‘Yargı bağımsız olmadan başarı elde edilemez…’

‘Avukat, yargının kurucu unsurlarından olan bağımsız savunmayı serbestçe temsil eder’ diyor Avukatlık Kanununun 1/2. maddesinde…  Bugünden itibaren kutlanmaya başlanan Avukatlar Haftası Konya’da önceki yıllara oranla daha hareketli ve yoğun bir şekilde geçeceğe benziyor…Henüz 6-7 ay önce göreve gelmesine rağmen Konya Barosu adına önemli adımlar atan, Baro Başkanı Mustafa Aladağ ile yaşanan süreci, avukatlık mesleğini, mesleğin yaşadığı zorluklarını Konya Postası Gazetesi okuyucuları için konuştuk…

Avukatlar Haftasını Kutluyoruz… İlk olarak bu günle alakalı düşüncelerinizi ve mesleğinizle özellikle avukatlığın bugünü ve yarını ile ilgili neler söyleyeceksiniz?

5 Nisan Avukatlar Günü ve Avukatlar Haftası münasebetiyle tüm meslektaşlarımın Avukatlar gününü canı gönülden kutluyorum. Tabi bunun adına kutlama diyebilirsek. Neden? Göreve geldiğimiz Ekim ayından bu yana dile getiriyorum. Biz bu mesleği kaybediyoruz. Bu mesleğin yarınıyla ilgili ciddi kaygılarımız var. 20 yıl önce mezun oldum 7 tane fakülte vardı. Bugün baktığımızda ise 100 adet hukuk fakültesi var. Konya Barosu’nun bugünkü mevcudu iki bin, Türkiye genelinde ise avukat sayısı 101 bin, 5 yıl sonra ise avukat sayısının ortalama 150 bin olması bekleniyor.  150 bin mevcudun yüzde 10’nun hâkimlik ve savcılığa geçiş yapacağını düşündüğümüzde geriye kalan tüm meslektaşlarımız avukatlık mesleğini tercih edecek.

Neden avukatlık mesleği önemli ve sayısal anlamda artışın sıkıntıları var?

Malum bugün bir referandum tartışıyoruz, Anayasa değişikliği tartışıyoruz, sistem değişikliği tartışıyoruz. Ülkemizin geleceğine karar vereceğiz 16 Nisan’da. Bu sistemin işleyebilmesinin yegane yolu var; oda yargı bağımsızlığı. İdeal manada, evrensel anlamda yargı bağımsızlığı sağlandığı taktirde (ki olmazsa olmazdır), bu sistem düşünülebilir, tartışılabilir, değerlendirilebilir. Aksi halde bu ve benzeri değişiklikleri bırakın hiçbir sistemde, hiçbir yönetim şeklinde yargı gerçek manada bağımsız olmadan başarıyı elde etmeniz mümkün değil. Yargının savunma ayağını oluşturan unsurda avukatlardan oluşuyor. Dolayısıyla biz yargının-adliyenin ayrılmaz bir parçasıyız. Onun için avukatlar nitelikli, donanımlı olmak zorunda. 4 yıllık fakültenin ardından kısa bir staj süresinin bitimiyle beraber, bu cüppenin giyilememesi gerektiğini düşünenlerdenim. Onun için avukatlık sınavını stajın başlangıcında ve bitiminde mutlaka düzenleme getirilmesi gerekiyor.

Avukatlık sınavı ile ilgili mevcut durum nedir?

Daha önce biliyorsunuz teklif üzerine avukatlık sınavı getirildi, daha sonra anayasa mahkemesi anayasa değişikliği ile iptal kararı ile sınavı getirdi. Bu kez sınavı Bakanlık mı yapacak, Baro’lar mı yapacak? karmaşası nedeniyle bugüne kadar avukatlık sınavını maalesef mevzuatımıza sokamadık. Halende bu yetki karmaşası devam etmekte. Tez zamanda bu sorunun çözülüp, avukatlık sınavının hem stajın başında, hem de sonunda yapılması gerektiğini düşünüyorum.

Bu nitelikli bir avukat için gerekli mi?

