İdlib'deki terör yapılanması Türkiye ile ilişkilendirilemez
Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü Kalın, "İdlib'deki bu terör örgütü yapılanmasının Türkiye ile ilişkilendirilmeye çalışılması, böyle bir imada bulunulması kabul edilebilir bir şey değil." dedi
CumhurbaÅŸkanlığı Sözcüsü Ä°brahim Kalın, TV Net'te yayınlanan "Karşı Karşıya" programında gazeteci Merve Åžebnem Oruç'un sorularını cevapladı.
Ä°brahim Kalın, Suriye'deki savaşın 6 yıllık geçmiÅŸine bakıldığında konjonktürel hareketliliklerin yaÅŸanmasının rutin haline geldiÄŸini söyledi. Başından bu yana DEAÅž'la mücadele stratejisinde bir takım temel hataların yapıldığını kaydeden Kalın, sözlerini ÅŸöyle sürdürdü:
"2011 yılında Suriye'de olaylar baÅŸladığı zaman 2014 yılının ortalarına hatta sonuna kadar Suriye'de DEAÅž yoktu. Suriye'de rejim vardı, muhalifler vardı. Orada henüz Rusya yoktu, Ä°ran yoktu, diÄŸer bütün ülkelerin ÅŸu anda bir ÅŸekilde orada bulunan ve bir kısmı da vekalet savaşı yürüten aktörlerin birçoÄŸu yoktu. O zaman bizim ısrarla söylediÄŸimiz ÅŸey, Suriye halkının meÅŸru talepleri çerçevesinde bir deÄŸiÅŸimin, bir siyasal geçiÅŸ sürecinin hayata geçirilmesi gerektiÄŸi yönündeydi. Bu konuda bir konsensüs oluÅŸmuÅŸtu. Suriye'nin dostları diye bir grup ülkeler ki 100 civarındaydı bu, Suriye muhalefetini Suriye halkının meÅŸru temsilcisi olarak tanıdığını ilan etmiÅŸti. Tunus'ta yapılan ilk toplantıda daha sonra Avrupa'da çeÅŸitli Arap ülkelerinde yapılan toplantılarda bu konu defaatle dile getirildi. Obama yönetiminin Suriye konusunda bir strateji ortaya koyamaması, bazı ÅŸeyleri bilerek veya bilmeyerek geciktirmesi neticede alanı o kadar karmaşık hale getirdi ki DEAÅž buraya sarktı, Irak üzerinden geldi, baÅŸka yerlerden geldi, Avrupa'dan, Kafkaslardan, Orta Asya'dan baÅŸka yerlerden iÅŸte bu gruplar gelip farklı milletlerden, buralardan bu gruba katılmak suretiyle sahayı lehlerine çevirmeye çalıştılar. Biz o zaman da söyledik, bakın bu eÄŸer böyle devam ederse Suriye meselesi bölgeselin de ötesinde küresel bir mesele haline gelecek ve nitekim de öyle oldu. Bütün önemli küresel aktörlerin bir ÅŸekilde içinde yer aldığı sorunlar yumağı haline geldi."
