazı dosyaların raftan indirildiğini, üzeri örtülmüş bazı hadiselerin üzerindeki tozun temizlendiğini, ancak cinayetler, kumpaslar, yapılan zulümlerin yanı sıra hukuk cinayetlerinin ortaya çıktığını belirten Erdoğan, "İşte bütün bunlara rağmen birileri hala çıkıp bu paralel yapıyla, bu örgütle el ele, kol kola iş tutuyorsa, onlara da yazıklar olsun" dedi.
"Paralel yapı montaj konusunda usta"
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "paralel yapı"nın montaj konusunda usta olduğunu ve kendisinin Somali'de çocuklara dağıttığı bir boyama kitabının kapağına montaj yapıp sosyal medyaya sürdüğünü dile getirerek, şöyle konuştu
"Yetmemiş, bu montajı ana muhalefet partisi başkanının eline tutuşturmuşlar, 'Sen bunu kürsüden salla dur. Artık seçimler yaklaşıyor, salla tutar' demişler. Tabii o da bunlara uymuş. Dün Kırşehir'de de söyledim 'Klavuzu karga olanın...' dedim. Evet, böyle dedim. Yahu bu kaç oldu? Eline tutuşturulan sahte belgeleri, yalan yanlış bu tür notları kaçıncı defadır kürsüden sallıyor. Ya bir montaj oradan film izletiyor veyahut da bu tür şeyleri sallayıp duruyor. Üniversite sınavlarıyla ilgili sahte bir maili gösterdi, rezil oldu. Kayseri'yle ilgili sahte belgeleri gösterdi, yargı kararlarını verdi, rezil oldu ama tazminat nedeniyle hakitaten Kayseri sucuğa doydu. Bu arada ben de çok dava kazandım onu da söyleyeyim yani. Biraz daha diyorum biriksin de biz de artık şöyle büyük bir meydanda bu tür bir dağıtım mı yaparız, yoksa fakir fukara, garip gurebanın olduğu bir vilayette bir çalışma mı organize ederiz, edeceğiz."
"Bunlar 24 saat içerisinde hükümet devirir, hükümet kurarlardı"
Başka çevrelerden de "paralel yapı"yla iş tutan, ona kol kanat gerenler olduğunu belirten Erdoğan, şunları söyledi:
"Türkiye'nin en büyük işveren derneği, STK'sı durumunda olan ve kısa zaman önce görevi bırakan başkanı biliyorsunuz çıktı, 'Ben bir paralel devlet görmüyorum' dedi, böyle bir açıklama yaptı. Duydunuz değil mi? Okumuşsunuzdur. Aslında bal gibi görüyor, görüyor da bunu söylemek, itiraf etmek işine gelmiyor. Kimbilir onun da belki bir montajı vardır, onunla ilgili de belki bir şantaj vardır. Öyle bir cesaret, öyle bir basiret yok. Çünkü bunların zaten huyu bu. Sizinle karşı karşıya geldikleri zaman hemen böyle elleri ovuştururlar, 'Nasılsınız, iyi misiniz, hoş musunuz?' filan falan bunları sorarlar. İşte 'Evde mantıya bekliyoruz. Akşam yemeğine bekliyoruz. Kahvaltıya bekliyoruz' derler.
Bunlar hep iyi güzel de ama kalkıp sen bu ülkenin Cumhurbaşkanına saygısızlık yaparsan, Başbakanına saygısızlık yaparsan, hükümetine saygısızlık yaparsan, bunun cevabını öyle veya böyle alırsın. Çünkü bunlar bir kere olmadı, iki kere olmadı, üç kere olmadı, defaatle oldu ve biz her defasında 'Acaba düzelirler mi? Acaba dürüst olurlar mı?' hep bunu gayreti içinde olduk. Olmadılar. Çünkü bunlar, şuna alışmışlar, bunlar 24 saat içerisinde hükümet devirir, hükümet kurarlardı, bunu biliyorlar. Ama o devirler artık eski Türkiye'de var, yeni Türkiye'de bunlar yok. Bunlar, işine geleni görürler, işine gelmeyeni görmezler. Bunlar başörtüsünü görüyorlardı, imam hatip liselerini görüyorlardı ve bunlarla ilgili özel raporlar hazırlamışlardır. Kesintisiz eğitim zulmünü görüyorlardı ama yüksek faizi hiçbir zaman görmediler. Niye? Oradan besleniyorlar. Reel yatırım dediğin zaman eh sallana sallana ama finans sektörü dediğin zaman koşarak. Çünkü para orada, büyük para, büyük imkanlar orada. Kendi cebinden koyduğu parayla değil, önce pompaya biraz su dolduruyor ondan sonra bol bol basıp oradan istediği kadar suyu çekiyor. Niye? E mevduat dediğin olay bütün vatandaş, fakiri de orta hallisi de hepsi oraya parayı akıtıyor nasıl olsa."
Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'de batık bankalar sendromu yaşandığını hatırlatarak, kimi rivayete göre 26 milyar dolar, kimi rivayete göre 40 milyar dolar, faiziyle hesaplandığında 100 milyar doları aşan bir meblağ ortaya çıktığını kaydetti.
