ANNELER GÜNÜ -2
16 Mayıs 2017, Salı 07:30Şehevî ve hayvanî hislerinin zebunu olan bugünkü Avrupalılar, gönüllerince gezip, tozup, ve çılgınlıklar yapmalarına mani olur endişesiyle çocuk doğurmamakta, onu bir gaile ve ayak bağı addetmektedir. Gazara doğan yavrularına da, gereken sevgi ve şefkati göstermediklerinden, çocukla ebeveyni arasında manevi hisler, şefkat ve merhamet duyguları kısır kalmakta, dolayısıyla çocuk buluğ çağına gelince bu hisler tamamen kopmakta yıllar geçse bile birbirlerini arayıp sormamaktadırlar.
ABD’li feminist yazar Germanie Greer şöyle der: “Batı Müslüman kadınını örnek almalı. Çünkü Batılı kadın kendisine ve mesleğine vakit ayırmaktan, çocuklarına ve ailesine ayıracak vakit bulamıyor.”
19. Yüzyılda İngiliz elçisinin hanımı sıfatıyla Osmanlı diyarına gelen, Osmanlı aile yapısını inceleme fırsatı bulan ve hatıralarını “Türkiye Mektupları” ismiyle yayınlayan Lady Montague de Türk anasına gıpta ediyor, “evinin sultanı” diyor ve Batılı kadınlardan daha saygın ve daha mutlu olduğunu yazıyor.([1])
Medeniyet adına aile yuvasının kutsiyetine hâlel getiren ve evlenmeyi sanki bir basitlik gibi telâkki eden Batı ve uzantısı devletler, ölüm oranının doğum oranını sollaması ve yakın bir gelecekte içlerindeki azınlıkların kendilerinden daha fazla nüfusa sahip olarak kendilerine tahakküm edecekleri korkusu onları tedbir almaya zorlamaktadır. Eski İngiliz Başbakanı Techar: “Kadın evine dönerse maaş bağlarım” demişti.([2])
Papa: “Batı kadınının evinedönmesini ve çocuğunun annesi olmasını”([3]) istiyor. Fransa da yapılan bir istatistiğe göre kadınların %54 ünün çalışmak istemediği evinin hanımı, çocuğunun anası olmak istediği ama günlük şartların onları çalışmaya zorladığı ortaya çıkmıştır. Bugün doğumu teşvik için Batıda doğuran kadına yüklü bir ikramiye, uzun müddet izin ve çocuğuna maaş bağlanmaktadır.
Batıda ebeveynle evlâtlar arasındaki bu soğukluk ve kopukluğu bir derece giderebilmek, çocukla ebeveyni hiç olmazsa senede bir defa birbirlerini hatırlayıp aramalarını sağlamak amacıyla anneler günü, babalar günü gibi günler icat edilmektedir.
Bu adetler maalesef milletimiz arasında da yayılmaktadır. Çünkü bizde Batının yörüngesine girmiş, onun uydusu gibi, 10-15 sene geriden de olsa onları aynen takip ediyoruz. Onların düştükleri olumsuzluklardan ibret alıp aynı hataya düşmemek yerine, onların çekim kuvvetine tabi olup hızla uçuruma yuvarlanmaktayız.
Peygamberimiz bu günleri 14 asır önce sezmiş olacak ki: “Ahir zamanda ümmetim Yahudi ve Nasara’yı taklitte o kadar ileri gidecek ki, onlar keler deliğine girse, şuursuzMüslümanlar da girmeye çalışacaklar. ” ([4]) buyurur.
Gerçek müminler, İslâm’da her günün anneler ve babalar günü olduğunu iyi bilirler. Cenâb-ı Allah'ın; “İnsana da anne babasına iyi davranmasını emrettik. Annesi onu her gün biraz daha güçsüz düşerek karnında taşımıştır. Onun sütten kesilmesi de iki yıldı olur. (İşte onun için) insana şöyle emrettik: Bana ve anne babana şükret. Dönüş banadır”([5]) ayeti ve benzerlerini okuyan idrak eden şuurlu müminlerin elbette böyle günlere ihtiyaçları yoktur.
Beş vakit namazını kılan bir genç günde beş defa Rabbi ile frekans bağlantısı kurar, secdeye varır, alnını tozlu topraklara halılara sürter, Halikına iltica eder ve doğrulunca Anasının-babasının affedilmesi, bağışlanması, onlara merhamet edilmesi için “Allahümme rabbenağfirlî ve livalideyye” diye dua eder, onları hatırlar, hem de bunu günde defalarca yapar. Elbette senede bir defa annesini hatırlamak için ihdas edilen anneler gününe ihtiyacı yoktur. Ama Batılılar kadar bu ulvi ve manevi duygulardan soyutlananlar varsa, onlar gibi senede bir defa da olsa Ana-babalarını hatırlamakta her halde bir sakınca olmasa gerek. Hiç yoktan iyidir.
Şurasını hassaten hatırlatalım ki, Anne ve baba olarak bizler, evlâtlarımızdan gereken saygı ve itibarı görmeye hak kazanabilmemiz için, onları Allah ve Resûlünün istediği şekilde yetiştirmek, ilim ahlâk ve terbiye öğreterek büyütmek, her hâl ve davranışımızla onlara örnek olmak ve onların gözü önünde kendi anne ve babamıza gereken hürmet ve tazimi yaparak numune-i timsal olmamız gerekir.
Cenâb-ı Allah bizleri, anne ve babasına, gereken saygıyı göstermek suretiyle, evlâtlarından aynı saygıyı görebileceği kanaat ve şuuruna varan kullarından eylesin. Sözlerimi bizim anaya bakış felsefemizi dile getiren bir dörtlükle bitiriyorum:
Ana başa taç imiş
Her derde ilaç imiş
Bir evlât pîr olsa da
Anaya muhtaç imiş
Dipnotlar:
1- Lady Montagu, “Türkiye Mektupları”, 1001Temel Eser, s. 132.
2- Z. Gazetesi, 08.12.1995.
3- Milliyet Gaze¬tesi, 22.03.1994.
4- Zebîdî, Tecrîd-i Sarîh, Terceme, Kâmil Miras. a.g.e, c. 9,s.189.
5- Lokman Sûresi 14.
Yorum Yazın
E-posta hesabınız sitede yayımlanmayacaktır. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişdir.