AMACIMIZ ÜZÜM YEMEK!
29 Aralık 2015, Salı 09:14
Ülke genelinden fırsat buldukça yerel konuları yazıyoruz. Yazılarımız icra makamında olanları rahatsız etmesine ediyor ama Konyalı çok memnun. Tanımadığım insanlar yolumu kesip sesleri olduğumu ifade ediyorlar. Tabii sadece köşe yazılarımız değil, ara sıra yaptığımız televizyon programları sima olarak tanınmamıza neden oluyor. Bu arada Konya Postası Gazetesinin çıkardığı dergilere de katkım oldu. OBJEKTİF adlı dergimizde özellikle Konya’ya mal olmuş meczuplardan PARSANALI MUSTAFA ve PİRALI (Silleli İsmail) ile ilgili yazılarımız, röportajlarımız şahsen beklediğimin üzerinde ses getirdi. Bunları önce gazetemizde sonra dergide yayınladık. Son olarak ta Doğanhisar ilçesinin DEŞTİĞİN mahallesinde yaptığımız röportajlarda beklediğimizin üzerinde ilgi gördü. Konya’ya 140 km. mesafedeki bu orman mahallesinin 400 haneli bir mahallenin 7 şehidi olması bizi de hayrete düşürmüştü. Bunu da önce gazetemizde sonrada OBJEKTİF dergimizde yayınladık.
Meczupları yazdığımız dergiler deştiğini yazdığımız dergi büyük bir talep yarattı.
Kendimizi yazar, gazeteci falan görmüyoruz. Ama bir kalemimiz var, halkımızın hizmetine sunduğumuz bu kalem, menfaat falan gözetmez, doğru ne ise onu yazmaya çalışır. Zira bu kalemi tutan eller önce Allah’tan korkar, zaten başkada korkusu yoktur.
Yaklaşık 10 yıldır haftada 2 gün yazıyorum. Yazarken sanki olayları yaşıyorum. Geriliyorum, sinirleniyorum ama yazılarım dikkate alınınca üzüntülerim sevince dönüşüyor.
Çarşıda dolaşıyorum. Allah’a şükür çevre, dost ve arkadaş çok. Her biri beni görünce dertlerini anlatıp, ‘Ağabey bunu da bir yaz’ diyorlar.
Kendim iyi bir gözlemciyim. Mesleğim icabı hatayı ve kusuru çok çabuk görebiliyorum. İyi bir şey mi? Bence hayır. Hz. Mevlana’nın dediği gibi ‘Kusuru ört ki, senin kusurunda örtülsün.’
Ama bizim gördüğümüz kusurlar tamamen TOPLUMSAL kusurlardır. Bu kusurların mutlaka düzeltilmesi gerekir. Hem ülkem, hem Konya’m için bu zaruri…
Yani biz laf olsun diye veya bir menfaat peşinde koşmak için yazmıyoruz. Kalemimiz hakka ve halka hizmet içindir. Bunun içinde amacımız ÜZÜM YEMEKTİR. Bağcı bizi ilgilendirmiyor diyemiyorum. Zira o üzümü yemek için bağcının büyük katkısı gerekiyor.
CIRCIR BÖCEĞİ VE BÜYÜKŞEHİR BELEDİYESİ…
Hani hikaye cırcır böceği ile karınca arasında geçer ya. Cırcır böceği için ‘Çaldı saz, bütün yaz’ derler ya. Sonra sürekli çalışan karınca var. Cırcır böceği yazı saz çalarak geçirince, kışın aç kalmış, bütün yaz çalışıp rızkını kazanan karıncadan yardım istemiş…
Bu konu aklıma nereden geldi? Açıklayayım. Mevlana törenlerinin başlamasına birkaç gün kala, Mevlana Kültür Merkezinde Çiğdem GÜRDAL ve Eda KARAYTUĞ konseri var. Akşam 19.00’da. Kültür Merkezine aracımızla gidiyoruz. Bir sürü iş makinesi, kamyonlar çalışıp çevre düzenlemesi ile uğraşıyorlar. Karanlıkta aralarından zorla geçiyoruz. Daha sonraki günlerde, törenler başlıyor ama bu iş makinelerinin çalışmaları, kaldırım düzenlemeleri, asfalt çalışmaları devam ediyor. Bizim büyükşehir belediyesi her Mevlana Törenleri günlerinde çalışır görünmeye gayret ediyor. Yani reklam da reklam… Kimi zaman tramvay hattı inşası, önceleri şehir merkezinde kaldırım dizaynları vesaire vesaire… Bundan 2-3 yıl öncede karlı fırtınalı havada Antalya çevre yolundaki altgeçit ve göbeğin yine Mevlana törenlerine yetiştirilmek için karlı, tipili günlerde gece-gündüz çalışıldığını görüyoruz. Tapu Dairesinin önündeki altgeçit de böyle günlerde mi yapıldı pek hatırlayamadım.
