Türk operasının gurur sahnesinde 'İstanbul silüetinin mimarı' anlatılacak
Kültür - Sanatİstanbul'daki Atatürk Kültür Merkezinin (AKM) Cumhuriyet Bayramı'nda yapılacak açılışında, Türk kültür ve sanatına damgasını vurmuş, İstanbul silüetini oluşturan Mimar Sinan'ı konu alan "Sinan" operası seslendirilecek.
Hareketli sahnesi, akustik performansı ve 2 bin 40 kişi kapasitesiyle Türk operasının "gurur binası" olarak inşa edilen salonun açılışı için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın isteğiyle özel bir opera eseri hazırlandı.
Hasan Uçarsu'nun bestelediği eserin librettosunu Halit Refiğ'in aynı adlı senaryosundan hareketle Bertan Rona yazdı. Eseri İstanbul Devlet Opera ve Balesi sahneye koyacak, orkestrayı ise şef Gürer Aykal yönetecek.
Opera, 1538'de Sinan'ın Prut Nehri üzerine inşa ettiği köprüyle Kanuni Sultan Süleyman'ın dikkatini çekmesini, sonrasında aralarında gelişen dostluğu ve Sinan'ın birbirinden değerli eserlerinin ardındaki öykü ve olayları anlatıyor.
Dünya prömiyeri 29 Ekim'de yapılacak eser, 30 Ekim'de sanatseverlerle buluşacak. İki perde olarak hazırlanan eser, bu iki temsilde kesintisiz olarak izleyiciye sunulacak.
"Atatürk'ten sonra ilk kez bir Cumhurbaşkanı opera siparişinde bulundu"
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Fecir Alptekin, AA muhabirine yaptığı açıklamada, sanatçıların kendi topraklarının, kültürlerinin ve tarihlerinin hikayeleri ve kahramanlarıyla ilgili eserler vermelerinin önemini vurguladı.
AKM'nin, bu opera evi için özel bestelenmiş yeni bir eserle açılmasını isteyen Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 2019 baharında Hasan Uçarsu'dan "Sinan" operasını bestelemesini istediğini anlatan Alptekin, "Atatürk'ün Adnan Saygun'a verdiği Özsoy Operası siparişinden sonra ilk kez bir Cumhurbaşkanı, yeniden opera siparişinde bulundu." dedi.
Alptekin, Sinan operasının, Kanuni Sultan Süleyman ile Mimar Sinan'ın dostluğu fonunda, Osmanlı'nın zaferlerini, büyük devlet olma geleneğini, manevi değerlerini, yaşanan dönemdeki kalkınma faaliyetlerini ele aldığını anlattı.
Eserin librettosunun Halit Refiğ'in filme çekilememiş bir senaryosundan hareketle yazıldığını hatırlatan Alptekin, "Halit Refiğ sağlığında eser filme çekilirse müziklerini Adnan Saygun'un yapmasını istemiş. Seneler sonra operaya uyarlanan bu eserin müziklerini Saygun'un geride bıraktığı en önemli öğrencisi Hasan Uçarsu yaptı. Bu da çok anlamlı." diye konuştu.
AKM gibi bir sanat merkezinin Türk sanatçılarının yazıp bestelediği bir eserle açılmasının değerli olduğunu vurgulayan Alptekin, "İstanbul’un bir parçası olan AKM'nin, Mimar Sinan'ın öyküsüyle kendi tarihimiz ve kahramanlarımızı anlatan yerli ve milli bir eserle açılması büyük anlam ve önem arz ediyor. Sinan hem İstanbul için bir nişane hem de evrensele uzanan bir tema." değerlendirmesinde bulundu.
"Sinan ile aramda çağlar ötesine ulaşan bir duygudaşlık oluştu"
Eserin bestecisi Hasan Uçarsu da esere ve besteleyiş sürecine ilişkin bilgi verdi. Bu toprakların eski çağlardaki seslerinden başlayıp Itri'den, Dede Efendi'den geçerek Cumhuriyet dönemi bestecileri ustası Adnan Saygun'un, Cemal Reşid Rey'in müziğine bağlanan, halk müzikleri, dini müzik, marş ve operet geleneğiyle genişleyen bir müzik anlayışına sahip olduğunu belirten Uçarsu, Sinan operasında da bu anlayışın yansımalarının duyulacağını söyledi.
Uçarsu, 2019 yazında Mimar Sinan hakkında yazılan çok sayıda kitap, oyun ve senaryo okuduğunu, Sinan'ın hatıralarını anlattığı Tezkiretü’l-Bünyan'da (Yapılar Kitabı) karşılaştığı "Ustamın eli altında, tıpkı bir pergel gibi bir ayağım sabit olarak, merkez ve çevreyi gözledim. Sonunda yine tıpkı bir pergel gibi yay çizerek, görgümü artırmak için diyarlar gezmeye istek duydum." ifadelerinden çok etkilendiğini anlattı.