"Yeni anayasa ile birlikte memur işçi ayrımını da ortadan kaldırmak lazım"
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Yeni anayasa ile birlikte memur işçi ayrımını da ortadan kaldırmak lazım. Aynen gelişmiş ülkelerdeki gibi çalışanlar sistemini getirmek suretiyle bu işi ilerletmek lazım" dedi.
Uzun ince bir yolda gece gündüz gittiklerini ve gitmeye devam edeceklerini dile getiren Erdoğan, 2023'e yaklaşırken yeni bir anayasanın ne büyük bir ihtiyaç olduğunu görmek durumunda olduklarına vurgu yaptı.
Erdoğan, bu yeni anayasa içerisinde şüphesiz ki bir "Yeni Türkiye" hedefi olduğunu ifade ederek, "Bu Yeni Türkiye içerisinde de takdir edersiniz ki hızı artıracak bir sistem değişikliğine şiddetle ihtiyaç vardır. Bu sistem değişikliği bir defa ayaklarımızı prangalardan kurtaracaktır. Dün Kırşehir'de de söyledim, burada da söylüyorum; Haziran 7, Türkiye'nin adeta bir kırılma noktasıdır. Ve bu seçimlerde inanıyorum ki 400'ü alan iktidar yeni anayasayı da kuracaktır, hazırlayacaktır, yeni Türkiye'nin de temel taşlarını döşeyecektir. Bunu böyle görmemiz lazım" diye konuştu.
Bu yüzden TÜMSİAD, ASKON ve MÜSİAD gibi birçok sivil toplum kuruluşuna çok büyük görevler düştüğünü ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, 2011 seçimlerinin yapıldığı günün akşamı yeni bir anayasa ihtiyacını hatırlattığını, bunun için mücadele edecekleri sözünü verdiğini anlattı.
"Çünkü bizim yeni anayasa çalışmalarımız içerisinde en önemli başlıklardan bir tanesi de bizim 'başkanlık sistemi' olayıydı. Hızlı gitmemiz gerekiyordu, seri kararlar almamız gerekiyordu" diyen Erdoğan, sözlerini şyle sürdürdü:
"Düşünebiliyor musunuz? Birisini görevden alıyorsunuz işte şimdi bu paralelcilerle olan işlerde. Siz bir taraftan alıyorsunuz yargı bir taraftan geri iade ediyor, siz alıyorsunuz onlar iade ediyor. Böyle devlet idare edilir mi? Burada özel sektör var. İki şeyiniz vardır. İhbar tazminatını ödersiniz, kıdem tazminatını ödersiniz. Memnun değilsiniz kapıya koyarsınız. Öyle mi? İlanihaye çalıştırmaya mecbur musunuz? Bu yeni anayasa ile birlikte memur işçi ayrımını da ortadan kaldırmak lazım. Aynen gelişmiş ülkelerdeki gibi çalışanlar sistemini getirmek suretiyle bu işi ilerletmek lazım.
Bizim yeni bir anayasayı artık Türkiye'ye, milletimize kazandırmamız kaçınılmaz hale gelmiştir. Yeni bir anayasa, yeni bir idare sistemi inanın Türkiye ekonomisinin de demokrasinin de siyasetin de üzerindeki tüm yükleri kaldıracaktır. Bunu daha fazla ertelememek gerekir. Önümüzdeki seçimlerin yeni bir anayasayı merkezine alması yeni bir anayasayı yazacak şekilde teşekkül etmesi Türkiye'yi 2013 hedefleriyle buluşturacak yegane yoldur, yöntemdir. Bunu artık başarmak zorundayız."
"Yeni anayasa Türkiye'yi şahlandıracak"
Erdoğan, yeni Türkiye için yeni anayasayı yazma yolunda en başta ekonominin ayağındaki prangaların atılması gerektiğine vurgu yaparak, başta TÜMSİAD olmak üzere ekonominin içinde demokrasiye ve Türkiye'ye gönül vermiş herkesi seçimler öncesinde bu meseleye daha fazla yoğunlaşmaya davet etti.
"Türkiye'yi şahlandıracak yeni anayasayı artık yazalım ve başkanlık sistemini artık daha etraflıca tartışmaya başlayalım, Türkiye'nin şanına yakışır bir idari sistemi inşa edelim" diyen Erdoğan, muhalefetin başkanlık sistemini istemediğini, öyleyse bu işin çok doğru olduğunu, işin bu kadar basit olduğunu söyledi.
Büyük devlet olabilmek için büyük dönüşümleri gerçekleştirmek zorunda olduklarının altını çizen Erdoğan, 7 Haziran'ın bu yönde bir milat olması için hep birlikte çok çalışacaklarını aktardı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, ekonomiye, demokrasiye, büyük Türkiye'ye katkıları nedeniyle TÜMSİAD'a teşekkür etti.
Notlar
Konuşması sonrası Erdoğan'a, TÜMSİAD Genel Başkanı Yaşar Doğan tarafından Somali'de bir kuruluşa yapılan yardımın çerçevelenmiş makbuzu hediye edildi.
Hediye takdiminden sonra dernek ve protokol üyeleri aile fotoğrafı çektirildi.
Genel kurula Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Volkan Bozkır, Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fikri Işık, Çevre ve Şehircilik Bakanı İdris Güllüce, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Taner Yıldız, Sağlık Bakanı Mehmet Müezzinoğlu ve çok sayıda iş adamı katıldı.