AMUDA KALKMAK(2)
04 Mayıs 2016, Çarşamba 09:46Bir garip uygulamalar ki sormayın gitsin. İlahiyatçılar cephesinde durum daha da vahim. Bazıları kendi kafasına göre din anlayışı geliştirmeye /reformdan bahsetmeye yahut dinle ilgili farklı görüşler ortaya sürmeye başladı. Aslında bunlarında bir olgunlaşma süreci var. Şimdilerde biliyorsunuz sitede konuşulmaya başlanan en önemli husus, Anadolu Kültürü adı altında düzenlenen bir festivalin logosunda yer alan İsveç Krallığı Taç sembolüyle ilgili gelişmelerdir. Şunu hemen belirteyim ki, özellikle batılı bir işe el atmışsa mutlaka bunun altında uzun emelli bir beklentisi vardır. Bir çıkarı menfaati olmasa asla ve kata bu işe kalkışmaz. İşte bu nedenle adına diyalog, hatta daha da ileri gidilerek işi “ Dinler arası Diyalog” olarak ortaya sürülen ve Müslüman’ın kafasına empoze edilen bu anlayışla, her şeyin sevimli ve istenilir ve kabul edilir bir mecraya sürüklendiğini, daha net görmekteyiz. Açık ve net olarak bu ilişkilerde hedeflenen, İslam’ı Müslüman’ın kafasından asli şeklinden uzaklaştırmak,yozlaştırmak,kafa karışıklığı yaşatmak,sulandırmak hatta iğdiş hale getirmek, kendilerini ise, onlara şirin,emin ve güvenilir olarak sunmaktır. Kısaca Hıristiyanlık mensupları kendilerine cirit atabilecekleri bir ortamı iyi ayarlamışlardır. Yüksek hedeflerine varmada, verilen iç ve dış destekle işleri, tıkır tıkır gitmektedir. Onlar hallerinden memnun, istedikleri rantı ziyadesiyle alabiliyorlar, İstedikleri ılımlı bir İslam değil miydi? Hatta inananı yozlaştırılmış ve değerlerinden uzaklaştırılmış… İşte hepsi mevcut artık…
Bizler tam manasıyla batıyı/batılı anlayışı ve onların hakim kültürel sahalarını tam olarak iyi etüt etmiş değiliz, Hıristiyanlık inancının esaslarını, batı dünyasının İslam dünyasına olan tavırlarını doğru tespit edebilmiş değiliz. Onların ulaştığı göz kamaştırıcı yanılsama bizleri,çölde serap gördürmektedir.. Batı aslında kendine özgü yöntemleri ile altın tepsi içerisinde bir zehir sunarak bizleri harcamaya ahdetmiştir. Bunların farkına geç varıldığında da iş işten geçmiş olacaktır. Batının çizgisinde bir sapma olmayacağına göre, şirinlik taslamaları karşısında bizim gevşeklik gösterip, perende atmamız, horon tepmemiz kendi bindiğimiz dalı kesmemiz demektir….
Şimdi bazı söz sahiplerinin bu konuda ki beyanlarına bir bakalım. Fethullah Gülen Hoca Efendi bir beyanında: “Günümüzde dinler arası diyalog bir zorunluluktur ve onu kurmanın ilk adımı geçmişi unutmak, tahrik edici tartışmaları önemsememek, tahrik edici noktalardan çok daha fazla olan ortak noktaları nazara vermektir.” Diyor. Ve kendisi bu bağlam da Barthalemeos, David Aseo, Papa 2.John Paul, İsrail Hahambaşı Eli yahu Bakshi Doron ile buluşmalar gerçekleştirmiştir. Akademi Araştırma Gurubu tarafından hazırlanan “Sağ Duyu Çağrısı” eserin 75.sayfasında da “Mevlana esintili, bir ayağı kendi iman geleneği içinde ve diğerinin başkalarının imanı arasında serbestçe gezinmesi ikilemi Fethullah Gülen’in diyalog üzerine vurgusunun hareket noktasıdır” denilmektedir.
