‘Toplumun zihinsel engellilere tavrı değişti’
Necmettin Erbakan Üniversitesi Özel Eğitim Bölümü Başkanı Prof. Dr. Hakan Sarı ile zihinsel engellilerin yetiştirilmesi, topluma kazandırılması, Avrupa ve Türkiye’deki eğitim şartlarının karşılaştırması ve eğitim standartlarının seviyesi hakkında değerlendirmelerde
Uluslararası literatürde zihinsel engeli denilebilmesi için belirli durumların oluşması gerektiğini belirten Sarı, toplumun zihinsel engellilere olan tavrının değiştiğini belirtti. Sarı, ülkemizde zihinsel engelli bireylerin iş imkânı konusunda geliştiğini ancak istenilen düzeye ulaşabilmesi için özellikle belediyelerin üzerine çok fazla iş düştüğünü anlattı. Sarı, Çocuklar için okul öncesi eğitime Türkiye’nin şartlarının hazır olmasına rağmen bu durumun yaygın olmadığının altını çizdi.
“EĞİTİMİ AKSAMASIN DİYE ÖZEL EĞİTİM OKULLARI VAR”
Okul öncesi eğitiminin Türkiye’de şartlarının hazır olmasına rağmen yaygın olmadığını söyleyen Sarı,“ Daha önce genel müdürlük yaptığım zaman ülkede iki tane eğitim kurumu açtık. Bu eğitim kurumlarında 0-3 yaş arasındaki doğumdan sonra tanı almış çocuklar için erken belli düzeylere göre özel eğitimli birimleri açtık. 4-6 yaşları arasında da eğitim aldıktan sonra ilkokullara başlanır. Şu an bu Türkiye’de yaygınlaşmadığı için pek gelişmedi. Bu özel eğitim birimlerine özel eğitim erken gelişim birimleri isimlerini veriyoruz. Yönetmelikte var bunlar. Çocukların eğitimi aksamasın diye özel eğitim okulları var. Yani artık bu çocuklar anaokullarında eğitim alabileceklerdir. Türkiye’de biz bu şartları hazırladık ancak şu an pek genele yaygın değil” ifadelerini kullandı.
“TOPLUMSAL TUTUMLARIMIZ GÜNDEN GÜNE DEĞİŞİYOR”
Zihinsel engelliler için toplumsal tutumların değiştiğini söyleyen Sarı, “Toplumsal tutumlarımız günden güne değişti. Eskiden insanlar zihinsel engelli bireylerin değişemeyeceğini ya de eğitilse bile eğitimle değişemeyeceğini toplumdan bağımsız yaşamayacaklarıyla ilgili büyük bir olumsuz önyargı vardı. Artık herkes şuna inanıyor iyi eğitilen zihinsel yetersizliğe ait bir çocuk mesleki bilgiye ulaştığı zaman bir meslek sahibi olabilecek. İki yıllık akademik eğitimini aldıktan sonra iş hayatına girmeye başlayacaktır. Toplum bunu gördükten sonra insanların bu tür yaklaşımları yavaş yavaş kırılmaya başladı. Biz ne kadar bu bireyler üzerinde durursak topluma yararlı insanlar haline getirebiliriz. En azından tüketici konumdan üretici durumuna geçişini sağlayabiliriz. Biz bu şekilde onların bağımsızlığını sağlamış olur, onların mutlu olmasını katkıda bulunabiliriz. Toplumun bu tutumlarını olumlu yönde gelişme gösteriyor. Toplum bunları gördükçe algıları değişiyor. Artık zihinsel engelli kişiler evlenebiliyor ve bu bireyler toplum içerisinde kendi başlarına bağımsız yaşayabiliyorlar. Dolayısıyla bizlerde her anlamda engelli kişilerin toplum içerisinde mutlu olmalarını sağlamaya çalışıyoruz” ifadelerini kullandı.