Daha da karmaşıklaÅŸtıran ÅŸey DEAÅž'la mücadele adı altında çeÅŸitli bölgesel politikaların hayata geçirilmeye baÅŸladığını gördüklerini aktaran Kalın, ÅŸöyle devam etti:
"Burada farklı milis gruplar, farklı militer gruplar, paramiliter gruplar vesairelerin yavaÅŸ yavaÅŸ devreye girdiÄŸini, vekalet savaÅŸlarının daha belirgin hale geldiÄŸini gördük. Åžimdi tabii ki DEAÅž'la mücadelenin hem askeri anlamda hem siyasi anlamda hem ideolojik, ekonomik vesaire alanlarda yapılması lazım. Bu sapkın ideolojinin Ä°slam'la bir ilgisi yok. Åžunu da hatırlayalım DEAÅž bugüne kadar en fazla Müslümanları öldürdü. Suriye'deki Müslümanları öldürdü, Irak'taki Müslümanları öldürdü, yakaladığı esirleri öldürdü, Ürdünlü pilotlar vesaire... Bunların birçok örneÄŸini vermek mümkün. Baktığınız zaman bunun küresel etkilerine, bir tarafta Suriye'de ve Irak'ta bu terörü estiriyorlar, Batı'daki Ä°slamofobik akımlara güç veriyorlar bu tür eylemleriyle ve bu bir anlamda Avrupa'da yükseliÅŸe geçen aşırı saÄŸcı hareketlere de bir meÅŸruiyet alanı saÄŸlıyor. Dahası Orta DoÄŸu'da herhangi bir politikayı hayata geçirmek için DEAÅž çok elveriÅŸli bir enstrüman haline geldi. 'Ben buradayım çünkü DEAÅž'la mücadele ediyorum. Yaklaşık 1- 1,5 yıl önceydi CumhurbaÅŸkanımız ilk bunu dile getirdi sonra da çeÅŸitli vesilelerle ifade etti nasıl oluyor da uluslararası DEAÅž'la mücadele koalisyonunda 40-50 tane ülke var farklı kapasitelerle katılan ama hakikaten bölgenin, dünyanın önde gelen ülkeleri var. Bu kadar gücün karşısında DEAÅž diye bir örgüt var ve bu örgüt bir türlü bitirilemiyor, 1 yıldır, 2 yıldır, 3 yıldır bir türlü bitirilemiyor. Burada bir soru sorulması lazım. Bu rasyonel bir ÅŸey deÄŸil. Bu kadar ABD'den Körfez ülkelerine, çeÅŸitli Avrupa ülkelerinden daha uzak Avustralya gibi ülkelere kadar bu koalisyon içinde yer alan ülkelerin bir sürü imkan ve kabiliyetleri bir araya getirildiÄŸinde 10 bin, 20 bin, 30 bin mensubu olan bu terör örgütünün çoktan ortadan kaldırılması gerekirdi. Bunun olmadığını gördük. Bir de buna baÅŸka bir ÅŸey daha eklendi Suriye sahasında, PKK'nın Suriye kolu olan PYD, YPG terör örgütü eklendi. Bu da yine Obama yönetiminin izlediÄŸi politikanın bir neticesi olarak çıktı maalesef Trump yönetimi de aynı politikayı devam ettirdi. Orada da ilginç bir hem çeliÅŸki diyebilirsiniz hem de belki çok da ÅŸaşılacak bir ÅŸey deÄŸil diye de bakılabilir Trump, geldiÄŸinde adeta bir anti Obama gündemiyle geldi. Obama ne yaptıysa onu iptal edeceÄŸini, onu ortadan kaldıracağını söyledi. Esed rejimini vurdu bile bir defa bu vaatlerle gelmesine raÄŸmen PYD konusunda Obama yönetiminin bıraktığı yerden aynen devam etti."
"Ä°dlib'deki yapılanmanın Türkiye ile iliÅŸkilendirilmesi kabul edilemez"ABD'nin DEAÅž'la Mücadele Özel Temsilcisi Brett McGurk'ün Ä°dlib'deki terör örgütlerinin mevcudiyetiyle Türkiye'yi iliÅŸkilendiren deÄŸerlendirmelerine deÄŸinen Kalın, ÅŸu ifadeleri kullandı:
