© Konya Postası 2021

UAEA nükleer güvenlik için çalışıyor

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı (UAEA), 67 yıldır üye ülkelerle yaptığı kapsamlı anlaşmalarla nükleer enerjinin barışçıl amaçlar doğrultusunda kullanılması için çalışıyor.

Alman kimyagerlerin 1938’de nükleer füzyonu keşfetmesiyle başlayan nükleer silah üretimine ilişkin süreç, 1942’de ABD’nin Manhattan Adası'nda kurulan Los Alamos Laboratuvarı’nda ünlü nükleer fizikçi Robert Oppenheimer’in öncülüğünde yürütülen çalışmalar sonucunda İkinci Dünya Savaşı’nın bitmesine yakın tamamlandı.

Nükleer silahın babası olarak da adlandırılan Yahudi asıllı Oppenheimer’in icat ettiği bu yıkıcı silah, 6 Ağustos 1945’te Japonya’nın önce Hiroşima, daha sonra da Nagazaki kentlerinde kullanıldı.

Çok kısa sürede çoğunluğunu sivillerin oluşturduğu 130 binden fazla insanın ölümüne yol açan bu yıkıcı silahın, kısa sürede farklı ülkelerin de eline geçmesi ve bu alanda yapılan çalışmaların kaygılara yol açması, uluslararası, tarafsız bir kuruma ihtiyaç olduğu görüşünü öne çıkardı.

UAEA’nın temelleri atılıyor

Dönemin ABD Başkanı Dwight D. Eisenhower'ın 8 Aralık 1953'te Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulunda yaptığı "Barış İçin Atom" başlıklı konuşmasıyla Ajans'ın kurulmasına ilişkin ilk adım atılmış oldu.

Eisenhower'ın girişimi sonrasında UAEA tüzüğü 23 Ekim 1956'da 81 ülke tarafından oy birliğiyle onaylandı ve 29 Temmuz 1957'de yürürlüğe girerek BM bünyesinde özerk bir kuruluş statüsünde faaliyetlerine başladı.

Ajans'ın tüzüğünde yer alan ikinci maddede, kurumun iki temel misyonuna işaret edilerek, "Ajans, nükleer enerjinin tüm dünyada barışa, sağlığa ve refaha katkısını hızlandırmayı ve genişletmeyi amaçlayacaktır." ifadesine yer verilirken, kurumun kontrol ettiği ya da destek verdiği herhangi bir nükleer faaliyetin askeri amaçlara hizmet etmemesi için çaba sarf edileceği de vurgulandı.

Ajans'ın merkezinin tarafsız Avusturya’da kurulma kararı

Ajans üyelerinin katılımıyla gerçekleştirilen ilk Genel Kurulda, UAEA’nın merkezinin, İkinci Dünya Savaşı sonrasında henüz özgürlüğünü kazanmış ve tarafsızlık ilkesini benimsemiş Avusturya'nın başkenti Viyana'da kurulması kararlaştırıldı.

Viyana'da bir otelde hizmet vermeye başlayan Ajans merkezi, 1979'da BM Viyana Ofisi'nin inşasının tamamlanmasıyla buraya taşındı.

Ajans'ın Viyana'daki merkezinin dışında Toronto, Tokyo, New York ve Cenevre'de bulunan ofislerinin yanı sıra Avusturya'nın Seibersdorf kenti ve Monako'daki laboratuvarlarında nükleer çalışmalar yürütülüyor.

Ajans'ın Yönetim Kurulu

Dünya genelinde Eylül 2023 itibariyle 178 ülkenin üye olduğu Ajans'ın her iki yılda bir değişen 35 üyeden oluşan yönetim kurulu, üç ayda bir toplanarak kurumun çalışmalarını ve küresel nükleer güvenliğe ilişkin konuları ele alıyor. Türkiye de Eylül 2022'den beri yönetim kurulunda yer alıyor.

Bütün üyelerin katılımıyla yılda bir kere genel kurul toplantısı düzenleniyor ve burada üye ülkeler nükleer alanda yaptıkları çalışmalar ve Ajans'la yürüttükleri işbirliğini içeren konuşmalar yapıyor.

Ajans'ın kuruluşundan bu yana 6 başkan görev alırken, 2019’da göreve gelen Arjantin kökenli diplomat Rafael Mariano Grossi, 2027’ye kadar bu görevi sürdürecek.

Nükleer güvenlik

Sağlıktan tarıma kadar birçok alanda dünya tarihinin son 80 yılına damgasını vuran nükleer teknolojik gelişmeler, insan hayatına gözle görülür katkılar sağlarken, bu alanda yaşanan veya yaşanabilecek olası kazaların da uzun süreli ciddi hasarlara yol açtığının görülmesi, daha fazla güvenlik ve emniyetin sağlanması düşüncesini doğurdu.

