15 TEMMUZ PENCERESİ
05 Temmuz 2017, Çarşamba 07:27Sevdası Türkiye olanın konuşacak çok şeyi vardır. Gönül insanları konuşur. Depreşen yürek sancısı onun içindeki kıvamın mısralara dökülmesini kolaylaştırır. Sevda bu çeken bilir misali, her gün Ülkemizin kangren haline problemleriyle didişirken bir de yakın çevremizde olan ve bizi kökten ilgilendiren olaylar zincirine kayıtsız kalmadan mecburiyetten hâsıl ilgilenmemiz hem içeride hemde dışarıda temel meseleleri birbirinden ayrı bağımsız düşünmeden çözebilmek hem insana hem düşünene büyük bir yüktür. Bu nedenle ben mevcut yöneticilerimize bu ağır vatanseverlik gerektiren problemlere hüsnüniyetle eğilip çözüme kavuşturabilme hususundaki gayretlerini yürekten alkışlıyor ve gönülden desteklediğimi bizden başka TÜRKİYE olmadığını vurgulamak istiyorum. Aşk insanı maşukuna karşı nasıl konuşturur ise, içindeki dertlerini sevgilerini fısıldatırsa, günün her anında her dakikasında, ona dair onunla ilgili bir şeyler sezinler ve bunu dile getirtirse, işte sevdasına olan kördüğümsel bağlılıkta TÜRKİYE’MİZE karşı her vatanperveri olduğu gibi bizi de, zihnimizi de meşgul edip başarılarına sevinç duyup üzüntülerini yürekten hissederek acılara ortak olarak üstesinden gelebilmenin yollarını ve paylaşımını arıyoruz.
Bugün yeryüzünde batıl bir hegomonyaya ait, egemen bir kozmopolit yapının varlığı ve onların pençesinde kıvranan bir insanlık serüveni yaşanmaktadır. Adına küreselleşme denilen lakin tamamen yeryüzüne egemen olmak isteyen ve insana tanrısal bir kimlik edindirilmeye çalışıldığı Nemrutlaşan ve Firavunlara taş çıkartan uygulamaların düşünsel, kültürel ve entelektüel çapta değer bulmaya zorlanan ve bu manada tek el tek merkezden koordine edilmeye çalışılan bir masonik otoriterleşme gizli yapı enstrümanlarının çağı kan gölüne çeviren bunalımlarına şahitlik ediyoruz. Gerek haçlı zihniyeti gerekse evangelist yapının birleşik bir ROMA imparatoryalığına doğru algı oluşturma çabaları, bölgemizde ve dünya genelinde bilhassa Müslüman coğrafya üzerinde gezdirdikleri kara bulutlar yağmur yerine kan akıtmakta çiçek yerine toprağa kin nefret tohumları ekilmekte ve bütün insani alanlara sirayet ettirilerek insanlık adeta topyekûn çıldırtılmak istenmektedir. Öyle bir kozmopolit bir yapı ki kendi insanını bile bu sistemin içinde şimdilik sömürgeye dayalı kazanımlarla tabir caizse adam yerine koymakta ama can damarı sömürge olan varlıklarının azalması ile beraber aynen ortaçağ Avrupa düzenlerine hızlı bir dönüşle ve acımasızca derebeylerinin kucağına itilmeleri ve toprağa bağlı köleleşme düzenlemelerinin başlaması hiçte yabancı olmadığımız bir alışkanlık olarak yapabilecekleri bir uygulamadır.