"Åžimdi DEAÅž'la mücadele özel temsilcisi kiÅŸi de o dönemden kalma devam eden bir görevli ve zaman zaman onun PYD'lilerle, YPG'lilerle görüÅŸmeleri, çektiÄŸi fotoÄŸraflar, ziyaretler vesaireler basına da yansıyor. Resmi görüÅŸmeler çerçevesinde Türkiye'ye de geliyor, heyet çerçevesinde. Bu son Middle East Institute'de yaptığı açıklama bizim için tabii ki kabul edilebilir bir ÅŸey deÄŸil. Ä°dlib'deki bu terör örgütü yapılanmasının Türkiye ile iliÅŸkilendirilmeye çalışılması, böyle bir imada bulunulması kabul edilebilir bir ÅŸey deÄŸil. Neden? Ä°dlib'i biz kontrol etmiyoruz. Yani Ä°dlib'i kontrol eden bir takım güçler varsa orada nedir onlar YPG (Ä°dlib'i deÄŸil ama Ä°dlib civarında bulunan), Amerikalıların belli bir varlığı var, Rusların belli bir varlığı var, rejim var orada. Bizim sınırımıza yakın kısımlarda çok ciddi bir mülteci hattı oluÅŸtu ve biz bir kaç yıldır oraya zaten Halep'in tahliyesinden önce de insani yardım ulaÅŸtırma noktasında AFAD, Kızılay, STK'larımız çok ciddi bir çabanın içinde oldular. Halep'in tahliyesiyle beraber Ä°dlib nüfusunda ciddi bir artış oldu. O zaman Rusya ile yaptığımız o tahliye süreci neticesinde amacımız neydi oradaki sivillerin kurtarılması. Çünkü sıkışıp kaldılar orada ve DoÄŸu Halep'ten onların çıkartılması gerekiyordu yoksa bir sürü masum insan ölecekti. Åžimdi Ä°dlib'de bir nüfus yoÄŸunlaÅŸması oldu. 1,5- 2 milyona yakın insan ÅŸu anda oraya yığılmış durumda, o hatta sıkışmış durumda. Zaman zaman Türkiye'ye gelenler oluyor, Türkiye'den yardımlar gönderiliyor amacımız orada insani anlamda onların en azından nefes almasını saÄŸlayacak bir ortam saÄŸlamak. Åžimdi bu kadar geniÅŸ bir alanda bu kadar çok yoÄŸun insanın olduÄŸu bir yerde ve sahada bu kadar farklı dinamiklerin hareketli olduÄŸu bir alanda kalkıp bir tane geliÅŸmeyi hem de en olmayacak ÅŸey, Türkiye'nin hiç ilgisinin, alakasının olmadığı bir ÅŸeyi Türkiye'ye fatura etmeye çalışmak iyi niyetle baÄŸdaÅŸtırılacak bir ÅŸey deÄŸil. Biz bunu müttefiklerimizle sahada her gün konuÅŸuyoruz. Bunun üzerine biz evvelsi gün Sayın BaÅŸbakanımızla, MüsteÅŸarımızla, DışiÅŸleri MüsteÅŸarımızla istiÅŸare ettik ve MüsteÅŸar Yardımcısı Sedat Bey'in aramasının uygun olacağını kararlaÅŸtırdık ve kendisi de aradı tepkimizi dile getirdi dün de zannediyorum basına da verildi bununla ilgili. Çünkü kayda da geçirilmesini istedik. Bu tür imalar, suçlamalar kabul edilebilir ÅŸeyler deÄŸil."
"Ä°ÅŸler kötü gittiÄŸi zaman günah keçisi aranıyor"Orta DoÄŸu'da bir yerde iÅŸler kötü gittiÄŸi zaman bir günah keçisi arandığını kaydeden Kalın, konuÅŸmasına ÅŸöyle devam etti:
"Suriye'de kötü gittiÄŸinde iÅŸte hemen Türkiye öne çıkıyor. Hatırlayın 1- 1,5 yıl önce sürekli Türkiye'nin yabancı terörist savaÅŸçılara izin verdiÄŸi hatta hatta DEAÅž'tan petrol aldığı, ÅŸu yaptığı bu yaptığı, DEAÅž teröristlerinin Türkiye'ye getirilip tedavi edildiÄŸi gibi iler tutar hiçbir tarafı olmayan, hiçbir delile dayanmayan iddialar ortaya atıldı. Bunların hiçbirisini de ispatlayamadılar. Yani Amerika'nın önde gelen basın kuruluÅŸları New York Times, Washington Post gibi ciddi olduÄŸu var sayılan gazeteler bunları yazdılar. Netice olarak bir tane delil ortaya koyabildiler mi ortaya? Petrolü kim almış, nereden almış, hangi yabancı terörist savaÅŸçıya izin verilmiÅŸ? Halbuki biz o dönemde ısrarla ÅŸunu söyledik: 'Terörle mücadele küresel anlamda tam iÅŸbirliÄŸi gerektiren bir alandır.' Yabancı terörist savaÅŸçılar sadece Türkiye'den ya da bir ülkeden gitmiyorlar Suriye'ye. Irak'tan, Lübnan'dan her yerden gittiler, gidiyorlar deÄŸil mi? Biz o zaman dedik ki bu konuda