Ey Büyükşehir Belediyesi yapacağınız işleri iyi planlasanız, böyle soğukta, fırtınada, tipide çalışmak zorunda kalmasanız. İşi aceleye de getirdiğiniz için kısa süre sonrada tekrar buraları onarmaya başlıyorsunuz.
Amaç ne? hemen söyleyeyim. Cumhurbaşkanı ve Başbakan Şeb-i Arus’lara katıldığı için onların gözüne girmek. ‘Aferin Tahir Başkan! Ne güzel çalışıyorsunuz’ dedirtmek.
İsterseniz konuya biraz latife karıştırayım:
Öğretmen öğrencisini tahtaya kaldırıp sınav yapmış. Öğrenci bütün soruları muhteşem cevaplamış. Öğretmen bir anda Ahhh! Deyip gözünü tutmuş. Ne olmuş? Öğrenci öğretmenin gözüne girmiş. Cumhurbaşkanımızın ve Başbakanımızın gözleri Büyükşehir Belediyemize bağlı… Aman gözlerine girmeyin.
Latifeye devam edelim:
Öğretmen öğrencisini sınav için tahtaya kaldırmış. Öğretmenin sorduğu hiçbir soruyu öğrenci bilememiş. Öğretmen öğrencisine kızarak ‘Otur yerine’ demiş. Tam bu sırada ‘GÜMMM’ diye bir ses gelmiş. Ne olmuş? Öğrenci öğretmenin gözünden düşmüş. Allah’a şükür Büyükşehir bu durumda değil. Hani birde halk arasında ‘GÖZ BOYAMA’ diye bir şeyler var ya. Büyükşehir böyle davranır mı, onu da size soralım…
ÇARŞI TRAFİĞİ KAN AĞLIYOR!
Aleaddin-Adliye tramvay hattı, şehir merkezinin Aleaddin-Mevlana yolunu adeta katletti. Vatandaşların çoğunun otobüs güzergahları değişti. Eskiden Kayalıpark bölgesine KONAK derdik. Şimdilerde KONMAYAK diyoruz…
Bu trafiği bu hale getiren ekipte bir sıkıntı olduğunu düşünüyorum. Aleaddin’den Mevlana’ya giden yoldaki araç trafiğine bir bakın, ne kadar yoğun olduğunu göreceğiz. Birde tersi istikametine bakın, yani Mevlana-Aleaddin hattında ise sineklerin uçuştuğunu araç trafiğinin hiç olmadığını göreceksiniz. Biz gördük, belediye görür mü bilemeyiz. Ama eminim Konya’ya mal olmuş Ahmet ÖZDEMİR (KÖR AHMET) bile görürdü diyorum.
Sarraflar önü, İstanbul Caddesini araç trafiğine kapatıyorsunuz. Bütün bu yolların yükünü sadece bir yola vereceksiniz… Aleaddin’den araçla Mevlana’ya geldiniz. Geri dönüşünüz yok. Eskiden Mevlana önündeki göbekten herkes dönebiliyordu. Şimdi dönülmeyince Mevlana-Aleaddin hattının trafiği yok denecek kadar az. Eski Sümerbank kavşağında bazı yönlere dönüşlerin olmaması da trafiği felç ediyor.
ÇARŞI İÇİNDE GALERİ VE OTOPARKA TAHSİSLİ YOL!
Fenni Fırın kavşağından, Fatih Çarşısı’nın önüne gelen yol kullanılmadığı için sağlı-sollu otopark ve amatör galericilerin mekanı olmuş. Bu yoldan Aziziye Camisine doğru gidemiyorsunuz. Sola dönüp Mevlana’ya gidemiyorsunuz. Sadece Fatih Çarşısı’nın önünden sağa dönüp Aleaddin’e gidiyorsunuz. Aleaddin’e gidecek araçların burayı da pek kullanmadığını düşünürsek trafik adeta yok demektir. Fatih Çarşısının önünde güldüren bir trafik levhası var. ‘P’ Park işaret levhası ve altında 15 dakika yazıyor. Ne bakan var, ne çeken var. Yani en fazla 15 dakika park edebilirsiniz. Adam aracını bu yola sabah koyup, akşam alıyor. Bu parklar esnafı güç durumda bırakıyor. Kaldırımda düşük banket olunca, araçlar neredeyse dükkanların kapılarını kapatacak… Buranın Karatay Belediyesi’ne ait olduğunu da öğrendim. Bu yolu, hem Büyükşehir Belediye yetkililerine, hem de Karatay Belediyesi yetkililerine ilettim. Yine bizim yazılarımız davul ve zurna idi. Karşımızda sivri sinekten anlayacak bir makam yoktu…
Yazacak o kadar çok şey var ki, bize ayrılan yeri aştık gibi geliyor.
Daha Mevlana Müzesine tekrar değinmedik. Değineceğiz, yazacağız da yazacağız. Tabii düzeltecek birini bulana kadar. Yeni bir yılda güzelliklerle buluşmak dileğiyle Allah’a emanet olun!
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.