Kuraklığın yıkıcı etkileri
Son yıllarda artan iklim değişikliği sorunları tarım sektörünü derinden etkileyen kuraklık olaylarını daha da sıklaştırdı. Türkiye'nin birçok bölgesinde yaşanan kuraklık, çiftçilerin üretim kapasitelerini düşürerek ekonomik kayıplara yol açtı. Gelinen noktada çiftçi ise kuraklık tehlikesi gölgesinde tarım yapıyor
Tarım ve gıda sektöründe çokça tartışılan konu iklim değişikliği, 2025 yılında da gündemde olacak. Ziraat Yüksek Mühendisi Celil Çalış, konuya ilişkin yaptığı açıklamada, “Tarım ve gıda sektöründe ana gündem konusu iklim değişikliği 2024 yılının ikinci yarısında olduğu gibi 2025 yılında da tarımı, gıdada yeterlilik ve gıda güvenliğini bu eksen üzerinde çok daha fazla konuşacağımız ortada” ifadelerine yer verdi
İKLİM BASKISI ÇEKİYORUZ
Gıda enflasyonunun da gündemde sık sık yer alacağını söyleyen Çalış, “Hem dünya tarımsal üretim ve pazarlarındaki gelişmeler hem de Türkiye’nin kendine has durumu, yoğun bir iklim baskısı döneminden geçtiğimizi net şekilde ortaya koyuyor. Öncelikle gıda enflasyonu meselesinin bu yılın sonuna kadar bizimle kalacağını hepimiz biliyoruz. Yaz mevsiminin ortasındayız, genelde yaş meyve ve sebze tarafında fiyatların gevşemesi ve gıda enflasyonunda daha sakin bir seyrin izlenmesi beklenir ama bu dönem tam da öyle olmadı. Diğer alanlardaki fiyat artışlarına bakılırsa meyve sebze fiyatlarının biraz insaflı olduğunu söyleyebiliriz. Ancak alım gücüyle kıyaslandığında tüketicinin istediğini alamadığını görüyoruz. En belli eden örneği alışkın olmadığımız pazarda markette yarım karpuz kavun satışları” dedi.
KURAKLIK REKOLTEYİ ETKİLEDİ
“Belirli bölgelerde yaşanan olumsuz iklim koşulları birçok üründe verim kaybını oluştursa da ılıman geçen kış, çiçek ve döllenme döneminde uzun yıllardır yaşadığımız soğuk ve dolu zararı bu yıl görülmedi” diyen Çalış, “Meyveler ilkbahar son donlarından etkilenmedi ve meyvede bolluk yılını yaşıyoruz. Buna rağmen girdi fiyatları ve işçiliğin bulunamaz ve yüksek olması nedeniyle fiyatlar üretimdeki bolluğa rağmen yüksek. Fiyatlar yüksek de üretici kazanıyor mu diye soracak olursak üretici de karlılıktan memnun değil. Ama tarım ve gıda sektörü açısından yüksek fiyat seyri sadece bu ürün grubuyla sınırlı değil. 2023 yılındaki üreticinin altın yılından sonra kuraklık etkisiyle rekoltede ciddi azalma olan buğday, yem sektörünün ana ürünlerinden arpa tarafına, hasadı yaklaşan gıda, sanayii ve yem sektörünün ana ürünlerinden olan mısır, ayçiçeği, şekerpancarı gibi çoğaltarak gideceğimiz harmanlarımıza da ayrıca göz atmak gerekir” ifadelerini kullandı.
TÜKETİCİYİ KORUMANIN YOLU ÜRETİCİYİ KORUMAKTAN GEÇER
Çalış, “Başta ekmek, makarna, irmik, bulgur ve un olmak üzere doğrudan ya da dolaylı şekilde pek çok mamulün ham maddesi niteliğindeki buğday, gıda enflasyonundaki yumuşak karnımız. Buğday, arpa, mısır, ayçiçeği aynı zamanda hayvancılık açısından da önemli bir yem ham maddesi. Hatta, her ne kadar besleyici özelliği bulunmasa da ekinlerin sapları dahi hayvancılık açısından önemli bir emtia niteliğinde. Yem fiyatlarında devam eden artış gıda sepetine de yansıyor ve yansımaya devam edecek. Et ve süt ürünlerinin yukarı yönlü fiyat baskısını önümüzdeki aylarda çok daha net hissedeceğiz. Çünkü mevcut şartlarda kapanmanın, daha doğrusu tam manasıyla açılamamanın etkisiyle yaşanan düşük talep, bu ürünlerin fiyatlarını kısmen baskılıyor. Hayvancılıkta yüksek girdi maliyetleri yanında başta küçükbaş olmak üzere hissedilir oranda çıkış yaşanmakta ve bu etki kabul edilmesi zor olsa da en az girdi fiyatları kadar etkili olan hayvancılıkta istihdam sorunu olarak karşımıza çıkmakta. Ama besi hayvancılığı ile uğraşanların hali içler acısı, kargas et fiyatları düştükçe düşüyor. Bu durum hayvancılığımızın geleceği açısından düşündürücü bir durum. Her zaman dediğimiz gibi TÜKETİCİYİ KORUMANIN YOLU ÜRETİCİYİ KORUMAKTAN GEÇER. Yakın zamanda normalleşme sürecine tam manasıyla geçilince artacak talebin yaratacağı ek fiyat baskısını şimdilik düşünmeyip unutmamak kaydıyla kenara koyalım” dedi.
