AĞZIM AÇIK KALDI…

TRT Haber, 10 Mayıs 2020 Pazar, saat 11:00-12:00. Programın adı “Vapurda çay, simit sohbeti.” Konuk İlahiyatçı Osman Egin Hoca efendi…

Daha önce TRT diyanetten tanıyorum. Kur’an öğretirken izliyorum. İlgiyle takip ediyordum.

Vapurda çay, simit programını izlerken gerçekten ağzım açık kaldı. Görmeye alıştığımız diyeceğim ama alışamadığımız desem daha doğru olur, din adamı kriterlerinde, kıyafetinde, diksiyonunda, değil.

Seven, gülücük ve umut dağıtan 7 yaşında hafız olmuş, Kur’an ın ruhunu bilen, yaşayan alışıla gelmişin dışında bir din adamı, ilahiyatçı…

Ağzından bal damlıyor. Anlatımlarında hep espri var.

Peygamberimizin (S.A.V.) den bir hikaye anlatıyor. Bir cenaze geçerken Peygamberimiz (S.A.V) ayağa kalkıyor, etraftan uyarıyorlar. Yahudi Cenazesi diye. Ve Resulümüz cevap veriyor. Olsun, insan değil mi? Şu inceliğe bakın işte ben bu Peygamberin ümmeti olmaktan onur, gurur duyup şükrediyorum.

Osman Egin Hoca, siyasetin, siyasetçinin yanından geçmedi. Tavsiye ederim bu hocayı, internetten arayıp bulun. Bulunca huzur duyacaksınız. Ve sizde bana hak vereceksiniz ve diyeceksiniz ki keşke benim DİYANET İŞLERİ BAŞKANIM Osman Egin Hoca olsa.

Konunun başlığını yineliyorum vallahi Ağzım açık kaldı…

KORONA VİRÜSÜ EŞŞEK SAYISINI ARTTIRDI…

Ne alaka diyeceksiniz? Bir ara yıllar önce bir yazımın başlığı Konya’da ki eşek sayısı idi. Hatta bir arkadaşıma Karatay Bölgesindeki hayvanat bahçesine gidip bakmasını ve eşek sayısını söylemesini istemiştim. O zaman iki eşek bir sıpa var demişti de ben itiraz etmiştim.

Konya’daki eşekleri sıralamıştım. Yollara tüküren, aracı kırmızı ışıkta durunca kül tablasını yola boşaltan, içtiği ve yediği şeylerin artıklarını aracın camından atan, toplu taşımada yüksek sesle , küfürlü konuşan v.b…

Şimdi virüsle, eşek sayısında patlama oldu.

Hangi kanalı açarsanız açın virüsten korunmanın yollarını anlatır. Ne yapmamız gerektiğini söyler. En önemlisi temizlik, maske ve sosyal mesafe….

Artık bunları ezberledik. İnsanlığımızın gereği bu kurallara uyacağız.

İnanıyorum, Eşek bile iki ayda bu kurallara uyacak şekilde eğitilebilirdi. Bu yüzden kurallara uymayanları eşeğe benzetmeme eşek bile kızacaktır.

Küçük marketlere gidiyorum. İnsanım elimde ne alacağımın ihtiyaç listesi var. Süratle alışveriş yapıp çıkacağım.

İçeri giriyorsunuz, hemen birkaç eşeği (erkek ve dişi) fark ediyorsunuz. Yarım yamalak takılmış bir maske, birinci vitese takılmış gidip gitmemekte kararsız servis arabası ve onu kullanmaya çalışan eşekler.

İçerde gönül gezdiriyorlar. Raflardan bir ürün alıp, inceleyip tekrar yerine koyuyorlar. Servis aracını yolun ortasına bırakıp, geçişinizi engelliyorlar. Yanından geçerken, nefes mesafesine giriyorsunuz.

 Alışverişini yapan bir eşek bey, kasanın hemen ilerisinde, cebinden çıkardığı poşetlere, servis arabasındaki satın aldığı şeyleri dolduruyor. İki metre ileri gidip, marketten çıkıp, bahçenin içinde bu işi yapması gerektiğini düşünmeyecek kadar eşek.