Bu konuda vereceğim bir başka örnek te, özellikle her cumartesi Ülke TV’de açıklamalar yapan Sayın Prof Dr. Mehmet Çelik hocadır. Mesela hocamız: “Dinlerin yan yana gelmesi, din ve bilim adamlarının yan yana gelmesinden neden endişe ediliyor ki? Bu dinin kitabının hak, peygamberinin hak olduğundan endişe duymuyorsanız, avami tabirle malınızdan eminseniz, uluslar arası pazarda rekabetten neden ürküyorsunuz? Haa eğer karşıdan endişeleriniz varsa, tedbirlerini de alın; elinizi kolunuzu bağlayan mı var” demektedir.
Şimdi ben elhamdülillah Müslüman’ım. Allahın varlığına ve birliğine inanırım. Tevhid esasını alırım. Benim Peygamberim Hz. Muhammed son peygamberdir. Ve Kur’an da geçen bütün peygamberleride bir Müslüman olarak tasdik ederim. Fakat Hıristiyanlar benim peygamberimi tanımazlar, İlah olarak üçlü teslise inanırlar. Yahudiler ayrı bir garabet içerisinde. ..Kilisenin ,İslama duyduğu hırs öfke kin ve bağnazlığı ortada iken bunlardan asla taviz vermeyen tutumu belli ve tarih boyu bunların misallerinin yüklü sayfalarla kayıtlı olduğu kitaplarda yazılı iken, İslama peşin hükümlü ve ön yargılı bakan bu din mensuplarıyla, dini inanç bazında nasıl bir diyalog geliştirilecek? Bir defa Dinlerarası tabiri ise bilerek ve tamamen kasıtlı kullanılmaktadır. Ben bilirim ki hak din Allah katında yalnız islamdır. Kim İslamdan gayrı bir din ararsa sonu hüsrandır. Dinlerarası demekle, İslama karşı diğer dinleri de, aynı tutmak/aynı kefeye yerleştirmek olmuyor mu? Bugün tahrif olan bir Hıristiyanlık ve Yahudilik var, fakat kıyamete kadar devam edecek bir İslam var. Yüce Rabbimiz “Onu biz indirdik, biz koruyacağız” buyuruyor. Hükümleri kıyamete dek sürecek bir din. Aslı bozulmuş, tahrif edilmiş ve senin inancını tanımayan, kin ve nefret dolu süfli duygularıyla, İslamı ve Müslüman’ı terör diye lanse eden bir dinin mensuplarıyla, Dinin özüyle ilgili hangi diyalogları kuracaksınız? Saldırgan ve hayat hakkı tanımayan bir Hıristiyanlık ya da Yahudi şeriatı mensuplarının bu diyalog dolması ile sana sunmaya çalıştıkları sadece, Haçlı Savaşlarının kültürel pozisyonundan başka bir şey değildir. Mesela bu kendi inanç kültürlerinde ruhani lider olarak bulunan birisini Müslüman yapabildiniz mi? Sen onların dinine girmezsen onlar senden asla razı olmazlar, bu böyle biline. Haçlılar, insanları içeriye bir zamanlar kılıçla sokmaya çalışıyorlardı, şimdilerde ise, değişen sadece bu işi kültürel platformda sürdürmeye çalışmalarıdır. Üstelik şu anda teknolojik güç ellerinde olduğundan bunu çok ustaca kullanabilmektedirler. Ve bir haylide başarılı olmuşlardır. Bundan dolayı özellikle dini bir misyonu yaymak amacıyla başlatılan hareket, bugünlerde ağızlara sakız edilen diyalog olarak benimsetilmeye çalışılan işin değişik bir versiyonudur. Hem misyonerlik hem de diyalog, kısaca bir Müslüman’ı kendisiyle, inancıyla şüpheli hale getir, onu inancından uzaklaştır da ne olursa olsun, önemli değil, esas hedef bu zaten. İngilizler bunu haykırarak söylemediler mi? Onların elinden bu Kur’anı almadıkça, kazanmamız mümkün değildir diye? Aldılar da sonun da! Onların yerine biz, kendimiz bu işi becerdik. Şampiyonluğu onlara vermedik… Hala da kapılarında dolanıyoruz, bak dediğinizi yaptık ama bizi kendi kulübünüzden içeriye almadınız diye arada bir sitemkâr ifadelerle göndermeler bile yapıyoruz…(devam edecek)
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.