© Konya Postası 2021

Türkiye nöroendokrin tümörü tedavisinde dünya standartlarında

Prof. Dr. Şuayib Yalçın,Özellikle nöroendokrin tümörler konusunda Türkiye bütün tanı ve tedavi metotlarına sahip. Dünya standartlarında, en gelişmiş ülkelerdeki tedavi seçenekleri neyse Türkiyede de o var. dedi.

İSTANBUL (AA) Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Medikal Onkoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şuayib Yalçın, özellikle nöroendokrin tümörler konusunda Türkiyenin bütün tanı ve tedavi metotlarına sahip olduğunu belirtti.

Türk Kanser Araştırma ve Savaş Kurumu Derneği Başkanı da olan Yalçın, 10 Kasım Nöroendokrin Tümör (NET) Farkındalık Günü dolayısıyla Sait Halim Paşa Yalısında düzenlenen toplantıdaki konuşmasında, NETin sindirim sistemi, pankreas ve akciğerde daha çok yer alan ama tüm vücutta görülebilen, özel nöroendokrin hücrelerinden kök alan bir tümör grubu olduğunu söyledi.

Bu tümörlerin seyrek gözükmesiyle birlikte hastalarda yaşam sürelerinin uzun ve tedavi başarısının da yüksek olduğunu belirten Yalçın, yaygınlık bakımından ise kalın bağırsak kanserinden sonra sindirim sistemi tümörlerinin başında geldiğini kaydetti.

Prof. Dr. Yalçın, bölünme hızı yavaş ve şüphelenildiği takdirde erken aşamada tespiti mümkün olan NETin, cerrahiyle çıkarıldıktan sonra nüksetme ihtimalinin ve ek tedavi ihtiyacının diğer türlere oranla daha düşük olduğunu ifade etti.

Diğer kanser türlerindeki gibi nöroendokrin tümörde de erken teşhisinin önemli olduğunu vurgulayan Yalçın, şu değerlendirmelerde bulundu:

Bu tür tümörlerden şüphelenilmediği için hastaların neredeyse 3te 1i geç başvuruyor. Geç başvurdukları için de kanserin seyri biraz daha kronik hale geliyor. Hasta ileri evrede olsa dahi hastalık yükü ne kadar düşürülürse o kadar tedavi başarısı artabiliyor. Evre 4 bile olsa değişik tedavi yöntemleri var. Ayrıca, var olan semptomları giderebilmek ve vücuda zarar vermesini engellemek için de sadece ayda bir yapmış oldukları bir iğneyle hastalığı uzun süre kontrol etmek mümkün. Eğer burada dirençli hale gelirse de yeni çıkan biyolojik ajanlarımızı kullanabiliyoruz. Bazı vakalarda kemoterapi çok işe yarıyor. Bunun dışında belli bir grup hastada da radyonüklid dediğimiz 6 haftada veya 3 ayda bir 4 kez alabilecekleri tedavi yöntemleri var.

Prof. Dr. Yalçın, karın ağrısı, ishal atakları, ateş basması, terleme, kilo kaybı, ağrı ya da geçmeyen ülser ve gastrit gibi durumların da bu hastalıkla ilişkili olabileceğini kaydetti.

Özellikle nöroendokrin tümörler konusunda Türkiyenin bütün tanı ve tedavi metotlarına sahip olduğunu belirten Yalçın, Bizdeki radyonüklid tedaviler daha yeni yeni Amerikada kullanılıyor. Avrupanın birçok yerinde kullanılmıyor. Türkiyede bu hastalıkla ilgili kullanılmayan, bütün otoritelerce kabul edilmeyen bir ilaç yok. Dünya standartlarında, en gelişmiş ülkelerdeki tedavi seçenekleri neyse Türkiyede de o var. Hekimlerimiz de bu konuda iyi. Merkezlerimiz de multidisipliner. dedi.

Kronik hastalık gibi tedavi edileceği günler oldukça yakın

Türk Tıbbi Onkoloji Derneği (TTOD) üyesi ve Medikal Onkoloji Uzmanı Prof. Dr. Sezer Sağlam da bazı hekimlerin NETin kanser olmadığına dair yorumlar yaptığını ifade ederek, bunun hastayla tedavi sürecinde sıkıntılara yol açabildiğini söyledi.

NETin cerrahi olarak çıkarıldıktan sonra takibinde hiçbir tedaviye ihtiyaç duyulmadığını belirten Sağlam, O nedenle cerrahi, erken tanıda altın standarttır. Ancak nöroendokrin bir kanserdir. Bu konuyu küçümsememek gerekir. dedi.

Sağlam, NETin başka kanser türleriyle karıştırılma ihtimaline ilişkin, Başka kanser türleriyle karıştırılabiliyor ama bu oran son 10 yılda Türkiyedeki patolojinin gelişmesiyle çok azaldı. Özellikle sindirim sisteminin sık görülen diğer türlerinde, kolon, mide ve pankreas kanserlerinde patolog nöroendokrin özellikleri içeren tümörü görebilir. Ancak bu o hastanın nöroendokrin tümörü olduğunu göstermez. Tecrübeli olmayan biri tarafından tanı konulduğunda nöroendokrin tümör tanısını normal kanseri dışında alabilir. O zaman tedaviye direnç oluşur. Klasik tedavilere asla yanıt vermez. değerlendirmesinde bulundu.

Nöroendokrin tümörlerin görülme sıklığının yıllık yüzde 1012 oranında artacağını belirten Sağlam, Bu Türkiye için önümüzdeki 15 yılı kapsıyor. Ancak tedavi seçenekleri de 2 yıl öncesine oranla daha iyi durumda. Ölüm oranları da oldukça düşecek. Genel onkoloji bilgisi çok artıyor ve bu tüm tümörlere yansıyor. Nöroendokrin tümörler de bundan mutlaka nasibini alacaktır. Kronik hastalık gibi tedavi edileceği günler de oldukça yakındır. ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Sezer Sağlam, hastalığın tedavisi için Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) kapsamında verilen geri ödemeler ve özellikle nükleer tıp tedavileriyle Türkiyenin Avrupanın birçok ülkesinden önde olduğuna dikkati çekerek, Medikal tedaviler konusunda da SGKnın hastalar üzerinde herhangi bir kısıtlaması söz konusu değil. Bu anlamda hastalarımız şu an dünya standartlarındaki tüm tedaviye rahatlıkla ulaşabilmektedirler. diye konuştu.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER