Su fakiri olmamak için 'sünger şehirler haline gelmeliyiz'
YaşamSu Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Ahmet Öztopal, Türkiye'nin her geçen gün su fakiri bir ülke olmaya doğru ilerlediğini söyledi.
İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ) Uçak ve Uzay Bilimleri Fakültesi Meteoroloji Mühendisliği Bölümü Öğretim Üyesi ve Su Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Doç. Dr. Ahmet Öztopal, küresel iklim değişikliği ve artan nüfus gibi etkenlerle Türkiye'nin her geçen gün su fakiri bir ülke olmaya doğru ilerlediğini söyledi.
Öztopal, küresel iklim değişikliğinin su kaynakları üzerine etkileri, Türkiye'nin mevcut kaynakları ve bunların muhafazası üzerine değerlendirmelerde bulundu.
Doç. Dr. Öztopal, 1850'li yıllardan hemen sonra ortaya çıkan sanayi devrimi ile insanlığın fabrika bacalarından atmosfere sera gazı olarak adlandırılan karbondioksit, metan, azot oksitler ve kloroflorokarbonlar salmaya başladığını ve bunun hala devam ettiğini anlattı.
İnsanların bu gazların atmosferdeki miktarını artırarak atmosferin küresel olarak ısınmasına neden olduğunu dile getiren Öztopal, "Atmosfer de aynen vücut ateşi yükselmiş bir insan misali buna tepki vermektedir. Dengesi bozulan atmosferin verdiği tepkileri günümüzde aşırı hava olayları olarak yaşamaktayız. Bunlara sel ve taşkınları, kuraklık, sıcak ve soğuk hava dalgalarını, şiddetli fırtınaları örnek verebiliriz. İşte yaşanılan bu süreç küresel iklim değişikliğidir." dedi.
Atmosfere salınan sera gazlarının yanında ikinci bir etmenin de var olan arazi yapısının insan tarafından tahrip edilerek bozulması olduğuna işaret eden Öztopal, tüm bu olumsuzlukların sonunda yağışların eskisi gibi uzun süreli ve şiddeti az olarak değil de kısa sürede daha şiddetli yaşanmaya başladığını belirtti.
Kısa zamanda şiddetli yağış ihtimali arttı
Yağışlarda da düzensizlikler gözlediklerini aktaran Öztopal, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Biz atmosfer bilimciler olarak özellikle 2000'li yılların başından bu yana aşırı hava olaylarının sıklık ve şiddetlerinde artışlar olduğunu görüyoruz ve gelecekte bunların daha da artacağı yönünde öngörüye sahibiz. Elbette ki atmosfer zaman zaman rekorlar kırar, bu normal bir durumdur. Dolayısıyla yaşadığımız her aşırı hava olayı küresel iklim değişikliği kaynaklıdır demek de çok doğru bir yaklaşım olmamaktadır. Bugün birçok şehir alternatif su kaynakları aramaktadır. Var olan su kaynakları yeterli gelmemektedir. Bunda zaman zaman yaşanılan kuraklıklar etkili olmakla birlikte artan nüfusun ve gelişen şehirlerin de etkisi vardır. Bu noktada şehirler hem artan nüfus ve gelişim hem de küresel iklim değişikliği baskısını yaşamaktadırlar."
Küresel iklim değişikliği sürecinde kısa zamanda daha şiddetli yağışların düşme ihtimalinin gittikçe arttığını ve bu sebeple şehirlerin kanalizasyon ve su tahliye sistemlerinin yeniden gözden geçirilmesi gerektiğini vurgulayan Öztopal, bu sistemlerin kapasitelerinin yükseltilmesine gerek duyulabileceğini ifade etti.
Bu amaçla kentlerde yapılması gerekenlere değinen Öztopal, "Ayrıca, şehirlerimizi sünger şehirler haline getirmeliyiz ki yağışın kısa zamanda akışa geçerek şehir sellerine sebep olmasını önlemeliyiz. Bunun için de şehirlerimizi beton ve asfalt yapısından uzaklaştırarak gelen yağışı yeraltına geçirecek malzemeler kullanmalıyız. Böylelikle yer altı sularımızı da beslemiş oluruz." diye konuştu.
"Musluklarımızdan 7 gün 24 saat akan sularımız bizi yanıltmasın"
Bir ülkede kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarı 10 bin metreküp ve üstündeyse bu ülkenin "su zengini" olduğunu aktaran Öztopal, bu miktar 1000-2 bin metreküp aralığındaysa "su fakiri" ve 1000 metreküp altındaysa da su kıtlığının söz konusu olduğunu kaydetti.
Su zengini olan ülkelere Rusya, Avusturya, Fransa, Hollanda, İzlanda ve Norveç'i örnek veren Öztopal, şunları aktardı:
"Ülkemiz hiçbir zaman su zengini olmadı. 1960'larda kişi başına düşen yıllık kullanılabilir su miktarımız yaklaşık 3 bin-3 bin 500 metreküp mertebesindeyken yapılan nüfus projeksiyonuna göre 2030'larda bu miktarın 2 bin metreküpe gerilemesi beklenmektedir ve tabii ki küresel iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini de hesaba kattığımızda musluklarımızdan 7 gün 24 saat sürekli akan sularımız bizi yanıltmasın. Ülkemiz her geçen gün su fakirliğine yaklaşan bir ülke konumundadır şu an."
Türkiye'nin su kaynaklarını daha verimli kullanması için yapılması gerekenleri anlatan Öztopal, şöyle devam etti:
"Bunun için öncelikle bana göre suyu 'Su Bakanlığı' gibi bir yapı altında yönetmek isabetli bir karar olur. Sonrasında ise var olan suyumuzu ve su kaynaklarımızı şimdiden koruma altına almak gerekiyor. Eski dönemlerde olduğu gibi yağan yağmur sularını toplayarak depolayacak ve sonrasında da bu suyu kullanabileceğimiz sistemleri binalarımıza ve şehirlerimize kazandırmak önemli bir adım olarak karşımızda durmaktadır. Hatta kırsal bölgelerde havanın içinde bulunan nemi yoğuşturarak toplayacak sistemler yardımıyla su hasadına da yönelmeliyiz. Tabii ki en önemlisi hiçbir zaman sahip olduğumuz suyu israf etmemeliyiz."
"Kar yağışları yüzümüzü güldürdü"
Son kar yağışları ve beklenen bahar yağmurlarıyla bazı barajların kapasitesinin yüzde 100'e varan oranlarda dolmaya başladığını belirten Öztopal, buna karşın dikkatli olunması uyarısında bulundu.
Geçen 3 senede gerek İstanbul gerekse Türkiye'nin önemli bir kuraklığın etkisinde kaldığını hatırlatan Öztopal, şunları kaydetti:
"Ancak bu sene gelen kar yağışları açıkçası yüzümüzü güldürdü diyebilirim. Dolayısıyla bu sene içinde bir kuraklık yaşamayacağız görünüyor. Ancak bu, suyumuzu gereksizce kullanmamıza neden olmamalıdır. Çünkü gerek nüfus gerekse üretimdeki artışlar nedeniyle su tüketimlerimiz de gün geçtikçe artıyor. İsraftan kaçınarak ihtiyacımız kadar suyu kullanmamız en isabetli davranış olacaktır. Bir de unutmamak gerekir ki özellikle İstanbul, kendi kaynaklarının dışında kendisinden yüzlerce kilometre uzaklıkta bulunan Istranca ve Melen gibi bölgelerden su sağlamak zorundadır."
İlginizi Çekebilir