Özellikle 1986'da meydana gelen Çernobil nükleer kazası, güvenlik konusunda uluslararası işbirliğinin artmasına, nükleer güvenlik ve acil müdahaleyi geliştirmek için çeşitli sözleşmelerin kabul edilmesinin önünü açtı.

UAEA, nükleer güvenlik ve emniyet için üye ülkelerle "Kapsamlı Güvenlik Denetimi ve Ek Protokol" adı verilen iki bağlayıcı anlaşma imzalıyor. Bu anlaşmalar Ajans'a üye ülkelerin nükleer faaliyetlerini denetleme olanağı sunuyor. Böylelikle kurum, nükleer malzemenin barışçıl amaçlar için kullanılıp kullanılmadığını tespit edebiliyor.

Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması (NPT) ve nükleer silahların yayılmasına karşı diğer anlaşmalar, Ajans'ı nükleer teftiş kurulu olarak görevlendiriyor. Bu doğrultuda Ajans, 140'tan fazla ülke ile yaptığı anlaşmalar kapsamında nükleer malzeme ve faaliyetleri güvence altına alıyor.

Bu sayede Ajans, bir yandan nükleer malzemenin güvenliğini sağlarken, diğer yandan nükleer tesisleri bulunan ülkelerin olası bir nükleer silah üretimine yönelmesini engellemeye çalışıyor.

Nükleer silaha sahip ve NPT anlaşmasını imzalamayan ABD, Rusya, Çin, Fransa ve İngiltere ise askeri alan dışında kalan nükleer tesislerinin Ajans tarafından denetlenmesine gönüllü olarak izin veriyor.

Nükleer güç sahibi ülkeler olarak adlandırılan bu 5 ülkeye ek olarak Hindistan ve Pakistan da NPT’ye taraf ülkeler arasında yer almıyor. Bu ülkelerle özel bir anlaşma yapan Ajans, söz konusu 7 ülkenin askeri amaçla faaliyet gösteren nükleer tesislerini denetleyemese de diğer tesislerinde doğrulama faaliyetlerini yapabiliyor.

İsrail, denetimden muaf

Ancak bu ülkelerin dışında kalan ve Gazze’ye yönelik saldırılan başladığı 7 Ekim 2023 sonrası ciddi tartışmalara neden olan İsrail ise ne NPT’ye taraf ne de herhangi bir nükleer tesisinin Ajans tarafından denetlenmesine izin veriyor.

Söz konusu anlaşma kapsamında Ajans müfettişleri, ülkelerdeki nükleer tesisleri düzenli olarak denetliyor ve Viyana'daki merkeze gelişmeleri rapor ediyor. Buna ek olarak nükleer tesisler, kamera sistemleri, uydu görüntüleri ve atık suların incelenmesi gibi uygulamalarla düzenli olarak denetim altında tutuluyor.

Ayrıca UAEA 67 yıldır, üye ülkeleri enerji, endüstri, tıp, tarım, araştırma, üretim ve maden arama gibi birçok barışçıl uygulamada kullanılan radyoaktif malzemenin güvenli ve emniyetli bir şekilde taşınmasını sağlama konusunda destekliyor.

Nükleer teknolojinin yaygınlaştırılması

Ajans, Avusturya ve Monako'daki laboratuvarlarında sağlık, tarım, çevre kirliliği ve enerji alanında geliştirdikleri teknolojileri üye ülkelerle paylaşarak, nükleer enerjinin barışçıl amaçlar için daha da yaygınlaşmasını hedefliyor.

Kanser hastalığıyla mücadele, röntgen cihazlarının geliştirilmesi, izotopik teknikle su kaynaklarının korunması, nükleer teknoloji kullanılarak su sıkıntısı yaşanan bölgelerde damlama sisteminin uygulanması, denizlerdeki kirliliğin ölçülmesi ve nedenlerinin saptanması gibi birçok alanda çalışmalar yürüten Ajans, özellikle geri kalmış ve gelişmekte olan ülkeleri bu alanlarda destekliyor.

Nükleer enerjiyi, iklim değişikliğinin etkisini hafifletmeye yardımcı olabilecek uygun fiyatlı, güvenilir ve temiz bir enerji kaynağı olarak değerlendiren Ajans, dünya çapında mevcut ve yeni nükleer programları destekleyerek, nükleer enerjinin verimli, güvenli ve emniyetli kullanımını teşvik ediyor.

Ajans'ın uluslararası kamuoyunda tanınmasını sağlayan 3 ülke

Ajans, uluslararası kamuoyunda nükleer teknoloji alanında yaptığı çalışmalardan ziyade İran, Kuzey Kore ve Ukrayna'daki nükleer güvenliğe ilişkin yaptığı açıklamalarla tanınıyor.

