Halüsinasyonlara dayalı dini yorumlara kulak verilmemeli

Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığının hazırladığı "Kendi Dilinden FETÖ-Örgütlü Bir Din Ä°stismarı" baÅŸlıklı rapor, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşı Fetullah Gülen'in Ä°slam dinine verdiÄŸi zararları gözler önüne seriyor.

FETÖ'nün 15 Temmuz'daki darbe giriÅŸiminin ardından 3-4 AÄŸustos'ta olaÄŸanüstü toplanan Din Åžurası'nda CumhurbaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan'ın talimatları üzerine harekete geçen Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanlığı, yaklaşık bir yıllık çalışmanın ardından FETÖ elebaşı Fetullah Gülen'in Ä°slam dinine verdiÄŸi zararları "Kendi Dilinde FETÖ Örgütlü Bir Din Ä°stismarı" raporunda topladı.

Rapor, Diyanet Ä°ÅŸleri BaÅŸkanı Mehmet Görmez'in de katıldığı programla dün kamuoyuna açıklandı.

Söz konusu rapor, örgüt elebaşı Fetullah Gülen'in kitapları ve konuÅŸmalarından alıntılanmış metinler ve bunlar üzerine yapılan kısa ilmi deÄŸerlendirmelerden oluÅŸuyor.

Rapora alınan pasajların, FETÖ'nün kiÅŸiliÄŸi ve dini anlayışını yansıtan ilk en güvenilir kaynaklar olduÄŸu belirtilirken, özellikle 30-40 yıl önce cami kürsüsünde veya herhangi bir ortamda sözel anlatım teknikleriyle bir editörlük sürecinden geçmeksizin dile getirilen fikir ve deÄŸerlendirmelerin FETÖ'nün tabii halini ve gerçek fikirlerini net bir ÅŸekilde ortaya koyduÄŸu vurgulanıyor.

Raporda, Gülen'in bu kayıtlarda dile getirdiÄŸi fikirleri reddetmediÄŸi gibi, gerek televizyon kanallarında seyirciye sunulan dizilerde gerekse yazılı ürünlerine serpiÅŸtirdiÄŸi anekdotlarda gittikçe daha fazla kullandığı ve mensuplarını bu yolla hipnotize ederek neredeyse robotlaÅŸtırdığı belirtiliyor.

Anneannesini diriltmiÅŸ...

FETÖ elebaşının sapkınlıklarının anlatıldığı raporda, konuÅŸmaları ve kitaplarından örnekler sunuluyor. Raporda, Gülen'in iki ayrı konuÅŸmasında anneannesinin dirildiÄŸini anlattığına yer veriliyor.

Elebaşı bu konuÅŸmalarında, "Anneannem benim ölüyor, diriliyor, dünyaya dönüyor. Uzatıyorlar, gözlerini de kapatıyorlar. Ne kadar zaman bilmiyorum, annem diyor ki dirildi bir daha. O yaÅŸadı sonra, senelerce yaÅŸadı. Diyor ki ben öbür aleme gittim. Çok mübarek bir kadın..." diyor.

Raporda, Kur'an-ı Kerim ve sünnete göre dünyadaki hayatı tamamlanıp ölen bir kiÅŸinin (peygamberlerin mucizeleri hariç) tekrar dirilerek dünya hayatına devam etmesinin asla söz konusu olamayacağı vurgulanıyor.

Örgüt elebaşının "Bam Teli" adıyla kayıt altına alınan bir konuÅŸmasında ise peygamberlerin dışındaki insanlara da masumiyet atfeden "…belli ölçüde, peygamberlerin altında bir çerçevede ismet sıfatı vardır, masumdur." dediÄŸi belirtiliyor.

Kelam ilminde "ismet" sıfatının, peygamberlerin günah iÅŸlemekten uzak olmalarıyla iliÅŸkili olarak tanımlandığı hatırlatılan raporda, sadece peygamberlere ait olan bu özelliÄŸin baÅŸka insanlar için de var olduÄŸunu kabul etmek, bu kavramın anlam alanına müdahaleetmenin yanında bir insanı peygamber konumuna yükseltmek gibi itikadi açıdan son derece sorunlu bir sonuca da yol açacağı vurgulanıyor.

Cemaat için cennetten vazgeçme

Raporun baÅŸka bir bölümünde ise örgüt elebaşının 27 Haziran 1980'da Afyonkarahisar'da yaptığı konuÅŸmaya yer veriliyor.

Örgüt elebaşı konuÅŸmasında, "(20 yüz yılın içinde bulunduÄŸu) bu kadar felaket ve helaketlerin üstesinden gelecek insanın çok fedakar olması lazım. Maddi manevi her ÅŸeyi aÅŸmış olması lazım. Maddi manevi çeÅŸitli fedakarlık hisleri içinden neÅŸv bulması lazım, maddi manevi füyuzat hislerinden vazgeçmesi lazım, hatta icabında cennete gitmeyi dahi tekmelemesi lazım…" dediÄŸi belirtiliyor.

Bu konuÅŸmasıyla örgüt elebaşının kayıtsız ÅŸartsız itaat ve teslimiyet ÅŸartını telkin ettiÄŸi vurgulanan raporda, "Bu ifadelerden Gülen'in kendisine mutlak itaat istediÄŸi anlaşılmaktadır. Bu itaatin de hangi boyutlarda olması gerektiÄŸini, cennete girmek için dahi izin isteyecek, cennetten vazgeçecek ve cehennemden kurtulmayı reddedecek boyutlarda bir itaatle örneklendirmektedir." deniliyor.

Uluhiyeti zedeleyen düÅŸünceleri

Raporun sonuç bölümünde ise, FETÖ'nün sözlerinden uluhiyete dair hassasiyet gözettiÄŸi izlenimi doÄŸsa da biraz daha yakından incelendiÄŸinde onun uluhiyeti zedeleyecek birtakım fikirleri sürekli dile getirdiÄŸinin anlaşıldığı aktarılıyor.

Raporda, "Her gün ve her an neredeyse Allah'la görüÅŸtüÄŸü" iddiası bunların içinde en vahim olanı olarak nitelendirilirken, "BilebildiÄŸimiz kadarıyla peygamber olmasına raÄŸmen Hazreti Muhammed bile Gülen kadar Allah'la buluÅŸup hasbihal etmemiÅŸtir." deniliyor.

FETÖ'nün gerek vaazlarında gerekse kitaplarında ve son yıllarda da internet ortamlarında hemen her hareketinin Allah'ın iradesi ve yönlendirmesiyle olduÄŸu algısını oluÅŸturmak için çabaladığı, bunun için ayetleri ve hadisleri, baÄŸlamlarından koparıp kendi istediÄŸi yorumu çıkarmak için çarpıttığı raporda vurgulanıyor.

Kur'an-ı Kerim'de ve Hazreti Peygamber'in sünnetinde açık seçik bir biçimde belirtildiÄŸine göre, Allah'ın insanlarla ancak peygamberleri vasıtasıyla konuÅŸtuÄŸu hatırlatılan raporda, ÅŸu deÄŸerlendirme yapılıyor:

"Peygamberler dışında hiç kimse uluhiyet sahasından bilgi alıp onları Allah'ın insanlara gönderdiÄŸi mesajları ÅŸeklinde sunma hakkına sahip olmadığı ve bundan sonra da peygamber gelmeyeceÄŸi için vahyin rehberliÄŸi dışında ilahi mesaj iddia etmek ciddi bir sapmadır. Uluhiyet sınırı çok özel bir alan olup peygamberler dışında bu sınırı geçtiÄŸini iddia edenler ve üstelik bu iddialarını baÅŸkalarına ilahi mesaj olarak empoze etmeye kalkanlar, Ä°slam'ın sahih yolundan sapmış kimselerdir."

Nübüvveti zedeleyen düÅŸünceleri

Raporda, Ä°slam'a göre peygamberin, Allah'ın insanlarla iletiÅŸimi saÄŸlamak için insanlar arasından seçtiÄŸi bir kiÅŸi olduÄŸu hatırlatılırken, bu seçilmiÅŸliÄŸin onları özel bir konuma, "Vahyin/Risaletin tebliÄŸcisi" konumuna yerleÅŸtirdiÄŸi vurgulanıyor.