Yaka Yolunda bir fırından ekmek alacağım. Fırının alışveriş alanı çok düşük. Bir kişi alışverişini bitirince diğerimiz giriyor. İçeride müşteri var. Çıkıyor ben giriyorum. Arkadan bir eşek giriyor. Sıranın bende olduğunu umursamadan, siparişini vermeye çalışıyor. Dışarı çıkmasını söylüyorum. Eşek gibi (gibisi fazla) yüzüme bakıyor. Fırıncı da ikaz ediyor. Bunun eşekliği babadan oğula olabilir, iyide bir, deyimle ortaya konur.

Lalebahçe de küçük bir Pazar yeri var. Perşembe günleri kuruluyor. 5-6 satıcı var. Müşteride az olunca kalabalık olmuyor. Bende ufak tefek alışverişimi buradan yapıyorum.

Geçtiğimiz Perşembe alışılmışın dışında Pazar biraz kalabalıktı. Yaşı 80 civarında olan ihtiyar var. Ayrıca ürün seçme yasak olmasına rağmen pazarcıyı tanıyan müşteriler ürünleri seçiyor. Hatta daha ileri gidip tezgah arkasına geçip seçiyorlar. Satıcılardan da seçmek için poşet istiyorlar. Alan memnun satan memnun ama ben memnun değilim. Maskeler indirilmiş, eldiven yok. Halbuki bir hafta evvel polis ve zabıta yaş konusunda kimliğimi sorup, beni memnun etmişlerdi.

Anladım ki polis- zabıta pazardan ayrılınca Pazar, panayıra dönüyor.

Yahu işin içinde can var can. Eşek demem yeterli değil. Ellediğiniz, beğenmediğiniz malları ben duyarlı vatandaş, seçmediğim için benim poşete koyuyorsun.

Durumu Meram Belediyemize bildiriyorum. Duyarlı davranıp, kontrol edip bana mesaj atıyorlar. Alıcı ve satıcı uyarıldı, tembih edildi diyorlar. Gülüyorum. İki aydır yayınlardan bir şey anlamamışlar. İsterim ki satıcıya şu kadar alıcıya şu kadar ceza yazıldı desinler. Adam insanlıktan uyarılmaktan anlamıyor. Allah korkusunu, kul hakkını menfaati için terk ediyor. Acımayıp yazacaksınız cezayı, unutmayın bu bir can meselesidir, olay cinayete teşebbüstür. Acırsak, acınacak hale geliriz. Günahsız insanların ölümüne sebep oluruz.

SİYASETİN DİLİ SİVRİLEŞTİ…

Artık çoğu ne dediğini bilmiyor. İnanılmaz hakaretler, en hafifi “Hain”… Benim ülkem insanı iktidar yanlısı ile, muhalefet yanlısı ile bu lafları hak etmiyor.

Sayın Fahrettin ALTUN Bey’in virüslü günlerde, vakıflardan bir 49 yıllığına Kuzguncuk ta kiraladığı arsa medyaya düşüyor. Hiç kızmayın. Cumhurbaşkanının İletişim Başkanı yasal bile olsa, bu tip işlerden uzak durmalı. Neyiniz eksik Allah aşkına… Sonra yok evimin yeri belli oldu, hedef gösterildim. Haydi Savcılar… Olmuyor beyler… Sayın Devlet Bahçeli’nin muhalefete söylediklerine, hakaretlerine bakın yenilir yutulur gibi değil.

Bu ülkenin vatandaşlarının yarısı iktidarı destekliyorsa, yarısı da muhalefeti destekliyor. Konuşmalarınıza dikkat edin.

RTÜK muhalifliğe tahammül edemiyor. Televizyonları cezalandırıyor. Bir Ülke TV skandalı var. İnsan öldürmekten bahsediyor. Bakalım RTÜK ne diyecek.

Demokrasinin olmazsa olmazı iktidar ve karşısında ki muhalefettir. Ve demokrasi hazım rejimidir. Mahkemeler bu kadar ucuz şeylerle meşgul edilmemeli. RTÜK de demokrasinin tarafsız bir unsuru olduğunu unutmamalıdır.

Onlar bize halka oluyor. İnsanları şu mübarek günde gerdikçe geriyorsunuz. Virüslü günde siyaset olmaz diyorsunuz, siyaset yapıyorsunuz.

Yapmayın etmeyin bizleri üzmeyin.

Kalın sağlıcakla.