Gerekli… Hatta ve hatta 1 yıllık staj süresinin de yeterli olmadığı, bunun daha da uzatılması gerektiğini düşünmekteyim. Ancak bu durumda da şöyle bir husus karşımıza çıkıyor; Fakülteyi bitirmiş 20-21 yaşlarında bir gencin hayattan beklentileri var. Dolayısıyla ailesine yük olmamak, bağımsız ve özgür olmak istiyor, ekonomik anlamda bağımsızlığını elde etmek istiyor. Dolayısıyla bu dönemde stajyer arkadaşlarımızın en büyük sorunu olan ekonomik sorunların bir şekilde Barolar Birliği ve bakanlıkça çözülmesi gerektiğini düşünüyorum.

Sayısal artışın mesleğe zarar verdiğini söylediniz… Bununla alakalı çözüm önerileriniz nelerdir?

Çok ivedi bir şekilde Özel Üniversitelerde Hukuk Fakültelerinin kapatılması gerekiyor. Çok anormal olan kontenjan sayılarının ivedi şekilde düşürülmesi gerekiyor. Türkiye genelinde 100 tane fakültemiz var, 15-16 tane İcra Profesörümüz var, sayısı yine bu civarda Ceza Profesörü var. Dolayısıyla ideal ve istenilen nitelikte bir hukukçuyu, bir avukatı, mevcut sistemle yetiştirmemiz pek mümkün görülmüyor.

Avukatlar ağır bir vergi yükümlülüğü altında mı?

Evet… Gelir dilimimize göre bazen yüzde 35’lere varan bir vergi dilimi ile muhatap oluyoruz. Birde şöyle bir sorun var: Malumunuz Katma Değer Vergisi diye bir vergimiz var çokça dile getirilen. Bizde, bazı meslek gruplarının desteklendiği gibi yüzde 18 değil, avukatlar içinde mümkünse yüzde 1, mümkün değil ise yüzde 8’lik bir KDV dilimine çekilmesi gerektiğini savunanlardanız. Bu konuda bir değişikliğin yapılması, mesleğimizin kazanımlarının artırılması anlamında, özellikle şu zor günlerde, zor dönemlerde bizler için faydalı olacağını düşünmekteyim.

Sayınızın hızla arttığını söylediniz, peki buna eşdeğer olarak yeni iş alanları oluşturuluyor mu?

Maalesef hayır. Aksine birçok iş alanları bizden kısıtlanıyor, daraltılıyor… İş alanları olarak neyi kastediyoruz… Örneğin: vatandaşlarımızın mağdur olmamaları anlamında, tapudaki işlemlerde belli, sabit, cüzi bir ücretle tapudaki işlem sırasında vatandaşımızın yanında, ona haklarını anlatacak, onu savunacak, onu koruyacak bir avukatın bulunmasını zorunla hale getirmek gerekiyor. Bunu önemsiyoruz. Diğer hususlardan biri ise özellikle nüfus sayımızın artışı ile beraber iş kazaları, trafik kazaları, bunlardan doğan tazminat davalarında sigorta şirketleri ile olan münasebetlerde hukukçu kimliği olmayan, ne olduğunu tam kavrayamadığımız belli isim altında insanların vatandaşlarımızı mağdur ettiği, bunlara ‘sizlere yardımcı oluruz’ adı altında hak kayıplarına yol açtıkları görülmekte, bu anlamda da yapılacak bir düzenleme ile bu tür sigorta şirketlerine müracaatlarda yine avukatın, avukatın vekaletinin bulunmasını, zorunlu hale gelmesini hem vatandaş anlamında, hem de avukatlık mesleğinin kazanımlarının artması anlamında zorunlu görüyorum.

Avukatlar ekonomik anlamda güçsüzleşiyor diyebilir miyiz?