“ÇOCUK HANGİ ALANDA BECERİKLİYSE EĞİTİMİ O ŞEKİLDE VERİLİR”
Zihinsel engelli bireylere okuldan sonra iş imkânı konusunda ülkemizin çok gelişmiş olduğunu söyleyen Sarı, “Ülkemiz bu açıdan çok gelişti. Bu on iki yıllık eğitim sürecinde zaten orta düzeydeki eğitim kurumlarında çocuklara ağırlıklı olarak mesleki eğitimi veriliyor. Çocuk hangi alanda becerikliyse eğitimi o şekilde verilir. Bunun için herhangi destekli iş yerleriyle ortak çalışma yürütülüyor ancak korumalı iş yerlerinin gelişimi fazla sağlanamadığı için hala bazı engelli bireyler çalıştırılamıyor. Bireyler bu şekilde kendi ürettiğini satabileceklerdir. Burada en çok iş belediyelere düşüyor. Bunun için belediyelerin engelli çocuklara çalışması açısından iş imkânları yaratması gerekir” dedi. Avrupa’da bazı ülkelerde özel eğitimli çocukların yaşadığı köylerin olduğunu söyleyen Sarı, “Avrupa’nın belli başlı ülkelerinde kurulmuş bazı köyler var burada kendi üretip kendi elde ettikleri ürünleri satıp gelirine kendilerine harcıyorlar. İngiltere’de bulunduğum süreçte ülkeye bağlı bir köyde 4 ile 86 yaş arasındaki engelli bireylere hem normal eğitim hem de mesleki eğitim verilerek iş imkânı sağlanıyor. Örneğin yaşlılar için bez diken atölyeler var onun dışında önlük diken atölyeler var. Diğer atölyelerde paketleme işlemlerini yapabiliyorlar, bisiklet tamirciliği yapan bireyler var. Fransa’nın Strazburg şehrinde özel bir restoranda garsonluk yapabiliyorlar” ifadelerini kullandı.
“ZİHİNSEL ENGELLİ DİYEBİLMEMİZ İÇİN İKİ DURUMU GEREKLİ”
Uluslararası literatüre baktığımızda bir öğrenciye zihinsel engelli diyebilmemiz için iki durumu karşılaması gerektiğini söyleyen Sarı, “Birincisi zihinsel fonksiyonlarını yitirmesi, ikincisi de toplumsal uyum becerileri dediğimiz becerilerinde akranlarıyla, yaşıtlarıyla karşılaştırıldığında gerilik göstermesi gerekir. Özellikle akademik becerilerde geç ve güç göstermesi gerekir. Akranlarıyla karşılaştırıldığında özellikle akademik becerilerinde geç ve güç görülen çocuklar olarak adlandırılmaktadır” şeklinde konuştu. Toplumsal uyum becerileri de sınıflara ayrılmakta olduklarını söyleyen Sarı, “Toplumsal becerilerinde ise sınıflara ayrılmaktadır. Bunlar toplumsal uyum becerileri, öz bakım becerileri, sağlıklı yaşam becerileri, ev yaşamıyla ilgili beceriler, akademik beceriler ve ulaşımla ilgili beceriler olarak sınıflandırabiliriz. Bunları yerine getirmiş birey diğer akranlarıyla karşılaştırıldığında bunları yerine getirmesi anlamını taşır. Bu önemli faktörleri taşıyorsa bu çocuklara zihinsel engelli diyebiliriz” şeklinde konuştu.
“ÇOCUKLAR KENDİ İÇERİSİNDE BU
TANIMLAMAYA GÖRE SINIFLANDIRILIR”
Zihinsel engelli sınıflandırması üç kategoride gösterilebileceğini söyleyen Sarı, “Bunlara baktığımızda psikolojik tanımlama bir diğeri tıbbi tanımlama ve bunları ikisini kapsayan eğitsel tanımlama dediğimiz süreçleri karşılayan çocuklar kendi içerisinde bu tanımlamaya göre sınıflandırılabilmektedir” ifadesinde bulundu.
Özel eğitim kurumlarının bazı verileri bilmek istediğini söyleyen Sarı, “Özellikle rehberlik araştırma merkezlerinde özel eğitim bölümünde değerlendirme kurulları vardır okuldan veya evden doğrudan yönlendirildiğinde rehberlik araştırma merkezlerinde özel eğitim değerlendirme kurumu bu çocuklar hakkında bazı veriler bilmek ister. Bunlardan bir tanesi sağlık kuruluşlarından herhangi bir zihinsel yetersizlik varsa bu zihinsel yetersizliğin ne olduğu hakkında sağlık kuruluşlarından bilgi alındıktan sonra onlara bir rapor hazırlanır. Ya nörologlardan veyahut nöroloji uzmanlarından bir rapor istenir. Aynı zamanda genetik bir tahlil de istenir. Hastalığın genetikten mi yoksa beyin yapısından mı olduğunu anlamak için bunlarla ilgili bir rapor hazırlanır. Bu raporlar geldikten sonra rehberlik araştırma merkezlerindeki öğretmen arkadaşlardan zekâ testleri ve uyum testleri uygularlar” dedi.