DESTEKLEME PROGRAMI YAPMAK ZORUNDA KALACAĞIZ
Türkiye’nin önemli besin kaynağı buğdayda hasatta düşüşün yaşandığına dikkati çeken Çalış, “Ilıman geçen kış, yağışın miktardan çok dağılımının üretimi etkilediği üretim sezonunda en iyimser tahminlere göre, buğdaydaki kaybın yüzde 15 seviyelerinde olduğunu buğday hasadının ülke genelinde sonuna geldiğimiz bugünlerde görmekteyiz. Türkiye gibi yılda ortalama 20 milyon ton buğday tüketimi gerçekleştiren bir ülke için yüzde 15 rekolte kaybı bile iç tüketimde kendi kendimize yetemeyeceğimizi net şekilde ortaya koyuyor. 2023 yılı yüksek rekoltesi ve 2022-2023 yılında Türkiye’nin öncülünde uygulanan tahıl koridoru anlaşmasıyla 2024 yılındaki buğdayda rekolte kaybı bu yıl hissedilmeyecek. Ancak uygulanan fiyat politikası ile geçtiğimiz 10 yıl içinde yaşanan son 3 yıl düzelen buğday üretiminden başka ürünlere kaçış tekrar yaşanırsa 10 yılı telafi için tekrar bir çalışma ve destekleme programı yapmak zorunda kalacağız. Hep tekrarladığımız üretim planlamasını o kadar alınan karara rağmen neden hayata geçiremiyoruz. Dolayısıyla bu yıl ağırlıklı olarak buğday başta olmak üzere tahıl grubunda daha yoğun bir ithalatı konuşacağız. Bakış açımızı üretici gözüyle ele aldığımız için DİR kapsamındaki ithalat konusunu, dolar kurunun 33 TL bandına oturduğu bir ortamda ithalat maliyetlerini hatırlayarak geçelim istedim. Gündemde olan ülkemizde buğday fiyatlarının dünya fiyatları üzerinde olması ancak fiyatlar değerlendirilirken dünya ile ülkemizde üretim maliyetlerinin de göz önüne alınması gerekiyor” diye konuştu.
KAYIP VE HASAR RİSKİ ARTIYOR
“Kuraklık gölgesinde devam eden tarımsal üretime, tarımsal ticarete bölgemizde yaşanan olayların olası senaryoları çoğaltmak mümkün ancak bazı konulara değindik” ifadelerine yer veren Çalış, “Tabii bu konuların gündeme gelmesinin temel sebebi içinde bulunduğumuz her yıl bir önceki yılı aratan iklim değişikliği sonucu oluşan kuraklık süreci. “Meteorolojik” ve “tarımsal” kuraklıkla birlikte “hidrolojik” kuraklık ile karşı karşıyayız. Türkiye genelinde 40’tan fazla il kuraklıktan zarar görmüş durumda. Dolu, sel, don zararlarını da başlık vererek hatırlatalım. Üretim bölgelerinde gördüğümüz, duyduğumuz bilgilere göre, buğday, arpanın yanı sıra hasadı yaklaşan çeltik, şekerpancarı, mısır, patates, ve yem bitkileri gibi ürünlerin de kuraklıktan etkilenmeye başladığı bilgisi geliyor. Her ne kadar sulansa da dünya tarihinin en sıcak geçen 2024 Temmuz ayında bitkiler ne yapacaklarını şaşırmış durumda. Kuraklığın sürmesi, ikinci mahsul ekilişlerinde de sıkıntı yaratıyor, kayıp ve hasar riskini artırıyor. İkinci ürün eken üretim bölgelerimizde girdi fiyatlarının yanında iklim baskısı üreticiyi ikinci ürün ekmekte düşündürüyor ve başta Çukurova olmak üzere ikinci ürün ekimlerinde yıldan yıla gözle görülür bir azalma yaşanıyor. Bu da gıda sepetindeki birçok ürün üzerinde ek bir enflasyon baskısı yaratıyor. Aslına bakarsanız geldiğimiz noktada kuraklık meselesi bu işin tuzu biberi oldu. Zaten hali hazırda tarım sektörünün kronik sorunları çiftçi üzerinde ciddi bir baskı yaratıyor. İthal girdilere dayalı üretim modelinde kur baskısı, çiftçi maliyetlerine her geçen gün daha çok yansıyor. Küresel tarım politikalarındaki hamleler ve uluslararası piyasalardaki hareketler de kırılganlığımızı iyice artırıyor. Sonuç olarak da karşımıza gıda güvencesini tehdit eden ya da çok daha maliyetli bir hale getiren tablo çıkıyor. Hasılı tarlada, bahçede, çiftlikte üreticinin yaşadığı mağduriyeti, markete giden tüketici de iliklerine kadar hissediyor” dedi.
Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!
BUNLARA DA BAKABİLİRSİNİZ
- 0SEVDİM
- 0ALKIŞ
- 0KOMİK
- 0İNANILMAZ
- 0ÜZGÜN
- 0KIZGIN
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.