Bizler çok zor bir meslek icra ediyoruz. Mesleğimiz kaybetmek üzereyiz. Yarın ‘işsiz avukat’ diye bir sınıfı asla kabul etmiyoruz. Bugün için sayının hızla artışıyla beraber ekonomik anlamda artık avukatın geliri, özellikle çalışan avukatların gelirleri son derece düşmüş durumda… Peki ‘zor meslek icra ediyoruz derken neyi kastettiniz’ diye sorarsanız;  Biz bir hukuk, yargı camiası içerisinde belli mevzuatlara uygun olarak bu mesleği icra ediyoruz. Bizde her şey sürelidir. Bir dava dilekçesi, zaman aşımı gibi süreler vardır. Bir dava dilekçesi vatandaşa tebliğ oldu, bunun cevabı için delilleri bildirmeleri için süreler vardır. Peki bu sürelerde bir hata yaptığınız da avukatı koruyacak olan mekanizma nedir? Şu an için bir mekanizma mevcut değil. O anlamda da mesleki sorumluluk sigortasının yaygınlaştırılması, bu konuda da avukatlara 5 Nisan Avukatlar Haftası ve Günü münasebetiyle bir pozitif ayrımcılık yapılması, bunun iyi anlatılması primlerinde mümkünse en az seviyeye çekilmesi düşüncesindeyim. 

Birde adliye içerisinde bir otopark sıkıntısı olduğunu biliyoruz… Bununla ilgili ne söyleyeceksiniz?

Özellikle Konya adliyesinde Salı ve Perşembe günleri en yoğun günlerdir. Bugünde Salı ve sizde görüyorsunuz ki vatandaşlar ve özellikle meslektaşlarım, adliye çalışanları, hakim ve savcı meslektaşlarımızın araçlarını park edebilecekleri bir alan mevcut adliyemiz içerisinde maalesef son derece sınırlı… Çok ciddi sıkıntılar yaşamaktayız ve İstinaf Mahkememiz için bir bina yapıldı. Hali hazırda Bölge İdare Mahkememiz faaliyette. Onunda gelmesiyle beraber otopark sıkıntımız bir kat daha arttı. Adliyemizin üç tarafı yollarla çevrili, bir tek alternatif kalıyor. Eskiden İlçe Jandarmamızın bulunduğu adliyeye sınır alan. Edindiğimiz bilgiye göre bu alan Emniyet Müdürlüğümüze tahsis edilmiş durumda. Şunu ifade etmek istiyoruz; Emniyet Müdürlüğümüz bizim çok önemli kurumlarımızın başında geliyor. Emniyet Müdürlüğümüz için daha uygun daha geniş alanların bulunması mümkün iken, adliye camiamız için belirttiğim alan dışında maalesef bir alternatif alan mevcut değil. Çok ivedi bir şekilde mevcut alanın adliye binamıza, Adalet Bakanlığımıza tahsisi gerekiyor. Ki, hem yarın ilerde açılacak İstinaf Mahkemesi için, hem adliyemiz 2007 yılında 50 yıllık düşünüldü, projelendirildi ama 2017 yılına geldiğimizde adliye içerisinde yeni kurulacak mahkemelerde dahil alanlarımız, salonlarımız mevcut değil. Ek Adliye binamızın yine konsept içerisinde çözülmesi gerektiği, adliyemizin belli kurumlarının, belli mahkemelerinin farklı bölgelere taşınıp, ek bina şeklinde bölünmüş, ayrılmış bir ek bina görüntüsü çizmemesi gerektiğin düşünüyorum. Dolayısıyla, şimdilik Emniyet Müdürlüğüne tahsis edilen eski Jandarma alanının çok acil bir şekilde Adalet Bakanlığı'na devri veya tahsisinin Konya’mız için, adliyemiz için, avukatlar için dile getirmek ve tüm yetkilileri bu konuda ilgili ve duyarlı olmaya davet ediyorum. Bu konuda bir hususunda altını çizmek istiyorum. Buradaki talebim Konya Barosu adına veya Baroya kayıtlı avukatlar adına değil, bu arazi ile ilgili herhangi bir tasarruf talep hakkımız yoktur. Yegane isteğimiz, adliyemiz ve Konya’mız içindir bunu özellikle belirtmek istiyorum…(Mustafa KARAKAYA)