Hemen hemen her kararın, bir ÅŸekilde "Gülen'in Örgütü"nü tahkim edip onları sorgusuz sualsiz itaate yönlendirecek türden gizemlerle süslendiÄŸine iÅŸaret edilen raporda, ÅŸu ifadeler yer alıyor:

"Hiç ÅŸüphesiz mucize ve keramet haktır. Allah dostu insanlar elinde kerametler zahir olabilir ama ÅŸer'i ÅŸerifin sınırları içinde hareket eden büyük mutasavvıflar asla bu kerametleri örgüt kurmak, bir siyasi hareketin stratejisini oluÅŸturmak ÅŸeklinde sunmamışlardır. Hazreti Muhammed'i dünyevi bir yapılanmanın figürü haline getiren böyle bir anlayışın nübüvvet fikrini zedelediÄŸi açıktır. Uluhiyet ve nübüvvet gibi imanın en önemli esaslarından ikisini zedeleyen bu sözleri ve ihtiva ettiÄŸi düÅŸünceleri dalalet (sapkınlık) olarak nitelemek kaçınılmazdır."

Ä°slam'ın iki ana kaynağı olan Kur'an-ı Kerim ve Hazreti Peygamber'in sünnetine aykırı düÅŸen hiçbir bilginin dini deÄŸerinin olmadığı vurgulanan raporda, "Sahabe neslinden günümüze kadar Müslümanların büyük çoÄŸunluÄŸunun üzerinde yürüdüÄŸü yolun dışında bütün anlayışlar sırat-ı müstakimden sapmadır." deniliyor.

Din adına ileri sürülen bir görüÅŸ ya da yapılan bir açıklamanın, Ä°slam'ın temel bilgi kaynaklarına dayanması gerektiÄŸine dikkat çekilen raporda, mütevatir haber ve peygamber tebliÄŸi ile teyit edilemeyen dini bir söylemin kabul edilemeyeceÄŸini belirtiliyor.

"Hasta ruhlu kiÅŸilerin önü açılmış olur"

Ä°slam'ın temel bilgi kaynaklarının göz ardı edilmesi halinde, saf zihinleri kendi halüsinasyonlarıyla saptıran, kiÅŸisel zanları ve vehimleri istikametinde insanları yönlendiren hasta ruhlu kiÅŸilerin, din adına her ÅŸeyi söyleyip yapabilmelerinin önünün açılacağı bildirilen raporun sonuç bölümünde, ÅŸu ifadeler yer alıyor:

"Bu durumda kendisinden baÅŸka hiç kimsenin muttali olamayacağı ve dinin temel bilgi kaynaklarına göre kontrol edemeyeceÄŸi rüyalarla, gizemlerle ve sözde kerametlerle bir kült önder oluÅŸturulması da kolaylaşır. Bu durumda, seçilmiÅŸ olduÄŸuna inanılan bu kiÅŸi, yüce Allah ve Hazreti Peygamber ile yakaza halinde görüÅŸür ve aldığı talimatlarla örgütünü yönetir hale gelir. Ä°ÅŸ bu noktaya varınca da müntesipleri nezdinde Kur'an-ı Kerim ve sünnetin ne dediÄŸinin artık bir önemi kalmaz. Zira baÄŸlayıcı olan, sözde masum/masun (korunmuÅŸ) önderin ne dediÄŸi ve dini nasıl anladığıdır. Bu da, Ä°slam'ın tahrif edilmesinin önünü açar. Din samimiyettir. Samimiyetin gereÄŸi ise hiçbir dünyevi amaç, ihtiras ve iktidar peÅŸinde olmaksızın sırf yüce Allah'ın hoÅŸnutluÄŸunu kazanmak için kulluk görevlerini yerine getirmektir. KiÅŸinin, diÄŸer Müslümanlardan farklı ve 'seçkin' olduÄŸuna inanması aynı ÅŸekilde mensubu olduÄŸu topluluÄŸu da diÄŸer Müslüman toplulukların üstünde 'seçilmiÅŸ bir cemaat' olarak kabul etmesi samimiyetle baÄŸdaÅŸmaz. Yahudilere ait bir inanç esası olan 'seçilmiÅŸlik' iddiasını, Ä°slam kesinlikle reddeder. Bu söylem, tarih boyunca dünyevi iktidarı ele geçirme arzusunda bulunan muhterislerin etkili bir motivasyonu olarak kullanılmıştır. Fetullah Gülen kendi mensuplarına 'ikinci sahabe nesli', 'kutsiler' ve 'rabbaniler' diye hitap ederek onları seçilmiÅŸ bir topluluk olduklarına inandırırken, aslında her dediÄŸini yapmaya hazır fedailer yetiÅŸtirmeye odaklanmıştır."