Böylesine melez böylesine acımasız böylesine sistemlerinin içinde canavarlaştırdıkları tabir caizse frenkeştayn canavarlarına dönüştürdükleri bu ruh hastalığı ile hâkimiyetlerini sürdürmek isteyen kozmopolit güruhun varlığı daha ne zamana kadar sürecek? Daha ne zamana kadar insanlık bunlardan bu hastalıklı yapıdan çekecek? Bu ruh hastalarının dünyayı zindan eden bu tarz yaklaşımları ve şimdilik hâkim oldukları teknolojik güçlerin kabadayılığı ile daha ne zamana kadar dünyamız savaşlara sahne olacak? Ortadoğu coğrafyası, Balkanlar, Kafkasya, Keşmir Bölgesi, Arakan Müslümanları, Doğu Türkistan bunların varlığı altında acı çekmeye devam edecek? Egemen sınıfların ülkelerdeki hâkimiyet alanlarına tabi olanların iktidarları sürdürebilirlik kazandırılırken, ona karşı çıkanlarında sistemle barışık olmayanlarında alaşağı edilmeye çalışıldığı güçlü bir yapı var karşımızda. Kendilerini küresel güçlerin pençesine bırakan ve onların yerel değerlerle olan çatışmasından nemalanmaya çalışıp kendine yer aramaya bulmaya çalışan satılmış beyinlerinde hemen her ülkede benzer bir şekilde kendi halkıyla olan tersyüz olma mücadelesi de bu küresel iktidar kozmopolit yapının bir parçası olarak onlar adına savaşımlarını sürdürme çabasındalar. Kendi toprağının değer ölçüleriyle kendilerini güçlendirip ayakta kalma mücadelesi veremeyen tarihinden ve kültüründen yoksun balık hafızalı ve çabuk kanar nefse tapar menfaatperest şekilci tiplerin varlığı küreselcilerin hep tercihi olmuştur. Böylesine cıvık tiplemelerin ıslak beyinli dünyeviperest inanç yoksunu mahsullerin varlığına, kendi emellerini bulaştırarak onları makam mevki sahibi yapmaya ve iktidarda kalmaya, dolayısıyla sömürge imparatorluklarına dayalı hâkimiyetlerini sürdürme amaçlı bu evrensel egemen yapı anlayışı her ülkede bulduğu bu pespaye insanları kullanmakta, desteklemekte, iç karışıklık çıkarttırmakta, insanları ağır bunalımlara sürüklemek ve kaygı taşımları için medyayı kullanarak kötülük tohumları serptirmekte ve bir KAOS ortamı oluşturarak insanları geleceklerinden endişe duyar, birbirine güvensiz, adeta kendi ülkesi yaşanamayacak bir durumda havaları estirilip iç savaş rüzgârları estirilmek istenmektedir.
İşte bunlardan birisi KK diğeri ise FETÖ’ dür. Her ikisi de küresel sermayenin emrinde kozmopolit dünyevi makam peşinde ve kukla vaziyette, emir eri durumunda kendi ülkesine yabancı birisi dini kullanarak diğeri laiklik gak guk teranelerine yapışarak değişik yönlerden insanımıza bu batılların egemen olma yollarını kolaylaştırıcı dil ve argümanlarla dip dalgalanmaları tepiştirip kaypak bir zeminde sırt üstü yere düşmemizi ve alaşağı edilmemizi sağlamaya çalışan birer figüran çakmalardır. Bunlar inanç yoksunu olup, korku paranoyası aşılamakla görevli, milli ve sivil bir dil kullanmaktan öte, efendilerinin diliyle konuşan aksiyondan ziyade çakmalığı merkezine alan, kendi öz medeniyet inşasından bihaber milli devlet milli iktidar milli ekonomi milli ahlak ve milli kültür hedefleri olmayan başkalarının emrinde isteklere boyun eğen ortaçağdaki vassal-süzeren ilişkili batıya endeksli masonik rotari ve lions kulüpleriyle kan bağı bulunan İslam dünyasının tamamen batıya bağımlı olmasını arzulayan birer kriminal tiplerdir.
15 Temmuz asla unutulmaması gereken her gün yeni görüntüleri ile insanı şaşırtan eylemlerine medya aracılığa ile şahit olduğumuz din ve vatan düşmanlarının TÜRKİYE’Yİ batı dünyasına teslim etmeye amaçlı küresel kozmopolit bir şer hareketidir. Amerika Irak’a demokrasi kavramını kullanıp hak adalet hukuk demokrasi getireceğini vaat etmiş ama bugün ülke eskisinden daha kötü bir durumda ne insanlık ne adalet ne hukuk nede övdükleri demokrasi var. Eskisinden daha kötü. İnsanların ruhuna hitap eden sözde kavramlarla gönül kazanmaya çalışmak sorunu çözmüyor ve asıl takiyyecilik olduğu anlaşılıyor eylemlerin. Sözde adalet yürüyüşü de aynı değil mi? Yeniden bir gezi kalkışmasına zemin hazırlamak değil mi? Yeniden FETÖCÜLERE destek oluşturmak onlara moral vermek ve topyekûn batının emri ile TÜRKİYE’ DE kargaşa ve iç savaşa davetiye hazırlamak değil mi? KK ve FETÖ bu merhalede batının emrinde birer figüran değil mi?
Milli şuur zafiyeti olan, kukla ve gösterme dindarlıkları ile halkın gözüne girmeye çalışan bu batıllara halkımız prim vermeyecektir.15 TEMMUZ BUNUN EN GÜZEL MİSALİDİR.15 TEMMUZU SAKIN UNUTMA !!! / SAKIN UNUTTURMA…!!!
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.