Bunun, müzik anlayışını tanımlarken Sinan'dan bihaber, kendisinin de pergel metaforunu kullanmasından kaynaklandığına işaret eden Uçarsu şunları söyledi:
"Sinan'ın bu sözünü okuyunca aramızda yaklaşık 450 yıl fark olmasına rağmen Sinan ile düstur ve fikir olarak aynı konumda olduğumu gördüm. Bizler modern çağın insanları özellikle yoğun teknolojik gelişmelerin tesiriyle kendimizi önceki zamanlardan daha üstün, daha gelişmiş olarak algılıyoruz. Buna rağmen zihnimiz, fikir üretimimiz, hayata bakışımız, insanı ve hakikati kavrayışımız açısından çoğu zaman çok daha sığ durumda olduğumuzun pek de farkında olamayabiliyoruz."
Uçarsu, aynı benzetmeyi Sinan'ın 4,5 asır önce yaptığını fark etmesinin, Mimar Sinan ile fikri anlamda çok güçlü gönül bağları kurmasına neden olduğunu vurgulayarak sözlerini şöyle sürdürdü:
"O andan başlayarak besteleyeceğim Sinan operasının kaderinin tümden değiştiğini fark ettim. Sinan'ı çok daha farklı bir boyutta kendi içimde algıladım, yaşadım ve yaşattım. Sinan ile aramda çağlar ötesine ulaşan bir duygudaşlık oluştu. Eserin bestelenme aşamasında bu duygusal bağ çok daha gelişip derinleşti. Neredeyse onunla tek vücut haline geldim."
"Nice güzel eserin yeniden milli bir şuurla ele alınacağı sürecin işaret fişeği"
Uçarsu AKM'nin bir Türk bestecisinin özgün eseriyle açılmasına da değindi. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün 1934'te İran Şahı Rıza Pehlevi'nin Türkiye'yi ziyareti nedeniyle Adnan Saygun'a ilk Türk operası olan Özsoy'un bestesini emanet ettiğini hatırlatan Uçarsu şöyle konuştu:
"Aradan geçen 85 yıl içinde Cumhurbaşkanlığı makamı katında bu toprakların besteciliğine duyulan güvenin nişanesi olarak böylesine anlamlı, tarihi açılışa uygun yeni bir eser bestelenmesi öngörüsünün 21. yüzyılın başında müzik sanatımıza ve müziğe bakışımıza yeni bir hamle, şevk ve soluk getireceğini düşünmekteyim. İşte tam da bu nedenle bu çok onurlu ve bir o kadar da güç ve sorumluluk isteyen vazifeyi kabul ettim. Bu fikri kararlılığı özellikle Türk operasının ve besteciliğinin bir kez daha güçlü bir silkinişle, kendine has yepyeni müziklere doğru kanatlanacağı ve ayrıca yıllardır seslendirilmeyi bekleyen nice güzel eserin de yeniden milli bir şuurla ele alınacağı sürecin işaret fişeği olarak değerlendiriyorum. Yeni AKM’nin yeni bir Türk eseriyle telif bir eserle açılması bu toprakların sesine ve besteciliğine güvenin 21. yüzyıldaki işaretidir."
"Sanatlarıyla tüm engellerin üstesinden gelebildikleri için Sinanlar Sinan olmuştur"
Uçarsu, operadaki olay ağının en gergin noktasının Süleymaniye'nin yapımı sırasında Sinan ve sanatı hakkında ortaya dökülen tezvirat olduğuna dikkati çekerek bazı kişilerin Mimar Sinan hakkında Sultan Süleyman'a kötü niyetli dilekçeler yazdığını, caminin inşaatında sıkıntılar olduğu iftirasında bulunduğunu anlattı.
Bu tür tezviratın hala evrensel bir insanlık sorunu olduğunu dile getiren Uçarsu, "Vasat, sınırlı kişiler, yüce ruhların engin duyuşlarını, gaybın kapılarını zorlayan gayretlerini her zaman kendi sığ zeminlerine çekmek için nafile yere çırpınıp dururlar. Her ne kadar ilk anda engeller, zorluklar çıkarsalar da zaten tüm bu engellerin, zorlukların üstesinden ellerindeki tek güç olan ilimleri ve sanatlarıyla gelebildikleri için Sinanlar Sinan olmuştur." değerlendirmesinde bulundu.
İlginizi Çekebilir