Dinler arası diyalog

FETÖ'nün dine yönelik istismarlarının tek tek anlatıldığı raporda, Ä°slam'ın bütün insanlığa gönderilmiÅŸ son ilahi din olduÄŸu vurgulanıyor.

Peygamberler silsilesinin son incisi Hazreti Muhammed'in peygamber olarak gönderilmesiyle ve son ilahi kitap Kur'an-ı Kerim'in inzaliyle birlikte önceki dinlerin hükümlerinin neshedildiÄŸi aktarılan raporda, Ä°slam'ın Yahudilik ve Hristiyanlıkla aynı düzlemde deÄŸerlendirilmesi ve bu meyanda önceki dinlerin de "hak din" olma özelliklerini devam ettirdiklerini söyleyerek "dinler arası diyalog" çalışmaları yapılmasının, Ä°slam açısından kabul edilebilir bir durum olmadığı aktarılıyor.

Raporda, ÅŸunlar kaydediliyor:

"Son ve yegane hak din olan Ä°slam'ın baÅŸka dinlerle yan yana getirilmesi, onun yüce Allah nezdindeki yeganeliÄŸi ve üstünlüÄŸüyle baÄŸdaÅŸmaz. DiÄŸer din mensuplarıyla barış içinde insani iliÅŸkiler kurmak, Ä°slam'ın her Müslümana yüklediÄŸi bir görevdir. Fakat bu insani durumu istismar ederek Ä°slam ile diÄŸer dinleri bir potada eriterek karma bir teoloji oluÅŸturmaya çalışmak baÅŸka bir ÅŸeydir. Dinler arası diyalog baÄŸlamında Gülen'in dile getirdiÄŸi düÅŸünceler onun 'hak din' anlayışının da sorunlu olduÄŸunu göstermektedir. ZerdüÅŸtlük, Roma putperestliÄŸi ve antik Yunan çok tanrıcılığı da dahil olmak üzere diÄŸer din ve inançlardan alıp naklettiÄŸi birçok kavram, sembol ve fikir ile Gülen adeta içeriden bir figür olarak Ä°slam'ı tahrif etme misyonunu üstlenmiÅŸ görünmektedir.

Bir kere daha vurgulanmalıdır ki Ä°slam ilim geleneÄŸinde sahih dini bilginin kaynağı Kur'an, sünnet, icma ve bu çerçeve içinde kalan ictihaddır. Bunun dışında insanların/toplumların hayatını yönetecek, yönlendirecek bir kaynak ve yöntem kabul edilmemiÅŸtir. Ä°lham, rüya, keÅŸif ve benzeri yöntemler özneldir ve baÄŸlayıcılığı da yoktur. Dolayısıyla bir kimse, herhangi bir Müslümanı bu yolla yönlendirmeye kalktığında, o Müslümanın tavrı yukarıda belirtilen usul çerçevesinde bu yaklaşımı sorgulamak olmalıdır. Bu itibarla Müslümanlar dinlerini, Hazreti Peygamber'in eÄŸitiminde yetiÅŸmiÅŸ olan sahabe ve onları takip eden iki öncü neslin ortaya koyduÄŸu usul doÄŸrultusunda hareket eden emin ve ehil alimlerden öÄŸrenmelidir. Fetullah Gülen gibi kendi sübjektif algılarına, hayallerine, halüsinasyonlarına ve rüyalarına dayanarak dini yorumlayan ya da din adına hüküm koyan kiÅŸilere kulak vermemelidir. Aksi halde vebalden kurtulmak mümkün deÄŸildir."