tam bir istihbarat iÅŸbirliÄŸi içinde olmamız lazım. Avrupalı ülkeler bizim falanca vatandaÅŸlarımız Belçikalı, Fransız, Alman vesaire DEAÅž'a katılmak veya Suriye'de ÅŸu cephede, bu cephede savaÅŸmak için Suriye'ye gidiyorlar. Kendi vatandaşını kendi topraklarında durdurmayan bir Avrupa ülkesi Türkiye'ye gelip hesap soruyor. Diyor ki benim falanca vatandaşım, falanca sınırdan Suriye'ye geçmiÅŸ. Bizim doÄŸal olarak sormamız gereken soru nedir? Siz bunu neden kendi topraklarınızda durdurmadınız? Bir. Ä°ki, diyelim ki yakalayamadınız ya da gözden kaçtı bir ÅŸekilde sistemin bir yerinden çıktı gitti, bunun bilgisini bizimle neden hemen paylaÅŸmadınız? Bu kiÅŸi ta düÅŸün yani Paris'ten kalkacak, Brüksel'den kalkacak uçaÄŸa binecek, Ä°stanbul'a, Antep'e bir yere gelecek oradan Suriye tarafına gelecek. Bütün bu süreç içinde bir ÅŸey yapmayacaksınız siz adeta göz yumacaksınız bütün bu hareketliliÄŸe ondan sonra Türkiye'yi de yabancı terörist savaÅŸçılar buralardan geçiyor, Türkiye bir ÅŸey yapmıyor diye suçlayacaksınız. Bakın Türkiye'ye 37-38 milyon turist geliyor yılda. Yani hangi Fransız vatandaşının anlında ya da yakasında yazıyor ben gidip falanca yerde ÅŸu yerde ÅŸu gruba katılacağım diye. Bunu sert bir ÅŸekilde uyguladığınızda bu sefer 'Seyahat özgürlüÄŸü engelleniyor', 'Türkiye çok tedbirler alıyor' gibi argümanlarla karşınıza çıkıyorlar. Dolayısıyla bu bir kaç gün önce ifade edilen bu konu aslında 2 yıl önce kullanılan tüketilmiÅŸ, artık bayatlamış, kenara bırakılması gereken bir argümanın yeni ifadesidir. Biz bunu kesin olarak, kesin bir dille reddediyoruz."
Ä°yi istihbarat iÅŸbirliÄŸinin yapıldığı dönemlerde bu geçiÅŸlerin engellendiÄŸini aktaran Kalın, "Biz Amerikalılarla, Avrupalılarla baÅŸka ülkelerle Tunus, Suudi Arabistan, Rusya oraya gidenler oldu, oluyor. Ä°yi bir istihbarat iÅŸbirliÄŸi yaptığımız dönemlerde biz bunları engelledik. Hatta biliyorsunuz bir kaç tane skandal hadise de yaÅŸandı. Ä°ki tane Fransız vatandaşını biz burada tutukladık, Fransa'ya iade ettik. Bunlar DEAÅž zanlısı olarak buradan gönderildiler, deport edildiler Türkiye'den ve hatırlayın Fransızlar, Belçikalılar bunları serbest bıraktılar bunların bir kısmı Brüksel'deki havaalanı saldırısına katıldılar vesaire. Åžimdi burada eÄŸer birisi eleÅŸtirilecekse öncelikle Avrupa ülkelerinin, yani kendi vatandaÅŸlarına sahip çıkamayan ve bu hareketliliÄŸi durduramayan Avrupa ülkelerinin oturup kendilerini bir sigaya çekmesi, bir muhasebe yapması lazım." diye konuÅŸtu.
Bu konuda Türkiye'nin istihbarat birimlerinin tam bir yetkinlik içinde ve tam bir özveriyle çalıştığını kaydeden Kalın, "Kolay bir ÅŸey deÄŸil. Suriye ile 911 kilometre sınırınız olacak orada 6 yıldır böyle bir savaÅŸ devam ediyor olacak öbür tarafta Irak, bu ülkelerin durumları ortada, güvenlik durumları ortada ve siz ülkenizi korumak için elbette ki bu tedbirleri alacaksınız. Bunun için tabii ki iÅŸbirliÄŸi yapmak zorundasınız, istihbarat paylaşımı yapmak zorundasınız. Hem bunları yapmayacaksınız hem de orada iÅŸler kötüye gittiÄŸi zaman Ä°dlib'de ÅŸu oldu, Halep'te bu oldu deyip Türkiye'yi suçlama yoluna gideceksiniz. Bu kabul edilebilir bir ÅŸey deÄŸil. Herkesin sorumluluÄŸu eÅŸit bir ÅŸekilde paylaÅŸması gerekiyor." ifadelerini kullandı.
"YPG'nin, PYD'nin politikalarını en iyi onlar biliyorlar"Çatışmasızlık bölgelerinin, Suriye'deki sorunların çözümünde sihirli bir formül olmadığını ifade eden Kalın, Ä°dlib, Halep, Rakka'da yaÅŸananların yanında PYD'nin kontrolündeki bölgelerde de baÅŸka bir savaÅŸ yürütüldüÄŸünü, Amerikalıların PYD politikalarını meÅŸrulaÅŸtırmak için kullandığı araçlardan bir tanesinin de dikkatleri oralardan kaydırmak olduÄŸunu söyledi.
PYD'nin ve YPG'nin kontrolünde olan bölgelerde asayiÅŸ berkemal demenin mümkün olmadığını vurgulayan Kalın, Fırat Kalkanı Harekatını baÅŸlattıktan sonra Cerablus bölgesine, 100 bine yakın Suriyeli mültecinin emniyetli bir ortam oluÅŸması üzerine geri döndüÄŸünü, ancak bu insanların PYD'nin, YPG'nin kontrolündeki bölgelere dönmediÄŸini anlattı.
Kalın, "EÄŸer gerçekten orada DEAÅž'la mücadele varsa, neden dönmüyorlar. Çünkü, güvenmiyorlar. YPG'nin, PYD'nin baskı ve faÅŸizan politikalarını en iyi onlar biliyorlar. YPG, PYD bu baskıları herkese, kendisine biat etmeyen herkese yapıyor. Arab'a, Türkmen'e, Kürd'e, Hristiyan'a da yapıyor. Orada, muhalif, PYD, YPG'li olmayan Kürt gruplar nasıl bertaraf edildi, ortadan kaldırıldı. Bu 2-3 sene içerisinde Amerika'dan aldıkları desteklerin sayesinde oldu." diye konuÅŸtu.
YPG ve PYD ile Kürtleri birbirinden net bir ÅŸekilde ayırdıklarını belirten Kalın, Suriye Kürtlerinin de YPG, PYD'nin bir payandası olmadığını, YPG ve PYD'nin de Kürtler'in tamamı olmadığını kaydetti.
Kalın, bu ayrımın net bir ÅŸekilde yapılması gerektiÄŸine dikkati çekerek, ÅŸöyle devam etti:
"Zaman zaman gene bir çarpıtma stratejisinin bir parçası olarak, bizim PYD, YPG ile ilgili dile getirdiÄŸimiz itirazları, Bize 'Türkiye Kürtlerinin kazanımlarını, temel hak ve hürriyetlerini engellemeye çalışıyor' diye sunmaya çalışıyorlar. Bunun hakikatle hiç bir ilgisinin olmadığı çok açık, net ortada. Bizim temel itirazımız PKK, PYD, YPG gibi terör örgütlerinedir. Bunların Kürtlerin temel hak ve hukukuyla uzaktan yakından bir ilgisi yoktur. "
"Irak'taki sorunlar hemen bir anda çözülecek sorunlar deÄŸil"Ä°brahim Kalın, Irak'ın Türkiye'yle çok öncelere dayanan bir komÅŸuluk iliÅŸkisi olduÄŸunu belirterek, Irak'taki Araplar, Kürtler, Türkmenlerle uzun yıllar akrabalık iliÅŸkilerinin sürdüÄŸünü söyledi.
Körfez savaşının Irak'ta ciddi travmalara neden olduÄŸunu, Irak'ın psikolojisinin, toplum yapısının, insan iliÅŸkilerinin de deÄŸiÅŸtiÄŸini, sorunların krize dönüÅŸtürüldüÄŸünü, zayıf bir merkezi yapının ve güvenlik sıkıntısının ortaya çıkarttığı sorunlar yumağı olduÄŸunu belirterek, Irak'ta iktidara gelecek kiÅŸinin bu sorunlarla uÄŸraÅŸacağını anlattı.
Irak'ın toprak bütünlüÄŸünün, egemenliÄŸinin korunmasının ve güvenliÄŸinin saÄŸlanmasının, Türkiye için çok önemli olduÄŸunu vurgulayan Kalın, yine Irak'ın iç barışının saÄŸlanması ve refahın garanti altına alınmasının da önemli olduÄŸunu kaydetti.
Kalın, bunların birbiriyle baÄŸlantılı ve hepsini bir arada yapılmasının mümkün olduÄŸunu belirterek, konuÅŸmasına ÅŸöyle devam etti:
"Öncelikle Irak'ta kucaklayıcı, herkesin kendini Irak'a ait hissettiÄŸi bir siyaset alanının inÅŸa edilmesi lazım. Bu, ÅŸu anda yok. BaÄŸdat, Irak'ın tamamına bu öz güveni aşılamıyor. Mesele sadece Åžiilerin bir araya gelip öbür gruplara karşı cephe oluÅŸturması da deÄŸil. Ä°nsanlar daha adil, ÅŸeffaf, etkin bir yönetim istiyorlar. Bu tabloya bakınca Irak'taki sorunlar hemen bir anda çözülecek sorunlar deÄŸil. Bütün gruplarla taraflarla eÅŸit iliÅŸkide olmak için gayret sarf ettik. GeçtiÄŸimiz 10 yıla baktığımız zaman Sünnilerle, Åžiilerle, Türkmenlerle, Kürtlerle, Hristiyanlarla, Yezidilerle, farklı dönemlerde, farklı zeminlerde sürekli iliÅŸki kuruldu. Türkmenlerle özel bir iliÅŸkimiz var. Türkmenler, tek bir bölgede deÄŸil, Irak'ın her yerinde varlar. Bu kriz dönemlerinde zaafa dönüÅŸüyor. Tek bölgeye yoÄŸunlaÅŸmadıkları için temsil noktasında, bu handikap olarak onlara geri dönebiliyor. Bizim amacımız orada hiç bir zaman Sünnicilik yapmak deÄŸil. Åžiilere karşı, Sünnilerin tarafını tutmak, Araplara karşı Türkmenlerin ya da Kürtlerin tarafını tutmak deÄŸil. Orada birlik beraberlik ortamı yaratmaya çalışmak. Kim eziliyorsa onun yanında durup, onları eÅŸit bir aktör olarak masaya getirme gayretiydi."
Gerek Türkiye'deki, gerek OrtadoÄŸu'daki Kürtlerle sorun olsaydı, Irak Kürtleriyle, Erbil'le, Barzani'yle bu ÅŸekilde iyi iliÅŸkiler yaÅŸanamayacağını vurgulayan Kalın, "Referandum meselesi, Irak'ın toprak bütünlüÄŸüne tehdit teÅŸkil eden bir geliÅŸme olacaktır. Referandum yapıldığında kim onaylayacak. Diyelim ki Kürt bölgesinde yaptınız, BaÄŸdat parlamentosunun da onaylaması gerekmeyecek mi? Bunun resmiyet ve meÅŸruiyet kazanabilmesi için bunun Irak parlamentosu tarafından da onaylanması gerekecek." dedi.