İran ve dünya güçleri olarak adlandırılan ABD, Rusya, Çin, İngiltere, Fransa ve Almanya'nın taraf olduğu, Avrupa Birliği'nin (AB) de yer aldığı Kapsamlı Ortak Eylem Planı (KOEP) olarak isimlendirilen ve 2016’da uygulanmaya başlanan anlaşmadan, ABD'nin 2018'de tek taraflı olarak çekilmesi, bu durum karşısında Avrupalı ülkelerin gerekli adımları atmadığını gerekçe gösteren Tahran yönetiminin 2019’da nükleer anlaşma kapsamındaki taahhütlerini yerine getirmemeye başlaması, Ajans’ın bu ülkedeki çalışmalarını zorlaştıran ilk adım oldu.

İranlı bilim insanı Muhsin Fahrizade’nin Kasım 2020’de öldürülmesinin ardından ülke meclisinde çıkartılan bir yasa kapsamında önce yüzde 20 saflıkta zenginleştirilmiş uranyum üretildi. Bu oran, kısa süre sonra yüzde 60 seviyesine yükseltildi.

Ajans'a bildirilmeyen 3 tesiste tespit edilen nükleer malzemeye ilişkin Tahran yönetiminin yaptığı açıklamayı UAEA’nın teknik açıdan yetersiz bulması iplerin gerilmesine neden olan bir başka konu oldu.

2000’li yıllara dayanan ve 2015’te imzalanan nükleer anlaşma sırasında sorun teşkil etmeyen bu konunun tekrar gündeme getirilmesine tepki gösteren Tahran yönetimi, Ajans'ın taraflı davrandığını ileri sürerek, 2022’de kurumun denetim amacıyla nükleer tesislerde bulundurduğu kamera ve benzeri unsurları karartma kararı aldı.

Bunun üzerine UAEA Başkanı Rafael Mariano Grossi, Eylül 2022’de Yönetim Kurulu ile paylaştığı raporunda ilk defa İran’ın nükleer programının tamamen barışçıl olduğuna dair güvence verebilecek durumda olmadıklarını bildirdi.

Bu arada, 7 Ekim 2023'ün sonrasında İsrailli bir bakanın Gazze’ye yönelik nükleer silah kullanma tehdidinde bulunması üzerine bazı üst düzey İranlı yetkililerin ülkenin nükleer silah yapabilme kapasitesinin ve nükleere ilişkin doktrininin gözden geçirilebileceği yönündeki açıklamaları, hem Ajans hem de Batılı ülkelerde kaygıların artmasına neden oldu.

Ajans'ın 27 Mayıs’ta yönetim kuruluna sunduğu son İran raporunda, bu ülkenin zenginleştirilmiş uranyum stokunu 6 tonun üzerine çıkarttığını bildirmesi ve nükleer silaha ilişkin yapılan üst düzey açıklamalar, taraflar arasında tansiyonun artarak süreceği yorumlarına yol açtı.

Ajans üyeliğini bırakan Kuzey Kore

1974'te Ajans'a üye olan ve 1994'te üyelikten çekilen Kuzey Kore'nin nükleer faaliyetleri, Ajans'ı kaygılandıran önemli konuların başında yer alıyor. UAEA Başkanı Grossi, her yönetim kurulu toplantısı sonrasında bu ülkeye işbirliği çağrısında bulunsa da bugüne kadar başarılı olduğu söylenemez.

Savaşın sürdüğü Ukrayna’da nükleer güvenlik

Ukrayna’da Şubat 2022’de savaşın başlamasından kısa bir süre sonra, 4 Mart 2022’de Rus güçlerinin Avrupa’nın en büyük nükleer santrali Zaporijya’yı kontrol altına alması, buradaki nükleer güvenliğe yönelik kaygıların artmasına neden oldu.

Zaporijya Nükleer Santrali çevresinde artan çatışmalar nedeniyle tesis ve çevresinde silahlardan arındırılmış güvenli bölge oluşturmayı hedefleyen Başkan Grossi'nin çabaları sonuç vermedi.

Güvenli bölge hususunda tarafları ikna edemeyen Grossi, tesisin güvenliği için Moskova ve Kiev'in uyması gereken 5 maddeden oluşan bir bildiriyi kamuoyuyla paylaştı.

Tamamen Rusya’nın kontrolüne geçen nükleer tesisin çalışmasını sağlayan elektrik hattının çatışmalar nedeniyle düzenli olarak zarar görmesi, santralin soğutulması için kullanılan suyun yeterliliğine ilişkin kaygıların yanı sıra, son olarak Kiev yönetimi tarafından buraya düzenlenen İHA (insansız hava aracı) saldırıları, olası bir nükleer kazanın yaşanmaması için çalışan Ajans'ın ciddi oranda tedirgin olmasına yol açıyor.

Söz konusu 3 ülkedeki nükleer gelişmelerden de anlaşılacağı üzere Ajans'ın bir yaptırım gücü bulunmuyor. Ancak UAEA'nın paylaştığı rapor ve açıklamalar, hedefteki ülke ya da ülkelere yönelik kamuoyu baskısının artmasını sağlıyor.

İlginizi Çekebilir

TÜM HABERLER