“EVDE EĞİTİM BELLİ BİR YÜRÜTMELİYE GÖRE
Türkiye’de uygulanan bir IQ testinin olduğunu söyleyen Sarı,” Türkiye’de uygulanan bir IQ sistemi uygulanır ve test sonucunda psikolojik olarak bir sonuç elde edilir. Psikolojik tanımlama sürecinde aldığı zekâ bölümü puanıyla tıbbi tanımlama puanı sonuçları elde edildikten sonra çocukların yaşıtlarıyla değerlendirildiğinde 5 gelişim alanına göre göz önüne alınır. Bunlar; çocuğun sosyal gelişim, akademik gelişimi, dil gelişimi, fiziksel gelişimi ve duygusal gelişimi belirlenir. Eğitsel değerlendirmeden sonra ne tür bir zihinsel yetersizliği var bunlar ortaya çıkarıldıktan sonra çocuğun hafif düzeyde mi orta düzeyde mi yoksa yüksek düzeyde mi bir zihinsel yetersizliği mi var diye ayrılır. Bu ayrım yapıldıktan sonra çocuklar nasıl bir eğitime tabi tutulacak diye kademelere ayrılır. Ona göre uygun programlara gönderilir” dedi. Çocukların eğitim sitemi ile alakalı olarak açıklama yapan Sarı, “Ülkede özellikle 90 gün doktor raporu olan çocuklar okula gelmeyeceği için hastane sınıfları dediğimiz yerlerde eğitim alır. Eğer evde herhangi bir nedenden dolayı eğitim sağlanamıyorsa evde hizmet kapmasında çocuklara eğitim verilir. Evde eğitim belli bir yürütmeliye göre yapılır. Çocukların eğitimi belli seviyelere göre belirlendikten sonra günde dört saatlik bir eğitime tabii tutulur ”dedi.
“KORUMALI İŞ İMKÂNLARI BÜNYESİNDE ÇOK DA İYİ DEĞİLİZ”
Türkiye ile Avrupa ülkelerini eğitim seviyesi olarak karşılaştıran Sarı, “ Bazı ülkelerle karşılaştırdığımızda Türkiye çok iyi seviyede yalnız daha gelişmiş ülkelere göre kıyaslarsak Türkiye biraz daha geride olabilir. Yalnız bazı konularda ülkemiz gelişmiş ülkelerden daha iyi durumda buna örnek verirsek sosyal yardımlar konusunda Türkiye gelişmiş Avrupa ülkelerine göre daha iyi şartlarda. Ama eğitim konusuna gelince hala bu ülkeler kadar gelişmiş durumda değiliz. Mesela korumalı iş imkânları bünyesinde çok da iyi değiliz. Bunun için çalışmamız gereken durumlar var. Bunun için son yıllarda ciddi bir şekilde Türkiye’de hem yaşlılara hem de engelli bireyler açısından birçok çalışma sürdürülüyor” ifadelerini kullandı.
“BİRLİKTE YÜRÜTÜLEN ÇALIŞMALAR VAR”
Avrupa ile birlikte yürüttüğünüz ortak çalışmaların olduğunu söyleyen Sarı, “Uluslararası ülkelerle yaptığımız iki proje var bir de ortak olduğumuz üç proje var iki tanesinde yürütücüsüyüm. Bir tanesinde de koordinatörüm. Bunlardan bir tanesi aile ile ilgili proje diğeri de kadınların meslek edindirmesi ile ilgili bir proje bir diğeri de evde uygulanan hizmet eğitimi. Bu evdeki eğitim hizmetleri projesi benim dönemimde gerçekleşmiştir hala da çalışmalara devam ediyoruz. Evdeki eğitim kalitesinin daha iyi olmasına yönelik beraber yürüttüğümüz projeler yapılmaktadır. Evde eğitim sisteminin son şekli benim genel müdür olduğum dönemde gerçekleştirdik bugün Avrupa’yla bu proje üzerinde duruyoruz ”dedi.(Aysun KARABAYIR)
Videolar için YouTube kanalımıza abone olmayı unutmayın!
BUNLARA DA BAKABİLİRSİNİZ
- 0SEVDİM
- 0ALKIŞ
- 0KOMİK
- 0İNANILMAZ
- 0ÜZGÜN
- 0KIZGIN
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.