"Sünni Arapların Irak ulusal siyasetine tekrar kazandırılması çok önemli"Kalın, hiçbir zaman oradaki Türk askerinin herhangi bir Iraklı gruba karşı bir tutum içinde olmadığını dile getirerek, sözlerini ÅŸöyle sürdürdü:
"Tam tersine bütün bölgenin güvenliÄŸini saÄŸlamak için hep orada olmuÅŸtur. Mesela Musul'un DEAÅž'tan temizlenmesi, olumlu bir geliÅŸme. Fakat ÅŸimdi iki temel konu var, bir Musul'un yeniden inÅŸası. Musul'dan 1,5 milyona yakın insan kaçmak zorunda kaldı. Göç bile deÄŸil, yani kaçmak zorunda kaldı. ToplayabildiÄŸi üç, beÅŸ parça eÅŸyasıyla, elbisesiyle, çocuÄŸu kucağında bu insanlar kaçtılar. Nerelere kaçtılar? Kürt bölgesine kaçan oldu, Türkiye'ye gelen oldu. Güney'e gidenler oldu. BaÄŸdat'a gidenler oldu. Åžimdi bu insanları tekrar Musul'a geri getirmek gerekiyor. Bu çok ciddi büyük bir operasyon. Önce güven duyması lazım insanların. Bu da beni ikinci noktaya getiriyor o da ÅŸu; ilk planda Musul'un DEAÅž'ın eline geçmesini saÄŸlayan ÅŸartları kim, nasıl saÄŸladı? Bu soruyu bugün tekrar sormamız lazım. Burada geriye doÄŸru bunu da sormamız lazım. Asıl önemli olan soru ÅŸu, üçüncü soru. DEAÅž gibi terör örgütlerini ortaya çıkartan ÅŸartlar Irak'ta var olduÄŸu müddetçe Irak hiçbir zaman güvenli olmayacak. DEAÅž bugün Musul'dan atılır, yarın bir baÅŸka yerde bayrak dikebilir. Dolayısıyla demin söylediÄŸim, bir kere Sünni Arapların Irak ulusal siyasetine tekrar kazandırılması çok önemli. Orada Ä°badi'ye, onun partisine, Åžii milletvekillerine büyük sorumluluk düÅŸüyor. Biz genel manada Ä°badi'nin politikalarına olumlu gördüÄŸümüz noktalarda destek, iyi de bir diyalogumuz, iliÅŸkimiz var."
Musul'daki duruma iliÅŸkin Kalın, "Burada uluslararası topluma da büyük bir sorumluluk düÅŸüyor. Musul yeniden inÅŸa edilirken, Musul halkının Sünnilerin, Türkmenlerin, Kürtlerin ve diÄŸer bütün grupların Åžiiler de dahil olmak üzere, kendilerini emniyette hissedebilecekleri emin bir ortamın inÅŸa edilmesi gerekiyor. Ä°ÅŸte onun için de geçmiÅŸteki hataların tekrar edilmemesi gerekiyor." dedi.
"Mescid-i Aksa sorumuz yok Ä°srail'in sorunumuz var"CumhurbaÅŸkanlığı Sözcüsü Kalın, Ä°srail'in Mescid-i Aksa'ya yönelik ihlallerine yönelik soruya da "Bir Mescid-i Aksa sorumuz yok, Ä°srail'in politikaları sorunumuz var. Mescid-i Aksa hiçbir zaman bir mesele deÄŸildir. Zaman zaman bunu Batı basını da 'Filistin meselesi', 'Kudüs meselesi' vesaire gibi yansıtmaya çalışıyorlar. Mesele ne Kudüs'te, ne Filistin'de, ne Mescid-i Aksa'da. Mesele Ä°srail'in izlediÄŸi iÅŸgal politikalarında ve 50 yıldan fazladır devam ettirdikleri bu iÅŸgal, dışlama, Filistin halkını yok etme, Filistin'in tarihi, dini kimliÄŸini deÄŸiÅŸtirme politikalarıdır. Åžimdi biz, bu tabii sıcak geliÅŸmeyle ilgili olarak son 15 gündür, 14 Temmuz'da orada yaÅŸanan bir dizi hadise neticesinde birkaç can kaybı oldu. Biz bunu tasvip etmediÄŸimizi, nereden gelirse gelsin bu tür hadiseleri kabul etmediÄŸimizi zaten ifade ettik." yanıtını verdi.
CumhurbaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan'ın hemen Ä°srail CumhurbaÅŸkanını aradığını, henüz kamuya dönük hiçbir açıklama yapmadan öncelikle bu diplomatik kanalın kullanıldığını aktaran Kalın, ÅŸu deÄŸerlendirmede bulundu:
"Tabii Ä°srail'in aldığı tedbirleri kalkıp baÅŸka ülkelerle kıyaslanamaz. Mesela Fransa'da Paris'te Notre Dame'e girerken de güvenlik var ya da Sultanahmet'e. Bunlar yanlış mukayeseler. Yani Ä°srail orada iÅŸgalci bir güç olarak bulunuyor ve Müslümanların mabedine giriÅŸi-çıkışı kontrol etmek gibi bir talepte bulunuyor. Bu kabul edilebilir gibi bir ÅŸey deÄŸil. Müslümanların, Filistinlilerin, Arapların tepkisi de buradan kaynaklandı zaten. Bir de asıl önemli olan ÅŸu, asıl büyük risk belki aynı 94'te El-Halil Camisi'nde yaptıkları gibi Mescid-i Aksa'nın, yani o bölgenin Kubbet-üs Sahra, Hz. Ömer Camisi, Mescid-i Aksa diye ifade ettiÄŸimiz o kompleksin, külliyenin statüsünün deÄŸiÅŸtirilmesine dönük adımların atılmasına dair endiÅŸeler var. Mesele buradan kaynaklanıyor. Ä°srail makamları resmi açıklamalarında mevcut statünün korunduÄŸunu, korunacağını söylüyorlar. Fakat bu tabii güven vermiyor. Orada zamansal ve mekansal olarak Mescid-i Aksa'nın bölünmesine dönük birtakım adımların atılmak istendiÄŸini biz biliyoruz. Bu yeni bir ÅŸey de deÄŸil.
Bu Netanyahu hükümetlerinin her döneminde gündeme geldi, çeÅŸitli adımlar attılar ve Ä°srail'in birçok yerde yaptığı gibi önce fiili bir durum yaratıp, ondan sonra onu hukuki hale getirmeye çalıştıklarını gördük. Åžimdi bu hadiselerde de tabii birçok insan hayatını kaybetti. Yüzlerce, binlerce insan da yaralandı ama hakikaten çok asil ve ÅŸanlı bir direniÅŸ gösterdi Filistin halkı."
"Ortada, modern siyasetin en adaletsiz, en acımasız tarihi hadiselerinden birisi var"CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan'ın çok ciddi bir diplomatik çaba gösterdiÄŸini, bu kapsamda birçok Müslüman ülkenin liderleriyle konuÅŸtuÄŸunu, açıklamalar yaptığını dile getiren Kalın, ErdoÄŸan'ın ÅŸu anda Ä°slam Ä°ÅŸbirliÄŸi TeÅŸkilatı Zirve Dönem BaÅŸkanı olduÄŸunu hatırlattı.
Kalın, Ä°slam Ä°ÅŸbirliÄŸi TeÅŸkilatı DışiÅŸleri Bakanları OlaÄŸanüstü Ä°cra Komitesi Toplantısı'nın da DışiÅŸleri Bakanı Mevlüt ÇavuÅŸoÄŸlu baÅŸkanlığında yapılacağını vurgulayarak, "Buradan ne çıkacak? Bir kere her ÅŸeyden önce Kudüs'ün, Mescid-i Aksa'nın statüsünün korunmasına iliÅŸkin çok güçlü bir irade beyanı tekrar ifade edilecek. Bu niye önemli? Burada eÄŸer biz bu pozisyonumuzu net bir ÅŸekilde ortaya koymazsak Ä°srail burada bir zaaf görür, burada bir gevÅŸeme görür ve oradan yürür. Ä°srail'in politikaları hep bu ÅŸekilde oldu bugüne kadar. Dolayısıyla orada en ufak bir geri adım atmanın söz konusu olmayacağını, bizim açık ve net ÅŸekilde ortaya koymamız gerekiyor. Tabii mesele sadece Mescid-i Aksa'nın giriÅŸlerini kontrol etme ya da Kudüs'ün statüsü meselesi deÄŸil. Temel olarak Filistin'in mevcut durumu ve geleceÄŸiyle ilgili ortada modern siyasetin en adaletsiz, en acımasız tarihi hadiselerinden birisi var." ifadelerini kullandı.
Ä°brahim Kalın, daha önceden Ä°srail'in Mescid-i Aksa'nın altını oymaya yönelik giriÅŸimleri olduÄŸuna dikkati çekerek, o dönemde de ciddi bir kampanya yapıldığını ve bunun engellendiÄŸini ancak bu durumların Ä°srail'deki birtakım aşırı gruplarca gündeme getirildiÄŸini söyledi.
Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!
BUNLARA DA BAKABÄ°LÄ°RSÄ°NÄ°Z
- 0SEVDÄ°M
- 0ALKIÅž
- 0KOMÄ°K
- 0Ä°NANILMAZ
- 0ÃœZGÃœN
- 0KIZGIN
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.